- Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Amerikalı şirketler dahi ABD’yi terk edebilir’

Abone ol
Gazeteci Gökhun Göçmen'e göre gümrük politikaları sebebiyle Amerikalı şirketler dahi ABD'yi terk edebilir. Bölgesel serbest ticaret anlaşmalarının öne çıkabileceğini kaydeden Göçmen, diğer yandan Çin'in de ABD'ye karşı bir dizi önlem aldığını belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump, Çin ürünlerine yüzde 34 gümrük vergisi uyguladı. Önceki vergilerle birleşince, Çin'e yönelik gümrük vergilerinin yüzde 50'yi geçtiği kaydedildi.
Diğer yandan dünyanın kalanına da gümrük vergileri uygulayan Trump, birçok dünya liderinin kendisi ile görüşmek için sıraya girdiğini öne sürdü.
Çin Halk Cumhuriyeti ise, Amerika'nın agresif vergi politikalarına karşı duracaklarını ve geri adım atmayacaklarını açıkladı.
ABD borsası dahil dünya borsaları önceki günü düşüşle kapattı. Amerikalı sermayedarların ve finans sektörünün ileri gelenlerinin borsalarda dibe düşen hisseleri satın alması da dikkat çekti. Piyasa uzmanları, gün içinde yaşanan "optimizm" sebebiyle zaman zaman hisselerde artış yaşansa da, düşüş trendinin bu hafta da sürebileceği değerlendirmesinde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi politikalarını, Çin’in yanıtını, Çin hükümetinin almayı planladığı önlemleri ve ticaret savaşlarının küresel etkisini, gazeteci ve yazar Gökhun Göçmen ile konuştuk.

‘Trump, Amerika’yı emperyalist ve dış ticarette korumacı yöntemlerle büyütmek istiyor’

ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerika’yı kalkındırma hedefleri için attığı adımları sıralayan Göçmen, ABD’nin bu hamlelerinin sebebinin hegemonyasını kaybetmesi olduğu değerlendirmesinde bulundu:

“Donald Trump, ‘Çin, çok fena anlaşma yapmak istiyor ama nereden başlayacaklarını bilmiyorlar. Aramalarını bekliyoruz. O telefon gelecek’ demiş az önce. ABD Başkanı Trump böylece bir anlaşma yapmak istediğini fakat kendi şartlarının kabul edilmesi gerketiğini söylüyor. Çin ise bu şartları kabul etmeyeceğini, atılacak her adıma aynı oranda yanıt verileceğini söylüyor. Çinlilerin kendisini aramasını bekliyor. Ticaret görüşmelerini durdurmakla tehdit etmişti. Yüzde 50 ek verginin yanı sıra görüşmeleri tamamen durdurmakla tehdit etti. Çin de eğer yüzde 50 ek gümrük vergisi uygulanırsa, yanıt vereceğini belirtti. Aslında bu ‘ek gümrük vergileri’ gündemimize yeni girdi. Biz Türkiye olarak yüzde 10 ile bu işin kıyısında köşesinde kaldık biraz. ABD’nin ticaret savaşından ne anladığını çok bilmiyoruz bu yüzden. Trump iktidara gelirken basit bir sloganı vardı: ‘Amerika’yı tekrar büyük yapalım’ diyordu. Bunun için de yara alan ABD ekonomisini ayağa kaldırması gerekecek. Rakamlara bakıyorum. 2001’de ABD’nin küresel üretimdeki payı yüzde 28’di. 2023’te ABD’nin küresel imalattaki payı yüzde 17’ye düşmüş durumda. ABD, 1997’den 2024’e kadar imalat sektöründe beş milyon istihdam kaybı yaşadı. Borçları da 36 trilyon doları aşmış durumda.

ABD, 2. Dünya Savaşı sonrası büyüyen ekonomisiyle birlikte dünyanın üretim merkezi olmuştu. O kadar çok üretiyorlardı ki, Amerikan toplumu muazzam tüketim yapmasına rağmen üretim hala daha fazlaydı ve tüm dünyaya ihracat yapıyorlardı. Şimdi ise payları gerçekten azalmış durumda. Donald Trump bunu düzeltmek için iki türlü yol izliyor. Bu yollar birbirine çok uzak gözüküyor olabilir. Mesela emperyalist hamleler ile Grönland’ı kendisine bağlamak istediğini söylüyor. Kanada’ya göz dikiyor. Nadir toprak elementleri var. Ukrayna'da da bunu görüyoruz. Kimi yerlerde doğrudan, kimi yerlerde anlaşmalar yoluyla tekrar ABD’yi ayağa kaldıracağını söylüyor. Dişinin geçmediği ülkelere de ek gümrük vergisi uygulayacağını ifade ediyor. Bununla ne elde edecek? Artık ülkeler yurt dışında üretmek yerine ABD’ye gelecek. Çünkü hiçbir şirket yüksek gümrük vergilerine dayanamaz. Gelip Amerika’ya yatırım yaparlar. Hem üretim artar hem istihdam sağlanır, hem de ticaret açığı sona erer. Bu noktada gözüne en fazla kestirdiği ülke de Çin oluyor. Neden? Çin, ABD’nin hegemonyasını sarsıyor. Ekonomik hegemonyanın kaybolması ve el değiştirmesi demek, dünyadaki kuralları kimin yazacağının değişmesi demek. ABD, 2. Dünya Savaşı’nın ardından serbest ticaretin baş denetçisi olmuştu. Üretim vardı. Kurumları da, yani Dünya Ticaret Örgütü dahil, belirliyordu.”

‘Trump, Çin şirketlerinin ABD’deki kârını yok etti’

Gökhun Göçmen’e göre ABD, Çin mallarına uyguladığı yüzde 34 gümrük ile fiilen Çin mallarının ABD’deki kâr marjını sıfırladı:

“Fakat ABD hegemonya kaybetmeye başlayınca, üretimden finansal alana kayma yaşandı. Üretim de Asya’ya kaydı. Trump da bütün bu hikayeyi başa sarmak, o eski çocukluğundaki ‘Büyük Amerika’yı’ yeniden inşa etmek için dört koldan saldırıyor. Bir yandan işgal sinyalleri gönderiyor, diğer taraftan merkantalizm denilen yüksek gümrük duvarlarından bahsediyor. Ülke içinde de bir neoliberalizm var. Yurt içinde neoliberalizm, yurt dışında merkantilizm var. Çin’den ne istiyor peki? Onlara gümrük vergisi uygulayacaklar, yanıt vermeyecekler ve Trump’ın istediklerini yapacaklar. Trump, yüzde 50 ek gümrük vergisi uygulayacağını söylüyor. Fakat bu yüzde 50 gümrük vergisini uygulamasa bile, Çinli şirketlere verebileceği en büyük zararı yüzde 34 gümrükle vermiş durumda. Yani ABD Başkanı Trump bu yüzde 50’yi geri alsa bile fark etmeyecek. Zaten Çin şirketlerine verebileceği en büyük zararı verdi. Çinli şirketler, ABD’ye sattıkları mallarda kâr marjını ortalama yüzde 35 bandında elde ediyordu. Trump zaten yüzde 34 ek gümrük vergisi koyunca bu şirketlerin durumu zora girdi. Trump zaten ilk döneminde de Çin mallarına vergi uygulamıştı. Onları hesaba katmamıştık. Şimdi bu yüzde 50’yi de eklersek, Çin mallarına yüzde 100’den fazla vergi uygulamış olacak. Yüzde 50 geri çekilse dahi Çin şirketleri için tablo karanlık. Trump diyor ya ‘Ben telefon bekliyorum’ diye... Çinli şirketler, yüzde 34’lük verginin masaya gelmediği hiçbir müzakere sürecine dahil olmayacaklar. Artık yüzde 34 ile yüzde iki bin arasında pek fark yok. Peki, Trump bu yolda devam etti. Neyi başaracak? Şirketleri gerçekten Çin’den ABD’ye döndürmeyi başarabilir mi? Asya’da gerçekten rekabetçi bir işgücü var. Asya hem ucuz işgücü hem teknolojik yenilik sunuyor.

Tesla’nın en büyük fabrikası Şanghay’da. Tesla, orada üç saniyede bir araç çıkartabiliyor ve bunu bütün dünyaya satabiliyor. Üretim kadar tüketim de Asya ülkelerine kaymış durumda. Apple için de durum böyle. Müthiş bir avantaj var. Tesla’nın geçen yıl sattığı 10 araçtan 4’ü Çin’e satıldı. Çin’in orta sınıfına sesleniyor. Çin tedarik zinciri sayesinde tüm Asya’ya açılabiliyor. Trump diyor ki, doğrudan gelip ABD’ye gelin. Fakat Çin, üretim kadar tüketim üssüne dönüşmeye çalışıyor. Çinliler de bu yüzden ‘Ben de senin araçlarına ve mallarına vergi koyacağım’ diyor. Bugün Trump, ABD’yi dünyaya ‘En büyük tüketim üssü ve pazar biziz. Herkes bize mahkum’ diye bir tablo çiziyor. Ama öyle değil. Bugün dünyadaki tüketimin yüzde 13’ü ABD’de gerçekleşiyor. Dünyanın en büyük tüketim pazarı Avrupa Birliği. Çin’in payı da yüzde 10. Yanlış bir algı yaratıyor. Galiba Amerikalıları kandırmak için. Yanlış bir tablo çizdiği ortada. Dolayısıyla ilk etapta buraya fabrikaları ve istihdamı çekmesi oldukça zor gözüküyor. Tüm dünya gibi Çin de ticaret savaşının geleceğini biliyordu zaten ve önlemlerini alıyordu.”

‘Çin, vatandaşlarının alım gücünü ve iç piyasada tüketimi artırmayı hedefliyor’

Çin’in en büyük üçüncü ticaret ortağı ABD’nin uyguladığı gümrük vergileri yüzünden bir miktar zorluk yaşayacağını ifade eden Göçmen, Çin’in çözüm olarak iç piyasadaki tüketimi artırmayı ve vatandaşının alım gücünü yükseltmeyi hedeflediğini aktardı:

“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler ya... Çin, Trump’ın ilk döneminden beri bu ticaret savaşları ile yüz yüze geldi. Kimi engeller aşıldı, müzakereler yapıldı. Vergiler kondu, vergiler çekildi. Faz anlaşmaları yapıldı. Sonra Biden geldi. Biden döneminde ticaret savaşlarının yüksek teknoloji alanına kaydığını gördük. Şimdi de Trump ikinci döneminde derhal vergiler koymaya başladı. Çin de şerbetli olduğu için hamlelerini hazırladı. Bunlardan ilki, ticaret ortaklıklarında rotayı ABD’den başka yerlere kaydırması oldu. Eskiden ABD ve Çin, birbirlerinin en büyük ticaret ortağıydı. Geldiğimiz nokta itibarıyla ABD, Çin’in en büyük üçüncü ticaret ortağı haline geldi. İlk sırada AB, ikinci sırada da ASEAN ülkeleri var. Tabii Çin şirketlerinin büyük zarar göreceği aşikar. En büyük üçüncü ticaret ortağı ile neredeyse iş yapamaz hale gelecekler. Ama ABD şirketleri de büyük zarar görecek. Amerikan borsalarında Apple, Tesla hisselerinin nasıl tepetaklak olduğunu gördük. Trump’ın yaptığı tamamen kaybet-kaybet senaryosu üstüne kurulu. Çinliler bu sürecin devam edeceğini gördüğü için taktiklerini değiştirmeye başladı. Özellikle ekonomi alanında Çinliler, daha çok iç pazara yönelmek istiyor. Sadece ABD, kendi gümrük duvarlarını yükseltmiyor. Çin’in dolaylı yoldan başka ülkelerle ticaret yapmasını da engellemeye çalışıyorlar. Vietnam örneği var. Vietnam üzerinden ABD’ye mal satmaya çalışıyorlardı. Doğrudan onları da cezalandırdı. Hatta ABD Dışişleri Bakanı Rubio, bakan olmadan evvel bir rapor yayınlamıştı. Rubio, bu raporda ‘Çin, üçüncü ülkeleri kullanarak ülkemize girmeye çalışıyor. Buna izin vermeyelim’ demişti.

Dolayısıyla Çin şunu görmüş durumda: Hem Avrupa ülkeleri ile gerilim olduğu da aşikar subvansiyonlar yüzünden. Çin artık orta sınıfını geliştirip iç tüketime dayanmak istiyor. Bunun adını da çifte dolaşım modeli koydular. Bir yandan ihracata devam edecekler ama ekonomik büyümenin merkezi içerideki tüketim olacak. Burada da bir sorun var. Çinliler, diğer Asya toplumları gibi büyük tasarruf oranlarıyla biliniyor. Hatta Çinliler, Japonya ve Güney Kore gibi yüksek tasarruf toplumlarının da çok ilerisinde. Para harcamayı sevmeyen milletler bunlar. Ama Çin öyle bir noktada ki, OECD ülkelerinin dahi altında kalıyor para harcamada. Çin, bugüne kadar hep şirketler üzerinden önlemler aldı. Belediyelere yardımlar yapıldı, şirketlere kurtarma paketleri açıklandı. İnşaat sektörü canlandırıldı. Bunlar büyüyor ama Çin’de iki toplum yapıldı. Çin Ulusal Halk Meclisi Toplantısı ve Çin Halk Dayanışma Toplantısı yapıldı. Çıkan karar şuydu: Orta sınıfı genişletmek için asgari ücreti artırmak. Otuz maddelik plandaki en önemli aşama buydu. Orta sınıfın genişletilmesi için sigortaların karşılanması, fazla mesailer konusundaki denetimlerin sıkılaşması, çocuklu ailelere çocuk yardımı, yaşlıların bakım hizmetlerinin ucuzlaştırılması gibi önlemlerle satın alma gücünü artırmak istiyorlar. Böylece iç pazara dayanacaklar. Bizde ekonomik kriz var ama buna rağmen Çinliler bizden fazla tasarruf yapıyor. Çin iç pazara yaslanıyor. İkincisi, üretim kadar tüketimin de Asya’ya kaydığını görüyoruz ve birçok ülke serbest ticaret anlaşması imzalıyor. Burada en kapsamlı anlaşma, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık anlaşması. Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması. Bunun içinde Çin, Avustrlaya, Japonya ve Güney Kore de var.”

‘Amerikalı şirketler dahi ABD’yi terk edebilir’

Asya’da bölgesel ticari ortaklıkların artışına dikkat çeken Gökhun Göçmen’e göre, Amerikalı şirketler de ABD’yi terk edip serbest ticaret anlaşması olan bölgelere kaçabilir:
“Gördüğüm kadarıyla Asya’daki pek çok ülke, mesela Japonya ve Güney Kore, üçlü görüşme gerçekleştirdi. Japonya, Güney Kore ve Çin, yani ihtilaflı üç ülke, Trump yüzünden bir araya geldi şeklinde haberler vardı. Burada gümrük vergilerinin ele alındığı söylendi ama taraflar bunu çok gündeme getirmedi. Japonlar, ‘Trump’ı konuşmadık’ dedi. Muhtemelen ilerleyen günlerde hepsi gündeme gelecek. Tedarik zincirlerinde Asya birbirine bağlı. Çin’in küreselleşmede geri dönülmesinin çok zor olduğunu vurguladığı nokta bu. Sermaye ve üretim tek bir ülkede kalmıyor. Birçok ülkeyi dolaşarak zincir kuruluyor. Trump’ın değil Beyaz Saray’daki yılları, ömrü bile yetmeyebilir tedarik zincirlerini tamamen değiştirmeye. Ülkeler de benim gördüğüm kadarıyla kendi aralarında serbest ticaret anlaşmalarını daha fazla uygulamak isteyecek. Birçok Amerikalı şirket de bu anlaşmaların olduğu ülkelere katılmak isteyecek. Elon Musk’ı görüyoruz. Musk, vergi meselesiyle ilgili hiçbir şey söylemedi. İtalya’daki Lig Partisi toplantısına katıldı ve ‘Avrupa’da umarım sıfır vergi olur’ dedi. Trump’ın yardımcısı Navarro da ‘O, otomotiv montajcısı’ dedi. Bir anda Musk’ı bile harcama yoluna gittiler. Ben ilerleyen dönemde bırakın şirketlerin ABD’ye dönmesini, tam tersi serbest ticaret anlaşmasına taraf ülkelere konuşlanacağını düşünüyorum. Burada AB’nin tavrı çok önemli. AB büyük bir pazar. Ama işte Washington’daki eski müesses nizamın yapısından kurtulamadıkları için, potansiyel ortak olan Çin gibi Asya ülkelerine daha mesafeli yaklaşıyorlar.”

‘Avrupa, Çin ortaklığı olmadan teknolojik atılım yapamaz’

Avrupa Birliği’nin teknolojik inovasyonda geri kaldığı değerlendirmesinde bulunan Göçmen, AB’nin Çin ile ortaklık kurma ihtiyacı duyabileceğini vurguladı:
“Özellikle teknoloji alanında Çin ortaklığı olmadan Avrupa’nın atılım yapabileceğini düşünmüyorum. Yapay zeka denilince OpenAI, Çin denilince DeepSeek. Güneş enerjileri denilince Çin lider. ABD’nin zaten ilgisi yok. Elektrikli araçlarda Tesla da var Çin markaları da var. Avrupa’nın hangi markası öne çıkabiliyor? 5G, 6G tartışmaları var. Çin bunları uygulamaya koydu. Bugün Avrupa, dişe dokunur bir teknoloji üretemiyor. Avrupa, plastik kapakları nasıl ayrıştıracağının tartışmasını yapıyor. Yani Çin ile ortaklık kurmadan Avrupa’nın ARGE yapabileceğini düşünmüyorum. Bu noktada Çin ve AB, masaya bir şekilde oturmaya çalışacak. Çin, en büyük üçüncü pazarını kaybettiği için daha fazla Avrupalı firmalara olanak sağlamak isteyecektir veya o pazara girmeye çalışacaktır. Bu konu biraz siyasi. Eğer Avrupalı yöneticiler siyasi tahakkümü aşabilirse, Çin ile bir şekilde orta yolu bulabilir diye düşünüyorum.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала