- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Suriye’de gidişat federalizme doğru gidiyor gibi gözüküyor’

Abone ol
Emekli Büyükelçi Ahmet Süha Umar'a göre, Türkiye'nin 2011'den bu yana izlediği Suriye politikası, Türkiye'nin ulusal çıkarlarına hizmet etmiyor. Suriye'de ciddi bir belirsizliğin sürdüğünü kaydeden Umar, ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın Sykes-Picot açıklamasının ise maksadının iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye geçici hükümetinin başkanı Ahmed Şara ile 24 Mayıs'ta bir araya geldi. Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde basına kapalı gerçekleştirilen görüşme yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Görüşmenin ardından heyetler, yemekte bir araya geldi.
ABD ve AB'nin Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırma kararından sonra Türkiye'ye ilk ziyaretini gerçekleştiren Şara'ya, yaptırımların kaldırılmaya başlanmasının Türkiye tarafından memnuniyetle karşılandığını ifade eden Erdoğan, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunarak, ülkenin ve ordunun tek bir merkezden idare edilmesinin önemli olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, İsrail'in Suriye topraklarındaki işgal ve saldırganlığının kabul edilemeyeceğini, Türkiye'nin buna her platformda karşı çıkmaya devam edeceğini belirtti. Türkiye ile Suriye ikili ilişkilerinin ve işbirliğinin enerji, savunma, ulaştırma başta olmak üzere her alanda gelişmeye devam edeceğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da komşuluk ve kardeşlik hukukunun gereğini yerine getireceğini ifade etti.
Suriye geçici hükümeti başkanı eş-Şara da yaptırımların kaldırılmasındaki kritik destek ve emekleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkürlerini sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a görüşmede, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sefer Turan eşlik etti.
Öte yandan ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, 25 Mayıs'ta sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Sykes-Picot anlaşmasına atıfta bulundu. Barrack, ABD’nin Suriye’nin bölünmesine karşı olduğunu, bir asır önce “Batı’nın emperyal kazançlar için” Ortadoğu’yu “hayali sınırlara” böldüğü Sykes-Picot anlaşması gibi bir girişimden yana olmadığını, bölgede Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraber yol almak istediğini öne sürdü.
Tom Barrack, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye’yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız. Batı müdahalesi dönemi sona ermiştir. Gelecek, bölgesel çözümlere, ortaklıklara ve saygıya dayalı bir diplomasiye aittir. Başkan Trump’ın 13 Mayıs’ta Riyad’da yaptığı konuşmada vurguladığı gibi, 'Batılı müdahalecilerin Ortadoğu’ya uçarak nasıl yaşanacağı ve kendi işlerinizi nasıl yöneteceğiniz konusunda dersler verdiği günler geride kaldı.' Suriye’nin trajedisi bölünmüşlük içinde doğdu.”
Suriye’deki gelişmeleri, ABD’nin yeni Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack’ın “Sykes-Picot” açıklamasını, Türkiye’nin Suriye politikasını ve ABD Başkanı Donald Trump’ın etkisini, Emekli Büyükelçi Ahmet Süha Umar ile konuştuk.

‘Büyük bir değişimin eşiğindeyiz’

ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte özellikle Avrupa ve Ortadoğu’da diplomasinin adeta sil-baştan yürütüldüğü yorumunda bulunan Emekli Büyükelçi Umar, Ortadoğu’ya ciddi bir belirsizliğin hakim olduğunu belirtti:

“Bu soruya yanıt verebilmek için elimizde bazı verilerin, ilkelerin ve yerleşik uygulamaların olması gerekir. Ne yazık ki elimizde bunların hiçbirisi yok gibi geliyor bana. Daha basit bir şekilde söylemek gerekirse: Biz, yıllarca uluslararası ilişkiler içerisinde bulunmuş kişiler olarak, hiç değilse ilkeleri, temel unsurları görmeye ve bunları bilerek olayları yorumlamaya alıştık. Doğrusu da budur. Hiçbir kural, birikim, veri olmadan bir yorum yapmak kolay bir iş değildir. O yorumun doğru olup olmayacağı da kuşkuludur. Bugünlerde ben bütün dünyada fakat özellikle Avrupa ve Ortadoğu’da, böylesine belirsizlik ötesi bir durum görüyorum. Çünkü sanki tüm geçmişi sildik. Geçmişte öğrendiklerimizi, edindiğimiz deneyimleri tamamen unuttuk. Yeniden, sıfırdan başladığımız bir durumla karşı karşıyaymışız gibi gözüküyor.

Bunun en önemli nedeni Trump. O kadar ileri gitmek istemiyorum fakat bizde ‘ne yapsa yeridir’ diye biten bir laf var. Öyle demeyelim ama öncelikle kendisinin ne yapmak istediğini bilmez bir hali var. Veya o ne yapmak istediğini biliyordur, biz anlayamıyoruzdur. O, bambaşka bir dünyanın adamı gibi gözüküyor. Gazze gibi böyle çok yönlü ve sıkıntılı bir konuda bile ‘Buradan otel olur’ diyor. Dünyayı yönettiğini düşündüğümüz bir adamın konuya bu açıdan bakması, vahim olmasa da ilginç. Büyük bir değişimin eşiğindeyiz. Nerede? Suriye’de. Ben Suriye’de söylenenler ile yapılanların veya yapılmak istenenlerin birbirini tutmadığını düşünüyorum. Güya Suriye’de Beşar Esad rejimi vardı. Ondan önce babası Hafız Esad vardı. İnsanları despotlukla baskı altında tutan, perişan eden, ezen bir yönetimden söz ediyorlardı. Güya bunu ortadan kaldırmak için yola çıktılar. Biz de buna büyük bir iştahla balıklama atladık. Ama şimdi bugün karşı karşıya bulunduğumuz fotoğraf, hiç de böyle bir sonuca varılmış gibi gözükmüyor. Bilakis bugün Suriye’de büyük bir belirsizlik ve hızla karmaşaya gidiş gibi bir görüntü var. Türkiye açısından Suriye’de önemli olan neydi? Ben emekli bir diplomat olarak olaylara Türkiye’nin çıkarları açısından bakıyorum. Biz, Suriye’de istikrarlı bir rejim olmasını, tüm Suriye’de egemenlik söz konusu olsun, bölünme olmasın, özellikle de bizi rahatsız edecek bir etnik grubun bir yapıya kavuşması gerçekleşmesin.

Ayrıca Suriye ile iyi ekonomik ilişkiler istiyorduk. Bu zaten Türkiye’nin AKP gelmeden önce de izlediği bir politikaydı. Ortadoğu’da aynen Osmanlı’nın yaptığı gibi ülkelerin içişlerine karışmadan, ikili ilişkileri ve ekonomik işbirliğini yolunda götürmekti hedef. Peki bugün karşı karşıya kaldığımız durum ne? 2011’de bu amaçla yola çıktık. Bugün, bir terör örgütü elebaşının, cumhurbaşkanı ilan edildiği bir Suriye var karşımızda. Bu Suriye’nin önemli bir bölümü, tüm Ortadoğu’da büyük beklentileri olan İsrail’in işgali altında. Yani Esad Rejimi zamanında işgal edilen yerler Golan Tepeleri idi. Bugün ise İsrail, daha büyük bir alana el koymuş durumda. Kuzeydoğu’da PYD/YPG diyorduk. Şimdi SDG diyoruz. Onların hükümranlığı mevcut. Peki kuzeyde ne var? Bizi çok rahatsız eden bir hareketin merkezi var. PKK’lıların da dahil olduğunu düşündüğümüz, ikide bir harekat yapmaya teşebbüs ettiğimiz bir bölge. Bugün itibarıyla orayı istikrara kavuşturmak için müdahale ettiklerini iddia eden Amerikan Dışişleri Bakanı, üç gün önce çıkıp ‘Suriye’de iç savaş çıkabilir’ dedi. Bugün ben emekli bir diplomat olarak, nasıl makul bir yorumda bulunabilirim ki?”

‘Suriye’de gidişat, federalizme doğru gidiyor gibi gözüküyor’

Ahmet Süha Umar’a göre Suriye’deki gidişat, Türkiye’nin lehine gözükmüyor. Umar özellikle Türkiye’nin Suriye’deki politikasının, ulusal çıkarlarına aykırı gelişmelere sebep verdiği eleştirisini dile getirdi:
“Kim kuracak Suriye devletini onlara? Bizim bildiğimiz devletleri, uluslar kendileri kurar. Bir ulusa devlet kurmak, çok da alışıldık bir şey değil. İsrail devleti tabii öyle kuruldu. Ben buna hep ‘Yaratılmış devlet’ diyorum. Başkaları İsrail’i kuruverdi oraya. Ama Suriye’de yapılmak istenen bunun tersi. Gördüğüm kadarıyla Suriye zaten parçalı bir toplum. Ama her şeye rağmen şunu kabul etmeliyiz: O parçalı grupları bugün tek bir devlet yapısı altında toplayabilmişti Esad yönetimi. Şu anda gidişat, en azından bizi çok yakından ilgilendiren bir grup açısından federalizme doğru gidiyor gibi gözüküyor. Biz bunu istemiyorduk. Madem istemiyorduk, bunun gerçekleşmesine niye bu kadar katkıda bulunduk ve hala daha bulunmaya devam ediyoruz? Bizim, Türkiye olarak sormamız gereken sorular bunlar: Biz ne yapıyoruz? Yaptıklarımız çıkarlarımıza uygun mu yoksa tabiri caizse altımızı mı oyuyor? Görebildiğim kadarıyla 2011’den beri Suriye konusunda attığımız her adım, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamsal çıkarlarına aykırı adımlar. Bu adımların sonunda çok sıkıntılı bir noktaya geldik. Nedir bu nokta? Mesela Suriye’nin kuzeydoğusundaki IŞİD tutuklularının olduğu kamplar HTŞ’ye devredilecekse, bu da YPG’nin veya SDG’nin Amerika’ya karşı kozlarını zayıflatacaksa bu bizim faydamıza. Ama eğer bu, Kürtleri sıkıntıdan kurtarıp, orada en güçlü grup haline getirecekse, bu lehimize değil. Tüm bunları bilmiyoruz. Söylemlere bakılırsa her şeyin içindeyiz. Her şey bize soruluyor. Sonuca bakıyoruz; eğer her şey bize soruluyorsa biz bu sorulara yanlış cevaplar vermiş olacağız ki bunları yaşıyoruz.”

‘ABD’nin büyükelçisi, başkanları kadar cahil’

ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın sözlerini değerlendiren Umar, özellikle ABD Başkanı Donald Trump ve Tom Barrack’ın paralellik gösteren ve tarihsel bilgi eksikliği içeren söylemlerine dikkat çekti. Ahmet Süha Umar’a göre ABD, Türkiye’nin çıkarlarını gözetmediği sürece, Barrack’ın Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi olarak görevlendirilmesi, Türkiye’nin lehine olan bir durum değil:
“Her şey şaka gibi ki amiyane tabirle. Ciddiye almak zor oluyor. Tom Barrack acaba gelip ‘Başlarım sizin yapacağınız işe’ mi demek istedi? Bu çerçeve ilginç. Sykes-Picot’a sonra geliriz. Türkiye’den, Ankara’dan yönetmek gündeme geldi. Tom Barrack denilen büyükelçinin, aynı zamanda Suriye özel temsilcisi olması hem avantaj hem de dezavantaj. Eğer ABD, bizim çıkarlarımızı gözetecekse bu iyi bir şey. Her an temas içinde olabileceğimiz, isteklerimizi iletebileceğimiz adam hemen yanı başımızda olacak. Ama eğer bu Amerika’nın Suriye’de yapmak istediği şeylere imale etme amacı taşıyorsa, o zaman bu aleyhimize olur. Tom Barrack, temsil ettiği başkanı her bakımdan iyi temsil ediyor. Niye? Hatırlarsanız Trump ilk geldiği günden bu yana sürekli çıkıp ‘Erdoğan, iki bin yıllık rüyasını gerçekleştirdi’ dedi. Neymiş o rüya? Suriye’ye sahip olmak. Kardeşim, yüz yıl öncesine kadar Suriye zaten bizimdi. Bunun bile farkında olmayan bir başkanın temsilcisi büyükelçi çıkıp, ‘Sykes-Picot diye bir şey olmayacak. Emperyalizm ölmüştür’ demesi ya kendisinin başkanı kadar cahil olduğunu gösteiryor, ya da hepimizin aptal olduğunu düşündüklerini gösteriyor. Onların cehaleti de tehlikeli, bizim aptal yerine konmamız da tehlikeli. Burada bence en çok üstünde durmamız gereken konu, ne yapmak istedikleri. Aslında ne yapmak istedikleri gizli değil. Artık her şey apaçık ortada. Tom Barrack, ‘Sykes-Picot öldü. Artık Batı müdahale etmeyecek’ diyor. Daha geçen hafta senin başkanın Riyad’da Ahmed eş-Şara’yı ayağına çağırdı. Ne dedi adama? ‘İsrail ile iyi geçineceksin, İbrahim Anlaşmaları’nı kabul edeceksin’ dedi. Yani özetle ‘Ben ve İsrail ne diyorsak onu yapacaksın’ dedi. Sykes-Picot da bunu söyledi. Hatta bundan az söylediler. Onlar sınırları çizip bıraktılar. Devletler orada kendilerini yönetmeye çalıştı bir süre. Şimdi Fransa tekrar geldi tüm limanları aldı. ABD, Gazze’de Riveria Hotel kuracak. İsrail zaten Gazze’nin tamamına el koydu.”

‘Türkiye’nin güçlü kalmasını istemiyor gibi görünüyorlar’

ABD’nin politikalarının, Amerikan etkisini kırabileceğini ve bunun olumsuz yansımasının da İsrail’e olabileceğini aktaran Ahmet Süha Umar, Türkiye’nin ise izlediği politikanın doğru olmadığı değerlendirmesinde bulundu:
“İsrail ile ilişkilerim iyi olmuştur. Hatırlarsanız Türkiye, İsrail, Ürdün stratejik işbirliğine katkım olmuştu büyükelçilik dönemimde. Görevim buydu. Ancak bu Beni İsrail denilen kabile de, her gittiği yerden kovulmuş bir kabile. Ama bir türlü o vadedilmiş topraklardan vazgeçmiyorlar. Anladığım kadarıyla bu vadedilmiş topraklar her geçen gün büyüyor. Bu toprakların bir bölümü de, yaratılması hedeflenen Büyük Kürdistan projesi kapsamında Türkiye’nin toprakları. Ben bunun bir yere varacağını düşünmüyorum; ancak büyük bir çatışmaya sebep olabilir. Eğer Amerika’nın bu hamleleri devam eder, Trump da da saçma adımlarla ‘Make America Small’ yönünde hareket etmeyi sürdürürse, bir gün gelir, İsrail’e ‘Başka yere gitme zamanınız geldi’ derler geçmişte olduğu gibi. Roma bunu yapmıştı. Bunların Osmanlı hükümdarlarına ‘Allah razı olsun’ demesi lazım. Onları, kovuldukları yere geri getirdiler. Tarih bu olaylarla dolu. Hiçbir zaman neyin ne olacağını bilemezsiniz. Ben, Türkiye açısından çok vahim yanlışlar yapıldığını düşünüyorum. Türkiye’nin sıkıntıya girdiğini düşünüyorum. Bir türlü ismi konulamayan yeni açılımın da Suriye’deki olaylarla yakından bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yaptıkları işlere büyük bir iştirakle katılmaya çalıştığımız ‘dostumuz’ devletler, altımızı oyuyor. Öyle veya böyle, burada son 23 yılın hatalarına ve kayıplarına rağmen Türkiye Cumhuriyeti güçlü ve potansiyel sahibi bir devlet. Bu devletin pek de güçlü, kendilerine sıkıntı yaratabilecek bir devlet olarak kalmasını istemiyor gibi duruyorlar. Biz diplomatlar tabii en kötüsüne hazır oluruz tedbir için.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала