Mustafa Adıgüzel: Fındık bir milli servettir bu serveti korumak milli bir görevdir

Dünya fındığının yüzde 70’ini üreten Türkiye, teoride ve pratikte bu alanda hakim ülke olmasına rağmen, söz sahibi olamıyor. Çünkü piyasayı yabancı karteller, özellikle Ferrero gibi şirketler yönetiyor. 2006’dan itibaren bu firmaya hem alıcı hem satıcı olma hakkı verildi. Böylece bir eliyle alıyor, diğer eliyle satıyor, fiyatı da kendi belirliyor. Serbest piyasa koşullarından söz etmek mümkün değil. Fındık üreticisinin alın teri, emeği, Türkiye’nin milli değeri yabancı tekellere teslim edilmiş durumda. Bu yıl don, kuraklık ve kokarca zararlısı nedeniyle rekolte yarı yarıya düştü. Fiyat doğal olarak yükselecekti, ama Ferrero’nun çıkarına gelmedi. Önce arzı yüksek göstermek için Karadeniz İhracatçı Birliği’ne 600 bin tonluk bir açıklama yaptırdılar. Oysa Tarım Bakanlığı verisi 400 bindi. Bu tutmayınca Financial Times’a ‘Türkiye’den fındık alımını durduracağız’ haberleri sızdırarak piyasayı manipüle ettiler. Fındık fiyatı bir anda 20–30 lira düştü. Bu bir blöftü. Rekabet Kurumu’nun zaten takibi sürüyordu. Tepkiler üzerine Ferrero geri adım atmak zorunda kaldı, ‘Türkiye bizim partnerimiz, alıma devam edeceğiz’ açıklaması yaptı.
'Türkiye, kendi çikolata ve şekerleme markalarını güçlendirmeli'
Fındığın hem ihracatını hem ithalatını kontrol ediyor, yani tek başına hem alıcı hem satıcı. Böyle bir yapı serbest rekabeti bozar. Türkiye’nin tarım ihracatı 25 milyar dolar, bunun 2,5 milyar doları fındıktan geliyor ama fındığın dünya çapındaki katma değeri 150 milyar dolar. Biz 1 lira kazanırken bu firma 49 lira kazanıyor. Türk fındığıyla büyüyen Ferrero, bugün dünyanın 22. büyük aile şirketi haline geldi. Oysa bizim bunu kendi ülkemizde yapmamız gerekirdi. Devlet bu sektöre stratejik sanayi gözüyle bakmalı, yerli üreticinin önünü açmalı.
Finansman, teşvik ve sanayi yatırımlarıyla Türkiye kendi çikolata ve şekerleme markalarını güçlendirmeli. Yabancı firmanın döviz gücüyle yerli sanayici rekabet edemiyor, piyasadan siliniyor. Bu firma Türkiye’ye gelmeden önce 450 ihracatçımız vardı, şimdi sadece 35 kaldı. Sürekli fiyat kırarak, yurt dışındaki pazarları yerli üreticilerimizin elinden alıyor. Fındığın gümrük dışında kalması, içerideki piyasanın bağımsız birliklerce düzenlenmesi gerekiyor. FİSKOBİRLİK yeniden etkin hale getirilmeli.
Bu insanlar başka gelir kaynağı olmayan bölgelerde yaşıyor. Fındıktaki fiyat oynaklığı sadece çiftçinin değil, ülkenin cebinden çıkan paradır. Biz her yıl bu manipülasyonlara karşı açıklama yaparak günü kurtarıyoruz ama kalıcı çözüm için kurumsal, mevzuatsal bir düzen şart.
Tarım ve Orman Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları koordineli çalışmalı. Üretici birlikleri güçlendirilmeli, yabancı tekelin iç pazardaki etkisi sınırlandırılmalı. Ayrıca kokarca zararlısı gibi biyolojik tehditlere karşı da vitrin önlemleriyle değil, eşzamanlı bölgesel seferberlikle mücadele edilmeli. Samuray arısı salmak, sülün kuşu bırakmak ya da çocuklara böcek toplatmakla olmaz. Bu zararlıya karşı devlet, yerel yönetimler, üniversiteler, üretici birlikleri ve medya el birliğiyle hareket etmeli. Fındık bir milli servettir, bu serveti korumak milli bir görevdir.

