00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
08:53
HABERLER
11:00
8 dk
HABERLER
12:00
8 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:39
10 dk
HABERLER
13:00
6 dk
HABERLER
14:00
7 dk
HABERLER
15:00
6 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
7 dk
HABERLER
07:00
7 dk
HABERLER
08:00
6 dk
Live
HABERLER
Saat başı başlıkları
09:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
10:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
11:00
1 dk
DÜNYA HABERİ
Dünyadan öne çıkan başlıklar
11:10
15 dk
PARANIN HAREKETİ
Ekonomide neler oluyor?
11:21
20 dk
BASIN TURU
Selin Yazıcı, Ebru Dönmez ve Serkan Baştımar'la Basın Turu
11:31
23 dk
ENERJİNİN SEYRİ
Enerji sektöründe öne çıkan başlıklar
11:51
14 dk
GÜN ORTASI
Okan Aslan'la Gün Ortası
12:05
83 dk
90 SANİYE
Türkiye ve dünya gündemi
13:28
1 dk
HABER MASASI
Selin Yazıcı, Ebru Dönmez ve Serkan Baştımar'la Haber Masası
13:30
35 dk
YENİ ŞEYLER REHBERİ
Serhat Ayan'la Yeni Seyler Rehberi
14:05
55 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
15:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
1 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:01
89 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:30
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
BÖLGENİN KALBİ
Ceyhun Bozkurt'la Bölgenin Kalbi
19:05
84 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
CEYHUN BOZKURT'LA BÖLGENİN KALBİ
Çatışmalar,Sıcak gelişmeler, Türkiye ve dünyanın kalbinde yaşananlar. Doğru, tarafsız analizler,gözden kaçan ayrıntılar ve konuşulmayanlar.Hepsi Ceyhun Bozkurt’la Bölgenin Kalbi programında.Ceyhun Bozkurt’la Bölgenin Kalbi, her Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günü saat 19.00’da Radyo Sputnik’te.

Mavi Vatan'da son durum ne? Emekli Tümamiral Gürdeniz anlattı: 'Yunanistan, anlaşmayı fiilen tanımamış oldu'

Ceyhun Bozkurt'la Bölgenin Kalbi
00:00
1
  • 0,8
  • 1
  • 1,5
  • 2
iBölüm hakkında
CEYHUN BOZKURT'LA BÖLGENİN KALBİ
Tüm bölümleri izle
Ceyhun Bozkurt'la Bölgenin Kalbi
Abone ol
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, gazeteci Ceyhun Bozkurt’un hazırlayıp sunduğu Bölgenin Kalbi programına konuk oldu. Gürdeniz, Türkiye’nin Mavi Vatan sahasında beş yıldır sismik araştırma ve sondaj faaliyeti yürütmediğine dikkat çekti.
Yunan basını, İsrail ile yakın işbirliğine dikkat çekerek, Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye karşı birlikte hareket edildiğine dair çeşitli haberler yayınladı. Özellikle Amerikan Chevron petrol firmasına verilen lisansların ardından, Türkiye'nin Mavi Vatan tezinde de kıta sahanlığı ilan ettiği alandan, Yunan-İsrail ortaklığı ile geçirilmesi planlanan 9 milyar euro tutarındaki deniz dibi elektrik kabloları tekrar gündeme geldi. Yunan gazeteleri, bu yolla İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında elektrik iletimi sağlanacağını, Doğu Akdeniz'de Yunan tezlerinin öne geçeceğini ve ABD'nin de buna onay verdiğini öne sürdü.
Türkiye'de ise diplomatik sessizlik ve basının bu konulardaki ilgisizliği dikkat çekti.

'2020'de AB'nin Yunan komutanı emrindeki Alman fırkateyni, Türk gemisine baskın düzenledi'

Radyo Sputnik'te gazeteci Ceyhun Bozkurt'un hazırlayıp sunduğu Bölgenin Kalbi programına konuk olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye'ye yönelik Batı tarafından yapılan baskı sürecini anlattı:

“2020 yılının 18 Mart’ında Türkiye, Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı sınırlarını Birleşmiş Milletler’e deklare etti. O döneme bakarsak, Mavi Vatan tatbikatı 2019’da yapıldı. Türkiye çok ciddi bir şekilde hamleler yaptı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne lisans sahaları verdi. Tabii onların verdiği sahalar da oldu. Hem kendi sahanlığımızda hem de KKTC’ye verilen sahanlıklarda çok ciddi bir sismik araştırma ve sondaj dönemi yaşandı. Oruç Reis gemisi sismik araştırmalar yaparken koruyan Kemal Reis fırkateyni ile Yunan fırkateyni çatıştı ve kriz tepe noktasına geldi. Esasında Türk savaş gemisi çok doğru bir karar verdi ve çatışmadan kaçınmadı. Yunan da çatışmayı önleme tüzüğüne aykırı şekilde gemimize çarptı. Ama orada önemli olan Oruç Reis gemisiydi. Askeri hedef oydu. Oruç Reis gemisi, rotasını değiştirmeden devam etti. Yunanlılar gemimize çarpmayı başarı olarak gösterdi saçma bir şekilde. Fakat Oruç Reis’i oradan çıkartmayı başaramadılar. Bu, Yunanistan’ın verdiği bir reaksiyondu.

20 Kasım 2020’de, Türkiye’nin en prestijli deniz ticaret firmalarından olan Arkas Holding’e bağlı Roseline-A gemisi, Türkiye’den Libya’ya insani yardım malzemesi götürürken, Akdeniz’in ortasında yani açık deniz sahasında; sadece uluslararası hukukun ve BM sözleşmesinin izin verdiği şekilde gemiye çıkmaya izin veren koşullarda, Avrupa Birliği’nin kaçak göç ve kriminal faaliyetlerle mücadele eden İrini Harekatı vardı. Bu harekatı yöneten Yunan komodor, Avrupa Birliği temsilcilerinden izin alıyor. Emrindeki Alman fırkateyni Hamburg’a ‘Bunlar BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı şekilde silah taşıyor. Bu gemiye çıkın’ diyor. Uluslararası hukuka göre, ki bu çok eski bir kuraldır, bayrak sahibi ülkenin onayı alınmadan çıkılmaz.

Bunlar, Ankara’nın onayını almadılar. Türkiye’ye bir sözleşme kapsamında bildirim gönderdiklerini fakat yanıt gelmediğini öne sürdüler. Gemi kaptanı ne yapacaktı? Tabii ki silahlı çatışmaya gireceğine gelen helikopteri buyur etti ve adamlar da inip gemiyi esir aldı açıkçası. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa oldu. Daha önce çıkmalar oldu ama Türk sahipli yabancı bayraklı gemilerdi. Mavi Marmara baskını gibi. Türk bayraklı bir gemiye bu ilk kez oldu. 2002’den itibaren Türkiye, gemilere çıkma hadiseleri yaşadı.

Bu adamlar barbarca, kelimenin altını çiziyorum, Almanlar bu hareketi barbarca yaptı ve hesap sorulmadı. Gemiye çıkıp gemiyi esir aldılar, personele plastik kelepçeler taktı. Daha sonra arama yapıldı, hiçbir şey bulunamadı ve geminin yoluna devam etmesine izin verildi. Bu, mafyavari bir hareket. Filmlerdeki mafyaların birilerini bacağından vurması gibi bir olay. Daha önce Angela Merkel ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir konuşma yapıldı. Yunan basını, ‘Türkiye ikna edildi’ dedi. Yunan basınından gördük bunu. Hakikaten de 2020 yılı Kasım ayından itibaren, Yavuz, Fatih, Kanuni, Abdülhamid gibi dört sondaj gemimiz, Oruç Reis ve Barbaros gibi iki sismik araştırma gemimiz olduğu halde, bir daha Doğu Akdeniz’de arama yapmadı. Çoğu Karadeniz’e gitti. Oruç Reis ise Somali’ye gitti. Türkiye, yaklaşık beş yıldır 18 Mart 2020’de ilan ettiğimiz kıta sahanlığı içinde; özellikle Kıbrıs Adası’na yakın, Rodos’a yakın, Meis’e yakın kritik sahalarda hiçbir araştırma veya hamle yapmadı.”

'Yuninistan, Türkiye-Libya anlaşmasını fiilen deldi'

Son dönemlerdeki gelişmeleri kronolojik olarak aktaran Cem Gürdeniz, Yunanistan'ın Amerikan petrol şirketi Chevron'a Girit Adası güneydoğusunda verdiği lisanslar ile, Türkiye-Libya deniz anlaşmasını fiilen deldiğini belirtti. Gürdeniz'e göre Türkiye'nin hamle yapmaması sonucunda, Libya'nın denizlerdeki hakları korunamadı:

“Son zamanlardaki gelişmelere bakalım. Türkiye, 2020’den sonra kademeli şekilde finansal büyük bir krize sokuldu. Bu, ABD ve AB tarafından büyütüldü. ABD ve Avrupa Birliği’nin temsil ettiği Anglosakson deniz kulübü, kendilerine denizde meydan okunmasına izin vermez. Biz meydan okumuyoruz, arada fark var; kendi sahamızı koruyoruz. Türkiye’nin anasının sütü gibi helal olan haklarını ve gelecek kuşakların haklarını savunuyoruz. Arsız Yunanistan, ‘Bütün Ege benimdir. Her adanın kıta sahanlığı hakkı vardır. Türkiye sadece karasularına itilmelidir’ diyor. Meis gibi dokuz kilometre çevresi olan küçücük bir adanın, bin 600 kilometrelik Anadolu’ya rağmen daha çok kıta sahanlığı olduğunu iddia ediyor. Bu kadar şımartılmış durumdalar. Bu Anglosakson deniz kulübü mafya usulu çalışıyor. Hükümetleri güçle, finansal tehditle baskı altına alıyor veya gerektiğinde gemiye baskın yapmak gibi yöntemlerle sert güç kullanıyorlar. 2020’den bugüne kadar neler oldu? Libya ile 2019’da yaptığımız bir anlaşma var. Tobruk ile Marmaris gibi karşılıklı kıyılar var. Gayet mantıklı. Türkiye, Libya’ya demiş ki ‘Karşılıklı kıyıdaşız’. Bu anlaşmadan sonra KKTC ile de bir anlaşmamız var. İki anlaşmayı cebe koyduk.

Diğer taraflara, Yunanistan’ın Akdeniz’e bakan tarafında kıta sahanlığı veya münhasır ekonomik bölgesi olduğunu kabul etmiyoruz dedik. Neticede Yunanistan bir ada devleti değil. Ana kıtası var. Ama bize Yunanistan, AB ve ABD hep neyi empoze ediyor? ‘Yunanistan ada devletidir, hatları adalara göre çizeceksin’ dedi. Türkiye de Libya’ya, münhasır ekonomik bölge üzerinden Yunanistan’la Girit’i kabul etmemesini söyledi. Daha 2017’de, yani ortada Mavi Vatan Tatbikatı yok ortada, Yunan hükümeti kendilerinin rezil Sevilla haritasına göre sismiğe ve sondaja başlayacağını söylüyor. 2019’da da gidip Exxon’a, Total’e ve Hellenic Oil’e lisans veriyor. Tabii 2019’da bu olduğunda Türkiye de Libya ile anlaşma imzalayacaktı. Libya, o dönemde buna sessiz kalıyor biraz. Fakat anlaşmadan sonra, fiili çalışmalar başlanacağı söylendiğinde Türkiye gidip Libya ile hidrokarbon mutabakat anlaşması imzaladı.

Bunun kağıda yansımayan hususu şu: Türkiye olarak büyük ağabey biziz. Bu sahalarda yapılacak işlerde yanında olacağız dedi. Fakat işte 2020 olayından sonra Türkiye geri çekilince bu olmadı. 2022’de bu anlaşmaya rağmen ve Doğu Akdeniz’den geri çekilmemize rağmen, Libya Dışişleri Bakanı gidip Yunanistan’a feci bir çıkış yaptı ve büyükelçiyi geri çağırdı. Yunanistan durmadı, devam etti ve üzülerek söylüyorum ki 2025’te Libya, bu ortay hattı kabul etti. Bu, esasında onların geri çekilmesi. Niye? Çünkü Türkiye, bu konuda Libya’nın yanında duramadı. Chevron, işlerin iyi yürüdüğünü düşündü. Birkaç ay önce Girit’in güneydoğusuna gitti. Orası niye önemli? Çünkü Girit’in güneydoğusundan geçen saha, Türkiye ve Libya arasındaki anlaşmada karşılıklı birbirine bakan sahanın içinde. Yunan gazetesi Kathimerini, Chevron’a izin çıkınca şöyle bir haber yaptı: ‘ABD, Yunanistan’ın tezini savunuyor ve bu problemli sahada yanımızda duruyor. Biz, Girit adasının güneydoğusundaki sahalarda da Chevron’a lisans hakkı veriyoruz’. Yani Türkiye-Libya anlaşmasını fiilen kabul etmediklerini söylemiş oluyorlar.

Bizim sahamıza girip bir şey yapmaları mümkün değil. Bizim verdiğimiz sahalara uyuyorlar ama bu Libya aleyhine. Yani sahanın Yunanistan tarafına bakan kısmını cebe koydular. Libya’nın donanması yok, ne yapabilir? Türkiye de onun namına girip Chevron’u atamıyor. Hükümetin düştüğü durumu görüyorsunuz. Daha da ötesi, muhalefetin de bu konuda tek bir açıklaması yok. Mavi Vatan delik deşik olmuş fakat ne iktidardan ne muhalefetten tek bir açıklama yok. Türkiye şu anda devlet olarak Libya’nın haklarını koruyabilen bir durumda değil.”

'Gelişmelerin ardından bir başka proje raftan indirildi ve çok hızlı ilerlemeye başladı'

Chevron lisansları sonrası şimdi de İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan deniz yatağı elektrik kablosu projesinin tekrar gündeme geldiğini ve hızlı gelişmeler yaşandığını belirten Emekli Tümamiral Gürdeniz, şu cümleleri kaydetti:
“Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan arasında bir elektrik hattı projesi vardı. Büyük bir proje bu. Bu proje İsrail’den geliyor. Bizim kıta sahanlığımızın da içinden geçerek Yunanistan’a geçiyor bu Kerpe ve Çoban adaları arasından. Deniz dibi elektrik hattıydı bu. İlk başlarda hep Güney Kıbrıs’ın elektrik sorunu olduğu şeklinde lanse ediliyordu. Avrupa Birliği de muazzam bir fon verdi buna. Fakat Türkiye’nin denizde güçlü olduğu dönemlerde itirazlar oldu ve proje pahalı bulundu. Fakat şimdi bu proje tekrar raftan indirildi ve çok hızlı gelişmeler oldu. Kathimerini gazetesi geçtiğimiz günlerde, burada hat çekme faaliyetlerine başlanacağını, Türkiye’den izin alınması gerekmediğini, 2024’te bir deneme yaptıklarını, 2024’te izin aldıklarını yazdı. İtalyan gemisi gelmişti, Türkiye’nin müdahalesi olmuştu hatırlarsanız. Şimdi Yunanistan’ın Navtex ilanı hazırlığında olduğu iddia ediliyor. Kathimerini gazetesi, geçtiğimiz mart ayında Netanyahu ve Miçotakis buluşmasını yazmıştı. Orada dolaylı olarak Türkiye’ye tehdit mesajları çıktı. İsrail’in koruma sağlayacağı yönünde saçma sapan manşetler de atıldı. Chevron’dan sonraki en büyük olay bu elektrik hattı olayı. Sanırım biz tabii bunları açıkça göremiyoruz zira basına pek intikal etmiyor. Türkiye burada çok sağlam durmalı. Türkiye’nin onayı olmadan, Türk savaş gemilerinin kontrolü dışında böyle bir şey yapılmamalı. Şu anda donanmamız, beş yıl öncesine göre çok daha güçlü. Ateş gücümüz çok yüksek. Fakat unutmayın: Stratejide en büyük olay kullanma iradesidir. İç cephe bütünlüğü gerekiyor. Fakat şu anda Türkiye’nin finans cephesi ve iç cephesi paramparça. Bu yüzden yükleniyorlar. Ayrıca Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan gibi kardeş ülkelerimiz gidip Güney Kıbrıs’ı tanıdı. KKTC’yi tanımaya zorlayamayız ama Türkiye’nin hiçbir şekilde tanımadığı, adının geçtiği hiçbir belgeyi imzalamadığı bir ülkeye gidip büyükelçi atamaları çok ayıp bir şey.
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала