https://anlatilaninotesi.com.tr/20250613/1097015966.html
‘İran, Kasım Süleymani ve Şam Büyükelçiliği bombardımanında karşılık veremediği için caydırıcılığını kaybetti’
‘İran, Kasım Süleymani ve Şam Büyükelçiliği bombardımanında karşılık veremediği için caydırıcılığını kaybetti’
Sputnik Türkiye
Dr. Mehmet Akif Koç'a göre İran, Kasım Süleymani suikastına ve Şam büyükelçiliği saldırısına yanıt veremediği için caydırıcılığını kaybetti. İran'da rejim... 13.06.2025, Sputnik Türkiye
2025-06-13T16:06+0300
2025-06-13T16:06+0300
2025-06-16T10:28+0300
eksen
radyo sputnik
radyo
radyo
abd
kasım süleymani
hasan ruhani
i̇smail haniye
i̇srail
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/images/sharing/article/tur/1097015966.jpg?1750058926
İsrail savaş uçakları ve karadaki Mossad ve özel harekat unsurları, gece yarısı İran'a yönelik yoğun bir saldırı başlattı.İsrail saldırıları sırasında İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri, İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve en az altı nükleer fizikçi hayatını kaybetti.İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine, reaktörlerine, uranyum zenginleştirme tesislerine, füze rampalarına ve füze üretim tesislerine zarar verdiği bildirildi.İsrail'in hava saldırısına 200 savaş uçağının katıldığı, 330'dan fazla mühimmat kullanıldığı aktarıldı. Saldırılar için Irak hava sahasının kullanıldığı bildirildi. İran, Umman'daki nükleer müzakerelere katılmayacağını açıkladı ve İsrail'e karşılık verileceğini ifade etti.Amerikan Başkanı Donald Trump, ABD’nin saldırılara katılmadığını söyledi ve şu açıklamayı yaptı: “İran şimdi anlaşma yapmak zorunda. Planlanan sonraki saldırılar çok daha yıkıcı olacak. Dünyadaki en ölümcül bombaları ABD üretiyor ve İsrail’de bu bombalardan çok fazla var. Derhal anlaşma yapın.”Daha önce Amerikan basını, Trump’ın İsrail’in İran’a yönelik saldırı planlarına izin vermediğini yazmıştı. Donald Trump, yaptığı basın açıklamalarında birçok defa İran’a yönelik askeri hamlelere karşı olduğunu belirtmiş ve müzakereyi savunmuştu. Fakat ABD’nin kulislere yakın haber sitesi Axios, iki İsrailli üst düzey yetkiliyle yaptığı görüşmelerde, Trump’ın bu saldırılara yeşil ışık yaktığı iddiasında bulundu.İsrailli yetkililerle konuşan Axios, şunları yazdı: "Trump, sadece kamuoyuna yönelik açıklamalarda, İran’a saldırmaya karşıymış gibi davranıyordu. Fakat ikili temaslarda ve kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde Trump, İsrail’e apaçık bir şekilde yeşil ışık yakmıştı. İsrailli yetkililer durumu böyle aktarıyor.”Axios ayrıca İsrail’in saldırıya en az sekiz aydır hazırlandığını ifade etti. Sahadaki MOSSAD ajanları ve İsrail özel harekatçıları, İran’ın İsrail’e anında karşılık verebileceği füze rampalarına, hava savunma sistemlerine ve radarlara yönelik yoğun bir sabotaj faaliyeti düzenledi.İsrail’in gece yarısı başlayan ve İran’ın kurmay kadrosunu, askeri tesislerini ve nükleer tesislerini hedef alan saldırılarını, İran’da rejim değişikliği söylemlerini ve İsrail’in İran saldırılarının önünü açan konjonktürel değişimi, İran ve Ortadoğu araştırmacısı Dr. Mehmet Akif Koç ile konuştuk.‘7 Ekim 2023 sonrası oluşan konjonktür sebebiyle İsrail, İran’ı vurabildi’Dr. Mehmet Akif Koç’a göre 7 Ekim 2023 sonrası değişen Ortadoğu konjonktürü, İsrail’in İran’ı doğrudan ve yoğun bir biçimde vurmasının önünü açtı:‘ABD’nin dayattığı müzakere şartları, hiçbir ülkenin kabul edebileceği şeyler değil’Orrtadoğu’da 2003 Irak işgali ile 2023 arasında İran’ın çok ciddi bir yükseliş kaydettiğine dikkat çeken Dr. Koç, 7 Ekim 2023’ten sonra İran’ın gücünü yitirdiğini ve İsrail’in çok fazla güç kazandığını vurguladı:‘İran, Kasım Süleymani ve Şam Büyükelçiliği bombardımanında karşılık veremediği için caydırıcılığını kaybetti’Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İran, Kasım Süleymani suikastı ve Suriye’deki büyükelçiliğine yapılan bombardımandan sonra ciddi karşılıklar veremedi ve misillemedeki yetersizlik, İran’ın caydırıcılığını kaybetmesine sebep oldu:‘İran, Kuzey Kore modeline geçmeyi düşünebilir’İran’ın nükleer silah üretimine geçmek veya ABD ile anlaşmayı kabul etmek gibi iki seçeneği bulunduğunu vurgulayan Dr. Mehmet Aki Koç, şunları söyledi:‘Karasal işgal olmadan İran’da rejim değişikliği pek mümkün değil’İran’da rejim değişikliği söylemlerine değinen Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İran’da halkın büyük çoğunluğu muhafazakar. Seküler kesimin ordu, emniyet vb. kadrolarda örgütlü olmadığını aktaran Koç, İran’da yaşanabilecek bir karışıklığın taşra bölgelerindeki azınlıklardan kaynaklanabileceği değerlendirmesinde bulundu:‘Türkiye, Ortadoğu’da diğer üç aktörün birbirinin enerjisini tüketmesini tercih ediyor’Türkiye’nin Ortadoğu denkleminde İsrail, İran ve Körfez’in birbirini dengelemesini tercih ettiğini vurgulayan Dr. Koç, şunları kaydetti:
i̇srail
i̇ran
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2025
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
аудио, radyo sputnik, radyo, radyo, abd, kasım süleymani, hasan ruhani, i̇smail haniye, i̇srail, i̇ran, hizbullah, hamas
аудио, radyo sputnik, radyo, radyo, abd, kasım süleymani, hasan ruhani, i̇smail haniye, i̇srail, i̇ran, hizbullah, hamas
‘İran, Kasım Süleymani ve Şam Büyükelçiliği bombardımanında karşılık veremediği için caydırıcılığını kaybetti’
16:06 13.06.2025 (güncellendi: 10:28 16.06.2025) Dr. Mehmet Akif Koç'a göre İran, Kasım Süleymani suikastına ve Şam büyükelçiliği saldırısına yanıt veremediği için caydırıcılığını kaybetti. İran'da rejim değişikliğinin karadan işgal olmadan pek mümkün olmadığını kaydeden Koç, İsrail'in yükselişinin 7 Ekim 2023'ten sonra gerçekleştiğine dikkat çekti.
İsrail savaş uçakları ve karadaki Mossad ve özel harekat unsurları, gece yarısı İran'a yönelik yoğun bir saldırı başlattı.
İsrail saldırıları sırasında İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri, İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve en az altı nükleer fizikçi hayatını kaybetti.
İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine, reaktörlerine, uranyum zenginleştirme tesislerine, füze rampalarına ve füze üretim tesislerine zarar verdiği bildirildi.
İsrail'in hava saldırısına 200 savaş uçağının katıldığı, 330'dan fazla mühimmat kullanıldığı aktarıldı. Saldırılar için Irak hava sahasının kullanıldığı bildirildi. İran, Umman'daki nükleer müzakerelere katılmayacağını açıkladı ve İsrail'e karşılık verileceğini ifade etti.
Amerikan Başkanı Donald Trump, ABD’nin saldırılara katılmadığını söyledi ve şu açıklamayı yaptı:
“İran şimdi anlaşma yapmak zorunda. Planlanan sonraki saldırılar çok daha yıkıcı olacak. Dünyadaki en ölümcül bombaları ABD üretiyor ve İsrail’de bu bombalardan çok fazla var. Derhal anlaşma yapın.”
Daha önce Amerikan basını, Trump’ın İsrail’in İran’a yönelik saldırı planlarına izin vermediğini yazmıştı. Donald Trump, yaptığı basın açıklamalarında birçok defa İran’a yönelik askeri hamlelere karşı olduğunu belirtmiş ve müzakereyi savunmuştu.
Fakat ABD’nin kulislere yakın haber sitesi Axios, iki İsrailli üst düzey yetkiliyle yaptığı görüşmelerde, Trump’ın bu saldırılara yeşil ışık yaktığı iddiasında bulundu.
İsrailli yetkililerle konuşan Axios, şunları yazdı:
"Trump, sadece kamuoyuna yönelik açıklamalarda, İran’a saldırmaya karşıymış gibi davranıyordu. Fakat ikili temaslarda ve kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde Trump, İsrail’e apaçık bir şekilde yeşil ışık yakmıştı. İsrailli yetkililer durumu böyle aktarıyor.”
Axios ayrıca İsrail’in saldırıya en az sekiz aydır hazırlandığını ifade etti. Sahadaki MOSSAD ajanları ve İsrail özel harekatçıları, İran’ın İsrail’e anında karşılık verebileceği füze rampalarına, hava savunma sistemlerine ve radarlara yönelik yoğun bir sabotaj faaliyeti düzenledi.
İsrail’in gece yarısı başlayan ve İran’ın kurmay kadrosunu, askeri tesislerini ve nükleer tesislerini hedef alan saldırılarını, İran’da rejim değişikliği söylemlerini ve İsrail’in İran saldırılarının önünü açan konjonktürel değişimi, İran ve Ortadoğu araştırmacısı Dr. Mehmet Akif Koç ile konuştuk.
‘7 Ekim 2023 sonrası oluşan konjonktür sebebiyle İsrail, İran’ı vurabildi’
Dr. Mehmet Akif Koç’a göre 7 Ekim 2023 sonrası değişen Ortadoğu konjonktürü, İsrail’in İran’ı doğrudan ve yoğun bir biçimde vurmasının önünü açtı:
“İsrail böyle bir şeyi iki yıl önce yapabilir miydi? Evet, 7 Ekim 2023 öncesindeki konjonktürde yapması çok mümkün olmayabilirdi. Hizbullah hala çok güçlüydü. Lübnan’da Hizbullah güçlüydü. Suriye’de hem İran hem Suriye rejimi, ülkenin ‘işe yarar bölgelerine’ hakimdi. Ek olarak Hamas güçlüydü. Gazze’yi doğrudan kontrol ediyordu. Irak ve Yemen’de de İran güçlüydü. Haziran 2023’te İsrail bunu yapabilir miydi? Belki sınırlı yapabilirdi. 7 Ekim’den sonra bambaşka bir şey ortaya çıktı. Bundan sonra İsrail’in nerede duracağının sınırı yok. 7 Ekim bu anlamda bence tarihi kıran bir gelişmeydi. Bunu böyle anlayacağız. Bence hedeflenmemişti. 1914’ün Ağustos ayında da ilk suikast ile 1. Dünya Savaşı başladı. O suikast belki o dönem herkesin üstünde durduğu bir şey değildi ama savaşı tetikleyen olay oldu. 7 Ekim de birçok şeyi tetikledi. Bundan sonra nerede duracağı ile alakalı sadece spekülasyon yapılabilir. Nereye doğru gideceği çok öngörülebilir durumda değil.”
‘ABD’nin dayattığı müzakere şartları, hiçbir ülkenin kabul edebileceği şeyler değil’
Orrtadoğu’da 2003 Irak işgali ile 2023 arasında İran’ın çok ciddi bir yükseliş kaydettiğine dikkat çeken Dr. Koç, 7 Ekim 2023’ten sonra İran’ın gücünü yitirdiğini ve İsrail’in çok fazla güç kazandığını vurguladı:
“İkinci bir mesele de şu: Neden şimdi? Bunun iki boyutu var. Birincisi nükleer müzakereler, ikincisi de bölgesel konjonktür ile alakalı. Nükleer müzakerelerde malum 2015-2016’da Hasan Ruhani zamanında bir çerçeve anlaşmaya varılmıştı İran ve 5+1 ülkeleri arasında. Daha sonra Trump, 2017 Ocak’ta koltuğa oturdu ve anlaşmadan çekilip İran ile çatışmacı iklime döndü. Son birkaç ay içerisinde Trump tekrar müzakereye zorlamaya çalıştı. Ancak bu defa hem 2010 Mayıs ayındaki nükleer takas anlaşmasının, hem 2016’daki çerçeve anlaşmanın hem de son yaklaşık 20 yılda katedilen tüm mesafelerin gerisine çeken bir zemin dayattılar İran’a. Yani ABD şunu dayattı: ‘Herhangi bir şekilde uranyum veya ağır su ile zenginleştirme tamamen yasak olacak. İran’ın sadece enerji için ihtiyaç duyduğu yakıt çubukları ABD ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından temin edilecek’ dediler. Bu şartlar sadece İran’ın değil, herhangi bir ülkenin kabul edeceği şartlar değil. Umman ve Roma’daki görüşmeler de haliyle tıkandı. Diğer boyut da şu: İran, ABD’nin Irak’ı 2003’te işgal etmesinden bu yana sürekli artan bir yükseliş trendi vardı. Yirmi yıl sürdü bu ve sonunda bunun sonuna gelindi. İranlı yetkililerin de söylediği gibi 2015-2016 döneminde Ortadoğu’daki dört başkenti İran kontrol ediyordu. Şam’ı, Beyrut’u, Bağdat’ı ve Sana’yı İran kontrol ediyordu. Yarım başkent olarak Gazze’yi de dahil edebiliriz. Buraları askeri ve politik olarak İran kontrol ediyordu. 7 Ekim 2023’ten sonra bu düşüşe geçti ve İsrail’in öngörülemez yükselişi başladı. Lübnan’da Hizbullah’ın beli kırıldı, üst kademesi imha edildi. Suriye’de 60 yıllık Baas rejimi düştü. Irak’ta İran etkisi önemli ölçüde sınırlandı. Yemen ‘kontrolsüz bölge’ olarak duruyor. Gazze’de Hamas büyük oranda yok edildi. Gelinen aşamada İran, kendi sınırları içerisinde dahi sürekli saldırı yiyen bir konuma düştü. İşin bölgesel konjonktürde böyle bir boyutu var. İran ve İsrail arasındaki oyun sıfır toplamlı yani birisi kazanınca diğeri kaybediyor. Türkiye-İran denkleminde de sıfır toplamlı bir oyun var. Dolayısıyla gelinen aşamada İsrail ve İran arasında, Çehov’un meşhur metaforu devreye giriyor. Duvardaki silah metaforu. Çehov, duvara silah konulduysa yönetmenin mutlaka kullanacağını söyler. Değilse silahın konulmasının manası yok. Yani silah oradaysa patlayacaktır. Nitekim patladı da.”
‘İran, Kasım Süleymani ve Şam Büyükelçiliği bombardımanında karşılık veremediği için caydırıcılığını kaybetti’
Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İran, Kasım Süleymani suikastı ve Suriye’deki büyükelçiliğine yapılan bombardımandan sonra ciddi karşılıklar veremedi ve misillemedeki yetersizlik, İran’ın caydırıcılığını kaybetmesine sebep oldu:
“İran iki yerde kaybetti. Birincisi 2020 Ocak ayında, Kasım Süleymani Bağdat Uluslararası Havalimanı’nda ABD saldırısıyla öldürlünce yaşandı. İran burada bir cevap veremedi. Vermedi değil, veremedi. Verdiği cevap bir şeye değmedi. Irak’ta ABD üslerine saldırı yapılmıştır. Trump’ın dediği gibi ‘önceden haber verilen saldırılar’ yaşanmış, bazı Amerikan varlıklarına zarar verilmiştir. Ama Kasım Süleymani gibi bir adamın öldürülmesinin karşılığı o değildi. İkincisi, 2023 yılının Haziran ayı olması lazım, Suriye’deki meşhur İran büyükelçiliğinin vurulması olayı. Altı üst düzey İran Devrim Muhafızları Generali’nin öldürülmesi olayı. Bunun karşılığında 200 civarında dron sürüsü İsrail’e doğru yola çıkarıldı. Bunların çok azı varıp zarar vermiş. Yani 100 birimlik zarara uğrayıp 1 birimlik zarar verdi. İran bu iki olayda caydırıcılığını kaybetti. Kasım Süleymani ayarında biri öldürülüyorsa, İsrail Genelkurmay Başkanı’nı veya Pentagon Şefi’ni vurmaları beklenir eğer buna misilleme olacaksa. Şam’da büyükelçiliği vuruluyorsa, İsrail’in daha dişe dokunur bir hedefini vurmaları beklenir. İran bu ikisini de yapamayınca caydırıcılığını kaybetti. Bu caydırıcılığı kaybettikten sonra İsmail Haniye, Tahran’da İran Devrim Muhafızları Karargahı’nda vuruldu. Nükleer fizikçiler zaten öldürülüyordu. İran burada iki açmaz içinde: Birincisi, ‘stratejik sabır’ dedikleri zaafı, güçsüzlüğü kendince ‘Bu irademizle yaptığımız bir şey, ölçülü cevap vermeyi seçiyoruz’ demeleri. Bu aslında zaafiyetin göstergesi. İkincisi İran tırmanma istemiyor.
Dubai’deki İsrail büyükelçisini öldürebilir ama bunun bambaşka yansımaları olabilir. İşin buraya gitmesini istemiyor. Giderse bu, İran açısından daha sıkıntılı bir durum yaratabilir. İran, caydırıcılığını kaybetmiş durumda. İsrail’in bundan sonra yapacağı herhangi bir saldırı şaşırtıcı olmayacak. Buşehr’deki nükleer santrali vuracaklarını pek sanmıyorum. O santrale Türkiye’den gitmiş çok az kişiden biriyimdir. Buşehr asıl nükleer santral olan yer. Diğer yerler ise uranyum zenginleştirme amaçlı uranyum, ağır su ve plutonyum tesisleri aslında. Ama Buşehr’deki santral Rusya’nın kontrolünde. Santral içerisinde ciddi bir Rus varlığı var. Çevresini vururlar ama santrali vuracaklarını sanmıyorum. Fakat o uranyum zenginleştirmenin olduğu bölgeleri yani Natanz, Isfahan’ı, Tebriz’deki üsleri, Tahran’daki Devrim Muhafızları üslerini vurmaya devam edeceklerdir. Bu tırmanma bir yerde durur mu bilemiyorum. Hamas’ın da hesabı buydu. Gazze’deki tırmanmayı ABD veya Avrupa ülkelerinin bir yerde devreye girip bunu durdurabileceği şeklinde bir hesap vardı. Bizim de beklentimiz bu yöndeydi. Ancak bu tırmanma malum durmadı; 21 aydır devam ediyor. Buradaki tırmanmanın İran çok sert karşılık vermedikçe duracağını sanmıyorum. ‘Düşük yoğunluklu savaş’ dedikleri bir şey var. Rusya-Ukrayna arasında Ukrayna’daki çatışmaları da böyle tanımlıyorlar. İran sert cevap vermedikçe bunun devam edeceğini düşünüyorum. İran’da sağı solu bombalayacaklardır. Suriye’de 8 Aralık 2024’ten sonra yaptıkları gibi yani.”
‘İran, Kuzey Kore modeline geçmeyi düşünebilir’
İran’ın nükleer silah üretimine geçmek veya ABD ile anlaşmayı kabul etmek gibi iki seçeneği bulunduğunu vurgulayan Dr. Mehmet Aki Koç, şunları söyledi:
“İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatması bir adım olarak atılabilir ancak bunu birkaç gün içinde geri çekmek zorunda kalır. İran’ın agresif kapasite gösterecek durumu yok. Daha kendi topraklarını savunamıyor. Hürmüz’ü kapatırlarsa iki uçak gemisi gelince tekrar açmaları gerekecek. Dolayısıyla ben bunun çok uzun vadeli bir çözüm olacağını düşünmüyorum. İran’ın şu anda yapabileceği kabaca üç şey var. Birincisi Kuzey Kore senaryosu yani sistemin tamamen dışına çıkıp öngörülemez şekilde nükleer silah sahibi olmak. Zaten uranyum zenginleştirmede yüzde 80’in üstüne çıkılınca birkaç gün içerisinde atom bombasını elde edebiliyorsunuz. İran böyle bir şey yaparsa dengeleri değiştirebilir. Tamamen Kuzey Kore senaryosuna gidebilir burada. Rusya ve Çin’in kontrolünde kalır. İran, ilk aşamada bunu tercih etmeyecektir. İkinci senaryoda ise ‘Dişe diş, kana kan’ olabilir. Lübnan’dan, Gazze’den, Yemen’den İsrail’i zorda bırakacak saldırılara girişilebilir ama bunu çok gerçekçi bulmuyorum. İran’a getirisi pek yok. Üçüncü ihtimal de Amerika ile oturup anlaşmak. Bu mesele zaten nükleer müzakereden başladı. Trump, tabiri caizse İsrail’i, İran’ın üzerine saldı. Eğer Tahran ile Washington arasında nükleer programla alakalı uzlaşıya varılırsa, saldırılar durabilir. İran’ın stratejik sabır dediği süslü laflar devreye girip diplomatik uzlaşıya yol verirse, bunun sonucunda bu saldırılar azalır ve bir noktada durur.”
‘Karasal işgal olmadan İran’da rejim değişikliği pek mümkün değil’
İran’da rejim değişikliği söylemlerine değinen Dr. Mehmet Akif Koç’a göre İran’da halkın büyük çoğunluğu muhafazakar. Seküler kesimin ordu, emniyet vb. kadrolarda örgütlü olmadığını aktaran Koç, İran’da yaşanabilecek bir karışıklığın taşra bölgelerindeki azınlıklardan kaynaklanabileceği değerlendirmesinde bulundu:
“İran’da rejim değişikliği meselesini şöyle değerlendiriyorum: Bazı kesimlerde böyle bir beklenti var fakat ben seküler bir devrimi İran’da çok beklemiyorum. Sekülerden ne kastedildiği de ayrı bir mesele. Ben İran’ı büyük ölçüde muhafazakar bir toplum olarak gördüm. Sadece Tahran’ın kuzeyindeki yahut yurt dışındaki İranlıları tanıyanların aksine ben İran’ın taşralarını dahi gezdim. İran büyük oranda muhafazakar bir toplumdur Tahran dahil. Dolayısıyla ben İran’daki devrimin köksüz olduğunu düşünmüyorum. Seküler devrimin olabileceğini düşünmüyorum. Zaten bunun için ordu ve polis içinde size yakın birimler olmalı ki bu yok ortada. İran’da rejimi değiştirecek tek şey karasal işgal olabilir fakat İran, bir Irak değil. Basra’dan girip 10 günde Bağdat’ı ele geçirdikleri Irak gibi değil. Türkiye’nin iki katı bir coğrafya var. Böyle bir yeri karadan işgal için 500 bin askere ve 10 trilyon dolarlık bir kaynağa ihtiyacınız var. Kaldı ki burada rejim değişikliği dışında başarılı olacak bir şey yok. Oradan birkaç yıl sonra Irak’tan veya Afganistan’dan çıktıkları gibi çıkmak durumunda kalacaklar. Batılılar da aptal değil, kâr-zarar hesabı yapıyorlar. Ben böyle bir karasal işgali gerçekçi bulmuyorum. Bu olmayacaksa, İran’da rejim değişikliği çok mümkün değil. İki senaryo var. Devrim Muhafızları, Pezeşkiyan’ın nükleer meselede yumuşak davrandığını söyleyerek, İran’ı zayıflattığını dile getirip darbe yapabilirler. Bunları kenara atıp Hamaney ile birlikte kontrolü tamamen ele alabilirler. Zaten Devrim Muhafızları’nın yapamadığı bir şey yok da OHAL ilan edilebilir. İkinci bir senaryo da taşra hareketliliği. Eğer bu saldırılar sürecek olursa, Beluciler ve Kürtler gibi gruplarda hareketlenme olabilir. Silahlı örgütü olanlar bu gruplar. Buralarda hareketlenmeler olabilir. Rejim, taşrada kontrolü kaybetmese dahi zayıflayabilir. Fakat bunların rejim değişikliğine yol açabileceğini düşünmüyorum. Bundan daha ağırını İran, 8 yıl boyunca İran-Irak savaşında yaşadı. Orada devrim daha da güç kazandı. Orada devrim-toplum ilişkileri ve kitlesel seferberlik ile birlikte dış saldırı, içeride konsolidasyona yol açabilir.”
‘Türkiye, Ortadoğu’da diğer üç aktörün birbirinin enerjisini tüketmesini tercih ediyor’
Türkiye’nin Ortadoğu denkleminde İsrail, İran ve Körfez’in birbirini dengelemesini tercih ettiğini vurgulayan Dr. Koç, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin açıklamaları diskur seviyesinde kalıyor, sahaya çok fazla yansımıyor. İran’dan da Türkiye’den de gelen bazı açıklamaların sahadaki dengeleri değiştireceğini düşünmüyorum. Bölgede Türkiye açısından bir risk ortaya çıkıyor. Bölgede Türkiye, İsrail, İran, Körfez olmak üzere dört aktör var. Türkiye normalde bu diğer üç aktörün birbirinin enerjisini tüketmesini tercih ediyor Ortadoğu’da. 2003-2023 arasında İran’ın anormal güçlü olması, Türkiye’nin aleyhineydi. 2023 sonrası İsrail’in anormal güçlenmesi de Türkiye’nin aleyhinde. Türkiye bu yüzden İran’ın tamamen diz çökmediği, Körfez’in de tekrar devrede olacağı bir senaryoyu tercih ediyor. Türkiye, bu üç aktörün birbirini dengelemesini tercih ediyor. Dolayısıyla Türkiye’nin hamlelerini daha ziyade bu çerçevede görüyorum. Yoksa İran’da İslam Cumhuriyeti olup olmaması Türkiye’nin çok da umrunda değil kanaatindeyim. İran’ın tek parça halinde kalmasını Türkiye tercih ediyor. Fakat bu üç aktörden birinin de anormal güçlenmesini tercih etmiyor. Türkiye’nin hamlelerini bu eksende değerlendiriyorum.”