https://anlatilaninotesi.com.tr/20250627/1097400054.html
'İran’da Hamaney’in devrilmesi ve seküler bir devrim yaşanması, mevcut koşullarda pek gerçekçi değil’
'İran’da Hamaney’in devrilmesi ve seküler bir devrim yaşanması, mevcut koşullarda pek gerçekçi değil’
Sputnik Türkiye
Dr. Mehmet Akif Koç'a göre İsrail-İran savaşında taraflar hem kazanımlar elde etti, hem de kayıplar yaşadı. İsrail'in hedeflerine ulaşamaması sebebiyle... 27.06.2025, Sputnik Türkiye
2025-06-27T16:05+0300
2025-06-27T16:05+0300
2025-06-30T10:57+0300
eksen
radyo sputnik
radyo
radyo
i̇srail
i̇ran
ortadoğu
muhammed hatemi
i̇brahim reisi
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/images/sharing/article/tur/1097400054.jpg?1751270253
İsrail ve İran, 13 Haziran'da İsrail'in saldırıları sonucunda 12 günlük bir savaşa girdi. ABD Başkanı Donald Trump'ın duyurduğu ateşkes sonucunda 24 Haziran'da taraflar saldırıları sonlandırdı.Savaş sırasında İsrail, İran'ın gaz sahalarını, radarlarını, askeri hava üslerini, hava savunma sistemlerini, Devrim Muhafızları karargahlarını, füze fırlatıcılarını, füze depolarını, nükleer tesisleri ve nükleer fizikçilerini hedef aldı. İran Genelkurmay Başkanı, saldırılarda hayatını kaybetti. İsrail, saldırılarında savaş uçaklarını kullandı. İlk gün Irak hava sahası üzerinden seyir füzeleri ateşleyen İsrail, ilerleyen günlerde İran hava sahasına girdi.İran da İsrail'e karşılık olarak balistik füzeler kullandı. İsrail'de borsa merkezi, Hayfa limanı, Mossad karargahı, biyolojik araştırma laboratuvarı, askeri hastaneler ve çeşitli istihbarat birimleri hedef alındı. Saldırılar sonucunda Tel Aviv ve Hayfa'da ciddi yıkım gözlemlendi.ABD, savaşa 22 Haziran'da doğrudan müdahil oldu. Hava Kuvvetleri’ne ait 7 B-2 casus bombardıman uçağı, 22 Haziran'da geceyarısı İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerine ve uranyum zenginleştirme merkezlerine saldırı düzenledi. Saldırıya, ABD’nin İran açıklarındaki denizaltılarının da Tomahawk seyir füzeleri fırlatarak dahil olduğu açıklandı.Trump, İran'ın nükleer programının ortadan kaldırıldığını iddia etti. Kimi uzmanlar ise İran'ın nükleer programının ancak birkaç ay geriye gittiğini öne sürdü.Diğer yandan ABD'ye yakın ve Amerika'da yaşayan İranlı kimi isimler, İran'da mevcut yönetime karşı ayaklanma çağrısında bulundu. İran'da herhangi bir sokak eylemi yaşanmazken, İsrail'de Binyamin Netanyahu hükümeti, İran'da rejim değişikliği arzuladıklarını açıkça söyledi.İsrail-İran ateşkesini, İran’daki iç siyasi dinamikleri, Batı’nın rejim değişikliği söylemlerini ve mevcut tabloyu, Ortadoğu ve İran çalışmaları uzmanı Dr. Mehmet Akif Koç ile konuştuk.‘Ateşkesin uzun vadeli olacağını düşünmüyorum’Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İsrail ve ABD, İran’a yönelik hedeflerine ulaşamadığı için ateşkesin ömrü uzun olmayacak:‘İran, istihbarat açığının üstünü örtmek için böyle bir şey söyledi’İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) denetçilerinin ajanlık yaptığı iddiasını değerlendiren Dr. Mehmet Akif Koç, bunun gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Dr. Koç’a göre Mossad’a karşı ciddi bir istihbarat ve güvenlik zaafiyeti yaşayan İran, durumun üstünü örtmek için farklı bir anlatı geliştirdi:‘Pezeşkiyan’ın seçilmesine izin vermek zorunda kaldılar’Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İran’a yönelik saldırılar devam etseydi, ılımlı veya şahit kanat, Devrim Muhafızları’ndaki destekçilerini konsolide ederek bir darbe yapabilirdi:‘İran’ın önünde üç senaryo var’İran’ın önünde üç farklı senaryo bulunduğunu ifade eden Dr. Koç, en gerçekçi senaryonun İran’ın statükoyu korumak için çabalaması olduğunu belirtti:‘İran’da Hamaney’in devrilmesi ve seküler bir devrim yaşanması, mevcut koşullarda pek gerçekçi değil’İran’da seküler bir devrim ihtimalinin oldukça zayıf olduğunu dile getiren Dr. Akif Koç, özellikle seküler kesimin sayıca az olduğunu ve bürokraside kadroları bulunmadığını belirtti. Batı’nın gündeme taşıdığı rejim değişikliği söylemlerinin gerçekçi olmadığını sebepleriyle anlatan Koç, öte yandan İran’ın devlet olarak zayıflaması durumunda taşra kesiminde etnik ve mezhepsel ayrılıkçı grupların sahada kontrol elde etme ihtimalinin daha fazla olduğunu söyledi:
i̇srail
i̇ran
abd
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2025
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
аудио, radyo sputnik, radyo, radyo, i̇srail, i̇ran, ortadoğu, muhammed hatemi, i̇brahim reisi, abbas arakçi, abd, uluslararası atom enerjisi kurumu (uaea)
аудио, radyo sputnik, radyo, radyo, i̇srail, i̇ran, ortadoğu, muhammed hatemi, i̇brahim reisi, abbas arakçi, abd, uluslararası atom enerjisi kurumu (uaea)
'İran’da Hamaney’in devrilmesi ve seküler bir devrim yaşanması, mevcut koşullarda pek gerçekçi değil’
16:05 27.06.2025 (güncellendi: 10:57 30.06.2025) Dr. Mehmet Akif Koç'a göre İsrail-İran savaşında taraflar hem kazanımlar elde etti, hem de kayıplar yaşadı. İsrail'in hedeflerine ulaşamaması sebebiyle ateşkesin uzun ömürlü olmayacağı değerlendirmesinde bulunan Koç, Batı'nın rejim değişikliği söylemlerinin ise İran'daki gerçeği yansıtmadığını ve gerçekçi olmadığını vurguladı.
İsrail ve İran, 13 Haziran'da İsrail'in saldırıları sonucunda 12 günlük bir savaşa girdi. ABD Başkanı Donald Trump'ın duyurduğu ateşkes sonucunda 24 Haziran'da taraflar saldırıları sonlandırdı.
Savaş sırasında İsrail, İran'ın gaz sahalarını, radarlarını, askeri hava üslerini, hava savunma sistemlerini, Devrim Muhafızları karargahlarını, füze fırlatıcılarını, füze depolarını, nükleer tesisleri ve nükleer fizikçilerini hedef aldı. İran Genelkurmay Başkanı, saldırılarda hayatını kaybetti.
İsrail, saldırılarında savaş uçaklarını kullandı. İlk gün Irak hava sahası üzerinden seyir füzeleri ateşleyen İsrail, ilerleyen günlerde İran hava sahasına girdi.
İran da İsrail'e karşılık olarak balistik füzeler kullandı. İsrail'de borsa merkezi, Hayfa limanı, Mossad karargahı, biyolojik araştırma laboratuvarı, askeri hastaneler ve çeşitli istihbarat birimleri hedef alındı. Saldırılar sonucunda Tel Aviv ve Hayfa'da ciddi yıkım gözlemlendi.
ABD, savaşa 22 Haziran'da doğrudan müdahil oldu. Hava Kuvvetleri’ne ait 7 B-2 casus bombardıman uçağı, 22 Haziran'da geceyarısı İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerine ve uranyum zenginleştirme merkezlerine saldırı düzenledi. Saldırıya, ABD’nin İran açıklarındaki denizaltılarının da Tomahawk seyir füzeleri fırlatarak dahil olduğu açıklandı.
Trump, İran'ın nükleer programının ortadan kaldırıldığını iddia etti. Kimi uzmanlar ise İran'ın nükleer programının ancak birkaç ay geriye gittiğini öne sürdü.
Diğer yandan ABD'ye yakın ve Amerika'da yaşayan İranlı kimi isimler, İran'da mevcut yönetime karşı ayaklanma çağrısında bulundu. İran'da herhangi bir sokak eylemi yaşanmazken, İsrail'de Binyamin Netanyahu hükümeti, İran'da rejim değişikliği arzuladıklarını açıkça söyledi.
İsrail-İran ateşkesini, İran’daki iç siyasi dinamikleri, Batı’nın rejim değişikliği söylemlerini ve mevcut tabloyu, Ortadoğu ve İran çalışmaları uzmanı Dr. Mehmet Akif Koç ile konuştuk.
‘Ateşkesin uzun vadeli olacağını düşünmüyorum’
Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İsrail ve ABD, İran’a yönelik hedeflerine ulaşamadığı için ateşkesin ömrü uzun olmayacak:
“Ben ateşkesin çok uzun vadeli olacağını düşünmüyorum maalesef. Üç sebep var burada. İsrail ve Amerika, bu sebepten İran’a saldırdı. Sadece İsrail saldırmadı; 13 Haziran’da İsrail ve Amerika birlikte saldırdı. ABD, iyi polis-kötü polis rolünde biraz arkada durdu. İran’ı masaya oturtmak için İsrail’i salmış gibi oldu. ABD ve İsrail’in saldırmadaki üç sebep şuydu: İran’ı uranyum zenginleştirmede sıfır seviyesinde bırakmak istiyorlar. 2014 Temuz’daki anlaşmada belli bir limit vardı. Gelinen aşamada uranyum zenginleştirmeyi sıfırda bırakmak istiyorlar. İlk sebep bu. İkinci sebep, 2003-2023 arasında İran’ın Ortadoğu jeopolitiğinde yükseldiği bir trend vardı. Bu trend, 7 Ekim 2023’te başlayan süreçte yerini İsrail’e bıraktı. İran Lübnan’da, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta hızla zemin kaybetmeye başladı. İsrail, İran’ı ‘ahtapotun başı’ olarak nitelendiriyordu. Üçüncü sebep ise, İsrail’in İran’da rejim değişikliğini kotarmak istemesi. Mevcut tabloya bu üç parametre ekseninde bakarsak, üçü de olduğu yerde duruyor. İran ve İsrail arasında yenişemezlik durumu ortaya çıktı. Burada skor sayar gibi İsrail gol attı, İran gol attı şeklinde bakmıyorum meseleye. İki taraf da ağır yara aldı ve büyük kazanç sağladı. İsrail’in de kazandığı ve kaybettiği şeyler olduğu gibi, İran’ın da var. Mesela İran’ın üst komuta kademesi büyük oranda ortadan kalktı. Hava savunmasında ciddi zaafları olduğu ortaya çıktı. Kendi sınırlarının ötesinde uçak uçuramadıkları ortaya çıktı. İsrail’de ise böyle ağır bir çatışmada Tel-Aviv’in merkezinde Başbakanlık binasının dahi vurulabileceği ortaya çıktı. 1948’den beri gelen yenilmezlik miti büyük bir yara aldı İsrail açısından. Netanyahu da zarar gördü. Savaş ortamından kaynaklanan bir konsolidasyon varsa da yara aldı.
Yeni bir seçimi Netanyahu’nun ne kadar kazanabileceği tartışılır. Öte yandan ABD ve İsrail arasında hem güven yeniden sağlandı, hem de büyük yarıklar oluşmaya başladı. Trump ve Netanyahu ilişkisinde itimatsızlıklar yeniden ortaya çıktı. İsrail’in aslında Washington’daki lobiler nezdinde gerçek patron olmadığı, Amerika’nın Trump gibi bir liderle İsrail’in bileğini kolayca bükebileceği ortaya çıktı. İsrail de muhtemelen bunu not etti. İki tarafın da kazancı ve kaybı var fakat ben üç parametrenin de olduğu yerde durduğunu ve İsrail’İn elde etmeyi umduğu şeyleri elde edemediğini düşünüyorum. İran’ın da umduklarını elde edemediği aşikar. Hevesini alamamış iki savaşçı gibi düşünelim. Peşrev gibi görmek lazım bunu. On iki günlük bir peşrev bu. Aralarında bin 500 kilometre civarında mesafe olan iki ülkenin kara savaşına girmeleri çok mümkün değil. Tabii bir de İsrail-İran meselesinde ayrıca yenişememezlik durumunun, içerideki şahin kanatları güçlendirme ihtimalini de not etmek lazım. İsrail ve İran’da şahin kanatların güçlenmesi, önümüzdeki günlerde başka bir savaşın tetikçisi olabilir.”
‘İran, istihbarat açığının üstünü örtmek için böyle bir şey söyledi’
İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) denetçilerinin ajanlık yaptığı iddiasını değerlendiren Dr. Mehmet Akif Koç, bunun gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Dr. Koç’a göre Mossad’a karşı ciddi bir istihbarat ve güvenlik zaafiyeti yaşayan İran, durumun üstünü örtmek için farklı bir anlatı geliştirdi:
“Uluslararası örgütlere ilişkin ajanlık meselesine değinelim. Daha önce uluslararası örgütlerde diplomat olarak çalıştım. Oradaki işleyiş mantığı şöyle değil: Gizli ve genel bilgiler var. Gizli bilgileri kendimize saklayalım, sadece belirli devletlerle paylaşalım, genel bilgileri de herkesle paylaşalım gibi bir mantık yok. Neticede Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın raporları şöyle hazırlanıyor: Sahada uzmanlar var. Denetim birimleri bunlar. Bu birimler, adresine, gramajına, miligramına kadar uranyum stoklarını ölçüyor. Bunların karşılıklı teyitleşmesi yapılıyor ev sahibi ülkeyle kurum arasında. Bununla ilgili de bir rapor hazırlanıyor. Fordo’da uranyum zenginleştirme tesisi olduğunu herhalde bir tek sağır sultan duymamıştır. Bunun adresini bilmek için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın raporuna gerek yok. Ajansın İran’ın nükleer fizikçilerinin adreslerini paylaştığı iddiası var İran tarafından. Bu fizikçiler aynı zamanda Devrim Muhafızları üyesi. Sadece üniversitede akademisyen değiller. Mesela ölenlerden birisi generaldi. Burada şöyle bir mesele var: Bu bilgileri elde etmek için, UAEA’na gerek yok. İran’ın burada gözden kaçırmak istediği yahut konuşulmasını istemediği mesele bu: İçeride milyonlarca kendisinden nefret eden vatandaşı var İran’ın. Bunun içerisinde üst düzey bürokratlar, akademisyenler, Devrim Muhafızları üyeleri var. Bu bilgileri elde etmek için illa ki uluslararası bir ajansa gerek yok. İran’ın camdan bir evi var. Dışarıyı taşladıkça kendi evi kırılıyor. İran bunu göstermek istemiyor. ‘İçeride güvenlik zaafiyetimiz var, toplum sözleşmemizi ihlal ettik. Memnuniyetsiz milyonlar var, tüm sorumluluğu dış güçlere veriyoruz bu yüzden’ demeyeceklerdir.”
‘Pezeşkiyan’ın seçilmesine izin vermek zorunda kaldılar’
Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İran’a yönelik saldırılar devam etseydi, ılımlı veya şahit kanat, Devrim Muhafızları’ndaki destekçilerini konsolide ederek bir darbe yapabilirdi:
“İran içerisinde ılımlı ve şahin kanatlar var. Bu kanatlar, Haşimi Rafsancani ve Muhammed Hatemi dönemleriyle birlikte iyice saflaşmaya başladı. Bu saflaşma içerisinde, Ahmedinejad’ın ikinci seçimiyle birlikte büyük bir kriz ortaya çıktı. Bir sert dönem bir yumuşak dönem yaşanıyordu toplumdaki o enerjiyi yönlendirebilmek açısından. Sovyetler Birliği ile ilgili bir fıkra vardı. Bir kel lideri bir saçlı lider takip eder diyorlardı. İran’da da böyle. Bir radikal hükümeti bir ılımlı hükümet takip eder ki toplumdaki mesafelenme dengelenebilsin. Burada Hasan Ruhani döneminde toplum sözleşmesi tekrardan büyük oranda tesis edilmişti. Reformcu değildi ama reformcuların da desteğini almıştı. Muhafazakarların ılımlı kanadındandı. Humeyni’ye de çok yakın bir adamdı. Sonrasında daha radikal bir figür olan İbrahim Reisi geldi. Ama o da helikopter kazasında öldü. Sonrasında bu emniyet sibobunu açıp dengelemek için, Pezeşkiyan’ın seçilmesine izin vermek zorunda kaldılar. Pezeşkiyan, Hamaney’e yakın bir adam. Reformcular olarak nitelemek çok haksızlık olur. Fakat bu ılımlı-şahin kanat dengelenmesini yapmak zorundalar. Eğer saldırılar devam etseydi benim beklentim iki senaryo üstündeydi: Birincisi şahin kanat, ajansla işbirliği sebebiyle nükleer müzakerelerde ‘ABD’ye taviz veriyorsunuz’ diyerek eleştiriyorlardı süreci. Pezeşkiyan ve ılımlı muhafazakar hükümet eleştiriliyordu. Cevad Zarif’i kovdular yani. Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı idi ama çekilmek zorunda kaldı. Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi onun yardımcısıydı.
Çatışmalar sürse, bir darbe yapıp ılımlı kanadı tamamen tasfiye edebilirlerdi. Veya ılımlı kanat bir süre sonra şahin kanadın üst kesimi ortadan kalktıktan sonra, onlar Devrim Muhafızları içerisindeki kendilerine yakın gruplarla darbe yapıp iktidarı ele alabilirdi. Bu ikisi de ihtimal dahilindeydi. Neyse ki bir noktada ateşkese varıldı ve bu bitti. İçeride böyle bir ayrım var. Devrim Muhafızları içinde var, dışişleri içinde var, Rehber’in danışman kadrosunda var, Besiç’te var, poliste var, ulema içinde de var. Dolayısıyla böyle yoğun bir ayrım var. Bu yoğun ayrımda esas meseleyi yaran hat şu: ‘Siz Amerika ile doğrudan müzakereye oturdunuz, Rehber Hamaney’i de buna mecbur bıraktınız. Günün sonunda tüm sorumluluk sizin boynunuzda’ denildi Arakçi, Pezeşkiyan ve Zarif ekibine. Fakat gerçekten böyle mi? Sistemi tamamen Kuzey Kore gibi içeri kapattığınızda daha iyi bir yere mi varılıyor? Petrolü bile satamıyorlardı. 2014-2015 döneminde çeçreve anlaşması yapıldığında İran, petrolü dört büyük ülkeye satabiliyordu. Japonya’ya, Hindistan’a, Güney Kore’ye ve Çin’e satabiliyordu. ABD’nin baskısıyla Çin hariç üç ülke çekildi. Çin ile Amerika arasında bir bilek güreşi de var. Bu neticede İran için sürdürülebilir değil.”
‘İran’ın önünde üç senaryo var’
İran’ın önünde üç farklı senaryo bulunduğunu ifade eden Dr. Koç, en gerçekçi senaryonun İran’ın statükoyu korumak için çabalaması olduğunu belirtti:
“İran için üç senaryo var. İran, Kuzey Kore gibi olabilir. Daha radikal, kapalı olabilir. Ajansla işbirliğinden de çekilebilir. Kim Jong-Un gibi tamamen sistem dışına çıkabilir. Mümkün mü? Bence değil. Petrol, doğalgaz kaynaklarında ilk üçte olan 100 milyonluk bir ülke İran. Ayrıca dünyanın ortasında ve İsrail’in yanı başında. Böyle bir ülkenin sistem dışına çıkmasına izin verilmez. Çin gibi bir hami lazım. Dünyanın bir köşesinde sadece Çin ile komşu olduğunuz bir senaryoda bu mümkün yani. Kuzey Kore’de. İran’da değil. İkinci senaryo şu: İran tamamen diz çöküp, bu saldırılar daha da uzarsa veya tekrar başlarsa, Hamaney de vurulursa, o zaman tamamen diz çöküp Ahmed eş-Şara yönetiminin Suriye’de yaptığını yapabilir. Ben bunu da çok olası görmüyorum İran içindeki dengelerden dolayı. Şahin kanat ve halktaki karşılığı sebebiyle. Uranyum zenginleştirme meselesi ulusal onur meselesi haline geldi. Bir de ikisinin ortasında bir üçüncü senaryo var: On yıldır inişli çıkışlı giden süreç böyle devam edebilir. Ara sıra masaya oturup kalkabilirler. Böyle bir noktaya gelebilir iş yani bu sürebilir. Ben bu üçüncü ihtimali daha gerçekçi buluyorum.”
‘İran’da Hamaney’in devrilmesi ve seküler bir devrim yaşanması, mevcut koşullarda pek gerçekçi değil’
İran’da seküler bir devrim ihtimalinin oldukça zayıf olduğunu dile getiren Dr. Akif Koç, özellikle seküler kesimin sayıca az olduğunu ve bürokraside kadroları bulunmadığını belirtti. Batı’nın gündeme taşıdığı rejim değişikliği söylemlerinin gerçekçi olmadığını sebepleriyle anlatan Koç, öte yandan İran’ın devlet olarak zayıflaması durumunda taşra kesiminde etnik ve mezhepsel ayrılıkçı grupların sahada kontrol elde etme ihtimalinin daha fazla olduğunu söyledi:
“Mevcut koşullarda Hamaney’in devrilmesi ihtimali pek gerçekçi değil. İran’da Mossad’ın kurduğu ağ tamamen ortadan kalkmaz. 700 civarı tutuklama var, 5 tane idam var. Diğerleri birkaç yıl yattıktan sonra çıkacaktır. İran’da rejimden rahatsız olan ve İsrail ile işbirliği yapabilecek insan sayısı 700’den çok daha fazla. Bir de ekonomik olarak eğer patinaj çekmeye başlarsanız, toplumsal sözleşmeniz yara alırsa, dışarıdan kullanılmaya müsait, teknik bilgisi olan, eğitimli binlerce kişi ortaya çıkar. Bunlara siz politik temsil hakkı vermezseniz, dernekleri STK’ları yoksa, maddi sebeplerden dışarı da çıkamıyorlarsa, içeride illa ki ihtimallere yönelirler. İran’da rejimden nefret eden milyonlar var. Nefret ediyorlar. Gidip oy bile kullanmıyorlar. Böyle bir ortamda her şey mümkün. Rejimin devrilmesi konusuna gelelim. Rejimin devrilmesi için üç tane gerek ve yeter şart var.
Birincisi, milyonlarca insanın sokaklara çıkması lazım. Tek şehirde değil, birçok büyükşehirde bunu yapmaları lazım. İkincisi, bu milyonlarca insanın mümkünse haftalarca sokakta kalması ve eylemlere katılımın artması lazım. Üçüncüsü, polis, ordu, istihbarat ve mülki idari amirleri gibi kritik bürokrasiden buraya katılım olması lazım. Yemen’de, Libya’da, Mısır’da gördüğümüz gibi. Bu üç şartın hiçbiri yok ortada. Böyle bir şey olursa sistem değişebilir. Buradaki sistem de nihayetinde Danimarka gibi demokrasi değil. Burada zorlayıcı aygıtlar yani ordu, polis, istihbarat, Besiç üzerinden yoğun bir denetim var devlet lehine. Dolayısıyla sistem değişmesi çok kolay değil. Birileri bir yerden tweet atıyor diye rejim değişecek değil. Böyle bir beklentide olmasın kimse. İkincisi ben seküler devrimi çok beklemiyorum çünkü İran halkı büyük oranda muhafazakar. Evet bir seküler kesim var. Rejimden nefret edenler var. Ama 92 milyon resmi, 100 milyona yakın gayrı resmi bir nüfustan bahsediyoruz.
Ben köylerine, kasabalarına kadar gezdiğim İran’da seküler kitleler görmedim. Muhafazakarlık daha yaygın. Sünni Kürtlerde, Beluçlarda da muhafazakarlık yaygın. Şiilerde de yaygın. İnsanların elbette rahatsızlıkları var. Ekonomiden rahatsızlık var. Adayları beğenmeyenler var. Rafsancani diye bir cumhurbaşkanları vardı. Onun bir daha seçimde yarışmasına dahi izin vermediler. Hamaney 1989’da getirdi Rafsancani’yi. O müdahale etmese seçime giremeyecek. Böyle bir adamın daha sonra yarışmasına izin vermediler. Mahmud Ahmedijenad var eski cumhurbaşkanı. Tekrar seçimde yarışmasına izin vermediler başvurduğu halde. Muhammed Hatemi’ye izin verilmiyor. Birçok kişiye izin vermiyorlar.
Dolayısıyla toplumu yönlendirebilecek, heyecan yaratabilecek adayları sınırladığınız zaman bu illa ki rahatsızlık yaratacak. Yaptırımlar sebebiyle ekonomiden rahatsız olanlar var. Başörtüsü meselesi yüzünden muhafazakar kadınlar arasında dahi rahatsızlık var cidden. Fakat bunların hepsinin farklı motivasyonları var. Bu insanlar ‘Lanet olsun Humeyni’ye, Şiiliğe, İslam Cumhuriyeti’ne’ demiyor. Ekonomiyi düzeltirlerse pek çok şey düzelebilir. Pezeşkiyan gibi kadınlar üstündeki baskı azalırsa rahatsızlıklar da azalır. İbrahim Reisi’den daha radikal bir ismin başa geçmesine izin vermedi sistem. Çünkü toplumu patlatır. Bunu gördüler. Pezeşkiyan’ın gelmesine izin vermek zorunda kaldılar. Dolayısıyla her rahatsızlığın farklı motivasyonu var.
Ezbere ‘İnsanlar kıvılcım bekliyor, itseler rejim devrilecek’ demek yanlış. Koca koca devlet adamları, profesörler bunu telaffuz ediyor. Garip karşılıyorum. Üç temel şarttan bahsettik. Rejimin devrilmesi isteyen kesimin politik temsili bile yok. Mecliste 280 milletvekili var. Belki 20-30 tane reformcu veya ılımlı sayılabilecek isim var. Ulema arasında azınlıktalar. İş dünyasında azınlıktalar. Somut olarak böyle bir durum var. Seküler bir devrim de bu sebeplerden dolayı şu anda imkansız. Ayrıca taşradaki periferik etnik ve mezhepsel fay hattı önemli. Sünni Kürtler ve Beluçlar var. Taşrada birçok etnik ve mezhepsel grup var. Azerbaycan Türkleri var. Türkmenler var. Kürtler var. Beluçlar var.
Modern İran tarihinde bu gruplar arasında ciddi hareketlenmeler ve ayrılıkçı hareketler var. 1979’daki İslam Devrimi’nden hemen önce ve sonra, Sovyetler Birliği’nin desteği ile Sünni Türkmenler ayaklandı birtakım sosyalist ayrılıkçı motivasyonlarla. İran-Irak Savaşı sırasında Kürtler arasında ciddi ayrılıkçı hareketlenme yaşandı. İran bunu sertçe bastırdı. Böyle huzursuzluk dinamikleri varken, eğer rejim taşrada kontrolünü kaybederse yani İsrail ve Amerikan saldırıları aylarca devam ederse kaybedebilirler, o vakit etnik ve mezhepsel fay hatları kırılabilir. Bu ayrılıkçı grupların böyle bir senaryodaki saha kontrolü ihtimali, seküler bir devrim ihtimalinden çok daha fazla. İsrail’in bir kültür bakanı var. Birkaç gün önce şöyle bir şey dedi. ‘Bir yandan bombalıyoruz, bir yandan da İran muhalefetiyle temas halindeyiz. Harekete geçecekler’ dedi. Ben de X’te şöyle bir yanıt verdim: Netanahu’nun koltuğunu kaybetme ihtimali, İran’da seküler bir devrim ihtimalinden daha fazla. Gerçekçi bakmakta fayda var. Sahada böyle bir dinamik yok yani.”