Prof. Dr. Ahmet Yozgatlıgil: Ay'ın yüzeyinde ODTÜ'nün izi olacak

Çin Uzay Ajansı ay konusunda çok kuvvetli ve bugüne kadar birçok başarılı misyonu gerçekleştirdi. En son misyonlarıyla ilgili bir çağrıya çıktılar, ‘payload’ dediğimiz görev yükünde uluslararası bir çağrıya çıktılar ve öneriler topladılar. Yaklaşık 170’in üzerinde proje başvurdu. Biz de ODTÜ olarak çok özgün ve dünyada daha önce yapılmamış bir teklifle, ay yüzeyinde iki aracımızın gezeceği bir proje sunduk. Beş kiloluk, ayakkabı kutusu büyüklüğünde ikiz araçlar, Ay'ın en zorlu yerine, Güney Kutbu’na gidecek. Büyük bir ekip çalışıyor, iki senedir çalışıyorlar. Bir rover merkezimiz ve bir yapay zekâ ve robotik merkezimiz var.
Elektrik-elektronik, makine, havacılık ve uzay, bilgisayar mühendisliği alanlarından hocalarımız; yüksek lisans ve doktora öğrencileri; ayrıca elli kişilik bir lisans öğrencisi grubu bu projenin içinde. Kuzey Kıbrıs kampüsünden de öğrenciler ve akademisyenler katkı veriyor; örneğin bir sensör geliştiriliyor ve roverın üzerinde takılacak.
Prototipi şu anda bitti; sonraki aşamada testler için Çin’e gidecek. Sürekli denetim var; ‘ne durumdasınız, ne yaptınız’ diye yakından takip ediyorlar. Bu zor koşullarda çalışabilen bir araç geliştirmek, afet durumlarında, deprem koşullarında da görev yapabilecek kara araçlarının temellerini oluşturuyor. Biz bu süreçten öğreniyoruz; ileride Türkiye’nin kendi Ay misyonunda, yumuşak iniş gerçekleştirildiğinde ve Ay’a kendi roketlerimizle erişildiğinde, ODTÜ olarak Türkiye için de rover yapmaya hazır olacağız.
ODTÜ’nin Jüpiter’le ilgili bir çalışması var; Avrupa Uzay Ajansı’yla, Jüpiter’in uydularındaki yeraltı okyanuslarıyla ilgili çalışmalar yürütülüyor. Deep Trace diye bir projemiz var; Avrupa Araştırma Konseyi tarafından 2,5 milyon avro destek aldı.
Soru şu: Dünya’da okyanusun 2 bin 500 metre derinliğinde hayat varsa, Europa uydusunun yeraltı okyanuslarında da olabilir mi? Şu an oraya araç gönderip kazmak imkânsız; fakat öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz Costa Rica’ya gidip 2 bin 500 metre derinlikte örneklemeler yaptı. ESA’nın yolda olan Jüpiter göreviyle elde edilecek analizlerle bu veriler karşılaştırılacak. Bugün 5G’yi konuşuyoruz ama biz ODTÜ olarak öbür günün teknolojilerini de düşünüyoruz. Uzaydaki haberleşmeyle ilgili Go Space gibi çalışmalarda, Ay yüzeyindeki istasyonlar, yörüngedeki araçlar ve farklı noktalar arasında haberleşmenin nasıl olacağına dair özel protokoller üzerinde çalışılıyor. ‘Gridler’ gibi, bir noktadan diğerine aktarılan bir yapı düşünün; bunun araştırmalarını öğrencilerle birlikte yapıyoruz.
Savunma sanayi gibi alanlarda Türkiye’nin lokomotif olduğu sektörler var; ‘dual use’ yani çift kullanım önemli. Yapay zekâda da özellikle büyük dil modelleri kritik. Hepimiz farklı modelleri kullanıyoruz ama kendimize özgü büyük dil modelleri olması lazım.
Türkçeyi, Türkçe kaynakları, arşivlerimizi ve etik değerlerimizi içeren modeller. ODTÜ’de Türkçe ile ilgili büyük dil modelleri üzerinde çalışıyoruz; farklı kurumlarla birlikte yürütülen çalışmalar var.
'Kültür ve gelenek hemen oluşmaz'
Üniversitelerin yaşı çok önemlidir; kültür ve gelenek hemen oluşmaz. ODTÜ’nün bozkırdan ormana dönüşmesi gibi, bugün kurulan üniversiteler de elli yıl sonra yeşerecek. Uluslararası sıralamalarda Türkiye’nin ilk 500’deki üniversite sayısı artıyor; hedef olarak 2028’de iki üniversitenin dünyada ilk 100’e girmesi dile getiriliyor. Biz ODTÜ olarak ilk 100’e girmeye talibiz. Bu nedenle ODTÜ 70 Endowment fonunu kurduk; hedefimiz 100 milyon dolar. Bağış modeli ve yatırım fonuyla güçlü bir finans yapısı kurmayı amaçlıyoruz. Üniversitelerin performansını rektörler üzerinden değil, kurumların performansı üzerinden değerlendirmek gerekir.
YÖK’ün araştırma üniversiteleri yaklaşımı var; performansa göre destekler sağlanıyor. Bazı üniversitelere misyon odaklı ihtisaslaşma veriliyor; bölgesel kalkınmaya katkı gibi. ODTÜ’den beklenen misyon ise dünyanın ilk 100 üniversitesi arasına girmek; biz de buna odaklanıyoruz.

