'Çanakkale'de muharebelerin kaderini tayin ederek tüm ordu tarafından saygı duyulan kişi Mustafa Kemal'dir'
“Şimdi, deniz zaferi ifadesi doğru. Bugün, Çanakkale Muharebesi’nin deniz açısından zirve yaptığı gündü savaşta. Savaş neden çıktı? Ona bakmak lazım. Zaten 1. Dünya Savaşı’nın içerisindeydik. O savaşta, Batı Cephesi siper savaşına dönüşüp stabil hale gelmişti. Almanlar da Tannenberg’de bir milyon kadar Rus askerini imha ve esir etmişti. Dolayısıyla savaşın bu haliyle devam etmesi pek mümkün değildi. İngilizler ve Fransızlar bir arayış içine girdi. Bu arayışın sonucu olarak yeni bir cephe açmak suretiyle, Almanya’yı yenmenin yollarını aradılar. Çeşitli görüşler ortaya çıktı. Bu görüşlerden kabul edileni, Çanakkale Cephesi’ni açmak oldu. Çanakkale Cephesi’ni açarken niyetlerinden birisi Almanya’ya yönelik bir kuşatıcı manevra yapmaktı. Diğer niyetleri de Osmanlı ile Almanya arasındaki bağı ortadan kaldırmak ve Rusya’ya yardım etmekti. Ayrıca Rusların Boğazları kullanamaması nedeniyle milyonlarca ton hububat ihraç edilememişti. Büyük sıkıntı içerisindeydiler. Tüm bunların yanında, Balkan ülkelerinin de savaşta saf tutması gerekiyordu. Onları da yanlarına çekmek istediler ve bu hedeflerin sonucunda İngilizler, Çanakkale Savaşı’nı başlattı. Fakat bir hata yaptılar ve askerliğin gereklerine uygun davranmadılar.
Savaşı, siyasi bir kararla başlattılar. Çanakkale’yi geçebilmeleri için mayınları temizlemeleri gerekiyordu. Bunun için de kıyıda üslenmiş topçuları susturmaları gerekiyordu. Yani Gelibolu Yarımadası’na bu maksatla kara harekatı yapmaları gerekiyordu. Bu harekatı yapmadan paldır küldür denize hücum ettiler ve Boğazları geçmeye kalktılar. Fakat bu girişimlerinde top atışına maruz kaldılar. Manevra yaparak atışlardan uzaklaşmaya çalıştılar ve bu esnada mayınlı sahalara girdiler. Boğaz’ın girişinde değil ama en dar yerlerine doğru on mayın hattımız vardı. Bunlara ek olarak Nusret Mayın Gemisi, 8 Mart’ta Erenköy kıyısı yakınlarına 26 mayın döktü.
Bu mayınlara doğru İngiliz donanma unsurları manevra yapınca hem topçu ateşinden zayiat verdiler, hem de mayınlara çarptılar. İtilaf güçlerinin üç büyük gemisi yani Ocean, Irresistible ve Bouvet, top atışı ve mayınlar sebebiyle battı. Bu gemileri kaybettiler. O gemiler Boğaz’ın derinliklerine gömüldü. Arkasından geri çekildiler ve denizden zorlamayla İstanbul’a gidilemeyeceği anlaşılınca kara harekatına giriştiler. Bu kara harekatını hemen yapmak mümkün değildi. Bunun için birlikleri tertiplediler ve ancak 25 Nisan bu harekat için uygun oldu.
25 Nisan’da askeri açıdan çok doğru bir şekilde hem Seddülbahir hem de Kabatepe bölgesine kuvvetler çıkardılar. Harekatın hedefi Kilitbayır Platosu’ydu. Bir an önce kıyıdaki topçuları imha etmek, mayınları temizlemek ve donanmayla İstanbul’a doğru hareket etmek istediler. Fakat o gün Seddülbahir’de önemli bir dirençle karşı karşıya kaldılar. Güneyde beş ayrı bölgeye çıkarma yaptılar. Bunlardan bir tanesi Pınariçi Koyu. Onların planlarında ‘Y Plajı’ diye geçer. Oraya çıkardıkları birliklerin aslında o gün önleri çok açıktı. Hedefleri olan Alçıtepe’ye o gün ulaşabilirlerdi. Fakat başlarında bulunan komutanlar inisiyatif kullanamadı. İnisiyatif kullanılamayınca diğer bölgelerinde pek başarılı olamadılar.
Bu bölgede hem 26. Alay Komutanı’nın hem 3. Tabur Komutanı’nın hem de onların emrinde çarpışan askerlerimizin büyük emeği ile Seddülbahir bölgesine yapılan çıkarma, İtilaf güçleri için bir kabusa dönüştü. İlk hedefledikleri Alçıtepe’ye 9 ay boyunca ulaşamadılar. 25 Temmuz günü Fransızlar aldatma maksadıyla bir çıkarma yapmıştı ama onları geri çektiler. Seddülbahir onlar için artık sonuç elde edemeyecekleri bir alana dönüştü. Ama Kabatepe bölgesinde büyük bir şans elde ettiler. Karşılarında yeteri kadar kuvvet yoktu.
Mesela 160 kişinin bulunduğu bir bölgeye, bin 500 kişi çıktı sabahleyin ilk partide. Bu bin 500 kişi, bir saat sonra dört bine çıktı. 320 askerin karşısında 4 bin kişi vardı. Büyük bir sayısal üstünlüğe sahip oldular. Süratle en kritik arazi kesimi olan Conkbayırı’na tırmandılar. Büyük bir şanstı bu onlar için. Ama o şansı bir kişi bozdu: O kişi Mustafa Kemal’di. Mustafa Kemal biliyorsunuz 19. Tümen komutanı olarak hem 3. Kolordu’nun hem de 5. Ordu’nun tek ihtiyat kuvvetiydi o bölgedeki. İki tümen daha vardı ama onlar ihtiyat olarak başka bölgedeydi. O biraz Liman Paşa’nın hatasıydı. Esat Paşa’nın ve Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncelerine uygun davranılmış olsaydı Kabatepe’de bu kadar zayıf olmazdık.
Sabahleyin saat 6 civarında 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Paşa’dan, bir tabur ile Kabatepe bölgesini takviye etmesi rica edildi. Fakat Mustafa Kemal Paşa o bölgenin önemini bildiği için, bir taburla bölgenin savunulamayacağını biliyordu. Derhal 57. Alay’a emir verdi. Diğer alaylar da hazırlandı. Bir topçu taburuyla birlikte 57. Alay’ın önünde, süratle Kocaçimen Bloğu’na tırmandı. Conkbayırı tepe bölgesine gelince bir grup askerimizin koşarak geriye döndüğünü gördü. Onlara neden geri çekildiklerini sorduğunda, mermilerinin bittiğini ve bu nedenle geri çekildiklerini ifade ettiler. Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine ‘Merminiz yoksa süngünüz de mi yok’ diye durdurdu ve düşmana döndürerek siper aldırdı. Bunu gören Anzak birlikleri de siper aldı ve ilerlemeleri durdu. Daha sonra yazdığı kitapta da o anı, ‘Kazandığımız an’ diye nitelendirmiştir. Bu esnada 57. Alay intikalini tamamladı. Mustafa Kemal, ‘Size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum. Geçecek süre zarfında yerimizi yeni askerler ve komutanlar alacaktır’ emrini verdi. Her ne kadar 57. Alay tamamen imha olmadıysa da çok şehit verildi. Ancak şehitler zaman içerisinde bütünleme personeli tarafından tamamlanmıştır. Dolayısıyla 25 Nisan günü, muharebelerinin kaderinin çok büyük ölçüde etkilendiği gündür ve etkileyen kişi de Mustafa Kemal’dir.”