Birkaç gündür bölgeden gelen haberleri Türkiye ve Suriye hükümetlerini karşı karşıya getirmeye amaçlayan "haber saptırması" olarak niteleyen Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanı Prof. Dr. Hasan Ünal "Mevcut siyasi şartlar içerisinde Suriye'nin Afrin'deki PYD liderlerinin davetlerinin üzerine Türkiye'yle çatışmayı göze almasını beklemek abesle iştigaldir. Bunun gerçeği yansıtan bir tarafı olamaz. Çünkü Suriye zaten gırtlağına kadar savaşın içerisinde ve bu şartlarda Türkiye'yi de karşısına almaz. Keza ana stratejisi Türkiye ve Suriye'yi yan yana getirmek Rusya da böyle bir şeye izin vermez. Bu haberlere başından beri hep ihtiyatla yaklaştım. Zira Reuters gibi bir haber ajansının bile dahil olduğu bir haber sapıtma süreci yaşandı. Suriye hükümeti sanki PYD'nin çağrısı üzerine Afrin'e giriyormuş gibi gösterildi" dedi.
Ünal "Bu süreçte sanki Suriye hükümetine bağlı güçler Afrin'e giriyormuş ve Afrin'deki PKK'lıların silahlarını teslim alıp, Türkiye'nin Afrin'e girmesine engel olacakmış gibi haberler yayınlandı. Bu haberleri ciddiye almadım. Nitekim bu haberler fos çıktı. Bu iddialar, hem Türkiye hem de Rusya tarafından yalanlandı. Ortada tam olarak kimin olduğu bile belli olmayan 3-5 tane pikabın yer aldığı görüntüler var yalnızca. O görüntüdekiler, kendilerini Şii savaşçı güçler olarak tanımlıyorlar. Ama böyle bir provokasyon İran'ın da işine gelmeyeceği için olası değil. Neticede Rusya ve Türkiye'nin karşı karşıya kalması İran'ın isteyeceği son şey. Keza Suriye yönetimi de böyle bir durumu arzu etmez" ifadelerini kullandı.
Söz konusu karmaşasının sorumlusunun "Afrin'deki PKK'lılar" olabileceğine işaret eden Ünal "Bence bütün bunlar provokasyon ve bunları tertipleyenler de PKK ve PYD'liler. Çünkü Afrin'deki PKK ve PYD güçleri, Amerika tarafından kelimenin tam anlamıyla satışa getirilmiş durumda. Belli ki daha önce ABD, PYD'ye Afrin'e müdahale edilmeyeceği yönünde taahhütte bulundu. Hatta ABD, Afrin'e yönelik operasyon başlamadan önce Türkiye'ye sürekli ‘oraya müdahalede bulunamazsınız' şeklinde telkinde bulunma çabası içerisindeydi. Ancak ne zaman ki Türkiye, bu telkinlere kulak asmayıp bölgeye müdahalede bulundu, o zaman ABD ‘Afrin zaten bizim IŞİD'le savaştığımız alan kapsamında değil' şeklinde açıklamalar yapmaya başladı. Yani ABD tutum değiştirdi ve ‘Oradaki PKK'lıları dövebilirsiniz, biz karışmayacağız' demeye başladı. Gelinen noktada, PKK'lılar Afrin'e sıkışmış durumda. Oradan çıkmaya çalıştıklarında da bombalanacaklarını biliyorlar. Bu yüzden bu durumdan kaçış yolu arıyorlar. Suriye hükümetine çağrıda bulunarak Türkiye ve Suriye'yi savaştırmanın peşindeler. Ama bunu sağlayamazlar" şeklinde konuştu.
