00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
Saat başı başlıkları
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:06
14 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
15 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
5 dk
ŞAİR CEKETLİ ÇOCUK
17:47
10 dk
HABERLER
18:00
10 dk
HABERLER
19:00
11 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:07
13 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
12 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABERLER
15:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
3 dk
HABERLER
19:00
5 dk
BÖLGENİN KALBİ
19:06
83 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Mazlum Abdi, Şam’ın onlara sırtını döndüğünü söyledi’

Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Sarkis Kassargian'a göre Suriye, yönünü Arap ülkelerine dönmek istiyor. Türk basınında yer alan Şam-YPG görüşmelerinin gerçeği yansıtmadığını aktaran Kassargian, diğer yandan Golan Tepeleri hattında İsrail'in ilerlediği iddialarının da doğru olmadığını belirtti.
Suriye'nin kuzeyinde ÖSO bünyesindeki El-Cebhet El-Şamiye'ye (Şam Cephesi) bağlı olan Sukur el-Şamal (Kuzey Şahinleri) grubu, Suriye Milli Ordusu'nun kurduğu müşterek kuvvete katılmayı reddetti. ÖSO grupları arasında çıkan çatışmalar sonucunda Suriye Milli Ordusu'na bağlı Sultan Murad Tugayı, Sukur el-Şamal grubunun karargahlarını bastı. Sukur el-Şamal komutanları teslim olurken, grubun dağıtıldığı ve Şam Cephesi ile bağının kesildiği duyuruldu.
Özgür Suriye Ordusu ve Suriye Milli Ordusu’na bağlı silahlı grupların ve İdlib’teki Heyet Tahrir el-Şam gibi terör örgütlerinin askeri hareketliliğindeki artış, Suriye ordusunu alarma geçirdi. Suriye ordusuna bağlı onlarca zırhlı araç, kamyonet, uçaksavar, makineli tüfek, havan ve top, olası temas hatlarına sevk edildi. Suriye ordusunun, olası bir terör kalkışmasına yahut çatışma riskine karşı güvenlik tedbirlerini sıkılaştırdığı bildirildi.
Suriye’de hareketlilik sürerken, İsrail ordusunun Gazze’de tanklarla vurduğu bir binada, Hamas siyasi büro şefi Yahya Sinvar’ın cansız bedenine ulaşıldı. Naaş üzerinde yapılan DNA testi sonucunda İsrail, cansız bedenin Yahya Sinvar’a ait olduğunu duyurdu. Sinvar’ın üzerinde hücum yeleği ve tüfeği ile çatışarak öldüğü ve İsrail ordusunun bu konuda nokta atışı bir bilgisinin olmadığı açıklandı.
Hamas siyasi büro lideri Yahya Sinvar’ın ölümünü, İsrail’in Golan Tepeleri civarında askeri hareketlilik gerçekleştirdiği iddialarını, Suriye’nin kuzeyinde ÖSO grupları arasındaki çatışmaları, Ankara-Şam normalleşme sürecini ve Şam’daki İran varlığını, Suriye’de yaşayan gazeteci Sarkis Kassargian ile konuştuk.

‘Yerine birisi elbette gelebilir ama bir Yahya Sinvar daha gelmez’

İsrail’in Hamas’ın yeni siyasi büro lideri Yahya Sinvar’ı öldürmesinin, Hamas’ın askeri kapasitelerine de darbe vurabileceği değerlendirmesinde bulunan Kassargian, İsrail birliklerinin Lübnan’daki Meys el Cebel’i ele geçirmesinin de sahadaki stratejik dengeleri değiştireceğini kaydetti:
“Yahya Sinvar’ın öldürülmesi, Hamas’a çok büyük bir darbe oluşturacak psikolojik açıdan. Askeri bir darbe de olacak. Sonuçta herkesin bildiği üzere savaşın başlangıcında, yani 7 Ekim saldırısı, Sinvar’ın projesiydi. Dar bir ortamda bu projeyi gerçekleştirmeye çalıştı. O yüzden Yahya Sinvar, Hamas’ın askeri kanadı için en önemli kişiydi. Her zaman aynı şey söyleniyor. Yerine birisi elbette gelebilir ama bir Yahya Sinvar daha gelmez. Bugün iki büyük değişim oldu bu savaşta. Birisi Sinvar’ın öldürülmesi oldu. Bence Gazze’de yankısı büyük olacak. Hamas’ın daha da gerilediğini görebiliriz. İkinci büyük olay ise, İsrail’in Lübnan güneyindeki Meys el Cebel’e diktiği İsrail bayrağı. Bu video servis edildi. Meys el Cebel’in bir kısmının İsrail kontrolü altında olduğunu gösteriyor bu. Lübnan cephesinde çok büyük bir gelişme bu. Meys el Cebel’in stratejik önemi büyük. Tüm bölgeye hakim bir tepe burası. Bu iki gelişme savaş haritasında büyük değişikliklere yol açacaktır diye düşünüyorum.”

