https://anlatilaninotesi.com.tr/20241127/1090896172.html
‘Trump, İran’ın vekil güçlerini, füze projelerini ve nükleer programını baskılamaya çalışacak’
‘Trump, İran’ın vekil güçlerini, füze projelerini ve nükleer programını baskılamaya çalışacak’
Sputnik Türkiye
Dr. Bilgehan Alagöz'e göre Lübnan'daki ateşkes, İran ve Hizbullah'ın elini güçlendirmiyor. Donald Trump koltuğa oturduktan sonra İran ile sert bir müzakere... 27.11.2024, Sputnik Türkiye
2024-11-27T16:04+0300
2024-11-27T16:04+0300
2024-11-28T11:13+0300
eksen
radyo
radyo sputnik
ortadoğu
donald trump
bilgehan alagöz
joe biden
iran
israil
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e8/0b/1b/1090896294_0:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_9f0506a48aec51d43abf67b9a99105a4.jpg
Ceyda Karan'la Eksen
Sputnik Türkiye
Ceyda Karan'la Eksen
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Lübnan'da ateşkes anlaşmasının taslağının kabine tarafından onaylandığını bildirdi. Kabinedeki on İsrailli bakanın evet oyu verdiği, bir bakanın ise hayır oyu verdiği belirtildi. Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından ABD Başkanı Joe Biden, kürsüye çıkıp ateşkesin detaylarını açıkladı.Biden'ın aktardığına göre ateşkes kapsamında İsrail askerleri, Lübnan'ın güneyinden 60 gün içinde kademeli olarak çekilecek. Bu esnada Hizbullah unsurlarının silahlarına el konulacak ve Hizbullah birlikleri Litani Nehri'nin kuzeyine çekilecek. Buna ek olarak yerinden edilen Lübnanlılar ve İsrailliler de yerleşim birimlerine eş zamanlı olarak dönecek.Öte yandan Joe Biden, ateşkesin ihlali halinde İsrail'in "meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğunu" da sözlerine ekledi. Ateşkes kapsamında Lübnan ordusundan 5 bin askerin ve BM Lübnan Geçici Barış Gücü UNIFIL birimlerinin "Mavi Hat" olarak tabir edilen bölgeye konuşlanacağı ifade edildi.Lübnan’daki ateşkesi, ateşkesin 2006’daki anlaşmayla karşılaştırmasını, Donald Trump’ın yeni döneminde olası İran politikasını ve İran’ın devam eden nükleer programındaki son gelişmeleri, Marmara Üniversitesi’nden öğretim üyesi Dr. Bilgehan Alagöz ile konuştuk‘İran’ın veya Hizbullah’ın elini kuvvetlendiren bir ateşkes gibi gözükmüyor’Hizbullah ve İsrail arasındaki ateşkesi değerlendiren Dr. Alagöz, anlaşmanın Hizbullah’ın elini kuvvetlendirmediğini kaydetti. Dr. Bilgehan Alagöz’e göre ateşkesin sağlanmasında ve Hizbullah’ın Litani Nehri kuzeyine çekileceği konusunda uzlaşmaya varılmasındaki en büyük etmenlerden birisi, Donald Trump döneminde müzakere masasına oturmak isteyen İran’ın diplomatik bir jest yapması oldu:‘Trump, İran’ın vekil güçlerini, füze projelerini ve nükleer programını baskılamaya çalışacak’Dr. Bilgehan Alagöz’e göre ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Rusya ve Ukrayna arasındaki kriz ile Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri birbiriyle bağlantılı görüyor. İran konusunda elini güçlendirmeyi arzulayan Trump’ın, Ukrayna konusunda Rusya ile müzakere masasına oturacağını ifade eden Alagöz, Trump’ın İran politikasında vekil güçleri, füze programını ve nükleer programı baskılama esasını güdeceği değerlendirmesinde bulundu:‘Suudi Arabistan’ın İran ile ilgili güvenlik kaygıları ortadan kalkmadı’Suudi Arabistan ve İran arasındaki normalleşme sürecine değinen Dr. Bilgehan Alagöz, Suudi Arabistan’ın güvenlik kaygılarının ortadan kalkmadığını vurguladı. İki ülke arasında çıkarların örtüşmediğini ifade eden Alagöz’e göre bu durum, Suudi Arabistan’ın ABD’den kapsamlı güvenlik garantisi istemesine sebep oluyor:‘Trump, diğer ülkeleri devreye sokmadan İran’la pazarlık yapmak istiyor’İran’ın nükleer programının, Donald Trump döneminin ana konularından birisi olacağına dikkat çeken Dr. Alagöz, İran’ın beş daimi BMGK üyesi, Almanya ve Avrupa Birliği ile yaptığı JCPA anlaşmasının süresinin gelecek yıl dolacağını belirtti. İran’ın uranyum zenginleştirmede oldukça ilerlediğini kaydeden Bilgehan Alagöz, anlaşmaya ve İran’ın nükleer programına ilişkin şu detayları paylaştı:
iran
israil
abd
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2024
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e8/0b/1b/1090896294_909:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_da830babc7bb9625cdcdfd4bc7975f37.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
аудио, radyo, radyo sputnik, ortadoğu, donald trump, bilgehan alagöz, joe biden, iran, israil, abd, hizbullah, birleşmiş milletler güvenlik konseyi (bmgk)
аудио, radyo, radyo sputnik, ortadoğu, donald trump, bilgehan alagöz, joe biden, iran, israil, abd, hizbullah, birleşmiş milletler güvenlik konseyi (bmgk)
‘Trump, İran’ın vekil güçlerini, füze projelerini ve nükleer programını baskılamaya çalışacak’
16:04 27.11.2024 (güncellendi: 11:13 28.11.2024) Dr. Bilgehan Alagöz'e göre Lübnan'daki ateşkes, İran ve Hizbullah'ın elini güçlendirmiyor. Donald Trump koltuğa oturduktan sonra İran ile sert bir müzakere yürütebileceğini kaydeden Alagöz, Trump'ın vekil güçler, balistik füzeler ve nükleer programa yoğunlaşacağını kaydetti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Lübnan'da ateşkes anlaşmasının taslağının kabine tarafından onaylandığını bildirdi. Kabinedeki on İsrailli bakanın evet oyu verdiği, bir bakanın ise hayır oyu verdiği belirtildi. Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından ABD Başkanı Joe Biden, kürsüye çıkıp ateşkesin detaylarını açıkladı.
Biden'ın aktardığına göre ateşkes kapsamında İsrail askerleri, Lübnan'ın güneyinden 60 gün içinde kademeli olarak çekilecek. Bu esnada Hizbullah unsurlarının silahlarına el konulacak ve Hizbullah birlikleri Litani Nehri'nin kuzeyine çekilecek. Buna ek olarak yerinden edilen Lübnanlılar ve İsrailliler de yerleşim birimlerine eş zamanlı olarak dönecek.
Öte yandan Joe Biden, ateşkesin ihlali halinde İsrail'in "meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğunu" da sözlerine ekledi. Ateşkes kapsamında Lübnan ordusundan 5 bin askerin ve BM Lübnan Geçici Barış Gücü UNIFIL birimlerinin "Mavi Hat" olarak tabir edilen bölgeye konuşlanacağı ifade edildi.
Lübnan’daki ateşkesi, ateşkesin 2006’daki anlaşmayla karşılaştırmasını, Donald Trump’ın yeni döneminde olası İran politikasını ve İran’ın devam eden nükleer programındaki son gelişmeleri, Marmara Üniversitesi’nden öğretim üyesi Dr. Bilgehan Alagöz ile konuştuk
‘İran’ın veya Hizbullah’ın elini kuvvetlendiren bir ateşkes gibi gözükmüyor’
Hizbullah ve İsrail arasındaki ateşkesi değerlendiren Dr. Alagöz, anlaşmanın Hizbullah’ın elini kuvvetlendirmediğini kaydetti. Dr. Bilgehan Alagöz’e göre ateşkesin sağlanmasında ve Hizbullah’ın Litani Nehri kuzeyine çekileceği konusunda uzlaşmaya varılmasındaki en büyük etmenlerden birisi, Donald Trump döneminde müzakere masasına oturmak isteyen İran’ın diplomatik bir jest yapması oldu:
“İran’ın veya Hizbullah’ın elini kuvvetlendiren bir ateşkes gibi gözükmüyor. 2006’daki İsrail-Lübnan Savaşı sonrası çıkan uzlaşıya da benziyor bu ateşkes. O dönem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı bir kararı vardı. Yine Güney Lübnan’ın hem İsrail hem Hizbullah askerlerinden arındırılması gündemdeydi. Sonrasında bunun çok da işlemediğini gördük. Ortadoğu uzmanları, bu ateşkese de çok yüksek bir önem atfetmiyor şimdilik. Tabii bu rüzgarın da göstergesi. Nedir bu rüzgar? ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesinin rüzgarı. Çünkü gerek Donald Trump’ın söylemleri gerekse atadığı kabine üyeleri, her anlamda sert bir İran politikasının geleceğini işaret ediyor. İran da bunun farkında. Aslında son bir yıldır yürüttüğü vekil güç siyasetinin İran’a kazanımı olmadığı gibi ilaveten kendilerini İsrail ile doğrudan savaşırken buldular. Ayrıca 1979 İslam Devrimi’nden bu yana İran’ın en çok yatırım yaptığı Hizbullah’ın da çok ciddi darbe aldığını görüyoruz. Herhalde hiç kimse Hizbullah’ın eski gücünü koruduğunu söyleyemez. Tabii İsrail mutlak bir kazanım elde etti diyemeyiz. Onun da defoları var. Fakat İran’ın en büyük vekil gücü Hizbullah’ın ciddi bir darbe aldığını ortaya koymamız gerekiyor. Bu gelişmeler, Trump etkisine girecek Ortadoğu için fragman niteliğinde. İran da çok sağduyulu ve soğukkanlı hareket etmeye çalışıyor. Belli ki birtakım pazarlıklar olmuş. Bu ateşkes talebinin de İran’dan geldiği söyleniyor. İran’ın vekil güç politikasını bir süre aktif şekilde yürütemeyeceğinin göstergesi bu. Çünkü İran, Trump ile daha sert müzakere süreçlerine kendisini hazırlıyor. Nükleer ile ilgili mevzular bunlar. Tabii Trump’ın ajandasında sadece İran’ın nükleer politikasını konuşmak yok ayrıca vekil güç siyasetini konuşmak da var. Şimdilik önden bu kanayan yarayı durdurmak amaçlanıyor. ABD’nin İsrail’e yönelik tavrı da revize edilecektir diye düşünüyorum. Netanyahu’nun Trump döneminde düşünüldüğü kadar rahat etmeyeceğini düşünüyorum.”
‘Trump, İran’ın vekil güçlerini, füze projelerini ve nükleer programını baskılamaya çalışacak’
Dr. Bilgehan Alagöz’e göre ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Rusya ve Ukrayna arasındaki kriz ile Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri birbiriyle bağlantılı görüyor. İran konusunda elini güçlendirmeyi arzulayan Trump’ın, Ukrayna konusunda Rusya ile müzakere masasına oturacağını ifade eden Alagöz, Trump’ın İran politikasında vekil güçleri, füze programını ve nükleer programı baskılama esasını güdeceği değerlendirmesinde bulundu:
“Önce Trump’tan başlayalım. Donald Trump, çok kompakt bir dış politika açılımıyla geliyor. ABD’nin kesinlikle dış müdahale politikaları içinde yer almaması gerektiğini öngörüyor. Buna dair kararlılığı gözüküyor şu anda. Bunun bir ayağını Rusya-Ukrayna krizini durdurmak, diğer ayağını da Ortadoğu’daki meseleler oluşturuyor. Ben de bir Ortadoğu uzmanı olarak bir senedir şahit olduğumuz İsrail-İran gerilimini, Rusya-Ukrayna krizinden bağımsız düşünmüyorum. Askeri harcamaları kısmaya meyleden bir Trump için hem Ukrayna’daki kriz çok önemli hem de İsrail’in güvenliğini sağlamak adına yapılan harcamalar da önemli. Trump bir çıkarım yapıyor burada. Bunu başkanlığının ilk döneminde de yapmıştı. İsrail’e en büyük güvenlik tehdidini bölgede İran, İran’ın nükleer programı ve vekil güçleri oluşturuyor. Trump, bu sebeple İran’ı baskılayıp doğal sınırlarına ve kapasitesine döndürmeyi ve bu sayede İsrail’in güvenlik tehdidini ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Bu sayede ABD’nin yüksek bütçe ayırmasına gerek kalmamasını hedefliyor. Belli ki Pentagon ile de büyük kırılmalar yaşayacak.
Zaten Trump istediği dönüşümü yapabilirse ABD’de büyük bir dönüşüm meydana gelecek. Bana kalırsa Pentagon ve CENTCOM, ABD’nin Doğu Akdeniz’deki varlığını asla çekmek istemiyor. Bunun için de İsrail’in güvenliğini sağlamak fazlasıyla yeterli bir gerekçe oluşturuyor. Bu anlamda İran’a dönük bir baskı politikasıyla gelecek Trump. Fakat bu baskı politikasının nihai hedefi İran’da rejim değişikliği değil. Trump, burada pragmatik bakıyor ve Netanyahu’dan ayrılıyor. Rejimin kendisini ilgilendirmediğini, önemli olanın İran’ın faaliyetleri olduğunu nitelendiriyor. Önemli olan İran’ın vekil güçlerini, balistik füze programını ve nükleer programını baskı altına almak. Yani Trump’ın İran politikasının üç ayağını bu oluşturacak. Bu sebeple yoğun bir baskı bekliyorum. Fakat bu baskının amacı bir müzakere süreci oluşturmak olacak. Bana kalırsa ekipler arasında kapılar ardında görüşmeler başladı. Trump’ın eski çalışma arkadaşları ile İranlıların görüştüğünü biliyoruz. Bölgedeki Umman, BAE gibi ülkelerin zaten Trump’ın ailesinin de yakın temasta olduğu yerler. Buralar aracılığı ile de temas tekrar kurulmuş olabilir. Tabii burada Rusya da etkili olacak. İran şu an desteğini buradan alıyor. Trump ile Putin’in sert bir müzakere süreci yaşayacağı belli. Trump birtakım taleplerde bulunacak. Keza Putin de bulunacak. Trump’ın buradaki taleplerinden birisi de İran konusundaki kimi noktalarda Putin’i yanında görmek olacaktır. Yani sert bir İran politikası bekliyorum fakat bu, İran’a askeri operasyon anlamına gelmiyor.
Trump ve ekibi, askeri operasyonlara alerji duyuyor. Olayı olabildiğince diplomasi üzerinden yürütmek isteyeceklerdir. Önceki dönemlerde Trump, ‘İran savaş kazanan bir ülke değil fakat diplomasi masasında kazanıyor. Benim gibi bir liderle hiç karşılaşmadılar. Ben diplomaside de İran’ı yeneceğim’ diyordu. İyi anlaşma yapmakla övündüğü bir tarafı da var Trump’ın. İran’a karşı bu bakış açısını sürdürüyor. İran da bunun farkında. İbrahim Reisi’nin ölümünden sonra oluşturulan kabine, kadınlarla ilgili yarattıkları esneklik ve açılımlar, içeride karışıklık olmamasını sağlayarak müzakere masasına olabildiğince kuvvetli oturmayı hedefliyor. Trump tabii ki İran ve Çin arasındaki petrol satışlarını da radarına alacak çünkü Çin’i de baskılamak istiyor. Bu ucuz petrol alışverişi, Çin’in işine yaradığı gibi İran ekonomisini de ayakta tutuyor. Bu anlamda Çin’e dönük ayrı bir ekonomik baskı gelecektir. İran-Çin petrol ticaretine göz yuman bir Biden yönetimi yerine bunu baskı altına almayı hedefleyecek bir Trump yönetimi görebiliriz.”
‘Suudi Arabistan’ın İran ile ilgili güvenlik kaygıları ortadan kalkmadı’
Suudi Arabistan ve İran arasındaki normalleşme sürecine değinen Dr. Bilgehan Alagöz, Suudi Arabistan’ın güvenlik kaygılarının ortadan kalkmadığını vurguladı. İki ülke arasında çıkarların örtüşmediğini ifade eden Alagöz’e göre bu durum, Suudi Arabistan’ın ABD’den kapsamlı güvenlik garantisi istemesine sebep oluyor:
“Suudi Arabistan stratejik adımlar atıyor. ABD ile olan güvenlik anlaşması müzakereleri sürüyor. Geniş kapsamlı bir sonuç elde etmek istiyor Suudiler. Sadece İbrahim Anlaşmaları’nın devamını talep eden bir ABD varken, Suudi Arabistan da Filistin sorunu çözülmeden İsrail’i tanımayacaklarını ve ciddi bir güvenlik şemsiyesi oluşturulmasını talep ediyor. Ciddi talepler var. Suudi Arabistan’ın İran ile sağladığı ilişki, bu politika çeşitlendirmesinin bir ayağı. ABD’ye karşı kendilerince Çin üzerinden dengeleme yapmış oluyorlar. Ama bu, Suudilerin İran konusundaki güvenlik tehdidi algılarını sona erdirdiği anlamına gelmiyor. ABD’den istenilen bu geniş kapsamlı güvenlik şemsiyesi, İran’a karşı tehdit algılarının devam ettiğini gösteriyor. İran, İsrail’e füze saldırısı yapmadan önce ilk denemeleri vekil güçleri aracılığıyla Suudi Arabistan ARAMCO tesislerine yaptı. Suudiler, İran tehdidiyle çok önceden beri karşı karşıya. Şu anda bir denge politikası ve kazan-kazan politikası var. İran’ın da bölge ülkeleriyle tansiyonu yükseltmeye niyeti yok. ABD ile müzakere yürüteceklerse bölgede dengeye gitmeleri lazım. Tabii ben bunu konjonktürel görüyorum. Uzun vadede devam edecek bir Suudi-İran uzlaşısını öngörmüyorum. İki ülkenin çakışan çıkarları var. Tüm Arap dünyasında vekil güç siyaseti güden bir İran var. Arap dünyasının lideri olma arzusu içinde bir Suudi Arabistan var. Bu bile başlı başına iki ülkenin çatışması için yeterli bir sebep.”
‘Trump, diğer ülkeleri devreye sokmadan İran’la pazarlık yapmak istiyor’
İran’ın nükleer programının, Donald Trump döneminin ana konularından birisi olacağına dikkat çeken Dr. Alagöz, İran’ın beş daimi BMGK üyesi, Almanya ve Avrupa Birliği ile yaptığı JCPA anlaşmasının süresinin gelecek yıl dolacağını belirtti. İran’ın uranyum zenginleştirmede oldukça ilerlediğini kaydeden Bilgehan Alagöz, anlaşmaya ve İran’ın nükleer programına ilişkin şu detayları paylaştı:
“Kısa vadede İran’dan İsrail’e dönük şahit olduğumuz füze saldırılarının benzerini beklemiyorum. Çünkü böyle bir eylem, Trump’ı bir anda çok sert bir politikaya sevk eder. İran bunu daha önce Kasım Süleymani suikastında gördü. O sebeple Trump göreve başlar başlamaz onu provoke edecek bir eyleme gireceklerini düşünmüyorum. Tabii İran’da da farklı çıkar grupları var, yüzde yüz öngörüde bulunamıyoruz. İran’ın şu anda elindeki en büyük kozu nükleer programı. Buna hepimiz dikkat etmeliyiz. Türkiye’de yeterince konuşulup tartışılmadığını düşünüyorum. Sanki İran’ın nükleer silah üretme kapasitesi bizi hiç ilgilendirmiyormuş gibi bir hava var. Öyle değil. İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na taraf.
Keza 1974 yılındaki kapsamlı denetim anlaşmalarına da taraf. Fakat şu anda uygulamaya katılmadığı 1997 tarihli ek protokol var. Bunu da 2016’daki nükleer anlaşmanın hemen sonrasında uygulamaya başladı ama 2021’de bıraktı. Yani buradan itibaren hızlı bir uranyum zenginleştirme faaliyeti yürütüyor İran. Kafa karışıklığı var, onu düzeltelim. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, ABD bu nükleer anlaşmadan çıktığı için yetkili olamazmış gibi bir algı var. Ama hayır. Zaten bahsettiğim bu Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı kapsamındaki anlaşmalar sebebiyle İran buranın denetimi altında. Tabii 2015 tarihli nükleer anlaşma da Atom Enerjisi Ajansı’na ayrı bir yetki veriyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, her yıl rapor hazırladığında İran’ın NPT anlaşmaları bağlamında eksik bıraktığı tarafları raporluyor.
Bir de ABD ve BMGK daimi üyeleri ile yapılan JCPA anlaşması kapsamında eksik bırakılan yerleri raporluyor. Satır aralarında rakamları ve sert ifadeleri görebiliyoruz. Son çıkan rapor, bizi de tedirgin edebilecek rakamlar içeriyor. İran’ın elde ettiği zenginleştirilmiş uranyum stoku, 6 bin kilo seviyelerinde. Halihazırda nükleer silah üretebilme kapasitesine erişmiş durumda. Buna istinaden de Atom Enerjisi Ajansı’nın yönetim kurulunda uyarı kararı çıktı. Burada da tıpkı BMGK’da olduğu gibi beş daimi üye var sabit olarak. Bir de dönüşümlü, daimi olmayan ülkeler var. Rusya, Çin ve Burkina Faso hayır oyu kullandı fakat karar çıktı. Buna istinaden önümüzdeki cuma günü İngiltere, Fransa ve Almanya, İran Dışişleri Bakanı ile görüşme sürecine başlayacak. Bu ülkelerin görüşmeye başlamasındaki sebebi de açıklayayım. JCPA’de bir ‘tetik mekanizması’ ifadesi vardı. Eğer İran’ın JCPA kararlarına uymadığını düşünen bir taraf olursa, buna istinaden önce şikayetçi olan ülke bununla ilgili komisyona başvurabiliyor. Komisyonun akabinde konu Güvenlik Konseyi’ne getirilebiliyor. Eğer Güvenlik Konseyi, İran’ın yükümlülüklerine uyduğu yönünde karar almazsa BM yaptırımları devreye giriyor. Yani bu, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın elini kuvvetlendiren bir konu. JCPA anlaşması hala yürürlükte. ABD çekildi. Fransa, İngiltere ve Almanya’nın ise taleplerini dile getirme hakkı var. Fakat anlaşmanın yükümlülüklerle ilgili son tarihi seneye bitiyor.
Yani İran aslında o zamana oynuyor. Böyle bir diplomasi de ilerliyor. Avrupa ülkeleri diplomasiyi ön planda tutacaklar. Kendilerinin de ABD ile yürüteceği pazarlıklar olacağı için bu da önlerini açan bir konu oluyor. Fakat İran ile ilgili bir karar alınacaksa bunu Trump’ın atacağı adımlar belirleyecek. Trump zaten diğer ülkeleri devreye sokmadan kendisi pazarlık yapmak istiyor İran ile. Önümüzdeki yıl, İran’ın nükleer programıyla ilgili en kritik yıl olacak. Türkiye’de bu konunun yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bizim de önümüzdeki on yılda oluşturacağımız güvenlik siyasetini etkileyecek bir mesele. Teknik olsa da yakından takip etmemiz gerekiyor.”