‘RUSYA VE TÜRKİYE'NİN İŞ BİRLİĞİ ARTACAK; ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ DAHA KÖTÜYE GİDECEK'
Türkiye'nin Afrin operasyonunun öncesinden bu yana Rusya ile karşı karşıya geleceği yönünde asılsız iddialara sıklıkla yer verildiğini hatırlatan Ünal "Şimdiki süreç, Afrin harekatı öncesindeki sürece benziyor. O zaman da Türkiye'nin Afrin'deki operasyon sebebiyle Rusya'yla karşı karşıya geleceği, hatta ABD ve Rusya'nın bir olup Türkiye'yi kenara sıkıştıracağı yönünde gerçekliği olmayan iddialar sıkça medyada yer alıyordu. Halbuki bunların hiç biri olmadı. Rusya en başından beri Türkiye'nin yanında yer aldı, hava sahasını açtı. Başlangıçta varılan mutabakat kapsamında operasyonun devam etti" dedi.
Bundan sonraki süreçte PYD'nin "fazla şansı kalmadığına" işaret eden Ünal "PYD/PKK muhtemelen kaçmaya çalışacaklar. Türk uçakları da muhtemelen kaçarken onları izleyecek. Türkiye ve ABD arasında zaten Menbiç konusunda herhangi bir mutabakat sağlanmış gibi görünmüyor. Menbiç konusunda ortak bir mekanizma kurulması yönündeki çabalar da ABD'nin vakit kazanma çabasından ibaret. Ancak ne olursa olsun, ABD, PKK/PYD'den uzaklaşmak zorunda kalacak. Buna rağmen ABD-Türkiye ilişkileri daha da kötüye giderken; Türkiye, Suriye, Irak, İran ve bölgeye dışarıdan destek veren Rusya'nın ilişkileri daha da iyiye gidecek" diye ekledi.
Suriye hükümetine bağlı güçlerin Afrin'e girdiği haberlerini Sputnik'e değerlendiren Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) uzmanı Oytun Orhan ise Türkiye'nin Zeytin Dalı harekatına başlarken öncelikle sınır güvenliğini sağlamayı ve YPG'nin Türkiye'ye sınırı olan yerleşim yerlerine erişim imkanını elinden almayı amaçladığını ifade ederek "Türkiye'nin amacı son aşamada da Afrin şehir merkezi dahil olmak üzere tüm YPG unsurlarının Afrin'den temizlenmesini sağlamaktı. Bu hedefe giden yolda ilk tercih, Türkiye'nin kendisi ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu unsurlarının Afrin'de YPG'nin alan kontrolüne son vermesi ve kendisinin burada güvenliği sağlaması, aynı zamanda sivil idareyi de yerel unsurlar üzerinden kendisinin kurması. Türkiye açısından ikinci senaryo, sınır güvenliğini sağlamasını müteakip Afrin şehir merkezini rejim güçlerinin devralması" dedi.
‘SURİYE YÖNETİMİ VE İRAN, TÜRKİYE'NİN AFRİN'DE KONTROLÜ SAĞLAMASINI İSTEMİYOR'
Türkiye'nin Afrin operasyonu başlamadan önce Rusya'nın YPG'ye şehirdeki kontrolü Suriye hükümetine devretmesini istediği ve silahlarını tamamen bırakması yönünde telkinde bulunduğu yönündeki haberleri anımsatan Orhan şöyle konuştu:
"Ancak YPG bunu kabul etmeyerek Türkiye'ye karşı direnme seçeneğini kullandı. Burada Rusya'nın isteği daha çok YPG'nin gerçek anlamda şehirden çıkması ve silahlarını bırakması yönündeydi. Bu, Türkiye açısından kötünün iyisi olarak kabul edilebilecek bir seçenek. Ancak YPG'nin savaşma seçeneğini kullanmasıyla birlikte Türkiye operasyonuna başladı. Bir aylık bir sürenin ardından her ne kadar yavaş ilerlese de en nihayetinde Türk ordusu ve ÖSO'nun sınırdaki yerleşimleri YPG'den aldığı ve bin 600'ün üzerinde YPG militanını öldürdüğünü görüyoruz. Süreç böyle devam ederse YPG'nin Afrin'deki alan kontrolünü kaybetmesi bir zaman meselesi. Dolayısıyla bu ağır kaybı önleyebilmek açısından YPG'nin rejimle anlaşmaya daha açık hale geldiği anlaşılıyor. Bu noktada İran ve rejim devreye girdi. Bu iki aktör, Türkiye'nin Afrin'de kontrolü sağlamasını kesinlikle istemiyor. Bunun Nubul ve Zahra bölgesi üzerindeki, Halep merkezi üzerindeki ÖSO ve Türkiye baskısını arttıracağını, Türkiye'nin İdlib, Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesini içeren hatta geniş alanı kontrol edeceğini ve Suriye krizindeki pozisyonunu güçlendireceğini düşünüyor. Bütün bu nedenlerle Afrin'de Türkiye'nin olası bir zaferinden ciddi kaygı duyuyorlar. Rusya burada daha fazla YPG'nin şehri tam anlamıyla bırakması yönünde pozisyon alırken İran ve rejim gerekirse YPG'nin burada kalması ve kendilerinin de şehre girerek ona bir koruma sağlaması yönünde bir bakışları söz konusu, yeter ki Türkiye Afrin merkezine giremesin. Özellikle İran bu konuda bir hamle yapmış gibi görünüyor ve kendi desteklediği Şii milis unsurlar şu anda şehre giriyor."
Yaşananların, Türkiye açısından Afrin operasyonunu karmaşık bir hale getirdiğini ifade eden Orhan "Zira operasyonun şehir merkezine geldiğinde sürdürülmesi, Türkiye'nin İran'la ve Suriye ordusuyla karşı karşıya gelmesi anlamına geliyor. Bu noktada sürecin nasıl ilerleyeceğini belirleyecek olan, Rusya'nın pozisyonu. Rusya eğer YPG'nin silah bırakmadan ve şehri gerçek anlamda rejime teslim etmeden İranlı unsurları şehre kabul etmesi şeklinde bir anlaşmaya karşı çıkar ve bunu desteklemezse Türkiye'nin İran ve Suriye ordusuna karşı elinin daha güçlü olacağını söyleyebiliriz. Rusya tarafsız kalırsa zaman içerisinde Türkiye'nin Afrin'de İran'la doğrudan karşı karşıya gelmesi söz konusu. Şu anda milis güçler girmiş olsa bile ben Türkiye'nin sınır bölgesinde operasyonlarına devam edeceğini, güvenli koridoru oluşturacağını ve bu hatta derinlik kazandıracağını düşünüyorum. Ancak şehir merkezine geldiğinde daha farklı değerlendirmeler olacaktır. Gerçekten YPG şehirden çıkarsa bu bölgede rejim unsurlarının olması Türkiye açısından kötünün iyisi bir seçenek olarak kabul görebilir" diye konuştu.
‘ORTA YOL ANCAK YPG UNSURLARININ AFRİN'İ TERK ETMESİYLE BULUNABİLİR'
Orhan, Afrin nedeniyle İran ve Türkiye'nin karşı karşıya gelme olasılığı bulunsa da bunun yaşanmasının zor olduğunu dile getirerek "Türkiye açısından PKK ve YPG'yle mücadele konusu yaşamsal bir sorun. Türkiye ne ABD, ne İran'la karşı karşıya gelmek istemez. Ama herhangi bir ülkenin doğrudan YPG'yi korumak için bölgede Türkiye'nin karşısına çıkması durumunda Türkiye'nin bazı riskleri almasının yüksek ihtimal olduğunu düşünüyorum. Ama tabii burada gözükara bir biçimde hiçbir dengeyi gözetmeksizin hamle yapmayacaktır Türkiye. Bu nedenle Rusya'yla sürdürülen koordinasyon Türkiye açısından kritik önemde. Bu görüşmelere bağlı olarak Türkiye'nin İranlı milisleri hedef alması ihtimal dahilinde ama Rusya bu çatışmanın olmaması için pozisyon alacaktır, taraflar arasında bir orta yol bulmaya çalışacaktır diye düşünüyorum. Bu orta yol ancak YPG unsurlarının Afrin'i terk etmesiyle bulunabilir. Bu sağlanabilirse rejim güçlerinin Afrin'e girmesine Türkiye'nin çok fazla ses çıkarmayacağı kanaatindeyim. İran'ın da açıkçası Afrin bölgesinde askeri anlamda eli daha güçlü olan Türkiye'ye karşı böyle bir risk almak istemeyeceğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.