- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Sincan Uygur Özerk Bölgesi ile ilgili propagandaların gerçek olmadığını bir kez daha görmüş olduk’

© SputnikCeyda Karan'la Eksen
Ceyda Karan'la Eksen - Sputnik Türkiye, 1920, 09.09.2025
Abone ol
Gazeteci Mehmet Ali Güller, ABD'nin Uygur meselesini gündemde tutmasının sebebinin, Çin'in enerji hatlarına ulaşımını engellemek olduğunu belirtti. Uygurların dillerinin ve dinlerinin yasaklandığı yönündeki propagandanın gerçek olmadığını vurgulayan Güller, Türkçe konuşarak Sincan'da yerel esnafla anlaşabildiğini belirtti.
Türk gazeteciler, Çin'in resmi davetiyle Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni ziyaret etti. Özellikle ABD'nin son otuz yıldır "Uygur Türklerinin dili, dini ve kültürü yasaklanıyor" şeklindeki propagandalarının gerçeği yansıtmadığını aktaran gazeteciler, Uygur bölgesindeki kalkınmaya dikkat çekti.
O ziyarette yer alan gazeteci Mehmet Ali Güller, gözlemlerini Radyo Sputnik'te Ceyda Karan'ın hazırlayıp sunduğu Eksen programında anlattı:

‘ABD, FETÖ ile birlikte Orta Asya’ya girdi’

ABD’nin Çin’i baskılamak ve Kuşak ve Yol projesini sekteye uğratmak için Uygur meselesini sürekli olarak kaşıdığını ifade eden Mehmet Ali Güller, “NATO’cu-Turancı anlayış’ ile Orta Asya’da bir ABD ittifakı yaratılmak istendiğini dile getirdi:

“Çin ziyaretimizin bu kadar tepki görmesine bakarsak ziyaretin amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Bu meselede, Türkiye açısından, Türkiye ile Çin’i karşı karşıya getirmek isteyen kuvvetler açısından, Orta Asya’da bulunarak büyük kuvvetlerin arasına girmek isteyen emperyalistlerin yansımaları var. Bu iş öyle sadece milliyetçilik meselesi düzleminde ele alınamaz. O kısmı kaşıyorlar fakat ortada büyük bir güç mücadelesi ve emperyalist hevesler var. Pakistan-Çin koridorunu, Güney Çin Denizi’ni ve Orta Asya’yı terörize etmek isteyen emperyalist politikalar var. Bu Kaşgar, Uygur, Sincan meselesi adına ne derseniz deyin, ABD açısından çok kritik bir mesele. Çünkü büyük küresel güç mücadelesinde Amerikan hegemonyasının sürdürülebilmesi için ABD’nin Çin’in Kuşak ve Yol projesini düğümlemesi gerekiyor. Bu düğümlenebilecek alanlardan en önemlisi Kaşgar. Orası, Çin’in Batı’ya açılan kapısı ve Pakistan’ın kuzeyi. Çin’in eskiden ABD denetimindeki takım adaların arasından geçerek Körfez’den petrol taşıdığı süreçler vardı. ABD zorluk çıkardığında Çin, enerji nakliyatında sıkıntı yaşayabiliyordu.

Çin, bunu değiştirmek için Hint Okyanusu’nda Pakistan’ın Gwadar Limanı’nı işletmeye başladı. Körfez’den gelen gemiler orada petrolü doğruca bırakıyor. Gwadar’daki boru hattı da Kaşgar’a petrolü taşıyor. Bu sebeple ABD, Belucistan üzerinden Pakistan’ı, Uygur meselesi üzerinden de Çin’i karıştırmaya çalışıyor. En temel meselelerden birisi bu. Diğer bir mesele de şu: SSCB dağılırken Amerika, Orta Asya’ya girmek istedi. O dönem Türkiye’ye gelen Amerikan Başkanı da ‘Türkiye, ABD için anahtar. Ya Asya’ya açılacak ya da Asya’ya kapatılacak bir anahtar’ dediler. ABD de Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan bir anahtar olmasını istedi. Fethullah Gülen bir anda Orta Asya’da okullar açtı ve bu, o sürecin eseriydi. ABD, bu şekilde Orta Asya’ya girmiş oldu. Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan üzerinden İslamcı örgütleri destekleyen, bunları terörize eden Amerikancı bir yaklaşım ortaya çıktı. Bunun neticesinde Çin’i de etkileyen terör faaliyetleri başladı. Uygur bölgesinde de ilk terör eylemi 1992’de gerçekleşti. Bu sürece karşı 1996’da Şanghay Beşlisi kuruldu. Çin, Rusya ve üç Orta Asya Türk cumhuriyeti bir araya geldi. O tarihten sonra sınır güvenliği, Gülen’in okullarına karşı mücadele süreci başladı. O tarihten sonra terörü azaltmaya ve sıfırlamaya çalıştılar. İşte Uygur meselesi bu yüzden önemli.

ABD, bunu Çin’in yumuşak karnı olarak görüyor. Türkiye’yi, Azerbaycan’ı, Kazakistan’ı ve diğer Türk cumhuriyetlerini yanına alabileceğini düşünen ABD, NATO’cu-Turancı bölge ittifakını kaşıyan işler yaptı. Uygur meselesi bunun eseridir. Türkiye de emperyalist araçların yürüttüğü propaganda neticesinde ‘Uygurca yasak, ibadet yasak’ gibi propagandalara maruz kaldı. Gidip gördük. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde her yerde çift dilli tabela var. Dilin yasaklanmış olması mümkün değil. Şehirleri, çarşıları gezdik. Türkçe konuşarak anlaşabildik. Tanıştığımız pek çok ismin adı Arapça isimdi. İslamcı etki daha yüksek. Arap alfabesi kullanıyorlar zaten. Uygurca televizyon var. Her tabela çift dilli. Çin para birimlerinde sağ üst köşede rakamın altındaÇince ve Uygurca yazıyla paranın birimi de yazıyor. Dil yasaklanmış olamaz. ”

‘Propagandaların gerçek olmadığını bir kez daha görmüş olduk’

Çin’in çok uluslu bir yapıda olduğunu ve sosyalist anlayış ile kültürleri koruduğunu vurgulayan Mehmet Ali Güller, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne dair izlenimlerini aktardı. Kaşgar’ın Batı’ya açılan kritik bir şehir olduğunu ve ticari faaliyetlerin gelişmiş olduğunu ifade eden Güller, diğer yandan Batı kökenli propagandalara da değindi. Uygur Türklerinin dillerinin yasak olmadığının altını çizen Güller, ‘Sincan’da cami yok’ şeklindeki propagandaların da gerçeği yansıtmadığını, ibadet özgürlüğünün, camilerin ve İslami enstitülerin bulunduğunu belirtti:

“Çin’de 56 etnik grup var. Bu gruplar arasında Han Çinlileri, nüfusun yüzde 92’si. Kalan yüzde 8’i de geri kalan 55 etnik grup oluşturuyor. Devrimden sonra 1955’te Sincan Uygur Özerk Bölgesi kabul edildi. Dört özerk bölge daha var Çin’de. Bu özerk bölgelerin kendi içlerinde hükümetleri var. Orada biz Uygur özerk bölgesi yetkilileri ile de temas ettik. Eyalet ile il arasında yapılar var Çin’de. Çin devleti büyük bir özgüvenle, merkezi anlayışı bozmadan, özerk cumhuriyetlerin de kalkınmasını teşvik ederek kalkınmayı sağlıyor. Tabii yüzde 92’si Han Çinlilerinden oluşan bir ülke ulus devlet kurabilirdi diye düşünen olabilir. Ancak sosyalist modelle bunu çözmüşler. Konuştuğumuz her Uygur Türkü, halinden çok memnundu. Hatta Uygur Türkleri, Türkiye Türklerinden çok daha mutluydu. Çin Halk Cumhuriyeti, sosyalist modelle yönetiliyor. Bu yüzden meseleye etnik açıdan bakmıyor. Sovyetler Birliği de böyleydi. Sovyetler’i uzun süre Gürcü kökenli Stalin yönetti ama Gürcü milliyetçiliği yapmadı. Sincan Uygur Özerk Bölgesi içinde hem Uygur Türkü hem Çinli yöneticiler var. Kalkınma için beraber mücadele ediyorlar.

Kaldı ki şunu çok net gördük: Bölge, Çin’in Batı’ya açılan kapısı olduğu için orayı hangi modelle yönetirseniz yönetin, muazzam bir yatırım yapmak zorundasınız. Kaşgar üzerinden 18 ülkeyle ticaret başlamış durumda. Gördüğümüz serbest bölge de muazzam. Havalimanı var, hukuk ve gümrük sorunlarının çözümü için kolaylıklar sağlanmış. Zaten Uygur Özerk Bölgesi Başbakanı ve Bakanları da Türk gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye ve Kaşgar arasında ciddi işbirliği talep ettiklerini, yatırım yapılmasını beklediklerini söylediler. Propagandaların gerçek olmadığını bir kez daha görmüş olduk. Urumçi’den Kaşgar’a giderken uçağa bindik. Uygurca anons vardı uçakta. Ben yayınladım onu sosyal medyada. İnsanlar dikkatle dinleyince anlayabildiklerini gördüler. Biz de çarşıda dolaştık, alışveriş yaptık. Uygur esnafla konuşunca birbirimizi anladığımızı gördük. Kullandığımız sayılar aynı mesela. Uçakta yanıma bir kız çocuğu oturmuştu, konuşmalarını anlayabildim. Tüm sayılar aynı. Bu da dikkat çekici. Bizde daha fazla Türkçe isim var. Oğuz, Selçuk, Kültigin gibi. Onlarda Arapça isimler daha önde. İslami kökenli isimler. Uygurca’nın yasak olduğu iddiasının palavra olduğu bir kez daha görülmüş oldu.

‘İbadete müsaade edilmiyor’ deniliyor. Bu da yalan. Çok ciddi İslam enstitüleri var. Ağır da bir eğitim. Orada hem Uygur Türkçesi, hem Arapça, hem Çince öğrenip imam oluyorlar. Ders kitaplarını da gördük. Uygurca yasak olmadığı gibi, dini ibadetlerini Uygurca yapabiliyorlar. Uygurca Kur’an var. Cami gezme fırsatımız oldu. Çok estetik buldum. Orta Asya Türk mimarisine uygun camilerdi. Son yıllarda bizim ülkemizde yapılan, altı AVM’ye dönüştürülmüş AVM’ler gibi değildi. Uygur camileri güzel ve temiz. İbadet yasak değil. Arada sırada sohbetlerde gelir düzeyinin giderek arttığını, alım gücünün yükseldiğini ve Uygurların daha mutlu hale geldiğini öğrendik. Uygur Türkleri çok daha mutlu. Biz tam oradayken bizimle ilgili spekülasyon da yapılmıştı. ‘Erdoğan’ın uçağına mı bindiler’ dediler. Erdoğan, Tianjin’e gitti. Başka bir coğrafya. Onun dışında ‘Üç milyon Uygur Türkü, Türkiye’ye gelecek’ diyenler oldu. Niye gelsinler ki? Asıl Türkiye’nin gıpta edip gitmek isteyeceği bir gelişmişlik var Sincan’da. Onlarda refah ve mutluluk giderek yükseliyor. Tabii bu kadar spekülasyon olması normal. Uygur meselesi, Amerika merkezli bir mesele. Türkistan İslam Partisi adı altında Suriye’de savaş eğitimi verdiler.”

‘Çinlilerin tek çocuk yapmakla sınırlandırıldığı dönemde, Uygurlar için böyle bir sınırlama yoktu’

Uygur Türklerinin çocuk yapmasının yasak olmadığını ifade eden Mehmet Ali Güller, ABD’nin propagandasının aksine tanıştığı bir gazetecinin altı kardeş olduğunu belirtti. Güller öte yandan Uygur Türklerinin geniş müzik ve dans kültürüne de değindi:
“Uygurların çocuk yapma meselesine de gelelim. Çinlilerin tek çocuk yapmakla sınırlandırıldığı dönemde, Uygurlar için böyle bir sınırlama yoktu. Yakut Tursun diye bir Uygur gazeteci ile tanıştık orada. Uygurca yayın yapan Sincan gazetesinin yöneticilerinden. Soyadı ‘Dursun’ anlamında. Babaları sekiz kardeşmiş, son çocuk ‘dursun’ anlamında Tursun soyadı vermişler. Kendisi de şu anda altı kardeş. Uygurlara çocuk yasağı gibi bir durum söz konusu değil. Bunlar, Amerikan merkezli psikolojik savaştan ve kara propagandadan ibaret. Bir de dans görüntülerimiz vardı, bazıları eleştirdi. Uygurlar dans etmeyi çok seviyor. Müzik aletleri çok güzel. Ben kendim saz çalıyorum. Türk halk müziği sanatçımız da vardı grupta. Anadolu’da telli çalgılar var. Fakat Uygur bölgesinde Anadolu’daki telli sazlardan katbekat fazla saz var. Bu bana o dönem ilginç gelmişti. Şimdi bu danslarla, 12 makamla, toplamı 24 saat süren o müzikle daha iyi anladım. Şehirde bir yerlerde oturduğumuzda da fark ettim: Sevdikleri bir müzik çalınca hemen oynamak istiyorlar. Mutluluğun bir sembolü olabilir. Çok çeşitli bir müzik kültürü var. Dolayısıyla her an her yerde dans ediyorlar. Daha genç olan Uygurlar, daha Batılı tarzda giyiniyor. Orta ve üst yaşlardaki insanlar ise daha yerel motifli Uygur kıyafetlerini tercih ediyor. O danslara da uygun elbiseler onlar. Anadolu’da da çok renkli kıyafetler vardır. Bu, Orta Asya’dan başlayarak Anadolu’ya gelirken Türklerin taşıdığı motifler olarak söylenebilir. Zaten camilerde, halılarda Türk motiflerini de gördük Sincan’da.
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала