Dr. Hazar Vural: İran’ın ayakta durması Türkiye’nin güvenliğini sağlar
‘Bölgede bir güç boşluğu daha büyük sorunlara yol açabilir’
“İran’ın ayakta durması kesinlikle Türkiye’nin güvenliğini etkiler. Çünkü bölgedeki sorunlar henüz daha çözümlenmemişken yeni sorunlar, yeni krizler oluşuyor. Üstelik 560 km ortak sınıra sahip komşumuzdan bahsediyoruz. Türkiye yine devletlerin davranması gerektiği gibi davranıp İsrail’i kınıyor, komşusunun egemenliğini savunuyor ama bundan çok daha fazlası burada söz konusu. Türkiye’nin, bölgenin güvenliği, silahlanmanın artmasının getireceği riskler, bölgede oluşabilecek bir güç boşluğunda terör örgütlerinin oradan doğup sıkıntı yaratmasına verimli bir ortam olması… ‘Sırada Türkiye var’ gibi söylemlerden ziyade bizim hukuka, normlara, insan yaşamına değer vermemiz gerekiyor. Bazı şeyleri normalleştirmememiz gerekiyor. Bazı şeyleri korumamız gerekiyor. ‘Bu kadar sert bir ortamda normları düşünen kim? Güçlünün hukuku var’ denebilir ama bunun da bir sonu yok. Net bir şekilde orman kanunlarında yaşıyoruz.”
‘İsrail İran’da rejimi değiştiremez’
“Netanyahu hükümetinin Yükselen Aslan adını verdiği bu harekatta ‘İran halkı ile sorunumuz yok’ diyerek medeniyeti, halkı güzelleyen birçok sıfat kullanıyor ve ‘Siz de bu rejimden kurtulacaksınız’ diyor. İsrail elindeki Amerikan silahları ile İran’ın sivillerini, şehirlerini, altyapılarını, bilim insanlarını, televizyon stüdyolarını, ambulanslarını hedef aldığı zaman İran’ı 1 yüzyıl geriye götürmek için altyapısını çökertecek ve en çok İran toplumuna zarar verecek eylemde bulunmuş oluyor. Dolayısıyla İran halkı da Netanyahu’yu çok iyi tanıdığı ve İsrail’i çok iyi bildiği için Netanyahu’dan kendilerine bir güzellik gelmeyeceğini çok iyi biliyor. Dolayısıyla onun ne dediğine bakmak değil de durduk yere ne yaptığına bakmak gerekiyor. Rejim konusu İran toplumunun kendi bileceği iş. Şu anda dışarıdan böyle bir savaş müdahalesi olduğu için İran’da içeride rejime karşıt olanlar bile kendi aileleri, şehirleri, oradaki bütün varlıkları için endişe halindeler ve Netanyahu’ya nefret kusuyorlar. Ama içeride para ile istihbarat örgütlerinin devşirdiği insanlar yok mu? Her ülkede bulunur.
MOSSAD ve CIA anlamında baktığınız zaman zaten 1980’den beri İran’ın içerisine müdahil olabilecekleri tek yöntem bu. İstihbarata yatırım yapıyorlar, muhalif gruplar üzerinden bir varlık göstermeye çalışıyorlar. İçeride terör yapmaya da çalışıyorlar. Hazır karıştırmışken içeriden de böyle bir şeyle karıştırayım’ düşüncesi hedefin doğrudan İran rejimi değil, İran halkı olduğunu gösteriyor.”
‘Trump baskı ile İran’ı anlaşmaya zorluyor’
“ABD, Nükleer Müzakerelerin 6. Turu için İran ile anlaşırken arka taraftan İsrail’e yol veriyor. Sadece yol vermiyor, tanker uçağından, Amerikan SİHA’larından tutun, F-35’lere kadar her şeyiyle İsrail’e destek halinde. Amerika’nın Ortadoğu politikalarında 1 numaralı sıraya Amerikan çıkarları ve İsrail’in güvenliği birlikte yazılıyor. Bu sarsılmaz bir gerçeklik. Trump’la Netanyahu arasındaki sorunlar laf-ı güzaf. Dolayısıyla o noktada emin olunabilir ki burada Amerika ve İsrail birlikte bir politika dahilindeler. Fakat Trump’ın zihninde olduğu gibi ‘İran şimdi boyun eğdi, teslim oldu, benim istediğim nükleer anlaşmayı kabul edecek. Her şey yolunda’ düşüncesi bizi hem İran’ın gerçekliğinden hem Ortadoğu’nun kırılganlığından koparıyor hem de çok uzun yıllardır işgal, savaş, terör, isyan gören sosyolojik bu kadar sorun yaşayan bu bölgeyi kontrol edip ‘İsrail burada güvenle yaşayabilir. Ben de Çin ile olan karşılaşmama yönelebilirim’ arzusundan Trump’ı çıkarıyor. Bu noktada Trump Amerikan vergi mükelleflerini İsrail’in yanında savaşa girmeye ikna edebileceğini de hiç zannetmiyorum.”
‘İsrail ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya destekli bir saldırı gerçekleştiriyor’
“İran şu anda İsrail ile değil; Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa desteğindeki İsrail ile savaşıyor. Bu destek sadece söylemlerde değil. Baktığınızda 46 yıllık ekonomik ambargo ve yaptırımların İran üzerindeki etkisi ve buna rağmen hipersonik füze geliştirecek bir seviyeye gelmiş bir İran var. Şu anda biz Tel-Aviv ve Hayfa’nın bu füzelerle vurulduğunu görüyoruz.”
‘İsrail, CIA, MI6 ve MOSSAD’dan oluşuyor’
“İsrail İran’a saldırırken elindeki füzeleri biliyordu ya da enerji kaynaklarının çıkarıldığı noktaların bombalandığı durumda İran’ın da aynı şekilde karşılık vereceğini biliyordu. İsrail sadece MOSSAD’dan oluşmuyor. MI6, CIA ve MOSSAD’dan oluşuyor. Bütün Amerika, İngiltere başta olmak üzere diğer devletlerin de ilintili kurumlarıyla iş birliği, bilgi akışı ve teknoloji desteğiyle oluşuyor. O yüzden İsrail’i büyütmüyorum. İsrail ve onun desteğini aldığı Batılı birçok aktörü işin içine koyup da konuşmamız gerekiyor. İsrail sadece 9 milyon nüfustan ibaret değil. O 9 milyon nüfus şu anda Netanyahu hükümetinin kararı sonucunda şehirlerine bu füzelerin düştüğünü görüyor. Cevabın büyük ölçüde böyle olacağını bilerek bu hamleyi yaptılar. Bu cehennemin kapılarını açacak bir hamle değil ama İran’ın Ortadoğu’da 2024 yılında ilintili olduğu vekil güçlerinin gücündeki azalmalara rağmen İran’ı indirgemek anlamına gelir, İran toplumunu ve devletini herhangi bir devletle eş değer tutmak anlamına gelir. Köklü bir devletten, 90 milyonluk eğitimli bir nüfustan bahsediyoruz. İçerideki bazı konularla ilgili sıkıntılar olsa ve toplum düzeyinde paylaşılsa da bu İran’ın iç konusu.”