'Amerikancılık yaparken İsrail karşıtı olamazsınız'
Ancak bu açıklamadan yaklaşık 36 saat sonra ABD, İran’ı bombaladı.
‘Amerikan saldırılarının amacı İsrail’e çıkış kapısı aralamak olabilir’
“Trump’ın hamleleri çok planlı ve programlı görünmüyor. Sabahtan akşama kadar aynı konuda dört kere fikir değiştirdiğini görüyoruz. Trump yönetimiyle Amerika’daki kurulu düzen dediğimiz kesimler arasında önemli bir çatışma vardı. Fakat Trump ile Trump yönetimi arasında da bir çelişki olduğu, Elon Musk tartışmasıyla ortaya çıkmış oldu. Bunun somut ifadelerinden birisi olarak Trump’ın istihbarat direktörü olarak atadığı isim Tulsi Gabbard ile karşı karşıya gelmesi. Diğer yandan Trump’ı iktidar yapan kesimlerin de kendi içinde çelişmeleri var. MAGA, İran konusunda ikiye bölünmüş durumda. Trump’ın Vance ile olan, Hegseth ile olan çelişmeleri tuhaf bir şekilde ilerliyor. Belki de son dönemin en iç bütünlüğü olmayan kabine görüntüsü var ortada. Bu, sürpriz değil. Hegemonyası zayıflayan bir Amerika, stratejik meselelere çare ararken eskisi gibi elinin altında çok fazla koz bulamıyor. Bu yüzden de hegemonya zayıflaması sırasında güç liderliğini sürdürebilmek, dominasyonunu devam ettirmek için birtakım hamleler yapıyor. Ama bu hamleler de ülke içerisinde sıkıntılara yol açıyor. Bu altı aylık iktidarın, yola çıkarken Ortadoğu’da macera aramama vaadi en önemli vaatlerinden birisiydi ve bununla çelişen adımlar atıldı. Bu, Trump’ı hem kongre içerisinde zorlayacak, hem de 2026’daki ara seçimlerde zorlanmasını sağlayacak.
Trump, daha çok İsrail’e destek anlamına gelecek bir saldırı yaptı ama bunu sürdürme taraftarı gibi görünmüyor. Bunun sürdürülmemesi için de Amerikan kabinesi içinde J.D. Vance başta olmak üzere bazı isimler hem rejim değiştirme gibi bir niyetin olmadığını, hem bu meselenin ucu açık olmadığını vurguladılar. ‘İran’la savaş halinde değiliz, nükleer programıyla savaş halindeyiz’ diyerek noktayı koymuş oldular. Belki de 22 Haziran’daki bu saldırıyı, Amerikan yönetiminin İsrail’e çıkış kapısı aralama saldırısı olarak yorumlayabiliriz. Amerika niye 22 Haziran’da saldırdı?
13 Haziran’da İsrail bir saldırı başlattı. Bu saldırılara yanıt sırasında İran’dan atılan füzeleri ABD elbette Doğu Akdeniz’deki, Suriye’deki, Ürdün’deki, Irak’taki uçakları ve füze savunma sistemleriyle durdurmaya çalıştı. Ama doğrudan saldırıya aktif şekilde katılmadı. Savunmada bir pozisyonu vardı. Amerika niye dokuz gün bekledi? Çünkü dokuz gün boyunca İsrail, hedeflerine ulaşamadı. Tersine büyük bir savunma ağı kurulmuş olmasına rağmen İran her gece yanıt verdi. Bölgedeki tüm ülkelerin ve ABD’nin kurduğu hatları yararak füzelerini Tel-Aviv ve Hayfa’ya düşürdü. En son Hayfa Belediye Başkanı ateşkes çağrısı yapıyordu. İran’ın yanıt gücü, İsrail’in beklemediği orandaydı. İsrail, elindeki imkanlarla nükleer tesislere hiçbir şey yapamadı. ABD de dokuz gün sonra destek saldırısı yaptı. İlk etapta gördüğüm kadarıyla bu, devam edebilecek saldırıların başlangıcından ziyade, İsrail’e çıkış kapısı açmaya çalışan, İran’ı da zayıflatarak tekrar nükleer müzakere masasına oturtmayı hedefleyen bir saldırı gibi görünüyor.”
‘Çatışmaların uzaması İran’ın lehine, ABD ve İsrail’in aleyhine olur’
“İran’ın ne yapacağı sorusuna yanıt verebilmeyi kolaylaştıran bir başka soru daha var. O da, İran’ın ne yapmayacağı sorusudur. Şunu tespit edelim öncelikle: Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail, ne kadar sorumsuz devlet görüntüsü veriyorsa, İran da tersine o kadar sorumlu devlet görüntüsü veriyor. Ne demek istiyorum? Amerika ve İsrail’in sorumsuz devlet olarak, uluslararası hukuku hiçe sayan, kendi nükleer silahlarını yok sayan, başkalarının nükleer silah yapmasını savaş sebebi sayan, sivil katletmekte sınır tanımayan, tüm bu coğrafyayı sorumsuz bir perspektifle komple yakabilecek bir çatışmayı başlatabilecek bir görüntüleri var. İran ise tam tersine olağanüstü sorumlu davranıyor. Geçen yıl üç İsrail saldırısı olmuştu.
İran her birine çok ölçülü yanıt vermişti. Ben o zaman da bunu sorumlu devlet anlayışı olarak yorumlamıştım. Savaşı genelleştirmek istemediler. Batı kampının bir araya gelmesini engellediler. Bugün de aynısı geçerli. İran, sorumlu bir devlet anlayışıyla, savaşı bölgeye yayma riskinin kıvılcımını tutuşturmayacak şekilde, ölçülü yanıtlar veriyor. Ne yapmayacaklarının cevabını burada görebiliriz. İran bu sınırlı savaşı yani kendisi ile İsrail arasında veya kendisi ile Amerika arasında başlamış olan bu savaşı, Ortadoğu savaşına veya Üçüncü Dünya Savaşı’na ilerlememesi için ölçülü bir yanıt veriyor. Peki İran bu durumda ne yapar? Elbette İran, egemen bir devlet olarak hiçbir saldırıyı yanıtsız bırakmaz. Bu söz konusu olamaz. Ama burada Amerika’nın ikinci bir saldırı yapmasını da istemezler.
Ölçülü bir yanıt verilir. Irak’taki veya bölgedeki diğer Amerikan üslerini hedef alabilirler. Bu A şıkkı. Bir de B şıkkı var. O da İsrail’e daha sert bir karşılık vermek. O ölçüyü biraz daha artırıp İsrail’e daha sert bir yanıt vererek ABD’ye ölçülü karşılık verebilirler. Yanıtsız bırakmayacaklardır. İran hem sorumlu hem de tecrübeli bir devlet. Bugünden yarına her saldırıya anında yanıt vermek gibi bir durum yok. Mekanı, zamanı kendilerinin belirleyeceği bir yanıt verebilirler.
Avantajlarını da bilen bir devlet İran. Avantajları neler? İran, Rusya gibi değerlendirilebilecek bir ülke. Çok dayanışmacı ve dirençli bir toplum var her iki ülkede de. Rusya da öyle, İran da öyle. Uzayan her savaş tarihte de şimdi de Rusya’nın ve İran’ın lehine olmuştur. Rusya, Napolyon’n saldırılarında da, Hitler’in saldırılarında da zaman geçtikçe dayanışmacı toplumun verdiği avantajla önce kaybeden sonra galip çıkan bir toplum olmuştur.
İran için de aynı şey geçerli. Irak-İran savaşı başladığında Irak, ilk başlarda Batı’nın da desteğiyle hızlı şekilde ilerlemişti. Fakat sekiz yıllık savaş biterken avantaj İran’daydı. Batı karşısında bir anlaşmaya zorlandı Humeyni o zaman. Fakat belirli şartları gözettiği için anlaşma yaptı. Biraz daha devam etse, Irak’ı ağır bir yenilgiye uğratacaktı. Eğer İsrail, bu saldırıları uzatırsa, şöyle olacak: Batı, Rusya’da iki şey ummuştu.
Ağır baskı uygulayacaklar, Ukrayna’ya verilen silahlar tükenmeyecek ve Rusya’nın üretim kapasitesi zayıflayacak diye bir öngörüleri vardı. Bir de ‘Putin rejimine karşı halk ayaklanacak’ diye analizler yaptılar. Aynısını İran’da düşünüyorlar. İsrail saldırırken İran’ın yanıt verme kapasitesi sınırlı olacak diye askeri hesap yapıyorlar. Bir de rejim değişikliği hesabı yapıyorlar. Bir kere İran, 45 yıllık ambargoya maruz kalan bir devlet olarak, kendi savunma sanayisini geliştirmiş bir ülke. Asya ülkeleriyle de çok ciddi ilişkileri var.
Ben İran’ın silah üretim kapasitesinde savaşı kaybetmesine sebep olabilecek bir sıkıntı olduğunu görmüyorum. İran’da rejim değişikliğinin de hayal olduğunu düşünüyorum. İran şöyle bir toplum: Orada rejimden rahatsız olan elbette çok insan var. Fakat İran’a İsrail, ABD gibi yerlerden saldırı geldiğinde, İran toplumu dayanışma örneğiyle iç bütünlük sağlayacaktır. Türkiye’de de iç cephe ve bütünlüğü tartışıyoruz. İran’ın iç cephe bütünlüğü şansı, İsrail’den de ABD’den de fazla. ABD, kendi ülkesinin yarısıyla kavgalı. 16 eyalette istenmeyen adam haline geldi. Netanyahu için durum daha de fecaat. Yolsuzlukla da yargılanıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden hüküm giydi. Halkının yarısıyla kavgalı. İran ise toplum içindeki çelişkinin rafa kalktığı, bütünleştiği bir durumda. Uzayan her süreç İran’ın lehine, ABD ve İsrail’in aleyhine olacaktır diye öngörüyorum.”