‘Venezüella muhalefeti, ABD ile ortak hareket ettiğini hiçbir zaman gizlemedi’
16:05 06.01.2025 (güncellendi: 16:53 07.01.2025)
Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Çağlar Tekin'e göre Trump'ın tekrar seçilmesiyle birlikte ABD'nin Venezüella'ya müdahale planları tekrar gündeme geldi. Venezüella'da gergin bir siyasi atmosfer bulunduğunu kaydeden Tekin, muhaliflerin ABD ile bağlantılarını gizlemediğini de vurguladı.
28 Temmuz 2024’te Venezüella’da başkanlık seçimleri düzenlendi.
İktidardaki başkan Nicolas Maduro ve muhalefetin adayı Edmundo Gonzalez karşı karşıya geldi. Seçimleri, oyların yüzde 51,95'ini alan Maduro'nun kazandığı ilan edildi. Ancak Amerikan basını, özellikle The Atlantic dergisi, seçimlerin "hileli" olduğu iddiasında bulundu. Avrupa Birliği'nin yüksek temsilcisi Josep Borrell, seçimlerin AB tarafından tanınmayacağını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise seçimleri Edmundo Gonzalez'in kazandığını öne sürerek, Venezüella yetkililerin açıkladığı sonuçları tanımadıklarını ilan etmiş oldu.
10 Ocak’ta Maduro’nun yemin töreni öncesi, muhalif Edmundo Gonzalez’in de adeta paralel yemin töreni düzenleyeceği iddiaları da ortalığı karıştırdı ve siyaseten gergin bir atmosfer yarattı.
Venezüella’da seçim sonrası süreci, Donald Trump’ın seçilmesiyle tekrar gündeme gelen dış müdahaleleri ve Venezüella’daki durumu, gazeteci ve yazar Çağlar Tekin ile konuştuk.
‘BM heyeti önce seçimler için ‘sağlıklı’ dedi, Maduro’nun seçildiği açıklanınca tam tersini söyledi’
BM heyetinin Venezüella seçimlerine ilişkin ikiyüzlü bir rapor yayınladığını vurgulayan Çağlar Tekin, yaşanan gelişmeleri şu ifadelerle aktardı:
“Bu konuyu Venezüella veya uluslararası sistem üzerinden konuşabiliriz. Maduro’nun seçimi kazanmasının ardından görmezden gelinen açıklamalar var. Venezüella seçimlerinin bitmesinden bir gün sonra BM heyeti, seçimlerin sağlıklı, iyi bir organizasyon içinde ve kurallara uygun bir biçimde gerçekleştiğini ifade etti. Ancak seçim konseyi bu açıklamadan kısa bir süre sonra Maduro’nun kazandığını duyunca, aynı BM heyeti seçimlerin sağlıksız bir ortamda gerçekleştirildiğini ve seçimlere itirazın kabul edilebileceğini ifade etti. Yani temelde ilk açıklama, seçimlerin sağlıklı yapıldığı yönündeydi. Maduro’nun kazandığı duyurulunca anlatı tersine döndü. Gürcistan mevzusuna benziyor bu. Ortada trajik bir durum var. Maduro’yu sevebilir veya sevmeyebilirsiniz. Fakat BM’nin kendi raporuna göre Maduro, sağlıklı gerçekleşen bir seçimin sonucuyla yeniden başkan seçilmiş oldu. Buna itirazın ardından BM’nin seçimlerin ‘sağlıksız’ ortamda gerçekleştiğini iddia ettiği ikinci açıklamasında, insanların sandıklara topluca değil teker teker alındığı ifadesi geçti. Sandığa zaten tek tek gidilir, çoklu gidilmez. Oy verme merkezlerinde Maduro’nun fotoğraflarının olduğu söylendi. İyi de, Maduro devlet başkanı. Bizdeki okullarda da oy verirken Mustafa Kemal Atatürk ile beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarını görebilirsiniz. Bunlar sağlıksızlık göstergesi kabul edilemez. Geçmişteki seçimlerde de bunu yaptılar. 2013’ten beri her seçime müdahale ettiler. Hiçbir seçim sonucu tanınmadı. En son 2023’te Barbados’ta bir toplantı yapıldı. Buraya Norveç’ten dahi katılım oldu. Muhalefet ile Maduro iktidarı arasında uzlaşı süreci tartışıldı. Bunun ardından alınan kararlarda, seçim sonuçlarına itiraz edilmemesi gerektiği yönünde bir bildiri vardı. Bu kararların uygulandığı da açıklandı kısmen. ABD, kimi yaptırımları kaldırma kararı dahi aldı. Yani Venezüella’ya yönelik ABD’nin bin civarı yaptırım vardı. Türkiye’de Venezüella ekonomisinin zor durumda olduğunu konuşuyoruz fakat bunun arkasında ABD ambargoları var. Buna 2017 yılında AB ambargoları da eklendi. Buna rağmen Venezüella’da enflasyon yüzde 20 seviyelerine geriledi. Aralık ayı başındaki orana göre enflasyon yüzde 20’ye geriledi ve sistematik şekilde gerilemeyi sürdürüyor. Yaptırımların kısmi olarak kaldırılmasının ardından yüzde 10 ekonomik büyüme yaşandı ayrıca. Diğer yandan Venezüella’da halkın ülkeyi terk ettiği bir atmosfer vardı. Bu da azalmaya başladı. Fakat şimdi yeni bir kriz ile ekonomi tekrar bozulabilecek bir hale sokulmak isteniyor.”
‘Birkaç sene önce enflasyonun çok yüksek olması ve kriz yaşanması, darbe için daha meşru bir zemin yaratıyordu’
Donald Trump’ın ilk döneminde Venezüella’da darbe girişimi ve işgallerin gündeme geldiğini hatırlatan Tekin, ekonomik yaptırımların ve enflasyonun dış müdahaleye uygun zemin hazırladığını belirtti:
“Donald Trump’ın ilk döneminde tehditler bütünü ve hatta olası bir işgal konuşulmuştu. Bunlar gündemdeydi. Maduro da halkın silah kullanma eğitimi alması için girişimler başlatmıştı ABD müdahalesine karşı. Yani bir müdahale için kesinlikle olmaz diyemeyiz. ABD için en önemli bölgelerin başında Latin Amerika geliyor. Bizim gündemimize belki çok girmedi fakat ABD burayı hep ‘arka bahçe’ olarak gördü. 2000’li yıllardan sonra ciddi bir değişim yaşandı. Latin Amerika’da sürekli git-gel yaşandı. Özellikle Chavez’le birlikte Venezüella’da devrimci dönüşüm yaşandı. 2002’den beri Venezüella’da darbe girişimleri gördük birçok defa. Hatta ABD orada başarısız bir darbe girişiminde bulundu ve bu darbe daha sonra bastırıldı. Daha sonraki süreçte de defaatle gördük bunları. Bunları özellikle Venezüella’nın en büyük sınır komşusu Kolombiya üzerinden yapmaya çalıştılar. Kolombiya, uyuşturucu kartellerinden gelen ciddi bir paramiliter yapılanmaya sahip. Orada dahi solcular son seçimlerde kazanmayı başardı. O anlamda ABD’nin eli görece zayıfladı. Venezüella-Kolombiya sınırı tamamen Amazon Ormanları’ndan oluştuğu için sızma girişimleri sağlanabiliyor. Birkaç sene önce enflasyonun çok yüksek olması ve kriz yaşanması, darbe için daha meşru bir zemin yaratıyordu. Darbecilerin halk desteği sağlama olasılığı daha yüksekti. Fakat yaptırımların kısmen kaldırılmasıyla Venezüella ekonomisi rayına oturmaya başladı.”
‘Venezüella muhalefeti, ABD ile ortak hareket ettiğini hiçbir zaman gizlemedi’
Venezüella muhalefetinin Batı ile olan yakın ilişkilerini açıkça beyan ettiğini ifade eden Tekin, 10 Ocak’ta Maduro’nun yemin töreni sonrası muhalif liderler ile Trump arasında bir görüşme olabileceğini kaydetti:
“Venezüella muhalefetini ele alalım. ABD politikalarını dünyadaki birçok ülkede anlayabiliyoruz. Fakat Latin Amerika’da işler biraz daha farklı ve çok daha göz önünde gerçekleşiyor. Venezüella da bunun son dönemde en çok göz önünde yaşandığı yerlerin başında geliyor. Muhalefetten bazı isimlerin açık bir şekilde Batı ve CIA ile çok ciddi bağlantıları var. Özellikle adaylardan birisi eski büyükelçi, onun üzerinde bir tablo var. O adayı destekleyen muhalif lider kadrosunun da ABD ile daha güçlü bir bağı var. Bunu hiçbir zaman gizleme gereği duymadılar. Gerek AB için olsun gerek ABD için olsun; muhalif isimler bağlarını lanse etmeyi gurur kaynağı olarak kabul ediyor. Buradan baktığımız zaman Venezüella muhalefetinin ABD ile ortak hareket ettiğini hiçbir zaman gizlemediğini görüyoruz. Milei gibi ultra sağcı bölge liderlerinin de desteğiyle bir paralel hükümet yani sürgün hükümet girişimi başlatacak gibi duruyorlar. Şu anki açıklamalarda bu yönde mesajlar görüyoruz. ABD’de de bir belirsizlik var şu anda. Donald Trump belki koltuğa oturduktan sonra yani 20 Ocak’tan sonra Venezüella ile mücadele için daha net bir tablo ortaya koyacaklar gibi duruyor. Edmundo Gonzalez’in Trump ile bir görüşme yapması bekleniyordu fakat gerçekleşmedi. Tabii bunun 10 Ocak’ta Maduro’nun yemin töreninden sonra gerçekleşmeyeceğini de kesin olarak söyleyemeyiz. Yani gerçekleşebilir. ABD belli ki Venezüella’ya karşı hazırlık yapacak.”
‘ABD’nin Chavez döneminden beri Venezüella’da yatırımı var’
Donald Trump döneminin uzlaşı sağlayacağı ülkeler arasında Venezüella’nın yer almadığı değerlendirmesinde bulunan Çağlar Tekin’e göre ABD, 20 yıldır yatırım yaptığı Venezüella’dan vazgeçmeye niyetli değil:
“Belki Trump yönetimi kimi bölgeler için biraz daha yumuşak kalabilir niyetleri böyle olmasa da. Fakat Latin Amerika için ellerindeki en sert yaptırımları uygulayabilirler gibi duruyor. Bu yaptırımlara darbe yaptırmak dahil. ‘Bize karşı durursanız darbe yaptırabiliriz’ diyecek bir rahatlıkla davranabilirler. Venezüella örneğin yıllardır yatırım yaptıkları ve zemin hazırladıkları bir atmosfere sahip. Maduro’ya karşı bunu 2013’ten beri yapıyorlar. Chavez’e karşı ise 2002’de bu süreci başlattılar. Yani 20 yıldan uzun süren bir yatırımları var ortada. Venezüella da kolay kolay vazgeçmek isteyecekleri bir ülke değil. Bir tarafı devasa bir Amazon zenginliği ve enerji kaynakları. Petrol varlığı var Venezüella’nın. Bu petrol varlığı Venezüella’nın hem ödülü hem baş belası. Yüksek oranda katran (tar) içerdiği için Venezüella petrolü ancak yüksek teknoloji ile işlenebiliyor. ABD yaptırımları olduğundan Venezüella zor duruma düşüyor. Fakat yine de tüm bunlara rağmen Venezüella, son iki yılda bir atılım yaptı. Arjantinli Milei’nin ekonomi programı çok iyi gibi lanse ediliyor. Halbuki adam göreve geldiğinden beri enflasyon iki katına çıktı. Mehmet Şimşek’in yüzde 38 enflasyonu yüzde 40’lara getirip başarı sayması gibi oldu. Venezüella ise enflasyonu yüzde 3 bin 500 seviyesinden yüzde 20’lere indirdi. Bu, sadece yaptırımların yumuşatılması sayesinde oldu. Büyük bir başarı oluyor o taraftan bakılırsa. Donald Trump oldukça öngörülemez bir karakter. Bu anlamda Venezüella belli ki Trump’ın ilk Latin Amerika sınavı olacak. Burada gövde gösterisi yapmaya çalışabilir. Trump koltuğa oturduktan sonra Venezüella, dünya siyasetinin de gündemine oturabilir.”