- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘ABD’de siyaset artık kimlik değil, ekonomi ekseninde şekilleniyor’

© SputnikCeyda Karan'la Eksen
Ceyda Karan'la Eksen - Sputnik Türkiye, 1920, 10.11.2025
Abone ol
Prof. Dr. Hasan Köni’ye göre ABD siyasetindeki dönüşüm partiler içindeki kuşak tartışmalarını da görünür kılıyor. Prof. Köni, ekonomik eşitsizlikler ve toplumsal baskıların hem Demokratlarda hem de Cumhuriyetçilerde “yeni bir denge arayışı”nı tetiklediğini vurguluyor.
ABD, tarihinin en karmaşık sosyo-ekonomik dönüşüm dönemlerinden birinden geçiyor. Bir zamanlar “özgürlükler ülkesi” ve “fırsatlar diyarı” olarak tanımlanan ABD, bugün gelir adaletsizliği, sağlık sistemi krizi ve kutuplaşan toplum yapısı nedeniyle derin bir iç sorgulama yaşıyor. Siyasi kamplaşma hâlâ güçlü görünse de oy veren kitlelerin önceliklerinde kimlik politikalarının yerini giderek ekonomi alıyor.
Ukrayna krizinin getirdiği mali yük, göçmen krizi ve enflasyonist baskılar Amerikan halkının gündemini yeniden şekillendirirken, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler seçmenin yaşam standartlarını koruma noktasındaki temel talebine net bir yanıt vermekte zorlanıyor. Artık “kimlik” tartışmaları yerini fiyat artışlarına, iş güvencesine ve sosyal refah beklentilerine bırakmış durumda.
Küresel ölçekte ise ABD, Çin’in yükselişi ve Asya ekseninde gelişen yeni ticaret hatlarıyla ekonomik rekabetin merkezinde yer alıyor. Ancak yüksek borç oranları, yaşlanan nüfus ve içe kapanan üretim modelleri Washington’un küresel liderlik kapasitesini de sınırlandırıyor. Bu tablo, sadece Amerikan iç siyasetini değil, Batı’nın genel yönelimini de yeniden tanımlıyor: ideolojik farkların yerini artık ekonomik gerçekler alıyor.
ABD’de kimlik siyasetinden ekonomiye kayan toplumsal dengeleri, Demokrat Parti içindeki yön arayışını, Trump döneminin maliyet odaklı dış politikasını ve Avrupa’nın mevcut tablosunu Prof. Dr. Hasan Köni ile konuştuk.

‘Fırsatlar ülkesi’nde geçim ana gündem’

Prof. Dr. Hasan Köni’ye göre ABD siyasetinin temel belirleyeni artık etnik ya da dini kimlikler değil, ekonomi. Toplumda fırsat eşitliği inancı sürse de gelir dağılımındaki uçurum ve sağlık sistemindeki kriz, halkın tepkisini belirliyor. “Fırsatlar ülkesi” söyleminin ardındaki ekonomik sıkışmanın hem Demokratları hem Cumhuriyetçileri aynı zeminde zorlamaya başladığını dile getiren Prof. Köni, şunları söyledi:

“Amerika’da gördüğüm kadarıyla Demokratların ve Cumhuriyetçilerin arasında bazı farklar var. Cumhuriyetçiler genellikle WASP’lar, yani beyaz Protestan adamlar. Amerika'da biraz esmer olmak bile bir derece sizi aşağı çeker. Sanki tepenizde camdan bir fanus varmış gibi. İtalyan biraz daha yukarıda duruyor. Fakat işte Meksikalılar vs. biraz daha aşağı. Zenciler falan değişik gruplar da var; bunlar daha aşağı. Genellikle bu etnik gruplar ve dini gruplar, Demokratlar’da toplanıyorlar, bu yapı içinde. Bu yapı Biden'ın Ukrayna Savaşı nedeniyle gelen ekonomik boyutlarda bir rahatsızlığa uğradı ve Trump ekonomiyi patlatacak zannettiler. Beyaz adamların, milyonerlerin desteğiyle Trump kazandı. Fakat tavrı ve gelişmeler öyle bir boyut olmadığını gösterdi. Özellikle göçmenlere karşı büyük bir reaksiyon. Zaten şunu biliyorlar; Kızılderililerin dışındaki herkes göçmen. Trump da göçmen, beyazlar da göçmen, siyahlar da göçmen, Çinliler göçmen, Müslümanlar göçmen... Toplumun önem verdiği boyutları herkes kendi açısından yorumluyor. Bir kısım Müslüman ülkeler diyelim, Türkiye'yi de bunun içine sokuyorum; ‘Gazze'nin intikamı alındı. Kamuoyu bu yapılan, İsrail'in yaptığı soykırımların karşısında bir reaksiyon ortaya koydu’ yaklaşımı içindeler. Bir kısmı ‘Göç yaptırıyordu, etnik grupların intikamı bu şekilde meydana geldi. New York etnisitelerin olduğu bir boyuttur. Bu sefer Museviler yenildiler; Yahudiler’ Burası bir Musevi kentiydi, en güçlü paraların, bankaların toplandığı bir yapıydı.

Benim anladığım kadarıyla Amerikan toplumunda ekonomi çok önemli rol oynuyor. Mesela ekmeğe 10 cent bir zam yapsanız orada kamuoyu ayaklanıyor. Burada 1 milyon da yapsanız kimseye de bir hareket yok... Yani ekonomi açısından bir toplum bu. Çünkü fırsatlar ülkesi, fırsatlar ne? Çalışan para toplayıp zengin oluyor. Bunun dışında müthiş Amerikalı olmakla övünen kimse yok. Ama fırsatlar ülkesi olmakla övünülüyor. Demokratlara bakıyorsunuz, çıkarttıkları başkan sistemine bakıyorum; yani yakın zamanlar içinde bakıyorum. Obama, Afrikalı bir zenci. Oradan geliyor ve yükseliyor. Çok ilginçtir, Chicago Üniversitesi anayasa profesörü, karısı da Harvard mezunu. Böyle bir siyahiyi bulmak için CIA’in çok uzun çalışmış olması lazım. Beyazlar arasında bile yok. Mesela Trump'ın hanımı ne okumuştur, Trump ne okumuştur? Herhalde çok önemli bir yerlerde okumadı. Kamala Harris'e bakıyorsunuz, savcılık seviyesine Kaliforniya'da gelmiş bir kadın. Mamdani'ye bakıyorsunuz, Kolombiya Üniversitesi'nde ders veriyor. Babası da Kolombiya Üniversitesi'nin hocalarından biri. Annesi de tanınmış bir rejisör, kitap yazarı falan. Şimdi bu fırsatlar ülkesinde yaratılan fırsatların meydana getirdiği insanlar. Bunlar kendi etnik gruplarının ve dini gruplarının ızdıraplarını biliyorlar. Eksik olan ne? ‘Netanyahu buraya gelirse Ben bir genel kurul olarak onu tutuklayacağım’ diyor. Tutuklar mı tutuklamaz mı? Kendi polisiyle federal yapı arasında, FBI arasında çalışma çıkar mı çıkmaz mı bilmiyoruz. Ama söylüyor, biliyorsunuz siyasette atış serbestisi var. Yapılır, yapılmaz; konuşuyorsunuz, oy alıyorsunuz, sonra yapmıyorsunuz. Öyle geçiyor. Klasik bir model. Peşinden ekonomiye yönelik birtakım boyutlar ortaya koyuyor. Yeni marketler açacağını söylüyor. Amerika'da sağlık sorunu çok önemli. O yüzden diğer ülkelere gelerek saçlarını, başlarını, dişlerini yaptırıyorlar. Amerika’da sosyal sigortalarınız yoksa (ki o da çok zor) korkunç bir fiyat. Bir türlü iyileşemezsiniz. O konuya eğiliyor. ‘Otobüsleri bedava yapacağım, yeni marketler açacağım’ diyor. Bu bir yazarın dediği gibi Türkiye’de de ilk başlarda bir parti denedi; bugün İstanbul yönetimindeki parti denedi. Çok yararlı oluyor. Diğer etnik ve dini konulardan çok ekonomi çok etki yapıyor.”

‘ABD’de solun kökü yok’

ABD’de solun yükselişinden söz etmenin mümkün gözükmediğini ifade eden Prof. Köni, sosyalizm kavramının ‘tehdit’ olarak algılandığını; politik düzenin ise CIA, ordu ve sermaye ekseninde döndüğünü kaydetti. Bu nedenle Mamdani’nin sol tandanslı politikalarının sisteme nüfuz etmesi zor görünse de süreç içerisinde şekillenecek bir durum olarak gören Prof. Köni, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘Müslümanım, demokrat, sosyalistim’ diyor. Bizim anladığımız sosyalizm ile Amerika'nın anladığı sosyalizm çok daha değişik. Yani biraz sosyal demokrat gibi olan bir sosyalizmden bahsediyoruz. Yoksa Amerika'da komünizm ve sosyalizmin tutunması mümkün değil. Amerikan Komünist Partisi üzerine bir makale yazmıştım. Şu son zamanlarda 7 bin üyesi var. Ama bin beş yüzü FBI ajanı. Yani böyle bir sol var Amerika'da. O yüzden Mamdani'nin ekonomik boyutta bu olayları getirmesi, daha insancıl bir boyut ortaya koymasının çok önemli olduğunu anlıyorum. Ama bu, ulusal alana yansıyacak mı? Yani ilk yerde seçimleri alanlar var, onların da kim olduklarına baktım. Biri eski CIA ajanı, öbürü de eski asker. Yani New Jersey ile Virginia'da seçimleri alanlar var. Bunlar kurumsal yapının içinden yetişmiş insanlar. Askerler kahraman gözüküyor. CIA zaten halkın kamuoyunun yolunu izini biliyor. Ama Mamdani'nin öngördüğü fikir ve yapıların, Amerikan ulusal yapısına yansıyacağını ve dış politikasında böyle bir tavır izleyeceğini tahmin etmiyorum. Şimdi karşı tarafın harekete geçmesini bekliyoruz. O yüzden analiz yapan arkadaşlara bekleyelim dedim. Şimdi WASP’ların; beyaz Protestanların ve Trump'a oy kazandıranlar bu olay nereye gideceğine bakacaklar. Birtakım sözler verdi. Bunları ne kadar yapabilecek? Ondan sonra karşı taraftaki olay büyümeye başlayacak.

Sanders'in desteklediğini gördüm bazı fotoğraflarda, elini falan kaldırmış durumda. Ama demokratların bu yeni uluslararası sistem içinde Amerikan ekonomisini nasıl kaldıracakları konusunda bir fikirleri yok.”

‘Borçlu ve yaşlanan dünyada savaş gerçekçi değil’

Prof. Dr. Hasan Köni, ABD’nin Çin’i ekonomik olarak çevrelemeye çalıştığını ancak büyük ekonomilerin yüksek borç yükü ve yaşlanan nüfusları nedeniyle geniş çaplı bir savaşı sürdürebilecek kapasitede olmadığını belirterek, artık tüm dünyanın kapitalist sistem içinde yer aldığını ve ideolojik çatışma zeminlerinin ortadan kalktığını ifade etti:

“Amerikan dergilerinde müthiş analizler; ‘şu şöyle olması lazım’ gibi bir boyut yok. Diğer ülkelerin kendilerine fazla mal satmasını önlemeye çalışıyorlar. Kendileri onlara daha fazla mal satmaya çalışıyorlar. Ve Çin'in etrafındaki ülkelerle birtakım anlaşmalara gidiyorlar. Mesela tartıştığımız konulardan biri de; birdenbire neden Asya Türk Cumhuriyetlerinin Amerika'ya gidip Trump'ın önünde sıraya dizildi? Belki Çin yüzünden bu nadir elementler konusunda merakı var. Avustralya'dan tutun her gittiği yerde nadir element topluyor. Onların da işleyebilir hale gelmesi 12 sene sürüyor. 4-5 saat içinde çıkarıp, eritip altın bilezik yapamıyorsunuz. Onun işlenmesi gerekiyor. O yüzden Çin'e muhtaç durumda.

Şimdi bu yapı nedir? Ortadoğu'dan Azerbaycan'ın da Türkiye'nin de dahil olduğu bir barış yapısı. Ondan sonra Orta Asya'ya kadar giden Türk Cumhuriyetlerinin bulunduğu bir sistemi yanına çekmeye çalışıyor. Daha evvel de Güneydoğu Asya'ya gittiğini gördük. Japonya, Güney Kore, Filipinler vs. Avustralya zaten onların yanında Japonya ile birlikte. Böylece Çin'i herhalde ekonomik açıdan çevreliyor. Bazı televizyonlarda ‘Nükleer savaş çıkacak mı çıkmayacak mı’ tartışmalar var. Biz de ekonomik açıdan başka boyutlara baktık. Size bazı rakamlar vereceğim, bunlar pek bizim ülkede tartışılmıyor. Ülkelerin kamu sektörüne ve özel sektöre olan toplam borçlarını size veriyorum: Amerika'nın kamu ve özel sektöre olan borcu gayri safi milli hastasının yüzde 250'si. Japonya'nın yüzde 380'i. Fransa'nın yüzde 320'si. Çin'in yüzde 300'ü. Kamu ve özel sektöre borcu. Şimdi bu ülkeler bir takım savaş hazırlığı yapıyorlar. Ama bu borç içinde savaşmaları mümkün değil. Bu ülkelerin nüfusları da azalıyor. Mesela Avrupa'nın nüfusu hızla azalıyor. Çin'in nüfusu da bir durgunluk içinde. Fazladan da bu ülkelerde önemli bir olay var; emeklilik olayı. Mesela 100 kişi emekli ise 300 kişilik bir çalışan olması lazım emeklinin karşılanması için. Mesela 10 sene içinde Çin'deki emekli olacak insan sayısını vermişler, 178 milyon. Bunun yanında da nüfus kaybı oluyor. Şimdi bu 178 milyonu karşılamak için 600 milyonluk bir çalışma grubu olması lazım. Ama ekonomide bir durgunluk var. Yani yapay zekanın getirdiği boyutlarda. İşte manifaktör yapıyor, teknolojik mal satıyor ama kendi halkı tüketmek istemiyor.

Eskiden ‘Sosyalizme karşı kapitalizm, komünizm çok kötüdür. Kapitalizm, demokrasi iyidir’ falan deniyordu. Şimdi herkes kapitalist. Rejim değişiklikleri olabilir, o da ülkenin kendisine bağlı. Peki kapitalizm kapitalizme karşı ne ileri sürüp de savaş çıkaracak? Burada bir boşluk var. O yüzden pek savaş çıkaramayacağını düşünüyoruz. Ekonomik açıdan savaş çıkaramayacağını düşünüyoruz. Nüfusları açısından, gerileyen nüfusları açısından düşünemiyoruz. Bir tek Hindistan'ın nüfusu artıyor. Onun da yüzde 90'ı okuma yazma bilmeyen, matematik bilmeyen insanlar. Geri kalan yetişen grubun önemli bir kısmı da dışarıya göç ediyor. Dikkat ederseniz Amerikan başkanlarının hepsi Hindistan kökenli. Kamala Harris, yeni gelen Mamdani... Bunlar oraların kafası çalışan insanları. İngilizler tarafından alınmış, yetiştirmişler, gelmişler ama hep Hint kökenliler. Belki de İngilizce okumalarının sebebi bunun nedeni olabiliyor. O yüzden çok değişik bir ortam var. Bu nükleer olaylarını, gelişmelerini blöf olarak görüyorum.”

‘Trump savaşları maliyet üzerinden okuyor, Avrupa değişime zorlanıyor’

Trump’ın siyasetçi değil, iş adamı gibi davrandığını belirterek askeri politikaları maliyet hesabıyla yürüttüğünü söyleyen Prof. Köni, Amerikan halkının savaş yorgunu olduğunu, Avrupa’nın ise azalan nüfus ve ekonomik baskılarla aşırı sağa yöneldiğini ifade eden Köni, şunları kaydetti:

“Askeri olayları masraf açısından hesaplıyor. Trump siyast bilimci, uluslararası ilişkilerci değil. Bu bir iş adamı. ‘Bu kadar asker göndereceğiz, mücadele edeceğiz, şu kadar zaman orada kalacağız. Viyetnam, Afganistan örneği var. Aptal Biden şu kadar para harcadı vs. Şimdi ben bunları dışarıdan tehdit edeyim, bunlar korkup bir şeyler yapacaklar. Ekonomik açıdan da deniz yollarını tutarım. Bunlar yavaş bir değişim içine girerler.’ Latin Amerikalılar Brezilya’da toplanıyorlar. Öbür taraftan Nijerya’da da binlerce dolar harcanması gerekiyor, asker gönderecekler vs. Amerikan halkı bu olayları sevmiyor. O yüzden Ukrayna savaşını durdurmaya çalışıyor. Fakat nedense ruhani durumunda zorluklar olan Avrupalılar savaşın devam etmesini istiyor. Çünkü Avrupa’nın durumunu da inceledik; nüfusları azalıyor. Askeri açıdan yardım yapmak zorundalar. Devamlı cephane, para vs. gönderiyorlar. Peşinden, Trump'ın gümrük vergileri var. Peşinden, Amerika'nın sayesinde Ortadoğu'dan, Afrika'dan, her yerden, Ukrayna'dan göç alıyorlar. Bir de Amerika'dan silah almak zorundalar, kendileri de üretmek zorundalar. Bu yapı devam edebilir mi? Yani ben Avrupa'ya 6-7 sene veriyor. Onlar değişecek. Orada da Mamdani'nin tersine aşırı sağ gelişiyor. Aşırı sağ dedikleri insanlar da, Sosyal Demokrat ve diğer yönetimlerin liberal yönetimlere karşı ekonomik açıdan zorluk çeken, ızdırap çeken, fakirlik içinde kalan, başka kültürlerin, özellikle Müslümanların sık sık gelerek, ‘burada cami yok’ diyor. Vatikan'ın biraz ilerisinde cami istiyor adam. Bütün bu reaksiyonlar karşısında, orada da bir değişikliğe gidileceğini tahmin ediyorum. Yani savaş uzadıkça, Avrupa gittikçe aşağı doğru çekilecek. Fazladan, Çin'i sıkıştırıyor. Çin’i sıkıştırdığı için, Rusya ve Çin birbirine daha çok yapışıyor. Kore sistemin içine giriyor. İran'ı dışlıyorlar. Halbuki İran da sistemin içinde. Bu sırada, Türk ülkelerine doğru yanaşmaya çalışıyorlar. Bu yapının, uzun müddet devam etmesi pek mümkün değil.”

‘Bölgedeki yeni hat İsrail’in güvenliği etrafında kuruluyor'

Prof. Köni’ye göre İsrail bölgede bir ‘güvenlik çemberine’ alınmak isteniyor:
“Biz de kendi aramızda bunu tartıştık. Şuna karar verdik; İran kökenli Şii İslam'ı dışarıda bırakarak, Türk ve Arap Müslümanlığını İsrail'in yanında toplayarak, ona karşı olan, çünkü hep İran savaştı dikkat edersiniz, çevresinde, Lübnan'da, diğer alanlarda... onu yalnız bırakıp, böylece Müslümanlığın yanında İsrail'i bir çevre korumasına almak istiyor diye düşünüyoruz. Böyle bir analiz yaptık aramızda. Öbür türlü Kazakistan'ın kıymetli madenlerine meraklı, paraya meraklı. O yüzden böyle bir anlaşmaya giriyorlar.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала