Barış Terkoğlu: “FETÖ aynı zamanda bir casusluk örgütüdür, bunu ilk fark eden devlet Rusya’dır”

AK Parti, FETÖ’cüleri tasfiye etmeye çalışırken aynı zamanda ordu içinde çok sayıda Atatürkçü vatansever subayı da tasfiye etti. 17-25 Aralık’ı milat kabul ederseniz sonuçları böyle olur, adamlar sadece kılık değiştiriyor, hayatları maske takmakla geçmiş. Devlet mutlaka ele geçirilmesi gereken bir yer olarak görülüyor ve bu amaçla her türlü araç mübah sayılıyor, ortada din kalmıyor. Polis, ordu ve yargı içinde cemaat ya da tarikat yapılanmasına izin verilemez, laiklik bunu gerektirir. Devlet herkese eşit hizmet etmeli, ancak tarikat mensupları kendi çevresine farklı, diğerlerine farklı davranıyor. AK Parti, halkın içinde olan tarikatların devletin içinde de olabileceğini düşünüyor, FETÖ örneğinde bunun nereye vardığını gördük, yarın başka bir yapı çıkarsa buna kimse engel olamaz.
FETÖ’nün ordu içinde şu anda 15 Temmuz’dan daha fazla örgütlü olduğu yönündeki açıklamaya katılmıyorum, o zaman hepsini ayıklasınlar, çünkü 10 yıldır bu kadroları kendileri alıyor. Bu kadar FETÖ’cü olduğunu sanmıyorum, bu açıklama biraz amacını aşmış gibi duruyor. 15 Temmuz’dan sonra yürütülen süreç sağlıklı işlemedi, hukuksuzluklar yaşandı, bazı darbeciler ceza almadan kurtuldu, bazı masum insanlar ise cezalandırıldı. Askeri liselerin şu an açılmasını savunmuyorum, AK Parti gitmeden bu mümkün değil, çünkü şu anda devlet liyakate göre değil sadakate göre işletiliyor ve bu sadakatin kaynağı ağırlıklı olarak din.
'Terörle mücadele edilirken sırtımızdan vurulduk'
Fethullahçı yapı kendi yayın organlarında darbe imalarında bulundu, emniyet müdürleri ve etkin pişmanlık ifadeleriyle süreç açıkça ortadaydı. FETÖ devlette neredeyse 40 yıl boyunca yapılanarak askeriyede, bürokraside, emniyette, jandarmada, milli eğitimde en üst seviyelere ulaştı. Hükümetin bu yapıyı tasfiye etme hazırlığı, özellikle 15 Temmuz sonrası Yüksek Askeri Şura'da alınacak kararlar, örgüt için darbenin son çare olarak görülmesine neden oldu. Çağlayan Adliyesi’nde bir hâkim darbeyi mahkeme kaydına geçirdi, ardından akıl hastanesine yatırıldı, sonradan FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı. 15 Temmuz günü bir binbaşı MİT’e gidip darbe olacağını bildirdi. Devletin istihbaratının başı Diyanet İşleri Başkanı'yla yemek yerken darbeden eşinin telefonu sayesinde haberdar oldu, Cumhurbaşkanı darbeyi eniştesinden öğrendi. Bu tetikte olunmadığını gösteriyor. Bugün Milli Savunma Bakanı'nın emir subayı FETÖ’den tutuklandı, Kara Kuvvetleri İstihbarat ve Personel Daire başkanları benzer şekilde soruşturuldu, biri emekli edildi. Kritik görevlerde bulunan bazı isimlerin soruşturulmasından çekinildiği için kızak görevlere alındığı ve ağustos ayında sessizce emekli edileceği bilgisi devlet içinden teyit edilmeye çalışıldığında hiçbir yanıt alınamadı. Bu skandallar duyulmasın diye üstü örtülüyor. Aynı operasyonlarda birçok albay gözaltına alındı ama bu albayları kimlerin göreve getirdiği hâlâ sorgulanmıyor.
'Rusya, Türkiye’yi defalarca uyardı'
Teğmenlerin bir kısmı Atatürk rozeti takmadığı için ordudan uzaklaştırılanlarla aynı dönemde okullara sızan FETÖ’cü subaylar hâlâ görevde. Harpte en büyük zayiat komutanlar alındığında verilir; generaller, amiraller darbeyi yönettiyse, bunların Yüksek Askeri Şura’da nasıl terfi ettirildiği sorgulanmalıdır. Ergenekon ve Balyoz davaları yalnızca ideolojik nedenlerle değil, FETÖ’nün kendi kadrolarını kritik noktalara yerleştirme amacıyla yapıldı. 2014-2016 arasında YAŞ kararlarıyla bütün bu atamalar gerçekleşti. Polis Akademisi'nin 2017 tarihli raporunda, FETÖ mensuplarının bir günde başka cemaatlere geçip kendilerini sakladığı açıkça belirtiliyor. Bugünkü soruşturmalarda adı geçen kişilerin bir kısmı Nurculuk, Menzilcilik gibi başka cemaat kimlikleriyle korunmaya çalışıyor. Fethullah Gülen 90’lı yıllarda darbe yapacaklarını söylüyordu, güç biriktirmeyi amaçlıyordu. Fethullahçı çete, Türkiye’deki birçok cemaatin hayal ettiği şeyi gerçekleştirdi. Bugün bu cemaatler de aynı gücü ele geçirdiğinde benzer bir tabloyla karşılaşmak mümkündür. Bu yapıların camiyle yetinmeyip general, amiral, kuvvet komutanı pozisyonlarına sızmaya çalışması, laik ordudan din ordusuna geçiş amacı taşıdıklarını gösteriyor. FETÖ bu hedefi en profesyonel biçimde gizlilikle ve dış destekle gerçekleştirmeye çalıştı. Kimi zaman Atatürk posteri paylaşarak, kimi zaman solcu gibi davranarak, hatta eşlerine bikini giydirerek gizlenmeye çalıştılar. Atatürkçü askerlerin eşleri mayo giyerken, FETÖ’cüler kamuflaj için bikini tercih etti; bu bilgi Wikileaks belgelerinde yer aldı. 15 Temmuz sabahı devlet dairelerine Atatürk posterleri asıldı, çünkü toplumun çimentosu oydu. Ancak 9 yıl sonra bugün Atatürk posterlerinin asılıp asılmadığı tartışılıyor. Bir cemaatin yerine başka bir cemaat koyuluyorsa, bu 15 Temmuz’dan ders çıkarılmadığını gösterir. 251 yurttaşın yaşamını yitirdiği o gecenin hatırasına saygı için gerçek bir hesaplaşma yapılmalı. FETÖ aynı zamanda bir casusluk örgütüdür, bunu ilk fark eden devlet Rusya’dır. Türkiye’yi defalarca uyardı, kendi ülkesinde okulları kapattı, Azerbaycan’da operasyonlar yaptı. FETÖ, Türkiye ile Rusya’yı çatıştırmaya çalıştı, başka devletlerin çıkarları doğrultusunda hareket etti. Türkiye bu yapılardan kurtulmak için kendi çıkarlarını esas alan bağımsız bir dış politikaya yönelmeli.
Örgüt, 13-14 yaşından itibaren beyinleri ağına düşürerek onları birer istihbarat makinesine dönüştürüyor, ileri düzey eğitimlerle sızma ve gizlenme yetenekleri kazandırıyor. Pensilvanya’daki terörist lidere mutlak bağlılıkla hareket eden bu yapı hem terör hem istihbarat hem de “kurt süpürge” diye tanımlanabilecek türden çok katmanlı bir örgütlenme. NATO ve Gladio yapılanmalarıyla bağlantılı olması nedeniyle yalnızca FETÖ olarak değil, farklı kimliklerle, cemaat, solcu, milliyetçi ya da Atatürkçü görünümlerle yeniden karşımıza çıkabiliyor.
Bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre TSK içinde 15 Temmuz’da darbe girişimine katılanlardan daha fazla kripto unsur hâlâ var. Bu, mücadelenin eksik yürütüldüğünün kanıtıdır. Normal yöntemlerle bu yapının kökü kazınamıyor; belki yeni bir karargâh, daha güçlü bir yapı, ortak akıl ve strateji gereklidir. Finansal ayak da bu yapının can damarlarından biridir. Bugün hâlâ turizm bölgelerinde, Kapalıçarşı’da dönen bazı mekanizmalar, işletmelere yönelik operasyonlar bu ağı işaret etmektedir. Örgütün şematik yapısı hâlâ tam çözülmedi, devlet içinde dirsek teması süren unsurlar var. Geçmişte FETÖ ile ilişkisi olan ama bugün sessiz kalan kişilerin baskıyla örgüte destek vermeye devam etme ihtimali söz konusu. Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibi isimlerin geçmişteki FETÖ bağları ortadadır; özellikle Çelik’in Türk milli eğitimini bu yapıya teslim ettiği açıktır. Emniyet içinde hâlâ kumpas girişimlerine karışan, görevde olan kişiler bulunuyor. FETÖ’den atılıp geri dönen isimler duyuluyor, bu durum gerçek anlamda mücadele yürütenlerin motivasyonunu kırıyor. Cumhuriyetin kurucu kodlarına dönülmedikçe bu sorun çözülemez. Gladio yapılanmalarına, kontrol gerilene ve benzeri tüm örgütlenmelere karşı net tedbirler alınmalı.
