https://anlatilaninotesi.com.tr/20250925/marco-rubio-terbiyesizlik-etti-1099652315.html
‘Marco Rubio terbiyesizlik etti’
‘Marco Rubio terbiyesizlik etti’
Sputnik Türkiye
Emekli Büyükelçi Ahmet Süha Umar'a göre Marco Rubio'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki açıklamaları terbiye sınırlarını aştı. Türkiye'nin dış politika... 25.09.2025, Sputnik Türkiye
2025-09-25T11:55+0300
2025-09-25T11:55+0300
2025-09-25T11:55+0300
eksen
radyo sputnik
radyo
donald trump
mahmud abbas
marco rubio
i̇srail
abd
filistin
hamas
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/0b/12/1063605477_0:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_08823ba80482581cd95af3d89dfacfeb.jpg
ABD ile Türkiye dahil İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi 8 devletin katıldığı çok taraflı zirvenin ortak bildirisinde, Gazze'de acil ateşkes vurgusu yapıldı.ABD ile Türkiye dahil İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi 8 devletin katıldığı çok taraflı zirvenin ortak bildirisinde, Gazze'de acil ateşkes vurgusu yapılırken, Gazze Şeridi’ndeki dayanılmaz duruma, insani felaket ile yüksek can kayıplarına, bunun bölge üzerindeki ciddi sonuçlarına ve tüm İslam dünyası üzerindeki etkilerine dikkat çekildi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 80. oturumunun Yüksek Düzeyli Haftası kapsamında, BM Genel Merkezi’nde dün düzenlenen ABD ile Türkiye dahil İİT üyesi 8 devletin katıldığı çok taraflı zirvenin ortak bildirisi yayımlandı.Bildiride, katılımcıların Gazze’nin yeniden inşası için Arap Birliği ve İİT planına dayalı kapsamlı bir plan ile güvenlik düzenlemelerinin zorunlu olduğunu, uluslararası yardımlarla Filistin liderliğinin desteklenmesi gerektiğini vurguladıkları ve Filistinlilerin Gazze’de hayatlarını yeniden kurabilmeleri için birlikte çalışma taahhüdünde bulundukları belirtildi.Arap Birliği ve İİT devletlerinin liderlerinin toplantıyı düzenleyen ABD Başkanı Trump’a teşekkürlerini sunduğu belirtilen bildiride, "Gazze Şeridi’ndeki dayanılmaz durum, insani felaket ve yüksek can kayıpları, bunun bölge üzerindeki ciddi sonuçları ile tüm İslam dünyası üzerindeki etkileri vurgulanmıştır. Zorla yerinden edilmenin reddedilmesi ve ayrılanların geri dönmesine izin verilmesi gerektiği yönündeki ortak tutum yinelenmiştir." ifadeleri kullanıldı.Bildiride, "Liderler, savaşın sona ermesi ve derhal bir ateşkese varılması gerektiğini vurgulayarak, bunun hem rehinelerin serbest bırakılmasını hem de yeterli insani yardımın ulaşmasını sağlayacağını, ayrıca adil ve kalıcı bir barışa giden ilk adım olacağını belirtmişlerdir." denildi.Öte yandan Arap Birliği ve İİT devletlerinin liderlerinin Trump ile işbirliği yapma taahhütlerinin yinelendiği kaydedilen bildiride, Arap Birliği ve İİT ülkelerinin liderlerinin savaşı sona erdirmek, adil ve kalıcı bir barışın kapılarını açmak için Trump'ın liderliğinin önemini vurguladığı belirtildi.Bildiride, "İstikrarın sağlanması için bir planın ayrıntılarının çalışılması gerektiğinin altı çizilmiş, Batı Şeria ve Kudüs’teki kutsal mekanlarda istikrarın korunması gerektiği belirtilmiştir. Filistin Yönetimi’nin reform çabaları desteklenmiştir." ifadeleri kullanıldı.Katılımcıların Gazze’de yeniden inşa için Arap Birliği ve İİT planına dayalı kapsamlı bir planın yanı sıra güvenlik düzenlemelerinin de gerekli olduğunu, uluslararası yardımlarla Filistin liderliğini desteklemek gerektiğini vurguladığı kaydedilen bildiride, Filistinlilerin Gazze’de hayatlarını yeniden inşa etmelerini sağlamak için birlikte çalışma taahhüdünde bulunduğu vurgulandı.Bildiride, katılımcıların toplantının barış ve bölgesel işbirliğine giden doğru yolda bir sürecin başlangıcı olmasını sağlamak için ivmenin korunmasının önemine dikkat çekildiği ifade edildi.Birleşmiş Milletler’in 80. Genel Kurulu’nu, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıklamalarını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını ve BM’de yaşananları, Emekli Büyükelçi Ahmet Süha Umar ile konuştuk.‘ABD, BM’nin hem imajını hem işlevini zedeliyor’Ahmet Süha Umar’a göre ABD, Birleşmiş Milletler’in imajını zedeliyor:‘Bu gelişmeler, İsrail’in ve ABD’nin tabiri caizse ayaklarını denk almaları gerektiğine de işaret ediyor’Dünyada daha çok devletin Filistin’i tanımasının İsrail’e baskı yaratacağını ve olumlu olduğunu vurgulayan Umar, bunun desteklenmesi gerektiğini belirtti:‘Ben Trump’tan umutluyum. ABD’yi de hizaya getirecek’Ahmet Süha Umar’a göre Trump, tüm dünyada bıkkınlık yaratabilir ve ABD devletini adeta “hizaya” getirebilir:‘Ortadoğu’da olup bitenler aslında ABD’nin politikası. Ortadoğu’yu parçalamaya, oraya tekrar şekil vermeye ve mümkünse tek başına söz sahibi olmaya çalışıyor ABD’Filistin devletinin sınırlarının belli olduğunu hatta İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşimlerden nasıl geri çekileceğinin dahi Oslo süreciyle belirlendiğini hatırlatan Umar, Binyamin Netanyahu’nun 1996’da seçildiği gibi ilk iş barış sürecini ortadan kaldırıp savaşı tekrar başlattığını belirtti:‘Genel Kurul’un siyasi baskı ve etik baskı uygulayarak devletleri harekete geçmeye zorlamak için kararlar alması gerekir’Ahmet Süha Umar’a göre BM Genel Kurulu’nun alacağı kararlar ile devletlere diplomatik, etik ve hukuki baskı oluşturarak harekete geçirmesi gerekiyor:‘Marco Rubio terbiyesizlik etti’Amerikan Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun “yalvarıyorlar” açıklamasını terbiyesizlik olarak nitelendiren Ahmet Süha Umar, diğer yandan Türkiye’nin dış politika çizgisinin ve görünümünün sallantıda olduğunu belirtti. Umar, ABD’nin CAATSA uygularken Türkiye’nin Amerikan ürünlerine gümrük vergisi indirimi uygulamasının da doğru olmadığını dile getirdi:‘İsrail denetiminde bir Amerikan mandasıdır Suriye’Türkiye’nin Suriye’de izlediği yanlış politika sonucunda bugün Suriye’nin mevcut konumuna geldiği değerlendirmesinde bulunan Umar, şunları kaydetti:
i̇srail
abd
filistin
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2025
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/0b/12/1063605477_909:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_aa1ef2ed718cfec417e3582a1e9020b6.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
radyo sputnik, radyo, donald trump, mahmud abbas, marco rubio, i̇srail, abd, filistin, hamas, bm güvenlik konseyi
radyo sputnik, radyo, donald trump, mahmud abbas, marco rubio, i̇srail, abd, filistin, hamas, bm güvenlik konseyi
‘Marco Rubio terbiyesizlik etti’
Emekli Büyükelçi Ahmet Süha Umar'a göre Marco Rubio'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki açıklamaları terbiye sınırlarını aştı. Türkiye'nin dış politika çizgisinin savrulduğunu belirten Umar, Türkiye'nin kendini önceleyen, net, Misak-ı Milli odaklı bir dış politika geliştirmesi gerektiğini söyledi.
ABD ile Türkiye dahil İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi 8 devletin katıldığı çok taraflı zirvenin ortak bildirisinde, Gazze'de acil ateşkes vurgusu yapıldı.
ABD ile Türkiye dahil İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi 8 devletin katıldığı çok taraflı zirvenin ortak bildirisinde, Gazze'de acil ateşkes vurgusu yapılırken, Gazze Şeridi’ndeki dayanılmaz duruma, insani felaket ile yüksek can kayıplarına, bunun bölge üzerindeki ciddi sonuçlarına ve tüm İslam dünyası üzerindeki etkilerine dikkat çekildi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 80. oturumunun Yüksek Düzeyli Haftası kapsamında, BM Genel Merkezi’nde dün düzenlenen ABD ile Türkiye dahil İİT üyesi 8 devletin katıldığı çok taraflı zirvenin ortak bildirisi yayımlandı.
Bildiride, katılımcıların Gazze’nin yeniden inşası için Arap Birliği ve İİT planına dayalı kapsamlı bir plan ile güvenlik düzenlemelerinin zorunlu olduğunu, uluslararası yardımlarla Filistin liderliğinin desteklenmesi gerektiğini vurguladıkları ve Filistinlilerin Gazze’de hayatlarını yeniden kurabilmeleri için birlikte çalışma taahhüdünde bulundukları belirtildi.
Arap Birliği ve İİT devletlerinin liderlerinin toplantıyı düzenleyen ABD Başkanı Trump’a teşekkürlerini sunduğu belirtilen bildiride, "Gazze Şeridi’ndeki dayanılmaz durum, insani felaket ve yüksek can kayıpları, bunun bölge üzerindeki ciddi sonuçları ile tüm İslam dünyası üzerindeki etkileri vurgulanmıştır. Zorla yerinden edilmenin reddedilmesi ve ayrılanların geri dönmesine izin verilmesi gerektiği yönündeki ortak tutum yinelenmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Bildiride, "Liderler, savaşın sona ermesi ve derhal bir ateşkese varılması gerektiğini vurgulayarak, bunun hem rehinelerin serbest bırakılmasını hem de yeterli insani yardımın ulaşmasını sağlayacağını, ayrıca adil ve kalıcı bir barışa giden ilk adım olacağını belirtmişlerdir." denildi.
Öte yandan Arap Birliği ve İİT devletlerinin liderlerinin Trump ile işbirliği yapma taahhütlerinin yinelendiği kaydedilen bildiride, Arap Birliği ve İİT ülkelerinin liderlerinin savaşı sona erdirmek, adil ve kalıcı bir barışın kapılarını açmak için Trump'ın liderliğinin önemini vurguladığı belirtildi.
Bildiride, "İstikrarın sağlanması için bir planın ayrıntılarının çalışılması gerektiğinin altı çizilmiş, Batı Şeria ve Kudüs’teki kutsal mekanlarda istikrarın korunması gerektiği belirtilmiştir. Filistin Yönetimi’nin reform çabaları desteklenmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Katılımcıların Gazze’de yeniden inşa için Arap Birliği ve İİT planına dayalı kapsamlı bir planın yanı sıra güvenlik düzenlemelerinin de gerekli olduğunu, uluslararası yardımlarla Filistin liderliğini desteklemek gerektiğini vurguladığı kaydedilen bildiride, Filistinlilerin Gazze’de hayatlarını yeniden inşa etmelerini sağlamak için birlikte çalışma taahhüdünde bulunduğu vurgulandı.
Bildiride, katılımcıların toplantının barış ve bölgesel işbirliğine giden doğru yolda bir sürecin başlangıcı olmasını sağlamak için ivmenin korunmasının önemine dikkat çekildiği ifade edildi.
Birleşmiş Milletler’in 80. Genel Kurulu’nu, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıklamalarını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını ve BM’de yaşananları, Emekli Büyükelçi Ahmet Süha Umar ile konuştuk.
‘ABD, BM’nin hem imajını hem işlevini zedeliyor’
Ahmet Süha Umar’a göre ABD, Birleşmiş Milletler’in imajını zedeliyor:
“Birleşmiş Milletler’in merkezi New York’ta. Ancak gördüğüm kadarıyla ABD bu konumu farklı bir şekilde kullanmaya başladı. Mahmud Abbas’ın ABD’ye gitmesine izin vermediler. Mahmud Abbas, Filistin’in devlet başkanı. Ahmed eş-Şara’ya izin verdiler. Hatta eski CIA başkanı ile oturup sohbet etti, birbirlerine iltifat ettiler. Bu, ABD’nin BM merkezi olma konumunu istismar ettiğini gösteriyor. BM’nin ne için kurulduğunu hepimiz biliyoruz. Amaçlarını biliyoruz. Gerçekleştirip gerçekleştirmemesi ayrı konu. ABD’nin bu tutumu doğru değil ve BM’nin hem görüntüsünü hem işlevini zedeliyor.”
‘Bu gelişmeler, İsrail’in ve ABD’nin tabiri caizse ayaklarını denk almaları gerektiğine de işaret ediyor’
Dünyada daha çok devletin Filistin’i tanımasının İsrail’e baskı yaratacağını ve olumlu olduğunu vurgulayan Umar, bunun desteklenmesi gerektiğini belirtti:
“Benim görebildiğim kadarıyla BM’nin 80. yılında bu genel kurulun en önemli yönü, Filistin’e ilişkin tutum değişikliği. Bazıları bunun kağıt üstünde olduğunu söylüyor. Bazıları bunun devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda attığı adımlar olduğunu söylüyor. Bana kalırsa her şeye rağmen Filistin’in tanınması ve iki devletli çözüm yönündeki bu girişimler ve peş peşe gelen tanımalar, bu BM Genel Kurulu’nun tarihe geçmesini sağlayacak bir durum. Bu açıdan önemli. Bunu bir de İsrail ve ABD açısından okuyabiliriz. Bu gelişmeler, İsrail’in ve ABD’nin tabiri caizse ayaklarını denk almaları gerektiğine de işaret ediyor. Rüzgar yavaş da olsa dönmeye başladı. Şimdi değil tabii. Dış politikadaki gelişmeler bir iki senede olmaz; daha uzun bir zamana yayılır. Önümüzdeki yıllarda İsrail’in Ortadoğu’daki varlığını dahi tehdit edebilecek yönde gelişmeler yaşabilir. BM’de yaşananlar bunun bir göstergesi olabilir. Abartılı bir değerlendirme gibi görünebilir ama bunun örneklerini geçmişte gördük. Türkiye’nin tutumunu da ele alacak olursak, Erdoğan’ın yaptığı konuşma doğru yönde yapılmış bir konuşma. Filistin’in desteklenmesi, Gazze’deki soykırıma karşı çıkılması ve Netanyahu hakkında söyledikleri doğru yöndeydi. Ancak sözlerle eylemlerin birbiriyle uyumlu olması lazım. Bir yandan haklı olarak bu sert sözleri söylerken, diğer yandan İsrail ile ekonomik, ticari ve askeri ilişkiler devam ediyorsa eğer burada tutarsızlık olur. Bunu da kimse gözünden kaçırmaz.”
‘Ben Trump’tan umutluyum. ABD’yi de hizaya getirecek’
Ahmet Süha Umar’a göre Trump, tüm dünyada bıkkınlık yaratabilir ve ABD devletini adeta “hizaya” getirebilir:
“Donald Trump’ın davranışı beklenen bir davranış. Hatırlayacak olursak birkaç gün önce ABD, derhal yapılması gereken bir işi BM Güvenlik Konseyi’nde engelledi. Gazze’de ateşkes ve insani yardımı engellediler. İnsanlar, çocuklar açlıktan ölüyor. Bunu bile engelleyen bir devletin başkanının BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı ben hayretle karşılamadım. Tam beklenen bir konuşma bu. Ben Trump’tan umutluyum. ABD’yi de hizaya getirecek. Veya ABD’nin hizaya gelmesine yol açacak her adımı atacak ve sonunda ‘yeter artık’ dedirtecek. Bu umudumu yitirmiş değilim ve umarım Trump da beni yalancı çıkarmaz.”
‘Ortadoğu’da olup bitenler aslında ABD’nin politikası. Ortadoğu’yu parçalamaya, oraya tekrar şekil vermeye ve mümkünse tek başına söz sahibi olmaya çalışıyor ABD’
Filistin devletinin sınırlarının belli olduğunu hatta İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşimlerden nasıl geri çekileceğinin dahi Oslo süreciyle belirlendiğini hatırlatan Umar, Binyamin Netanyahu’nun 1996’da seçildiği gibi ilk iş barış sürecini ortadan kaldırıp savaşı tekrar başlattığını belirtti:
“Devlet olmak için iki şey vazgeçilmez: Birisi ülke, diğeri ulus. Filistin’in başta gelen sorunlarından birisi ülke konusu. Neresi Filistin ülkesi? Aslında bunu belirleyen bir karar var. İsrail devleti kurulduktan sonra İsrail’in nerede kurlacağı vs. belirlendi. Bunun bir de devamı oldu. 1990’larda Oslo ve Madrid Barış Süreçleri oldu. Burada da İsrail’in 1948’den sonra işgal ettiği topraklardan nasıl çekileceği bile kurallara bağlandı. Bu, Ortadoğu için bugüne kadar elde edilmiş en büyük şanstı. Maalesef bu şansı ortadan kaldıran ve işleri tersine döndüren yine Netanyahu olmuştur. 1996’da ilk kez göreve geldiğinde barış sürecini öldürdü, verilen sözlerden hızla geri döndü. Eğer hakikaten bir Filistin devleti kurulacaksa, bu Filistin devletinin toprakları bellidir. Oradaki İsrailli yerleşimlere ne olacak? O zaman Clinton’ı düşünelim. Clinton, bu yerleşimlerin kaldırılması konusunda Netanyahu’yu yola getirmişti ve bazı adımlar attırmıştı.
Trump ise bunu böyle yapmayacak bu belli. Trump’ın BM konuşmasında da öteki konuşmalarında da tam tersini istediğini görüyoruz. Herkes ‘İsrail, ABD’yi kullanıyor’ diye ama sanırım ABD, İsrail’i daha çok kullanıyor. Elbette ikisi de birbirini kullanıyordur. Ortadoğu’da olup bitenler aslında ABD’nin politikası. Ortadoğu’yu parçalamaya, oraya tekrar şekil vermeye ve mümkünse tek başına söz sahibi olmaya çalışan ABD. Macron’un Suudi Arabistan’la birlikte atmış olduğu adım bir yandan da Avrupa’nın Ortadoğu’da Amerika’ı yalnız bırakmama ihtiyacından kaynaklanıyor. Bunun böyle olması barışın ve Filistin’in lehine olacağı için desteklenmesi gereken bir tutum. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız orada 5 dakikalık konuşma için 15 dakika konuştuğu için sözü kesilse de dedikleri doğruydu ve bunun desteklenmesi lazım. Filistin devletinin kurulmasını engelleyen bir diğer unsur nedir? Trump’ın lafına bakalım: ‘Filistin devletini tanımak, Hamas’ın terörizmine prim vermektir’ diyor. Doğru değil. Hem doğru değil hem de kendi kendisini eleştiriyor. Hamas’ı ben yaratmadım, Filistin yaratmadı, Mahmut Abbas yaratmadı. Hamas’ı ABD ve İsrail yarattı. Hem ejderhayı yarattılar hem ondan şikayet ediyorlar. Tıpkı IŞİD’i ve Taliban’ı yarattıkları gibi. Bu sözlerin doğru değerlendirilmesi ve bunlara karşı önlem alınması, Filistin’in hayata geçmesine ve iki devletli çözüme yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.”
‘Genel Kurul’un siyasi baskı ve etik baskı uygulayarak devletleri harekete geçmeye zorlamak için kararlar alması gerekir’
Ahmet Süha Umar’a göre BM Genel Kurulu’nun alacağı kararlar ile devletlere diplomatik, etik ve hukuki baskı oluşturarak harekete geçirmesi gerekiyor:
“Burada en büyük engel, BM Güvenlik Konseyi. Birleşmiş Milletler’in barış gücü gönderme yetkisi var fakat barış gücü savaşı bastırmak veya durdurmak için gitmiyor. Barış gücü, durmuş savaş tekrar alevlenmesin diye gözetmen olarak gidiyor. Kıbrıs’ta, orada burada var. Bunun için bile Güvenlik Konseyi’nin karar alması gerekiyor. Güvenlik Konseyi’nde asıl kararı alacak olan devlet ABD. Ateşkesin ve insani yardımın derhal başlatılması kararını bile veto ediyorlar. Genel Kurul’un siyasi baskı ve etik baskı uygulayarak devletleri harekete geçmeye zorlamak için kararlar alması gerekir. İspanya mesela olağanüstü bir tutum takındı ve İsrail’e karşı ciddi tedbirler aldı. Norveç, İngiltere de bir ölçüde tedbirler aldı. Bunlar arttıkça İsrail sıkışacaktır. En başta İsrail’in varlığına tehdit oluşturacak gelişmeler bunlardır. Bunların desteklenmesi, teşvik edilmesi ve yayılmasının sağlanması gerekir. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması ile eylemler örtüşecekse Türkiye bu yönde bir şeyler yapmalıdır.”
‘Marco Rubio terbiyesizlik etti’
Amerikan Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun “yalvarıyorlar” açıklamasını terbiyesizlik olarak nitelendiren Ahmet Süha Umar, diğer yandan Türkiye’nin dış politika çizgisinin ve görünümünün sallantıda olduğunu belirtti. Umar, ABD’nin CAATSA uygularken Türkiye’nin Amerikan ürünlerine gümrük vergisi indirimi uygulamasının da doğru olmadığını dile getirdi:
“Marco Rubio terbiyesizlik etti. Söylediği şeylerin doğruluğunu yanlışlığını tartışmıyorum. Terbiyesizlik etmiş. Rubio her şey bir yana, ABD’nin Dışişleri Bakanı. Diplomat olması veya en azından diplomatça davranması lazım. Bu kadar ağır laf da söyleyebilirsin ama bunun bir usulü, adabı, yolu yordamı var. Sonra benim gibi bir adam bile kalkıp ‘terbiyesizlik etmiş’ diyor. Tabii önemli olan görüntü. Siz bilerek veya bilmeyerek böyle bir görüntü verdiyseniz, insanlar terbiyesizlik edebilir. Bu onların karakter özelliğidir. Bu görüntüyü vermemek lazım. Bakın şimdi Erdoğan ABD’ye gitmeden önce neler yapıldı? ABD menşeli ürünlere gümrük vergisi indirimi yapıldı. Biz bu vergileri Trump’ın ikide bir hatırlattığı ‘Nasıl aldık papazı’ dediği, Rahip Brunson sebebiyle koymuştuk. Biz bu indirimi yapıyoruz ama ABD bize hala CAATSA uyguluyor. Hasımları İle Yaptırımla Mücadele Yasası bu. ABD burada geri adım atmıyor. Biz niye tek yanlı ödünler veriyoruz? Daha iki gün önce koalisyonun destekçisi Devlet Bahçeli, Rusya ve Çin ile ittifak demedi mi? Birkaç gün önce biz Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına gitmedik mi? Hem ŞİÖ’ye hem BRICS’e üye olmaya çalışmıyor muyuz? Rusya ve Çin ile ilişkilerimizi geliştirmeye çalışmıyor muyuz?
Amerika’ya vergi indirimi yaparken aynı gün Çin’den gelecek mallara niye vergi bindirdik? Bunlar birbirini tutmayan işler. Bana öyle geliyor ki Türkiye savruluyor. Oradan oraya savruluyor. Neyi neden yaptığını bilmeyen bir ülke görümündeyiz. Böyle bir ülkeyi kimse ciddiye almaz. Bir de uçak alımı meselesi var. Uçak alımı ticari bir meseledir. Bu, kendi niteliği içerisinde müzakere edilir. Uçak böyle gidip de 200-300 tane alma meselesinden ötedir. Bunun müzakeresi yıllar sürer. Bunun yan getirileri ve götürüleri vardır. Böyle büyük çaplı uçak alımı yapıyorsanız, bunun karşılığında başka getiriler elde edersiniz genelde. Teknoloji alırsınız, uçak sanayisine destek olacak kazanımlar elde edersiniz. Bu olurken F-35 için ‘inşallah konuşuruz ama F-16 alınacak’ deniliyor. Emekli bir diplomat olarak bunlar bana acı veriyor. Bu davranış biçimini anlayamıyorum. Çünkü olup bitenler benim bildiklerime uymuyor. Türkiye’nin davranışı hiç uymuyor. Böyle bir durumda dişe dokunur bir yorum yapmak çok kolay değil. Diğer yandan Fener Rum Patrik’i ABD’ye gitti, Trump’a bizi şikayet etti. Öbür taraftan Tom Barrack diye bir arkadaş var. Ne dediği belli değil. Üstüne vazife olmayan işlere karışıyor ve kimse sesini çıkarmıyor. Üç gün önce İngiliz MI6’in başkanı geldi. Söylediği sözler ve yaptıkları yenilir yutulur cinsten değil. İstanbul’da Türkiye’yi sıkıntıya sokacak şeyler söylüyor.”
‘İsrail denetiminde bir Amerikan mandasıdır Suriye’
Türkiye’nin Suriye’de izlediği yanlış politika sonucunda bugün Suriye’nin mevcut konumuna geldiği değerlendirmesinde bulunan Umar, şunları kaydetti:
“Suriye’de yeni bir durum var. İsrail denetiminde bir Amerikan mandasıdır Suriye. Suriye’de SDG denilen oluşuma bizim müdahale edebileceğimizi düşünmek bizim hayal gücümüzü zorlar. En son 150 milyon dolarlık bir bütçe ayrıldı SDG için ABD Kongresi’nde. Bu bile oraya Türkiye’nin müdahalesinin hemen hemen mümkün olmadığını gösteriyor. Şimdilik federatif denmiyor ama Suriye’nin parçalanmış bu yapısını hukuki bir belgeye bağlamak istiyorlar. İsrail ile güvenlik anlaşması vs. hepsi bu çerçevede düşünülmelidir. Yeni bir görüntü ve varlık kararlaştırıldı Suriye için. Bu fiilen gerçekleşti, hukuki bir belgeye bağlamak istiyorlar. Türkiye’nin burada ağır bir vebali vardır. Maalesef 2011’de başlayan Suriye politikası, Suriye’nin bugüne gelmesine sebep olmuştur ve bu derdin Türkiye’nin başına açılmasına sebep olmuştur. Bu aşamadan sonra Türkiye’nin yapması gereken tek bir şey vardır: Türkiye Cumhuriyeti’nin Misak-ı Milli sınırları içerisinde kendi varlığını, güvenliğini, bütünlüğünü ve ulusunu korumak. Bunun dışındaki yerlere müdahale etmekten ve oralarda ABD ve Batı emperyalizminin peşine takılıp, kendi varlığına kast edecek yeni oluşumlara destek olmamak gerekir.”