https://anlatilaninotesi.com.tr/20241231/1092217647.html
‘Batı emperyalizminin İsrail’e verdiği desteğin sürdüğüne maalesef tanıklık edeceğiz’
‘Batı emperyalizminin İsrail’e verdiği desteğin sürdüğüne maalesef tanıklık edeceğiz’
Sputnik Türkiye
Prof. Dr. Barış Doster'e göre 2024'ün 2025 yılına bıraktığı jeopolitik miras pek parlak görünmüyor. Özellikle Ortadoğu için işlerin pek iyi gitmeyebileceği... 31.12.2024, Sputnik Türkiye
2024-12-31T16:04+0300
2024-12-31T16:04+0300
2025-01-02T10:09+0300
eksen
radyo sputnik
radyo
radyo
donald trump
abd
barış doster
hasan nasrallah
suriye
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e9/01/02/1092266905_0:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_37a16ae039ca64a627d7dd66f98c5699.jpg
Ceyda Karan'la Eksen
Sputnik Türkiye
Ceyda Karan'la Eksen
2024 yılı sona ererken arkasında birçok önemli siyasi gelişme bıraktı.İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra başlayan Gazze saldırılarının kapsamı genişledi ve Lübnan’a yönelik İsrail kara işgali başladı. İsrail’in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı ve lider kadrosunu öldürmesi sonrasında hava harekatlarının şiddeti arttı. ABD’nin arabuluculuğunda İsrail ve Hizbullah arasında ateşkes ilan edilse de İsrail bu ateşkesi 300’den fazla kez ihlal etti.Diğer yandan Gazze’deki İsrail saldırıları da hız kesmedi. İsrail, bulunan Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’ye düzenlediği suikasttan sonra, Hamas’ın yeni Siyasi Büro Şefi Yahya Sinvar’ı da Gazze’de öldürdü.2024’te öne çıkan bir diğer olay ise, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmesi oldu. Yapılan seçimlerde, reformist kanattan gelen Mesud Pezeşkiyan seçildi.ABD, tarihindeki en hareketli seçimlerden birini yaşadı. Cumhuriyetçilerin adayı ve eski başkan Donald Trump, iki suikast girişimine uğradı ve 5 Kasım’da hem Kongre’nin çoğunu, hem delegelerin çoğunu hem de oyların çoğunu alarak ikinci defa ABD Başkanı seçildi. Trump, 20 Ocak’ta koltuğa oturacak olmasına karşın seçilir seçilmez diplomatik temaslarını başlattı ve muhtemel kabinesini duyurdu.2024 kasım ayının sonlarında Suriye’de silahlı gruplar, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğünde Halep’e yönelik harekat başlattı. Halep’in ardından güneye doğru ilerleyen silahlı gruplar, 8 Aralık’ta başkent Şam’a girerek yönetime el koydu. Suriye’nin devrik lideri Beşar Esad, sığınma talebinde bulunarak Moskova’ya gitti.2024’te yaşanan önemli olayları ve 2025’i bekleyen küresel siyasi tabloyu, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Barış Doster ile konuştuk.‘2024’ün 2025’e bıraktığı miras pek iç açıcı değil’Prof. Dr. Barış Doster’e göre 2024’ten 2025’e sarkan jeopolitik olaylar, parlak bir tablo çizmiyor:“2024 yılı, çok hayırlı, insanı ümitvar kılacak gelişmelere tanıklık etmedi. İnsanlık tarihine bakarsak mücadeleler; toplumsal mücadele, ideolojik mücadele ve sınıfsal mücadele asla vazgeçilecek şeyler değil. Biz de her şeye karşın mücadeleye, büyük insanlık için kavga vermeye, kendi ulusumuzun egemenliği için mücadele etmeye devam ediyoruz. Elbette edeceğiz de. Tıpkı bizden önceki kuşakların yaptığı ve bizi takip edecek kuşakların yapacağı gibi. Fakat dediğim gibi 2024’ün 2025’e bıraktığı miras pek de iç açıcı değil.”‘Batı emperyalizminin İsrail’e verdiği desteğin sürdüğüne maalesef tanıklık edeceğiz’2024 yılı boyunca Ortadoğu’da başta İsrail eliyle olmak üzere çok fazla kan döküldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Doster, 2025’te de benzer bir tablonun sürmesi ihtimalinin çok yüksek olduğunu ifade etti:‘Sahada inandırıcı değişiklikler lazım. Şehirlerin başına numara yazmak uluslararası politikte olumsuz sonuç doğurur’Türkiye’nin Suriye politikasında tam anlamıyla bir başarı elde edebilmesi için sığınmacıların geri dönüşünü sağlaması ve YPG’nin varlığına son vermesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Barış Doster, henüz bir zafer söylemi için çok erken olduğunu belirtti:‘Avrupa siyasetinde ahlaki ikiyüzlülük var’Avrupa’nın kendi yarattığı değerlere sırt döndüğünü ve ahlaki olarak ikiyüzlülük yaptığını aktaran Doster, Avrupa’nın ABD politikalarını bu denli desteklemesinin Avrupa içinde de insanların tepkisini çekmeye başladığını söyledi:‘ABD Başkanı’nı denetleyen anayasal ve özel kurumlar güçlüdür ve Trump’a her dediğini yapma imkanı vermeyecektir’Donald Trump’ın yeni döneminde de eski dönemindeki politikaları sürdüreceği değerlendirmesinde bulunan Prof. Dr. Barış Doster’e göre Trump’ın eli her ne kadar güçlü olsa da yine de müesses nizama karşı her dediğini yaptıracak kadar kuvvetli değil:‘Küresel güneyin güçlenmesi, Batı emperyalizminin dizginlenmesi anlamına gelir’Prof. Dr. Barış Doster’e göre BRICS’in ve küresel güneyin 2025’te güçlenmesi durumunda Batı emperyalizmi dizginlenmiş olacak:s
suriye
israil
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2024
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e9/01/02/1092266905_909:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_007775da89ced93223efcc3baa5de44e.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
аудио, radyo sputnik, radyo, radyo, donald trump, abd, barış doster, hasan nasrallah, suriye, israil, pkk, pyd, brics
аудио, radyo sputnik, radyo, radyo, donald trump, abd, barış doster, hasan nasrallah, suriye, israil, pkk, pyd, brics
‘Batı emperyalizminin İsrail’e verdiği desteğin sürdüğüne maalesef tanıklık edeceğiz’
16:04 31.12.2024 (güncellendi: 10:09 02.01.2025) Prof. Dr. Barış Doster'e göre 2024'ün 2025 yılına bıraktığı jeopolitik miras pek parlak görünmüyor. Özellikle Ortadoğu için işlerin pek iyi gitmeyebileceği değerlendirmesinde bulunan Doster, Batı'nın İsrail'e yönelik desteğinin hız kesmeden süreceğini öngördüğünü aktardı.
2024 yılı sona ererken arkasında birçok önemli siyasi gelişme bıraktı.
İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra başlayan Gazze saldırılarının kapsamı genişledi ve Lübnan’a yönelik İsrail kara işgali başladı. İsrail’in Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı ve lider kadrosunu öldürmesi sonrasında hava harekatlarının şiddeti arttı. ABD’nin arabuluculuğunda İsrail ve Hizbullah arasında ateşkes ilan edilse de İsrail bu ateşkesi 300’den fazla kez ihlal etti.
Diğer yandan Gazze’deki İsrail saldırıları da hız kesmedi. İsrail, bulunan Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’ye düzenlediği suikasttan sonra, Hamas’ın yeni Siyasi Büro Şefi Yahya Sinvar’ı da Gazze’de öldürdü.
2024’te öne çıkan bir diğer olay ise, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmesi oldu. Yapılan seçimlerde, reformist kanattan gelen Mesud Pezeşkiyan seçildi.
ABD, tarihindeki en hareketli seçimlerden birini yaşadı. Cumhuriyetçilerin adayı ve eski başkan Donald Trump, iki suikast girişimine uğradı ve 5 Kasım’da hem Kongre’nin çoğunu, hem delegelerin çoğunu hem de oyların çoğunu alarak ikinci defa ABD Başkanı seçildi. Trump, 20 Ocak’ta koltuğa oturacak olmasına karşın seçilir seçilmez diplomatik temaslarını başlattı ve muhtemel kabinesini duyurdu.
2024 kasım ayının sonlarında Suriye’de silahlı gruplar, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğünde Halep’e yönelik harekat başlattı. Halep’in ardından güneye doğru ilerleyen silahlı gruplar, 8 Aralık’ta başkent Şam’a girerek yönetime el koydu. Suriye’nin devrik lideri Beşar Esad, sığınma talebinde bulunarak Moskova’ya gitti.
2024’te yaşanan önemli olayları ve 2025’i bekleyen küresel siyasi tabloyu, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Barış Doster ile konuştuk.
‘2024’ün 2025’e bıraktığı miras pek iç açıcı değil’
Prof. Dr. Barış Doster’e göre 2024’ten 2025’e sarkan jeopolitik olaylar, parlak bir tablo çizmiyor:
“2024 yılı, çok hayırlı, insanı ümitvar kılacak gelişmelere tanıklık etmedi. İnsanlık tarihine bakarsak mücadeleler; toplumsal mücadele, ideolojik mücadele ve sınıfsal mücadele asla vazgeçilecek şeyler değil. Biz de her şeye karşın mücadeleye, büyük insanlık için kavga vermeye, kendi ulusumuzun egemenliği için mücadele etmeye devam ediyoruz. Elbette edeceğiz de. Tıpkı bizden önceki kuşakların yaptığı ve bizi takip edecek kuşakların yapacağı gibi. Fakat dediğim gibi 2024’ün 2025’e bıraktığı miras pek de iç açıcı değil.”
‘Batı emperyalizminin İsrail’e verdiği desteğin sürdüğüne maalesef tanıklık edeceğiz’
2024 yılı boyunca Ortadoğu’da başta İsrail eliyle olmak üzere çok fazla kan döküldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Doster, 2025’te de benzer bir tablonun sürmesi ihtimalinin çok yüksek olduğunu ifade etti:
“Ortadoğu tarihsel olarak coğrafi konumu, jeopolitik önemi, enerji kaynakları açısından zenginliği ve semavi dinlerin doğduğu yer olması sebebiyle emperyalistlerin gözünü diktiği, her daim emperyalist müdahalelere zemin hazırlamak için elinden geleni yaptığı bir coğrafya. 2024’te gerek İsrail’in saldırganlığı, gerek İsrail’in zulmüne karşı Avrupa’da ve ABD’de siyasal seçkinlerin ve yöneticilerin vermiş olduğu sonsuz destek, gerek Suriye’de yaşananlar, gerek PKK, PYD ve benzeri terör örgütlerine Batı’nın verdiği destek alt alta yazıldığında önceki yıllardan çok da farklı değildi. Gelecekte de Ortadoğu’da emperyalist müdahalelere, İsrail’in Lübnan ve Filistin’de olduğu gibi barbarlığına ve Arap halklarının bir araya gelememesine tanıklık edecek miyiz? Umarım yanılırım ama yine tanıklık edeceğiz gibi görünüyor. İsrail’in 7 Ekim’den beri saldırılarının giderek arttığını ve pervasızca devam ettiğini gördük. Gazze’de Hamas’a, Lübnan’da Hizbullah’a karşı diyerek yaptıkları saldırılar, ayrım gözetmeksizin sivillere yönelik etnik soykırım boyutuna vardı ve bunlar devam etti. Ne Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı ne Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu’ya karşı kararları, İsrail karşısında bir caydırıcılık oluşturmadı. Bu açıdan bakarsak Ortadoğu’daki yapıların birçoğunun İsrail’e destek verdiğini görebiliriz. Suriye’de de gördüğümüz, adının önünde ‘siyasal İslamcı’ yazan pek çok yapının İsrail hedeflerine bir çakıl taşı dahi atmazken, Müslümanlar’ın birbirini kırması için elinden geleni yaptığını gördük. Önümüzdeki süreçte de Ortadoğu’nun zenginliği, jeopolitik konumu ve enerji güzergahları açısından konumu göz önünde bulundurulursa, Ortadoğu’da hem halkların birbirini kırıp döktüğüne, hem İsrail zulmünün devam ettiğine hem de ABD başta olmak üzere Batı emperyalizminin İsrail’e verdiği desteğin sürdüğüne maalesef tanıklık edeceğiz.”
‘Sahada inandırıcı değişiklikler lazım. Şehirlerin başına numara yazmak uluslararası politikte olumsuz sonuç doğurur’
Türkiye’nin Suriye politikasında tam anlamıyla bir başarı elde edebilmesi için sığınmacıların geri dönüşünü sağlaması ve YPG’nin varlığına son vermesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Barış Doster, henüz bir zafer söylemi için çok erken olduğunu belirtti:
“Türkiye’nin Suriye politikası, Suriye’de iç çatışma başladığı andan itibaren ilk düğmesi yanlış iliklenen bir politikadır. Ondan sonra düzeltmeye yönelik kimi adımlar atıldı; mesela İran ve Rusya ile bir araya gelinen Soçi ve Astana süreçleri başladı. Fakat bunlar, Türkiye’nin umduğu gibi dış politik zeminde karşılık bulmadı. Her ne kadar Türkiye’de yakın zamana kadar HTŞ bir terör örgütü olarak tanımlanıyor olsa da, Suriye’de rejim değiştikten ve Esad Moskova’ya sığındıktan sonra ‘muhalif güçler’ olarak anılmaya başlandı. Liderleri Culani de eş-Şera olarak anılıyor şimdi. Fakat anımsatmak gerekiyor ki HTŞ, Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı bir örgüt. İsim değişikliği ve liderlerinin isminin takma isimle anılmaması ve ‘eş-Şera’ olarak anılması; ana akım medyada ve siyasette böyle nitelendirilmesi Türkiye içinde bazı kesimleri ziyadesiyle mutlu etti. Fakat bu, Türkiye’nin Suriye politikasının bunca yıldır doğru olduğu anlamına gelmez. Türkiye’nin Suriye’deki beklentilerinin çabucak karşılık bulacağı anlamına gelmez.
Türkiye, Suriye’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunuyor. Bu haklı ve meşru bir tutum. Hem iyi komşuluk ilişkileriyle, hem uluslararası hukukla hem de reelpolitikten kaynaklanan çıkarlarla Türkiye, Suriye’nin bütünlüğünü savunmalı. Peki Türkiye’nin bu beklentilerine, Suriye’deki mevcut iktidarın ABD ve Avrupa ile olan ilişkileri ne kadar cevaz verecek? Türkiye’de uzunca bir zamandır geçici sığınmacı olarak yaşayan sığınmacılar, Cumhur İttifakı’nın resmi söylemiyle güvenli, onurlu ve gönüllü dönüşü savunuluyor. Bu haklı bir beklenti. Peki bu sığınmacıların ne kadarı geri dönecek? Türkiye, çok haklı bir şekilde 1984 Şemdinli-Eruh baskınından bu yana Türkiye’yi sürekli olarak, arkasına emperyalist desteği de alarak Türkiye’ye saldıran PKK/PYD terör örgütüne karşı Suriye’ye ‘bunu tasfiye et’ diyor. Peki ABD tarafından ‘kara gücüm’ denilen PKK/PYD/YPG terör örgütünü ABD, Suriye topraklarında tasfiye edecek mi? Türkiye’nin beklentisi bu yönde.
Yoksa ABD, PKK/YPG/PYD terör örgütünün Suriye’de varlığını bir şekilde muhafaza etmesi ve statü elde etmesi için desteğini sürdürecek mi? Türkiye, tüm bu soruları alıp tatminkar şekilde bunlar yanıtlandıktan sonra Suriye’de kazandığını söyleyebilir. Yoksa Suriye’deki şehirlerin adlarının önüne numara koyup bunları Türkiye’ye dahil etmek, Suriye’yi ‘biz yönetiyoruz’ şeklinde sağa-sola hava atmak, uluslararası ilişkilerde insanların mutlu olmayacağı neticeler doğurur uzun vadede. Türkiye’nin iç siyasete, iç tüketime, içeride seçmeni konsolide etmeye yönelik attığı adımların, Suriye dahil olmak üzere sınırlarımız ötesinde ve hatta küresel ölçekte çok karşılık bulabilmesi için az evvel sorduğumuz sorulara sahada görülecek inandırıcı yanıtlar bulması gereklidir.”
‘Avrupa siyasetinde ahlaki ikiyüzlülük var’
Avrupa’nın kendi yarattığı değerlere sırt döndüğünü ve ahlaki olarak ikiyüzlülük yaptığını aktaran Doster, Avrupa’nın ABD politikalarını bu denli desteklemesinin Avrupa içinde de insanların tepkisini çekmeye başladığını söyledi:
“Avrupa uzun bir zamandır kimlik bunalımı yaşıyor. Ve Avrupa, ABD emperyalizminin yancılığına devam ettikçe, bu kimlik bunalımını aşma ihtimali de yok. Avrupa’dan bir NATO sorgulaması beklemiyoruz fakat en azından kendi koydukları kurallara ve kurumlara saygı anlamında asgari saygı duymalarını ve ahlaki değerlere asgari oranda saygı duymalarını bekliyoruz. Fakat bu bile mümkün değil. Avrupa içerisinde sandıktan başarılı çıkan siyasi partiler ‘öcü’ ilan ediliyor. Avrupa’nın çıkarlarına radikal şekilde kafa tutanlar değil, sadece biraz eleştirel bakanlar bile derhal dışlanıyor ve şeytanlaştırılıyor. Avrupa’nın yaşadığı siyasi bunalımın yanında ahlaki ve entelektüel kimlik bunalımı yaşandığını da görüyoruz. Avrupa’nın kalkıp ABD’nin peşine takılarak Rusya’yı yakın çevresinden kuşatmak için Ukrayna’yı bu kadar teşvik etmesinin bir anlamı var mıydı? Yoktu elbette. Şimdi kafalarına taş düşmüş olacak ki enerji sorununu, enflasyonu, işsizliği konuşmaya başladılar. Avrupalıların ABD emperyalizminin işgal aygıtı olan NATO’ya bu kadar bağımlı olma sebepleri nedir? En son Rusya’ya sınır anlamında yakın olan İsveç ve Finlandiya’yı da aldılar. Bu, Avrupa’yı daha mı güvenli kılıyor? Yoksa tedirginliği mi artırıyor? Bir de Macaristan örneği var, hem AB hem NATO üyesi. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ne zaman ağzını açsa ve geçici olarak AB’yi temsilen oturduğu koltuk gereği ziyaret planlarını açıklasa, Avrupa’nın diğer liderleri ‘Orban bizi bağlamaz, Macaristan AB’yi temsil etmez. O Brüksel adına değil, kendi adına konuşmaktadır’ diyorlar. Şimdiye kadar kimseye böyle küstahça açıklamalar yapmadılar. Avrupa’da ahlaki ikiyüzlülük var. İktisadi ölçekte, siyasi ölçekte, askeri ölçekte bu yaşadıkları sorunlar AB’nin daha fazla sorgulanmasına sebep oluyor. Avrupa içinde de bu yaşanıyor. Ayrıca başta aydınlanma olmak üzere Avrupa’nın kendi değerlerine sırt dönmesi, en liberaller nezdinde dahi Avrupa’yı eskisi kadar cazip kılmıyor.”
‘ABD Başkanı’nı denetleyen anayasal ve özel kurumlar güçlüdür ve Trump’a her dediğini yapma imkanı vermeyecektir’
Donald Trump’ın yeni döneminde de eski dönemindeki politikaları sürdüreceği değerlendirmesinde bulunan Prof. Dr. Barış Doster’e göre Trump’ın eli her ne kadar güçlü olsa da yine de müesses nizama karşı her dediğini yaptıracak kadar kuvvetli değil:
“Donald Trump önceki döneminde ne yaptıysa, bu döneminde de aynısını yapacaktır. Huylu huyundan vazgeçmez derler ya... Üstelik Trump’ın kabinesi o kadar neocon, o kadar siyonist ki, Trump bunların yanında ‘daha makul’ kalabilir. Donald Trump eli kuvvetli şekilde geldi. Kongre’nin her iki ayağında da çoğunlukta. Aldığı seçmen oyu da çoğunlukta. Trump’ın Avrupa’ya, Çin’e bakışında, İsrail’e desteğinde bir değişiklik olacağını düşünmüyorum. ABD Başkanı Donald Trump olsa dahi eli sınırsız güçlü değil. Askeri-sanayi kompleks, müesses nizam, Pentagon, iş dünyası vs. her zaman güçlüdür. ABD Başkanı’nı denetleyen anayasal ve özel kurumlar güçlüdür ve Trump’a her dediğini yapma imkanı vermeyecektir. Mesela Trump o dönem askerleri çekeceğini söylemişti ama tablonun çok değişeceğini düşünmüyorum.”
‘Küresel güneyin güçlenmesi, Batı emperyalizminin dizginlenmesi anlamına gelir’
Prof. Dr. Barış Doster’e göre BRICS’in ve küresel güneyin 2025’te güçlenmesi durumunda Batı emperyalizmi dizginlenmiş olacak:s
“BRICS’e gelelim. İster küresel güney, ister gelişmekte olan ülkeler, ister Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımıyla mazlum milletler diyelim; Orta Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, bütün dünyada Batı’nın kurumlarına ve kurallarına eleştirel bakarak, kendi kurumlarını inşa etmek ve bölgesel ittifak geliştirmek konularında kararlı çok sayıda ülke görüyoruz. BRICS, bu tür ülkelerin bir araya gelerek kurduğu bir yapı. BRICS’in 25-30’dan fazla ülke tarafından başvurulan uluslararası, cazip bir örgüt olması iyi midir? İyidir. Güzel midir? Güzeldir. Şanghay İşbirliği Örgütü var keza. Onun güvenlik ve savunma boyutu öne çıkıyor. Daha çok Avrasya coğrafyasındaki ülkelerin üye olduğu bir yapı. ŞİÖ’nün üye sayısının artması da iyidir. 2025’te hem küresel güney ülkelerinin işbirliği artarsa, hem ittifakları güçlenirse, hem dolardan çıkış anlamında ikili ticaretlerde ulusal para birimlerinin kullanımı yaygınlaşırsa bu şüphesiz Batı emperyalizminin gerilemesi ve dizginlenmesi anlamına gelir. O zaman mazlum milletlerin de eli güçlenmiş olur.”