Gazeteci Toker: Patronların kastettiği güvenli limanla gazetecilerinki aynı değil

Gazeteci Çiğdem Toker, Doğan Grubu basın organlarının Demirören Grubu’na devrolmasını Seyr-i Sabah programında değerlendirdi. Toker, Ziraat Bankası’nın verdiği iki sene geri ödemesiz kredileri dile getirirken patronların güvenli liman metaforundan gazetecilerin aynı şeyi anlamadıklarını dile getirdi.
Sitede oku

'Demirören'e Doğan Medya için Ziraat Bankası'ndan 2 yıl ödemesiz 10 yıllık kredi'
Bu hafta içinde tamamlanan Doğan Medya Grubu'nun Demirören Grubu'na devri, tartışmaları beraberinde getirdi. Gerek verilen kredinin şekli, gerekse devir töreninde söylenenler farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Gazeteci Çiğdem Toker, Seyr-i Sabah programında yaptığı değerlendirmelerde Ziraat Bankası'nın verdiği krediden toplantıda atıfta bulunulan avukata, gazetecilerin bu duruma bakışına kadar uzanan konuları yorumladı:

'GÜNÜMÜZ ŞARTLARINDA KAMU BANKASI KREDİYİ BİR TELEFONLA VEREBİLİR'

"Hürriyet satışının konuşulacak çok tarafı var. Bir kamu bankasının, Ziraat Bankası'nın bu kadar yüksek bir kredi finansmanıyla bu devrin gerçekleşmesi toplumsal olarak hepimiz adına çok üzücü bir olaydır. Hepimizden toplanan vergilerin iki yıl ödemesiz bir kuruma verilmesi bankacılık teamüllerine ve bütçeye ve mali disipline de aykırıdır.

Ziraat Bankası'ndan menfi ya da müspet bir açıklama gelmedi. Kredinin 700 milyon dolar olduğu söylendi. Ben bankayı aradım ‘Biz talimat almadık bu konuda açıklama yapmak için' dediler. Ziraat Bankası dün resmi bir basın açıklaması yaptı, ‘1 milyarın üstünde sendikasyon kredisi aldık' diye. Bu sendikasyon kredisinin alındığı açıklamasını yapıyorsunuz ama onca haber yapılan 700 milyon dolarlık krediyi açıklamıyorsunuz. Bir gazeteci olarak sorarım acaba Demirören Grubu'na bu krediyi verebilmek için mi yurt dışından para alıyorsun diye. Bu bağın kurulmasını gerektirecek her tür kuşku durumu açık.

Aydın Doğan, devir teslim töreninde konuştu: Artık biraz kaşarlandık mı ne yaptık?
Günümüz şartlarında bir kamu bankası sadece bir telefonla bu krediyi verebilir. Kamu bankaları normalde hazineye bağlıydı. Hazine ne isterse onu yapıyordu. Ziraat bankasının varlıklarının sahibi artık hazine değil varlık fonu. Normalde bankanın hazineye değil varlık fonuna geçmesi çok bir şey fark ettirmiyor. Sonuçta ne yapılacağına yine tek kişi cevap veriyor. En önemli fark, varlık fonu Sayıştay denetimine bağlı değil.

Burada tartışılması gereken bu paranın nasıl ve hangi şartlarda verildiğidir. 10 sene önce Sabah Grubu 750 milyon dolara alındığında bunun ne kredisi olduğu tartışıldı. Demirören bir fabrika mı açacak, gazetede daha çok istihdam mı yaratacak, ne yapacak? Bunları kim sorgulayacak? Elbette sayısal olarak azınlığa düşmüş insanlar, kalan gazeteciler sorgulayacak.

Bahçeli'den Aydın Doğan'a: Türk medyasının Türkmen ağasısınız
'KAMU BANKASININ KREDİ VERDİĞİ KURUMA REKLAM DA VERMESİ YANLIŞ OLUR'

Kamu bankasının kredi verdiği kuruma reklam da vermesi yanlış olur. Bankaların reklam bütçeleri var. Halihazırda kamu sermayeli olsun olmasın pek çok şirket reklam ve ilan tercihlerini AKP'ye yakın mecralardan yana kullanıyor. Bir anlamda böyle fonlandıkları söylenebilir. Ziraat Bankası'nın reklamları ancak Sayıştay raporuyla çıkar. Söz konusu olan bu toplumun verdiği vergi ve paralar.

Özel sektörde bankacılıkta şirketler arasında gemi sık kullanılan bir metafordur. İşadamları sık sık bu benzetmeyi kullanırlar. Ama onların kastettiği gemi ve limanla biz gazetecilerin limanları aynı değil."

Yorum yaz