Gazeteci Barış Terkoğlu: ‘Türkiye birinci açılım sürecinde emperyal bir projeye doğru götürülüyordu’
11:04 07.01.2025 (güncellendi: 05:33 08.01.2025)
Gazeteci Barış Terkoğlu: ‘Türkiye birinci açılım sürecinde emperyal bir projeye doğru götürülüyordu’
Abone ol
Gazeteci Barış Terkoğlu, Radyo Sputnik’te yayınlanan Fethi Yılmaz’la Yazı-Yorum programına konuk oldu.
Fethi Yılmaz, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamasından sonra gündeme oturan sürece ilişkin Barış Terkoğlu’na sorular sordu. Barış Terkoğlu, İmralı görüşmelerindeki süreci değerlendirdi ve konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
Ben, bu tür süreçleri eleştiren bir insanım ve şu anda da eleştirel yaklaşıyorum. Birinci süreç döneminde Türkiye’de iktidarın ve Fethullahçılar’ın ‘askeri vesayeti yıkacağız’ dediği bir dönemdi. Önce 12 Eylül Referandumu yapıldı. Ergenekon kumpası başlatıldı ve açılım süreci getirildi. Bu bir paket halindeydi. Türkiye’de aslında fiilen devlet düzenini, askeri sistemini ve bürokrasiyi bir anlamda Atatürkçü kesimlerden arındırma sürecinin sonucu olarak karşımıza açılım süreci konulmuştu. Bunun bir parçasıydı. Tüm bu gelişmeler acı deneyimlerle sonuçlandı. 12 Eylül Referandumu sonrası yargıda olanları gördük. Kumpas davalarının sonuçlarını gördük. Birinci açılım sürecinin sonucu da çok sert bir anti demokratik durum yarattı. O yüzden bu gelişmelere hep mesafeli yaklaşıyorum. Bugün de böyle mesafeli yaklaşıyorum. Ben, doğrudan doğruya pragmatik nedenlerle böyle adımlar atıldığına inanıyorum.
Pragmatik gerekçelerin üçe ayrıldığını vurgulayan Terkoğlu, şöyle konuştu:
Birincisi, Suriye’de yaşanan gelişimler önemli. 8 Aralık’taki rejim değişikliğinden bahsediyorum. Bu gelişmeler belli ki devlet bürokrasisi ve iktidar tarafından biliniyormuş. Elbette bunun bölgesel sonuçları öngörülüyormuş. Gazze, Lübnan ve Suriye’den sonra İran’a yönelik belli ki bir rejim değişikliği operasyonu olacak. Bütün bu gelişmeler, Ortadoğu’da her zamanki gibi Kürt meselesini veya kimilerinin kullandığı tabirle ‘Kürt kartını’ önemli hale getiriyor. Ben, bu açılımı yapanların Öcalan üzerinden ‘Kürt kartını elimize alabilir miyiz’ sorusunun yanıtını bulmaya çalıştığını düşünüyorum. Açıkçası Suriye’de Kürt meselesi farklı bir hal almaya başlıyor. Öcalan üzerinden müdahale yapılması istenecek. İkincisi, anayasa meselesi önemli hale geliyor. Üçüncüsü, aslında Türkiye’de muhalefet-iktidar ilişkilerinin değişip değişmeyeceğiz.
'Emperyal sistem sizi hep bir kızıl elma ile kandırır'
Ahmet Türk’ün İmralı görüşmesinden sonra gazeteci Aytunç Erkin’e yaptığı açıklamalarda, ‘Irak ve Suriye Kürtleri, Türklerle yaşamak istiyor' dediğine dikkat çeken Fethi Yılmaz, İmralı tutanaklarından Abdullah Öcalan’ın yayınlanan "Irak, Suriye ve Türkiye birliği, Maliki ve Esad rejiminin aşılmasıyla mümkün olabilir. Barzani’nin ipi ABD ve İsrail’in elinde" sözlerini de aktardı. Barış Terkoğlu, konuya ilişkin şunları kaydetti:
İmralı tutanakları kitap haline getirildi. Cumhurbaşkanı, Öcalan’la olan görüşmede devlet görevlileri gitti demişti. Kastettiği güvenlik bürokrasisiydi. Abdullah Öcalan o görüşmelerde, siz eğer Kürtleri içerirseniz benim üzerimden bölgede Kürtler aracılığıyla genişleyebilirsiniz. Kuzey Irak'ta, Suriye'nin bir bölümünde ve en önemlisi belki de İran'a kadar gidilecek süreçte Orta Doğu'da önemli bir aktör haline getirebilirsiniz. Bir anlamda Türkiye'nin o dönem konuştuğu Yeni Osmanlıcılık fikri içinde başta Kürtler olmak üzere Türkiye'nin Osmanlılaştırılması projesiydi. Öcalan da Kürtleri sizin adınıza yeni Osmanlı projesine entegre edebilirim vizyonu sunuyordu. Bu nedenle de gücü görüşen kişilere çok ilginç geliyordu. İkinci açılım süreci de aslında buna denk geliyor olması bir tesadüf değil. Öcalan'dan aynı şeyi bekleyecekler. Türkiye birinci açılım sürecinde bir tür emperyal bir projeye doğru götürülüyordu. Şu anda da oraya doğru götürülüyor. Suriye'de yaşananların uluslararası ayağını görmememiz mümkün. Emperyal sistem sizi hep bir kızıl elma ile kandırır. Türkiye'nin kendi içindeki yurttaşlarıyla, yani Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan Hakkari'de, Diyarbakır'da, Şırnak'ta, Urfa'da, Van'da yaşayan yurttaşlarıyla Edirne'deki, Antalya'daki, Artvin'deki, Ankara'daki yurttaşları arasında varsa bir cumhuriyetin politikalarında, bugüne kadar uygulayıcılarında sorunlar, onları giderir. Emperyal projeye entegre etme projesi ortaya koyarsanız çok yanlış bir iş yapmış olursunuz. Belki de ülkenizin küçülmesine neden olursunuz. Dem Parti'nin, Abdullah Öcalan'ın veya bölgedeki Öcalan endeksli aktörlerin bir tür parçası olduğunu düşünüyorum. Dem Parti'ye burada bir misyon biçilecekse, Öcalan'ın politikalarının aracısı olma misyonu taşıyor diyebilirim. İmralı'ya gidiyorlar, Suriye'ye gidecekler, Meclis'e gidiyorlar falan. Birinci açılım sürecinde de böyleydi. Dem Parti’nin kendi pozisyonda bazı değişiklikler yapman lazım. Birinci açılım seni başkan yaptırmayacağız lafıyla bitti. Muhalefet bloğuyla hareket etmemen lazım.
Abdullah Öcalan'ın tahliye edilmesini, meclise gelmesini, kürsünden DEM Parti’ye hitap etmesini ve PKK’ya silah bırakın çağırısı yapmasını Devlet Bahçeli söyledi. Bu söylemler oldukça radikal. Fakat MHP’nin bu tarz şeyleri kabul edeceğini sanmıyorum. Bunun bir haritası çizilmiş öyle anlaşılıyor. Öcalan belli ki devlet bürokrasisiyle yeni bir görüşme trafiği yapmış diye Terkoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
Öcalan, belli ki şubat ayında bir çağrı yapacak. PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı faaliyetini sonlandırmasını isteyecek. Olumlu bir yanıt gelirse Öcalan, tahliye edilecek. İkinci olarak, atılacak en kolay adım atıldı. O hasta mahpusların bir an önce tahliye edilmesi. Bu zaten aslında hepimizin vicdanen. Olması gereken doğru. Üçüncü adım, özellikle terör davalarında başa almak şartıyla bir tür affın gündeme gelmesi. Anayasanın ilk dört maddesine dokunmayacaklarını söylüyorlar, bu sembolik hale gelmiş durumda. 66. Maddedeki vatandaşlık tanımı gibi bazı maddelerde açılım sürecine uydurularak bir tür yeni anayasa sürecinin gündeme gelmesi. Kayyum süreçlerinin sonlandırılması Türkiye içerisinde DEM Parti için veya DEM Parti'ye entegre olan aşağı yukarı bütün güçler için bir tür özgürleştirilmesi. Kayyum atanan belediye başkanının heyette olmasını, Ahmet Türk'ün heyette olmasını Devlet Bahçeli istedi.