Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal: 'Erken seçim beklemiyorum'
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, yeni sistemin farkında olmak lazım. Cumhurbaşkanlığı adayı da bu üzerinden siyasi partiler iddialarını ortaya koyarlar. Her siyasi partinin genel başkanı, lideri zaten tabi adayıdır. Demokrasi Parti'nin genel başkanı olarak bizler de bu iddianın taşıyıcısıyız elbette.
Hiçbir şey için kati hükümler vermek bugünden yarına çok kolay değil. Siyasi partiler, seçimin eşiğine ve sıcak atmosfere kadar elbette kendi faaliyetlerini iddialarını koruyacaklar. Her siyasi parti kendi önceliğiyle bir değerlendirme yapıyor elbette. CHP'nin kendi içerisindeki süreçleriyle ilgili bir değerlendirme yapmak istemem. Siyasi partilerin hem genel seçime yönelik ittifaklarının söz konusu olabileceği hem de genel seçimle birlikte cumhurbaşkanlığı üzerinden ikinci tur dolayısıyla bir takım işbirliği, iş ittifaklarının söz konusu olabilmesi mümkün Tabii 2018-2023 tecrübeleri, hem parti ittifaklarının olduğu hem çoklu cumhurbaşkanı adaylarının olduğu farklı tecrübelerdi. 2023 seçimlerinde bir yanda parti ittifakları varken ittifak içerisinde olan siyasi partilerin tek bir cumhurbaşkanı adayı etrafında da bir araya geldiği bir süreç vardı. Ben açıkçası önümüz süreçte muhalefeti çok adaylı bir cumhurbaşkanlığı süreci olarak değerlendiriyorum. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Cumhur İttifakı'nın başlattığı bir kampanya var. Türkiye'yi adeta tekrar içe doğru kapatmak ve demokratik rekabeti yoklukla malul hale getirmek. Demokratik rekabeti yok etmek. Bunun için bir takım siyasal, operasyonel mühendislikler, yargı eliyle, hukuk görünümlü siyasi davalarla bütün bu süreçleri de göz ardı etmemek gerekir.
'Türkiye'nin 2027'den önce bir seçime gideceği kanaatinde değilim'
Erken seçim beklemiyorum. Türkiye'deki zaruretler farklı ama bunu ifade ederken de şunu kayda geçirmek lazım. Yerel seçim sonrası hem psikolojik üstünlüğünü hem sandık verilerine baktığınızda şöyle haritayı gözümüzün önüne getirelim. AK Parti, Sakarya ve Kocaeli'nin dışında ülkenin batısında büyükşehir belediyesi, şehir belediyesi kalmamış. Böyle bir ortam ortaya çıkmışken, baştan da Muhalefet partisi, CHP, olmak üzere tüm muhalefet iktidarın meşruiyetini sorgulamalı ve Türkiye'de yeniden bir irade tazelemesine ihtiyaç olduğunu o günden itibaren vurgulamalıydı. Adeta deyim yerindeyse siyaset biliminde bir karşılığı vardır bu işin, bir dehşet dengesini iktidara karşı kurmak. Bunun zaten objektif şartları Türkiye'nin akıl almaz 22 yıldır bir yanda kravatlı soygunlarla kaynaklarının yağmalandığı, öbür tarafta son 3 yıllık akıl almaz keyfi tercihlerle beraber milyonların yoksulluğa mahkum edildiği bir Türkiye var. Bu açıdan bakınca seçim o gün dillendirmek lazımdır ama bugün o fırsatın toplumsal iklim netice itibariyle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, topu deyim yerindeyse kendi sahasına çekti. Muhalefet taarruz halindeyken bugün muhalefet ister istemez bir takım belediyelere yapılan operasyonlar, gazetecilere yapılan operasyonlar. Siyasi temsiliyeti muhalefet üzerinden olduğu için toplumda muhalefet bir savunma altına çekilmiş gibi bir görüntü var. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim tarihinin belirleyiciliği elbette ortada Türkiye bir takım olağanüstü hadiselere açık halde denklem değişir. Cumhur İttifakı, içi denklem değişebilir hem meclis aritmetiğinde hem cumhurbaşkanlığı ile ilgili farklı süreçler gündeme gelebilir. Türkiye'nin 2027'den önce bir seçime gideceği kanaatinde değilim.
İmkanlarımız var hem potansiyelimiz var. Türkiye, maalesef bir yanda ister temellere verilen cezalardan bakalım kendi kurumlarını tahrip etmek için 22 yıldır adeta 80 yıllık cumhuriyete bir devri sabık muamelesinin uygulandığını görüyoruz. Türkiye, tamamen küresel kapital finans sisteminin hiçbir önceliği olmadan, üretim önceliği olmadan, küresel rekabetten Türkiye'nin mukayeseli üstünlüğünü arttıracak hiçbir planla programa sahip olmadan atılan adımların neticesinde bugün yoksulluk yaşıyor. Keyfi rejimin sonucu olarak çift haneli işsizliği, çift taneli enflasyon rakamlarını, çift taneli faiz oranlarını yaşıyoruz. Problemin kaynağı sistematik hata veren mekanizma Türkiye'de siyasettedir. Bu nedenle herkes değişimi başka sahalardan başlatıyor. Biz demokrat parti olarak gittiğimiz temsili demokrasi sağlıklı işlemediği müddetçe milletin gerçek problemleri, ıstırapları meşru kanallara, demokratik kanallara aktarılamadığı için bu problemler kronikleşiyor. Esas problemin kaynağı Türkiye'deki siyasi işleyiştir. Bunun yanında Türkiye'de bugün karşı karşıya kaldığımız kompleks hale gelmiş dış politikanızın neticesi olarak karşı karşıya kaldığımız sığınmacılar meselesinden, milli güvenliğinize yönelik tehditlerden, yaşanan yoksullaşmadan, eğitim alanında yaşadığımız sistematik çöküşlerden, ülkenin yetişmiş insan gücünün sadece doktorlar üzerinden konuşuyoruz. Sermaye gruplarının Türkiye'de hem kaynaklarının dışa çıktığı hem de insan kaynağının dışa çıktığı bir süreci yaşıyoruz ve Türkiye, bizim tabirimizde dört nama felakete gidiyor.