'Trump koltuğa oturmadan PKK/PYD’ye müdahale etmek ve durumu kabul ettirmek lazım’
“Suriye’de 8 Aralık’tan önceki durumu ele alalım. Mesela üç ay öncesi. Beşar Esad Devlet Başkanı iken de riskler vardı Suriye’ye ilişkin olarak. Şimdi de riskler var. Riskleri iki kategoride değerlendirmek lazım. Birincisi, Suriye ile doğrudan alakalı risklerdir. Bunlar, Suriye’nin bir arada tutulup tutulamayacağı ile ilgili. Suriye parçalanmaya, yeni bir iç savaşa gidebilir mi? Bir sonraki bölünmenin başlangıcı olarak federal yapıya gidebilir mi? Mesela Suriye, federal bir anayasaya giderse, o zaman Suriye’yi oluşturan federe üniteler, otonom bölgeler, ki bunlar kendi silahlı güçleri olacak şekilde organize olurlar, sorun yaratabilir. Burada elimizdeki laboratuvar neresidir? Irak. Irak’ta yaşananları hepimiz biliyoruz. 2003 ABD işgalinden sonra Irak’a demokrasi getirildi. Demokrasiden Amerika ve İsrail ne anlıyor? İsrail’i bir kenara bırakalım hatta zira ABD’nin içinde İsrail de var. ABD Ortadoğu politikalarını genelde İsrail belirliyor.
ABD ve Avrupa’nın Ortadoğu’ya getirdiği demokrasi anlayışı şu: Etnik, dini, mezhebi farklılıkları derinleştirmek. Bunun üzerine insanlara Sünni, Şii, Kürt, Arap vs. diyorlar. Onların gruplar içindeki farkları da ortaya koyuyor işine geliyorsa. Mesela işine gelmiyorsa, örneğin Türkiye konusunda, Türkmenleri ön plana çıkarmadılar. Irak’ta ne gördük? İki parçalı bir yapı gördük. Araplar ve Kürtler vardı. Türkmenleri denklemin içine güçlü bir şekilde sokmadılar. Suriye, Irak’a göre çok daha parçalı olmaya müsait. Birincisi Araplar var. Aslında orada Kürtler ve Türkmenler hariç toplumun kalanı tamamen Arap. Sünni Araplar, Sünni Araplar, Keldani Araplar, Hristiyan Araplar, Dürzi Araplar. Bunlara niye Arap diyoruz? Hepsi Arapça konuşuyor, o coğrafyanın insanı ve hiçbiri kendisine azınlık denilmesini kabul edemeyecek toplumlar. Herkes kendisine zaten ‘Suriyeli’ diyor. Dolayısıyla burada bir anayasa yazma süreci başlayacaksa o zaman bu grupların her biri göz önünde bulundurulmalı. Eğer Batı’nın tavsiyesiyle gidilecekse ki Cevlani şu anda onlara çiçek uzatıyor, elimizdeki reçete Irak. Sünniler, Sünnistan yaratmak isteyecek. Başkenti Şam olur, başkenti Dımaşk. Halep bölgesi. Fırat’a kadar genişlesin. Bu bölgede bir Sünnistan olsun. Öbür tarafta, sahil bölgesinde Alevistan olsun. Fırat’ın doğusunda Kürdistan olsun. Şu anda İsrail’in işgali altında olan kuzey Golan Dürzistan olsun. Peki Hristiyanlar ne olacak? Hristiyanistan mı olacak? Buna ilaveten başka azınlıklar olacak mı? Türkmenler için kim ne diyecek? Bunların hepsi soru işareti ve endişe kaynağı. Bu doğrultuda anayasal düzenlemeye gidilirse kargaşa patlak verebilir. Şu anda zaten ciddi gerginlikler olduğuna dair birçok haber çıkıyor. Birisi kapıyı çalıyor, ‘Burası benim evim’ diyor. Bosna’da bunu görmüştük. Yıllar süren savaşlardan sonra insanların kendi evine dönemediğini gördük. Şimdi o evdeki de kendi evinin Fırat’ın doğusunda kaldığını söyleyebilir. Yani ev sahipliği bile bir gerginlik konusu. Türkiye’den gidiyor diye söylenenlerin büyük bölümü, malına mülküne sahip çıkmak için gidiyor oraya.”