‘Rusya’nın bölgeden çekildiğinden söz ediliyor ama bu doğru değil’

İsrail’in Suriye’ye yönelik bir cephe açacağına dair iddiaları değerlendiren Kassargian, İsrail ordusunun Gazze ve Lübnan’daki varlığı sebebiyle bunun teknik olarak mümkün olmadığını kaydetti. İsrail’in bölgeye girdiği yönündeki haberlerin asılsız olduğunu ve bunun Golan Tepeleri’ndeki hatta konuşlu BM gözlem gücü UNDOF tarafından rapor edilmediğini aktaran Sarkis Kassargian, Rus birliklerinin de bölgeden çekildiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını vurguladı:
“İsrail’in şu anda Suriye’nin güneyinde yeni bir cephe açmasını olası görmüyorum. Askeri ve tekniksel anlamda çok zor bir şey. Ama İsrail, Lübnan ve Gazze’de ilan ettiği hedeflere yakın miktarda alanı ele geçirdikten sonra Suriye’de cephe açabilir. Bu korku ve tehdit her daim olmuştur. Burada önemli olan birkaç nokta var. Türkiye’de medyada takip ettiğim bir şey var. İsrail daha Suriye’ye girmedi, yani öyle bir şey yok. İsrail’in sınır hareketliliği tampon bölgede. Yani Mavi Bölge denilen yerde. 1974’teki antlaşma gereği bu bölgeye ne Suriye ne de İsrail girmeli. İsrail şimdi oraya giriyor ama askeri yığınak yok. Tahkimat yapıyorlar daha çok. Bu aslında bir cephe açmanın tersini gösteriyor. Tahkimata gittiğinizde daha çok savunma olarak görünebilir. Bir husus daha var. Rusya’nın bölgeden çekildiğinden söz ediliyor. O da doğru değil. Rus askeri de orada gözlem noktalarında varlıklarını sürdürüyorlar. Bu konuda en önemlisi, BM’nin UNDOF gözlem gücü var. BM’den de hiçbir rapor çıkmadı. Yani genelde bu UNDOF birliği, herhangi bir hareketlilik olursa veya ateşkesi ihlal eden bir taraf olursa derhal bildiri yayınlar. O da yayınlamadı. Bu yüzden şimdilik Golan bölgesindeki haberlerin abartılı olduğuna işaret etmek istiyorum. Peki her şey rahat mı? Tabii ki değil. Bu cephe herhangi bir saatte hareketlilik yaşayabilir.”

‘Çatışmalar Afrin’e de sıçrayabilir’

Sarkis Kassargian’a göre Suriye’nin kuzeyindeki ÖSO grupları arasında yaşanan çatışmaların, Suriye’nin diğer bölgelerine sıçrama riski var:
“Suriye’nin kuzeyi ise çok hareketli. Kuzeyde zaten çok hareketlilikten dolayı, Suriye ordusu bir yığınak yapıyor. Rus uçakları bölgede daha da aktif hale geldi. Bir de silahlı grupların iç çatışmaları söz konusu. Çünkü orada bundan yaklaşık bir ay önce, tabii bunu söyleyen de silahlı gruplar, Türkiye’den gelen emirlere göre, bir silahlı grubun öbür tarafa geçmesi istenmişti. Bunun üzerine Türkiye’ye bağlı Suriye Milli Ordusu denen yapı, bu grupla çatışmaya girdi. Çatışmalar sürüyor. Yaklaşık sekiz köyde çatışmalar sürüyor. Afrin yakınlarında oluyor bu çatışmalar. Herhangi bir zamanda Afrin’e de sıçrayabilir çatışmalar tabii ki.”

‘Mazlum Abdi, Şam’ın onlara sırtını döndüğünü söyledi’

Türk basınında yer alan “YPG-Şam görüşmesi” iddialarını yorumlayan Kassargian, soruyu doğrudan Mazlum Abdi’ye yönelttiğini ve böyle bir görüşme gerçekleşmediğine yönelik yanıt aldığını aktardı:
“YPG ile Şam arasında görüşme olduğuna dair herhangi bir bilgi yok. Çalıştığım gazetece için bir röportaj yaptım. Röportaj daha yayınlanmadı ama ufak bir bilgi verebilirim. Ben bu soruyu doğrudan Mazlum Abdi’ye sordum. O da kesinlikle bir görüşmenin olmadığını, hatta Suriye tarafının sırtını döndüğünü söyledi. O yüzden böyle bir görüşmenin olacağını düşünmüyorum ben. Genel atmosferde Suriye’nin bu konuyla ilgili attığı adımlara bakarsak, bu görüşmenin Suriye için hiçbir fayda getirmeyeceğini düşüyor Şam. O yüzden böyle bir görüşmenin olacağını düşünmüyorum ben.”

‘Şam’ın terörist olarak gördüğü grupları Türkiye muhalif olarak tanımlıyor’

Suriye’nin Türkiye ile normalleşme konusunu ana gündem maddesi olarak görmediğini aktaran Kassargian, Şam ve Ankara arasındaki fikir ayrılıklarının bu konuda önemli rol oynadığını belirtti:

“Türkiye’de konuşulanların aksine, Şam’da Türkiye’nin aslında İsrail’in müttefiği olduğu düşünülür. Yani İsrail’e çok yakın ve İsrail ile müttefik bir ülke şeklinde bir algı var. Arap dünyasında da bu böyle görülür. Sayın Erdoğan’ın açıklamaları, Arap medyasında yer bulmadı. Hiç kimse bu konunun üstünde durmadı. Kimse bu konunun üstünde durup analizler yapmadı. Arap dünyasında ve Suriye’de, Erdoğan’ın İsrail söylemlerinin tuttuğunu düşünmüyorum. Suriye için Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi, bugünün gerçekleriyle öncelik değil. Türkiye ile normalleşme, Suriye’yi tek bir konuda rahatladır. O da Türkiye’nin silahlı gruplara desteğini kesmesi ve silahlı grupların artık risk unsuru olmaması olur. Türkiye de bunu kabul etmiyor gördüğümüze göre.

Suriye’nin ‘terörist gruplara desteği kesin’ demesi, Türkiye tarafından ‘Muhalefet ile maasya oturun’ şeklinde yanıtlanıyor. Suriye’nin terörist dediği gruplar, Türkiye için muhalefet grupları. O yüzden ben, Suriye için normalleşmenin öncelik olduğunu düşünmüyorum. Burada tek bir faktör kritik. Rusya önceki gibi çok zorlamıyor diye görüyorum fakat eğer Moskova bu konuda çok ısrar ederse bir görüşme olabilir. Ama Rusya’dan da böyle bir görüşme için büyük çaba olduğunu düşünmüyorum ben.”

‘Suriye artık daha çok Arap ülkeleri ile hareket etmeye gayret ediyor’

İran’ın Suriye’deki varlığının azalmaya başladığını kaydeden Şam’ın asıl hedefinin Körfez başta olmak üzere Arap ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmek olduğunu söyledi:

“Zaten normalleşme konuşmaları ve Türkiye’nin içindeki hareketlilik, daha çok İran’a doğru bir adım atılmasıyla ilişkilendiriliyor. İsrail’in gelecekteki hedefi İran gibi görünüyor. Bunun mutlaka olacağını söyleyemeyiz tabii ki. Sahadaki gelişmelere bağlı. Ama İsrail Filistin’de, Gazze’de, Lübnan’da haritayı istediği şekilde değiştirirse, İran’a daha çok yüklenebilir. Türkiye de orada kendi müttefikleri ile ilişkiler düzeyinde rol oynayacağını düşünüyor. Çünkü her zaman çözüm süreci, başka bir devlete karşı sorun yaşamayla alakalıydı. Suriye meselesinde İran tabii ki önceki gibi varlığa sahip değil. Suriye kendisini bu savaşta meçhul şekilde konumlandırıyor. Bu da tabii ki geniş bir fotoğraf gösteriyor. Yani Suriye mesela önceki konuşulanlar gibi direniş ekseni parçası, İran’ın kuklası vs. olsaydı, Hizbullah, Husiler gibi savaşa dahil olurdu bir şekilde. Ama Suriye’nin bu konumu artık geleceğe yönelik başka bir strateji çizdiğine işaret ediyor.

Bence Suriye artık daha çok Arap ülkeleri ile hareket etmeye gayret ediyor. Arap ülkeleri ile siyaseten daha uyumlu olacak adımlar atmak istiyor. Bu da tabii ki İran’ın Suriye’deki varlığını daha da azaltacak. Zaten İran’ın Suriye’deki varlığı 2010’dan sonra başladı. Ondan önce Suriye ve İran ilişkilerini konuşabilirdik ama Suriye’de bir İran varlığından bahsedemezdik. Gelecekte bence Suriye artık daha çok Körfez, Cezayir, Mısır ile ilişkilerine odaklanacak ve burayı okumak önemli olacak diye düşünüyorum.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала