‘Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile ilgili propagandaların gerçek olmadığını bir kez daha görmüş olduk’

‘ABD, FETÖ ile birlikte Orta Asya’ya girdi’
“Çin ziyaretimizin bu kadar tepki görmesine bakarsak ziyaretin amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Bu meselede, Türkiye açısından, Türkiye ile Çin’i karşı karşıya getirmek isteyen kuvvetler açısından, Orta Asya’da bulunarak büyük kuvvetlerin arasına girmek isteyen emperyalistlerin yansımaları var. Bu iş öyle sadece milliyetçilik meselesi düzleminde ele alınamaz. O kısmı kaşıyorlar fakat ortada büyük bir güç mücadelesi ve emperyalist hevesler var. Pakistan-Çin koridorunu, Güney Çin Denizi’ni ve Orta Asya’yı terörize etmek isteyen emperyalist politikalar var. Bu Kaşgar, Uygur, Sincan meselesi adına ne derseniz deyin, ABD açısından çok kritik bir mesele. Çünkü büyük küresel güç mücadelesinde Amerikan hegemonyasının sürdürülebilmesi için ABD’nin Çin’in Kuşak ve Yol projesini düğümlemesi gerekiyor. Bu düğümlenebilecek alanlardan en önemlisi Kaşgar. Orası, Çin’in Batı’ya açılan kapısı ve Pakistan’ın kuzeyi. Çin’in eskiden ABD denetimindeki takım adaların arasından geçerek Körfez’den petrol taşıdığı süreçler vardı. ABD zorluk çıkardığında Çin, enerji nakliyatında sıkıntı yaşayabiliyordu.
Çin, bunu değiştirmek için Hint Okyanusu’nda Pakistan’ın Gwadar Limanı’nı işletmeye başladı. Körfez’den gelen gemiler orada petrolü doğruca bırakıyor. Gwadar’daki boru hattı da Kaşgar’a petrolü taşıyor. Bu sebeple ABD, Belucistan üzerinden Pakistan’ı, Uygur meselesi üzerinden de Çin’i karıştırmaya çalışıyor. En temel meselelerden birisi bu. Diğer bir mesele de şu: SSCB dağılırken Amerika, Orta Asya’ya girmek istedi. O dönem Türkiye’ye gelen Amerikan Başkanı da ‘Türkiye, ABD için anahtar. Ya Asya’ya açılacak ya da Asya’ya kapatılacak bir anahtar’ dediler. ABD de Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan bir anahtar olmasını istedi. Fethullah Gülen bir anda Orta Asya’da okullar açtı ve bu, o sürecin eseriydi. ABD, bu şekilde Orta Asya’ya girmiş oldu. Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan üzerinden İslamcı örgütleri destekleyen, bunları terörize eden Amerikancı bir yaklaşım ortaya çıktı. Bunun neticesinde Çin’i de etkileyen terör faaliyetleri başladı. Uygur bölgesinde de ilk terör eylemi 1992’de gerçekleşti. Bu sürece karşı 1996’da Şanghay Beşlisi kuruldu. Çin, Rusya ve üç Orta Asya Türk cumhuriyeti bir araya geldi. O tarihten sonra sınır güvenliği, Gülen’in okullarına karşı mücadele süreci başladı. O tarihten sonra terörü azaltmaya ve sıfırlamaya çalıştılar. İşte Uygur meselesi bu yüzden önemli.
ABD, bunu Çin’in yumuşak karnı olarak görüyor. Türkiye’yi, Azerbaycan’ı, Kazakistan’ı ve diğer Türk cumhuriyetlerini yanına alabileceğini düşünen ABD, NATO’cu-Turancı bölge ittifakını kaşıyan işler yaptı. Uygur meselesi bunun eseridir. Türkiye de emperyalist araçların yürüttüğü propaganda neticesinde ‘Uygurca yasak, ibadet yasak’ gibi propagandalara maruz kaldı. Gidip gördük. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde her yerde çift dilli tabela var. Dilin yasaklanmış olması mümkün değil. Şehirleri, çarşıları gezdik. Türkçe konuşarak anlaşabildik. Tanıştığımız pek çok ismin adı Arapça isimdi. İslamcı etki daha yüksek. Arap alfabesi kullanıyorlar zaten. Uygurca televizyon var. Her tabela çift dilli. Çin para birimlerinde sağ üst köşede rakamın altındaÇince ve Uygurca yazıyla paranın birimi de yazıyor. Dil yasaklanmış olamaz. ”
‘Propagandaların gerçek olmadığını bir kez daha görmüş olduk’
“Çin’de 56 etnik grup var. Bu gruplar arasında Han Çinlileri, nüfusun yüzde 92’si. Kalan yüzde 8’i de geri kalan 55 etnik grup oluşturuyor. Devrimden sonra 1955’te Sincan Uygur Özerk Bölgesi kabul edildi. Dört özerk bölge daha var Çin’de. Bu özerk bölgelerin kendi içlerinde hükümetleri var. Orada biz Uygur özerk bölgesi yetkilileri ile de temas ettik. Eyalet ile il arasında yapılar var Çin’de. Çin devleti büyük bir özgüvenle, merkezi anlayışı bozmadan, özerk cumhuriyetlerin de kalkınmasını teşvik ederek kalkınmayı sağlıyor. Tabii yüzde 92’si Han Çinlilerinden oluşan bir ülke ulus devlet kurabilirdi diye düşünen olabilir. Ancak sosyalist modelle bunu çözmüşler. Konuştuğumuz her Uygur Türkü, halinden çok memnundu. Hatta Uygur Türkleri, Türkiye Türklerinden çok daha mutluydu. Çin Halk Cumhuriyeti, sosyalist modelle yönetiliyor. Bu yüzden meseleye etnik açıdan bakmıyor. Sovyetler Birliği de böyleydi. Sovyetler’i uzun süre Gürcü kökenli Stalin yönetti ama Gürcü milliyetçiliği yapmadı. Sincan Uygur Özerk Bölgesi içinde hem Uygur Türkü hem Çinli yöneticiler var. Kalkınma için beraber mücadele ediyorlar.
Kaldı ki şunu çok net gördük: Bölge, Çin’in Batı’ya açılan kapısı olduğu için orayı hangi modelle yönetirseniz yönetin, muazzam bir yatırım yapmak zorundasınız. Kaşgar üzerinden 18 ülkeyle ticaret başlamış durumda. Gördüğümüz serbest bölge de muazzam. Havalimanı var, hukuk ve gümrük sorunlarının çözümü için kolaylıklar sağlanmış. Zaten Uygur Özerk Bölgesi Başbakanı ve Bakanları da Türk gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye ve Kaşgar arasında ciddi işbirliği talep ettiklerini, yatırım yapılmasını beklediklerini söylediler. Propagandaların gerçek olmadığını bir kez daha görmüş olduk. Urumçi’den Kaşgar’a giderken uçağa bindik. Uygurca anons vardı uçakta. Ben yayınladım onu sosyal medyada. İnsanlar dikkatle dinleyince anlayabildiklerini gördüler. Biz de çarşıda dolaştık, alışveriş yaptık. Uygur esnafla konuşunca birbirimizi anladığımızı gördük. Kullandığımız sayılar aynı mesela. Uçakta yanıma bir kız çocuğu oturmuştu, konuşmalarını anlayabildim. Tüm sayılar aynı. Bu da dikkat çekici. Bizde daha fazla Türkçe isim var. Oğuz, Selçuk, Kültigin gibi. Onlarda Arapça isimler daha önde. İslami kökenli isimler. Uygurca’nın yasak olduğu iddiasının palavra olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
‘İbadete müsaade edilmiyor’ deniliyor. Bu da yalan. Çok ciddi İslam enstitüleri var. Ağır da bir eğitim. Orada hem Uygur Türkçesi, hem Arapça, hem Çince öğrenip imam oluyorlar. Ders kitaplarını da gördük. Uygurca yasak olmadığı gibi, dini ibadetlerini Uygurca yapabiliyorlar. Uygurca Kur’an var. Cami gezme fırsatımız oldu. Çok estetik buldum. Orta Asya Türk mimarisine uygun camilerdi. Son yıllarda bizim ülkemizde yapılan, altı AVM’ye dönüştürülmüş AVM’ler gibi değildi. Uygur camileri güzel ve temiz. İbadet yasak değil. Arada sırada sohbetlerde gelir düzeyinin giderek arttığını, alım gücünün yükseldiğini ve Uygurların daha mutlu hale geldiğini öğrendik. Uygur Türkleri çok daha mutlu. Biz tam oradayken bizimle ilgili spekülasyon da yapılmıştı. ‘Erdoğan’ın uçağına mı bindiler’ dediler. Erdoğan, Tianjin’e gitti. Başka bir coğrafya. Onun dışında ‘Üç milyon Uygur Türkü, Türkiye’ye gelecek’ diyenler oldu. Niye gelsinler ki? Asıl Türkiye’nin gıpta edip gitmek isteyeceği bir gelişmişlik var Sincan’da. Onlarda refah ve mutluluk giderek yükseliyor. Tabii bu kadar spekülasyon olması normal. Uygur meselesi, Amerika merkezli bir mesele. Türkistan İslam Partisi adı altında Suriye’de savaş eğitimi verdiler.”

