Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in bugün yayımlanan 'Yumurtaların üzerinde yürümek' yazısı şöyle:
"Türkiye'nin Suriye'de Afrin'e yönelik Zeytin Dalı operasyonunda ikinci hafta sona ererken Ankara ile Washington arasındaki gerilim kontrollü biçimde devam ediyor.
Amerikan yönetimi, adım atmadan Türkiye'yi başından beri tamamen karşı olduğu Zeytin Dalı operasyonunu sonlandırmaya ikna edemeyeceğinin farkında. Öte yandan Suriye'de sahada Rusya ve İran ile kıran kırana rekabeti sürerken kendisine savaş kazandıran Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içindeki en kritik unsur olarak gördüğü YPG'lileri küstürüp kaybetmeye şu an için hazır değil. O nedenle de şimdilik sadece Suriye'de Türk ve Amerikan askerlerinin birbirine silah çekmesine neden olacak bir sıcak çatışma senaryosunu önleme peşinde.
'BASKIN SEÇİM İHTİMALİ SATIN ALINAN BİR SENARYO'
Türkiye'nin Suriye'deki operasyonu Menbiç'e doğru genişletmesinin Amerikalılar açısından kabus senaryosu olmasının sebebi Türk askeriyle çatışmanın kaçınılmaz olması değil.ABD bugüne kadar Suriye'de Rusya'yla bile birkaç kez jetlerinin dramatik olarak kafa kafaya gelmesi dışında karada bir çatışma ortamını başarıyla engelledi. Türkiye ile ABD gibi iki NATO müttefikinin sıcak çatışma ihtimalini engelleyebilmesi için güçlü mekanizmalar var. Nitekim bu mekanizmalar devreye sokulmuş durumda.
'PENTAGON'UN ASIL ENDİŞESİ BAŞKA'
'1 MART BENZETMESİ'
PKK/YPG meselesinde Türkiye'ye daha yakın tezleri savunan Amerikalı diplomatların sistemin hep sesi daha cılız çıkan tarafında kalıyor olmaları bundan. Pentagon Türkiye'nin olası Menbiç operasyonuna salt taktik bir savaş vizyonuyla karşı çıkarken ABD Dışişleri'nin başka bir derdi daha var. Diplomatlara göre Pentagon'un öngördüğü kabus senaryosu gerçekleşir de ABD'nin Kürtler üzerine kurduğu DEAŞ'la mücadele stratejisi çökerse bu aynı 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi Türkiye'yi kritik bir savaşın gidişatını değiştirmekle suçlayan bir algının devlet kurumlarına iyice çöreklenmesine neden olabilir.
Dahası Amerikan kurumlarındaki ve kamuoyundaki halihazırdaki negatif Türkiye algısının olumluya dönmesi Pentagon'un kabus senaryosu gerçekleşmese bile çok zor. ABD Kongresi tarihinin en Türkiye karşıtı dönemini yaşıyor. Türkiye'ye hala belli ölçüde yakınlığını koruyan az sayıdaki siyasetçi durumun vahametini şöyle özetliyor; ‘Türkiye'ye yönelik alerji o kadar üst seviyede ki Ermeni tasarısı bugün gelse kimse tutamaz büyük çoğunlukla oylanır.'
'ABD KONGRESİ'NDE TÜRKİYE İÇİN MAGNİTSKY LİSTESİ HAZIRLIĞI'
ABD Kongresi'nde Trump yönetiminin Türkiye'ye hem S-400'ler, hem de başta Pastör Andrew Brunson olmak üzere Türkiye'deki tutuklu Amerikalılar ve Amerikan personeli yüzünden yaptırım uygulaması gerektiğini savunan ciddi bir damar var. S-400'ler için Türk savunma sanayiini hedef alabilecek olası yaptırımlar Trump'ın Rusya'ya yönelik genel yaptırımların uygulamasını ağırdan alıyor olması nedeniyle şimdilik bir süre ötelenmiş gibi gözüküyor.
Kongrenin amacı Pastör Brunson'ın tutukluğuna neden olan kişilerden oluşan bir liste hazırlayarak ABD Dışişleri Bakanlığı'na göndermek. Yaptırım listesine koymak için tartışılan isimler arasında adalet bakanı da dahil bazı siyasetçilerin, hakim ve savcıların olduğu dedikodular arasında. Ancak Magnitsky Yasası çerçevesinde hazırlanacak listenin yargıdan ziyade ekonomiyi hedef almasını savunan alternatif bir görüşün de olduğu konuşuluyor.
'GEREKENİ SİZ YAPMADINIZ, BİZ YAPACAĞIZ'
Arka planda diğer siyasi sorunlar daha da çetrefilli bir hal alarak derinleşirken ABD yönetiminin Türkiye ile Suriye zeminindeki denge arayışında boşa düşmesi düşük bir ihtimal değil. Bu hafta Turkish Heritage Foundation tarafından düzenlenen panelde dinlediğim Amerikalı General James Conway son haftalarda Trump yönetiminin Ankara ile Kürtler arasında yürüttüğü Afrin diplomasini ‘Tillerson ve Mattis yumurtaların üzerinde yürüyor' diye tanımladı. Aynı Conway'in dediği gibi Amerika Suriye'de yumurtaların üzerinde yürüyor. Kimsenin yumurtasını kırmadan bu işten sıyrılması da zor gözüküyor.
-- Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.--