- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'İsrail’i bundan sonra rahatsız edecek herhangi bir dinamiğin bölgede yer almaması çalışması yürütülüyor’

© SputnikCeyda Karan'la Eksen
Ceyda Karan'la Eksen - Sputnik Türkiye, 1920, 28.08.2025
Abone ol
Gazeteci Musa Özuğurlu'ya göre Suriye'de Şam ve SDG arasında ademi merkeziyetçilik tartışmalarında bir çözüme varılamadı. Kürtlerin Suriye'de fiili özerklik istediğini ve Türkiye'nin buna engel olmak için adımlar attığını kaydeden Özuğurlu, diğer yandan Türkiye ve İsrail arasındaki gerilimin sahada net bir şekilde görülebildiğini belirtti.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, İsrail'in "Lübnan'da Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına yönelik adımlarla eş zamanlı adımlar atacağını" söyledi.
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, başkent Beyrut'taki Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ABD'li Senatörler Jeanne Shaheen ve Lindsey Graham ile ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus ve ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Lisa Johnson ile görüştü.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında, "İsrail'in Lübnan'ın güneyinden çekilmesini sağlamak için çalışacağız ancak en önemli şey Hizbullah'ın silahsızlandırılması. İsrail, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına yönelik adımlarla eş zamanlı adımlar atacak." dedi.
Lübnan hükümetinin, Hizbullah'ın silahsızlandırılması için bir plan sunacağını ve bunun başarılı olacağına inandığını kaydeden Barrack, hükümetin 11 madde belirlediğini ve bunlara uyma sözü verdiğini, bunlardan ilkinin Hizbullah'ın silahsızlandırılması planı olduğunu ifade etti. Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına ilişkin Lübnan'ın planının "askeri" bir girişim olmak zorunda olmadığını belirten Barrack, "Lübnan'da iç savaş istemiyoruz." diye konuştu.
"İsrail'in Lübnan'ı işgal etmek istemediğini söylediğini" aktaran Barrack, "Hizbullah'ın silahını teslim ettiği teyit edilince İsrail'in Lübnan topraklarından çekileceğini" iddia etti. Lübnan ordusunu desteklemeye odaklanılması gerektiğine işaret eden Barrack ayrıca "UNIFIL’in görev süresinin bir yıl uzatılmasını onaylayacağız." dedi. Lübnan ordusunun kendi sınırlarını koruyabileceğini ifade eden Barrack, Lübnan ekonomisini güçlendirmek için Körfez ülkelerini ekonomik bölgeye dahil edeceklerini ve ülkenin güneyindekiler dahil olmak üzere tüm Lübnan halkının yararına olacak yatırımlar gerçekleştirileceğini kaydetti.
ABD'li Temsilci Barrack ayrıca, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın Lübnan ile düşmanca ilişkiler istemediğini söyledi. "Suriye'ye gittik ve Cumhurbaşkanı Şara, Lübnan ile düşmanca bir ilişki istemiyor. Tarihi bir ilişkiye sıcak bakıyor ve sınırlar için görüşmelere hazır." ifadelerini kullandı.
Suriye’deki son gelişmeleri, Şam-SDG müzakerelerini, Türkiye ve İsrail arasındaki karşılıklı söylemleri ve sahadaki durumu, gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk.

‘Colani, imaj düzeltme çalışmalarına devam ediyor’

Suriye geçici hükümeti başkanı Ahmed eş-Şara’nın (Colani) imaj çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden Musa Özuğurlu, şu ifadeleri kullandı:
“Uzun zamandır, Beşar Esad devrilmeden de önce biz Colani’nin Batı medyasına çıkıp birtakım ılımlı mesajlar verdiğini, imaj düzeltmeye çalıştığını gördük. Dikkat çeken bir konudur: ABD’nin daha önce IŞİD’in liderleri olduğu belirtilen kişilere yönelik yaptığı operasyonların, El-Nusra’nın hakim olduğu bölgelerde nokta atışı yapıldığını biliyoruz. Ancak bugüne kadar El-Nusra’nın herhangi bir elemanına karşı Amerikan saldırısı görmemiştik. El-Nusra da ABD’nin terör listesinde yer alıyordu fakat bu durum dikkat çekmişti. Şimdi de Colani’nin imaj düzeltme çabasının devam ettiğini görüyoruz. Ancak bu defa sorumluluk sahibi birisi gibi hareket ediyor. Yani sorumluluk onda. Çünkü eskiden farklı bir pozisyondaydı ancak şu anda çok zor bir konumda. İki yakası bir araya gelmiyor. Dolayısıyla bölge ülkeleri içerisindeki desteğini de artırmaya çalışıyor. Aynı zamanda kamuoyu içerisinde de yaptıklarının devlet anlayışıyla hareket ettiği algısını empoze etmeye çalışıyor. ABD’nin de İhvan yönünde açıklaması var. İhvan artık bölgede tamamen geriye düşmüş ve kaybetmiş durumda. Suudi Arabistan’ın, BAE’nin, Mısır’ın İhvan alerjisi biliniyor. Colani’nin böyle bir hedefe yüklenmesi gayet doğal. Filistin’le ilgili olarak da mesela Hamas’ın devam ettirdiği süreçle ilgili de olumlu ifadeleri yok. Bu, Colani’nin Suudi Arabistan ve diğer İhvan hassasiyeti olan ülkelerin tarafına konumlandırmaya çalıştığı anlamına geliyor.”

‘Türkiye, hem içerideki süreçle hem de sürecin devamı olarak Suriye’de Kürtlerin şu anki kazanımlarının ötesine geçmesini istemiyor’

Suriye’de SDG’nin fiili özerklik talebinin sürdüğünü ancak Türkiye’nin ciddi bir engel oluşturduğunu iafade eden Musa Özuğurlu, Şam ve SDG arasında ademi merkeziyetçiliğin farklı tanımlanması sebebiyle anlaşmazlığın sürdüğünü belirtti:

“Suriye’de Kürt cenahının önünde pek çok engel var. ABD gibi bir desteği var ama birçok engel de var. Bu engellerin başında Türkiye geliyor. Türkiye, hem içerideki süreçle hem de sürecin devamı olarak Suriye’de Kürtlerin şu anki kazanımlarının ötesine geçmesini istemiyor. Böyle bir nihai hedefi kabul etmeyecek. Türkiye, elinden geldiğince zorluyor. Bu sebeple HTŞ otoritesiyle birlikte hareket ediyor ve kimi zaman askeri operasyon mesajları da veriyor. Bu mesajlar giderek sertleşti. Bakan Fidan’dan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu mesajları dile getirdi. Kürtlerin istediklerine tam olarak ulaşmalarının çok da mümkün olmadığını düşündürtüyor bu. Merkezi otoritenin sağlanması gibi bir alternatife bakacak olursak bunu isteyen Türkiye. Bir taraftan da Colani tarafı istiyor. ABD’nin bu konuda açıklamaları olmuştu ama daha sonra Tom Barrack, ‘ademi merkeziyetçilik ile özerklik arası’ bir tarifte bulundu. Burada merkezi otoritenin tam olarak yerine getiremediğini gördüler. Şu anda ne Kürtler merkezi otoriteyi yenebildi, ne de merkezi otorite Kürtleri yenebildi. İki tarafın da elinde hem kozlar hem dezavantajlar var. Bir noktada ABD’nin yapmaya çalıştığı şey iki tarafı uzlaştırmak. Fakat pratikte Türkiye’nin birtakım itirazları söz konusu. Türkiye’yi dikkate almadan Amerika yüzde yüz hareket edemez. Bölgedeki diğer ülkeleri de dikkate alması gerekiyor.

Şimdi orta yol bulmaya çalışıyorlar. Ademi merkeziyetçilik yeni bir mesele değil. Beşar Esad da Kürt cenahı ile görüşürken kendi ağzıyla ‘Ademi merkeziyetçiliği düşünüyoruz’ demişti ama Kürt cenahı bunu kabul etmemişti. Colani ile Mazlum Abdi arasında yapılan 8 maddelik anlaşmada tarif edilen noktalardan birisiydi bu. Ancak iki tarafın da kendi kafasındaki tanıma göre imza attığını biliyorduk. Nihayetinde pratikte de bu anlaşmazlık ortaya çıktı. Peki siyasal özerklik olduğu zaman ne olur? Ademi merkeziyetçilik daha idari bir tanım. Özerklik ise siyasi bir tanım. Özerklik ilan edilirse bu kazanılmış bir hak olacağı için geri dönüş olmaz. Ayrılığa ve çok ileride konjonktüre bağlı olarak devletleşmeye gidebilir bu. Ademi merkeziyetçilik ise Kürtlerin hala daha Şam’ın otoritesi altında olacağı anlamına geliyor. İki taraf da birbirlerine bu isteklerini kabul ettiremiyor. Kürtler pratikte kendi bulundukları bölge içerisinde, kendilerinin belirleyeceği adayların seçilmesini, yerel yönetimde yer almalarını, bütçe oluşturulmasını vs. istiyor. Bu bütçe de oradaki yeraltı kaynakları ve tahıl gibi ürünlerle oluşacak.

Diğer yandan Kürtler, Şam’ın anayasa ile kendilerini Suriye’nin bir unsuru olarak tanımlamasını istiyor. Fakat merkezi yönetim bunu kabul etmiş değil. Burada da Türkiye’nin itirazı olduğunu düşünüyorum. Ekonomik ve askeri kısım da önemli. Kürtler kendilerini askeri anlamda Şam’a teslim etmek istemiyor. Silahları bırakmak istemiyorlar çünkü gelecekle ilgili bir garanti görmüyorlar. Burada ademi merkeziyetin daha ilerisi, yani bir buçuk ademi merkeziyet ancak pratikte ortaya çıkabilecek bir şey. Aslında istedikleri şey fiili özerklik. Tom Barrack bu ifadeleri kullanırken Dürzileri de, Alevileri de yani diğer azınlıkları da formülün içine katmaya çalışıyor. Demek ki Türkiye’nin hassasiyetlerini düşünerek hareket ediyor. Şöyle bir formül ortaya çıkabilir: Anayasal bir tanımlama yapılmaz, her zaman için geri dönüş mümkün olur ama diğer taraftan da Kürtlere böyle bir özerklik tanınabilir. Bakalım böyle bir şey kabul edilecek mi? Bu çabalar devam ediyor. Kağıt üzerinde yer alacak tarifle pratik arasında fark var. Bakalım Şam bunu kabul edecek mi?”

‘İsrail’i bundan sonra rahatsız edecek herhangi bir dinamiğin bölgede yer almaması çalışması yürütülüyor’

Levant bölgesinde Lübnan, Filistin ve Suriye’de İsrail karşıtı grupların tasfiyesi yahut etkisiz kılınması şeklinde İsrail güvenliğini önceleyen bir entegrasyon çalışması yürütüldüğünü dile getiren Özuğurlu, şunları söyledi:

“Bölgede bir entegrasyon çalışması yapılıyor. Büyük bir şemsiyenin altında yapılan bir çalışma bu. Özetle İsrail’i bundan sonra rahatsız edecek herhangi bir dinamiğin bölgede yer almaması çalışması diyebiliriz buna. Suriye tarafı buna şöyle dahil: Colani ile İsrail tarafının görüşmesi bekleniyor. Diğer taraftan aralarında bir güvenlik anlaşması gibi bir ifade kullanılıyor. Suriye, İsrail ile kağıt üstünde savaş halinde. Bunu bitirecek bir anlaşma olmasa da bir güvenlik anlaşması konuşuluyor. İkincisi, Suriye içerisinde Colani’yi rahatsız eden ikinci dinamik Dürziler. Bununla ilgili olarak da İsrail ile bir anlaşma söz konusu olabilir. Bir de bunun sınır ötesi tarafı var, o da Hizbullah. Bu arada Lübnan içerisinde, Lübnan’ın kuzeyindeki Trablus tarafında da Sünni silahlı örgütler var. Bunlar daha önce Suriye yanlısı Alevilerle çatışmaya girmişti. O dinamiklerle beraber düşünmek lazım bunları. İsrail şu hedefe gitmeye çalışıyor: Lübnan’da Hizbullah, İsrail’i rahatsız eden tek dinamik. Gazze ve bazı Filistinli örgütler Gazze ve Batı Şeria’da var.

İsrail, onlarla mücadele ederken Lübnan’daki dinamiği de etkisiz hale getirmek istiyor. Suriye’de ise İsrail, Colani’yi kontrol altına almak istiyor fakat Türkiye’nin etkisi sürdüğü için saldırılar düzenliyorlar. Yani zorla yola getirmeye çalışıyorlar. Diğer yandan İsrail ile Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtleri birbirine bağlayacak bir koridor fikri var. Bunların hepsini bir anda yaparak İsrail açısından sorunları ‘çözmeye’ çalışıyorlar. Yarın öbür gün Suriye ve İsrail’in işbirliği yaptığı görülebilir. Zaten yabancı oldukları bir şey değil bu, daha önce El-Nusra militanları İsrail’de tedavi görmüştü. İsrail, kendisini zorla kabul ettirmeye çalışıyor. Diğer taraftan Colani’nin Türkiye etkisi altında hareket etmesi sebebiyle de İsrail askeri operasyonlar düzenliyor. Lübnan’da Hizbullah’ın silahsızlandırılmaya çalışılması, İsrail için önemli bir engelin aşılması anlamına geliyor. Hizbullah buna karşı koyuyor, ne kadar mümkün olur bilemiyoruz. Ancak İsrail’in hedefi bu. Şam’la da bu işi halletmek istiyorlar. Dürziler de bu işin enstrümanlarından birisi. İsrail hepsini aynı anda, birbirinin devamı ve sonucu olarak gerçekleştirmeye çalışıyor.”

‘Türkiye Suriye’nin kuzeyini, İsrail güneyini istiyor’

Türkiye ve İsrail’in Suriye’de çoktan karşı karşıya gelmiş olduğunu ancak bu konjonktürde iki tarafın da karşılıklı bir anlayış geliştirdiğini ifade eden Musa Özuğurlu, Ankara ve Tel-Aviv’in çözümün adresi olarak Ahmed eş-Şara’yı muhatap aldığını belirtti:
“Türkiye ve İsrail karşı karşıya gelir mi? Çoktan karşı karşıya geldi mi? Bence karşı karşıya gelindi. İsrail, Humus taraflarında Türkiye’nin inşa ettiği askeri üssü vurmuştu. O olay birkaç günde unutuldu. Kimse ses çıkarmadı. Orada başlamıştı gerginlik. Sanırım Türkiye’nin kaygısı, İsrail’in Kürt cenahı ile sıkı bir ilişki geliştirmeye çalışması. Böyle bir şeyin garantisi İsrail tarafından verilebilir. Türkiye’nin Suriye’nin güneyi ile çok ilgilendiğini sanmıyorum. Elbette Türkiye Şam ile, Filistin ile, Lübnan ile ilgileniyor ama bunun sınırları var. Yapılabilecek ve yapılamayacak şeyler var. Pratikte Türkiye’nin yapabilecekleri, Suriye’nin kuzeyinde. Dolayısıyla ben Türkiye’nin buralarla sınırlı kalacağını düşünüyorum. Türkiye ve İsrail arasında çok sert bir retorik kullanılabilir ancak iki ülke arasında garip bir şekilde devam eden karşılıklı bir anlayış söz konusu. Ben bunun şu anda bile bozulduğunu düşünmüyorum. Türkiye elbette Suriye’de İsrail’e karşı çıkacak fakat bu iç politika malzemesi olarak görülmeli. Pratikte Türkiye, Suriye’nin kuzeyini; İsrail ise Suriye’nin güneyini istiyor. Bunun Şam’daki Colani üzerinden olacağını iki taraf da çok iyi biliyor. O yüzden Türkiye ve İsrail iki taraftan çekiştiriyor. Bakalım ileride nasıl alternatifler ortaya çıkacak? HTŞ’nin eski şeriat şeyhi Abdülrezzak El-Mehdi, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alınmış. Ama neyle ilgili gözaltına alındı, nasıl bir koz özelliği taşıyor bilmiyoruz. Esad’ın kuzeni Rahmi Mahmud dün bir mesaj yayınladı. Rahmi Mahmud, Suriye’nin oligarklarından birisiydi. Esad’la son dönemde ihtilaf içine düşmüştü. Ancak bugünlerde Colani için ‘Senin de sonun yaklaşıyor. Kendinizi çok büyük bir gerginliğe, büyük olaylara hazırlayın’ şeklinde açıklamalar yaptı. Rahmi Mahmud’un nerede olduğu bilinmiyor. Körfez ülkelerinden birinde olup olmadığı sorgulanıyor.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала