‘Türkiye’nin kucağındaki sorunların, Suriye ile masaya oturularak çözülebileceğini düşünüyorum’
16:05 03.07.2024 (güncellendi: 16:15 04.07.2024)
Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Suriye’nin kuzeyinde, Türk bayraklarına ve Türk tırlarına yönelik saldırılar yaşandı. Saldırıların, Türkiye ve Suriye taraflarından gelen normalleşme sinyali sonrası gerçekleşmesi dikkat çekti. Gazeteci Ömer Ödemiş’e göre, Türkiye ancak Suriye ile anlaşarak Suriye ile ilgili sorunların üstesinden gelebilir.
Suriye’nin kuzeyindeki İdlib, Cerablus ve Afrin’de, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait askeri noktalar, Türk bayrakları ve Türkiye’den giriş yapan tırlar hedef alındı. Kalabalık grupların Türk bayraklarını yaktığı, Türk tırlarına silahlarla ateş açtığı görüldü.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Astana’da bir araya geldi. Son dönemlerde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın açıklamaları ile sinyali verilen Türkiye – Suriye normalleşmesinin de masaya yatırıldığı öne sürüldü.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın açıklamalarını, Astana’da Erdoğan-Putin gelişmesi ekseninde Suriye krizini, Suriye’nin kuzeyinde yaşanan olayları ve İdlib meselesini, Gazeteci Ömer Ödemiş ile konuştuk.
‘Buralarda kimler var? Türk tırlarını yakanlar kimlerdir?’
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın açıklamalarını değerlendiren gazeteci Ödemiş, Suriye’nin Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek için en önde gelen şartının, Türk askerlerinin Suriye’den çekilmesi olduğunu kaydetti. Ödemiş’e göre Türkiye’nin artık izleyeceği yol haritasını net bir şekilde ortaya koyması gerekiyor:
“Şimdi Esad’ın açıklamaları ortada. Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek için belli şartları var. Bunlardan en önemlisi, Türkiye’nin asker bulundurduğu bölgeden çekilmesi. İkincisi, ‘terörist’ diye tanımladığı örgütlere desteği kesmesi. Bu iki ana talebin yerine getirilmesi durumunda normal görüşmelerin başlayabileceğini, ilişkilerin sürdürülebileceğini söylüyor. Bu ilk kez söylenmedi. İstihbarat örgütleri arasında görüşmelerin sürdüğünü, orada da aynı eksende taleplerin olduğunu biliyoruz. Astana’da alınan kararlar vardı ama Türkiye bu kararları da tanımadı. ‘Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyoruz’ demesine rağmen yaklaşık 10 yıldır Suriye’de asker bulundurduğumuz bölgeler var. Buralarda kimler var? Türk tırlarını yakanlar kimlerdir? Türkiye buradakileri desteğe neden devam ediyor? Buradan ne bekliyor? Bunlar tartışılması gereken konular. İdlib meselesi ayrı. Afrin ayrı bir mesele. Cerablus meselesi de ayrı. Hepsine ayrı ayrı bakmak, üzerinde durmak lazım. Her şeyden önemlisi Türkiye’deki AKP iktidarının, gerçek niyetini ortaya koyması. Buralarda niye bulunuyor? Bu insanlara karşı tutumu ne olacak? Bu insanlar çatışmaya girerse tavrı ne olacak? Bu insanlar abluka altında. Suriye, Rusya ve İran müfrezelerinin olduğu bir bölgenin ablukası altındalar. Diğer tarafta Türkiye tarafı var. Türkiye ne yapacak? Bu insanların geçişine izin mi verecek? İnsanların kalmasını mı isteyecek? Bunların hepsini AKP’nin net şekilde ortaya koyması lazım.”
‘Suriye’ye fiili müdahale yapacaklardı ama olmadı. Sonuçta bize gelenler kaldı ve sorun gündemimizde duruyor’
Türkiye’ye Suriye’den göç akını başlamadan önce bile çadır kentlerin kurulduğunu ve Suriye’de bulunan çetelerin insanları “Esad size saldıracak” diye korkuttuğunu öne süren Ödemiş, bu yolla çetelerin ve milislerin Türkiye’ye dönük göçü organize ettiğini ifade etti. Ödemiş’e göre Esad’ın katliam yaptığı iddiaları ile Suriye’yi BM müdahalesine açık hale getirme planı suya düştü ve bu sürecin sonunda Türkiye, birçok sorunla baş başa kaldı.
“Niye yaptılar diye bakarsak, bir karmaşa yaratılmaya çalışılıyor. Kayseri olayları ile Suriye’nin kuzeyindeki saldırıların ilişkili olduğu söyleniyor. Bence ilişkili değil. Erdoğan’ın açıklamasına ek olarak Suriye devleti ile ilişkinin sürdürülebileceğine dair bilgiler var. Suriye devleti ile ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde ilk adımların atılacağı söyleniyor. Yayladağ sınır kapısı biliyorsunuz insan geçişlerine açık ama araç geçişlerine kapalı. Kamyonlar vs. geçemiyor. Ama bu yeni açılan kapının bu tür araç geçişlerine de imkan tanıyacağı söyleniyor. Tüm bunlara tepki olarak oradakiler ‘Bizi Esad’a sattın’ diye ayaklanıyor. İlk geçişler nasıl oldu hatırlayalım. Yayladağ’da kamplar kurulmaya başlandığında, daha bir tane Suriyeli, Türkiye’ye geçmemişti. Önce çadırlar kuruldu, sonra geçişler oldu. Ben gözümle tanık oldum. Çadırlar kuruluyor, konteynerler kuruluyor. altyapı yapılıyor. Neden? Suriye’den göç olacak. Kızılçat’ın orada bir karakol baskınından sonra, çeteler köyleri dolaşıyor. ‘Suriye ordusu sizi katledecek, Türkiye’ye geçin’ diyor. Yaklaşık 20’ye yakın Suriyeli asker ve devlet görevlisi öldürülüyor. Kızılçat’ın hemen karşısında. Çeteler ardından gelip ‘Suriye ordusu sizi katledecek’ diyor ve ilk göç böyle sağlanıyor. Türkmen çetelerin organize ettiği çeteler var burada. Sürecin başlangıcı bu. Buradan ne bekleniyordu? ‘Esad orada halkını katlediyor’ gibi bir yaygara ile müdahale zemini yaratılmaya çalışılıyor. Dünya kamuoyunu ayağa kaldıracaksınız. Libya gibi BM uçakları gidip vuracak. Karadan da BM askeri ve Türk askeri girecek ve Suriye’ye fiili müdahale yapacaklardı. Olmadı. Ama sonuçta bize gelenler kaldı ve burada ciddi bir sosyolojik sorun olarak gündemimizde duruyor.”
‘Türkiye’nin kucağındaki sorunların, Suriye ile masaya oturularak çözülebileceğini düşünüyorum’
Türkiye’nin ve ABD’nin Suriye’ye ilişkin politikasının çöktüğünü dile getiren Ömer Ödemiş’e göre, Türkiye’nin ÖSO gibi yapılardan kurtulması gerekiyor. Ödemiş ayrıca Türkiye’nin zamanında destek çıktığı bazı grupların, şimdi “Türkiye bizi satıyor” diyerek isyana kalkıştığını da sözlerine ekledi:
“Suriye’ye ilişkin politika çöktü. Arap Baharı diye başlatılan, hatta ‘Sünnileştirme’ hattı olarak kurulmaya çalışılan İran’a dönük hattın Suriye ayağı çöktü. Çökünce bu sorun da Türkiye’nin kucağında kaldı. Bir şeyler yapması gerekiyor. Hem sınırda ciddi bir tehdit var hem de kendi ülkesi içerisinde sayısı 3 milyonu bulan, farklı kültür ve yaşamdan gelen ve hatta 35 yaş üstü olanların suç işleyerek, insan öldürerek, soygun yaparak geldiğini düşündüğüm ve bildiğim insanlar var şu anda. Suriye Milli Ordusu, Geçici Hükümet vs. gibi kavramlarla yapılar kuruldu. Bunlar besleniyor. Maaş veriliyor. Türkiye’nin bunlardan bir şekilde kurtulması gerekiyor. Suriye devleti bana göre uluslaşmış. Bana göre ulus devlet olduğu için yıkamadılar. Yıkamayınca ilişkilerin normalleşmesi gerekiyor. Türkiye’nin kucağındaki sorunların, Suriye ile masaya oturularak çözülebileceğini düşünüyorum. Fakat bunu nasıl yapacak? Çünkü sırtına o kadar büyük bir yük aldı ki... O cihatçıları ne yapacak? Onları saldırttı, eğitti, donattı. Her şeyin arkasında AKP iktidarı var. Şimdi o cihatçılar da ‘Bizi Esad’a satıyorsun’ diyor.”
‘Türk ordusu ile Suriye ordusu ortak hareket ederse çıkar yol olabilir’
Suriye’nin kuzeyinde başta İdlib olmak üzere en az 100 bin silahlı milisin bulunduğunu aktaran Ödemiş’e göre, sorunun çözümü için Türk ve Suriye ordusu ortak hareket etmeli:
“Rakam üç beş değil. İdlib’te 60 bine yakın silahlı cihatçı grup var. Ellerinde ağır silahlar da var. Sayısı 60 bin civarı. Diğer tarafa bakarsanız Afrin’de sayıları 30 bin civarı olan silahlı yapılanmalar var. Kolay şeyler değil. Suriye’nin 10 yıllık savaşta ölen askeri 150 bin. Rakamlara bakarsak kolay olmayacaktır. 100 bin civarı silahlı adam rakamıyla karşı karşıyayız. Rusya’nın, Suriye’nin desteği ile, ortak bir kararla yürütülecek bir operasyonla çözülebilecek bir durum. Türk ordusu ile Suriye ordusu ortak hareket ederse çıkar yol olabilir. Geçen Suriye’nin kuzeyindeki hareketlilik sonrası Rusya’nın Suriye hava sahasını açmasından sonra Türk jetleri uçmaya başladı. Bu hava sahası açılmalı ki havadan müdahale olsun. Bir de kara sınırı açılmalı ki Suriye ordusu karadan müdahalede bulunsun. Böyle bir işbirliği ve ortak karar ile çözülebilir sorun. Sadece İdlib ve Afrin’deki silahlı cihatçılarla ilgili sorun yok. Türkiye içerisindeki Suriyeliler sorunu da benzer çözülebilir. Ben Astana’da bu sorunun masaya geldiğini düşünüyorum. Astana’nın odağı bu sorundu bana kalırsa.”
‘Türkiye ile Suriye’nin normalleşmesi durumunda, ticaretin başlaması için de İdlib sorununun çözülmesi gerekiyor’
Suriye’nin kuzeyinde özellikle İdlib bölgesinde ciddi sıkıntılar bulunduğunu kaydeden Ödemiş, bölgedeki cihatçıların Türkiye – Suriye normalleşmesi sonrası ticaretten ulaşıma birçok alanda sorun yaratacağı değerlendirmesinde bulundu:
“Bu yapıların bir kısmını tanıyorum. Pislik anlamında her şeyi yapabilecek durumdalar. Kendi vatanlarına ihanet ettiler. Kendi vatanlarına ihanet eden yapıların, farklı anlaşmalarla farklı tavırlar alması son derece olası. Nusret Cephesi, İdlib içerisinde sıkışmış durumda. Silahlı gücü var, hareket edemiyor. Türkiye’nin açtığı alanda hareket edebiliyor. Bunun için de ya açıkça çatışacak ya da teslim olacaklar. Açıkça çatışmayı seçtiklerini söylüyorlar. Yanlarındaki güçleri artırmak istiyorlar. Nusret Cephesi birkaç tane daha grubu yanına almak ister. Bunun için çalışıyor. Varlığının ve hatta grupların varlığının da buna bağlı olduğunu söylüyor. Türkiye’nin çekilebileceğini, bu durumda yalnız kalabileceklerini ve Esad’ın onları yok edebileceğini söylüyorlar. Suriye açısından bir şekilde çözülmesi gereken bir sorun bu. Ciddi bir coğrafya burası ve kilometre olarak da uzun bir alan. Türkiye ile Suriye’nin normalleşmesi durumunda, ticaretin başlaması için de İdlib sorununun çözülmesi gerekiyor. Diğer türlü her geçen tırdan para alıyorlar, yol kesiyorlar. Kontrolü artık Türk askeri de o bölgede sağlayamıyor gibi görünüyor.”
‘Benim Hamas konusunda da kuşkularım var’
Hamas’ın amaçları ve motivasyonları konusunda kuşkuları olduğunu ifade eden Ömer Ödemiş’e göre, Hamas’ın kurulduğu dönemde Suudi Arabistan ve İsrail tarafında finanse edilen Yeşil hat projesi, kafalarda soru işaretleri bırakıyor:
“HAMAS’ı nasıl nitelendireceğiz? Benim Hamas konusunda da kuşkularım var. Cevlani Amerikancı ise Hamas da İsrailci gibi kuşkularım var. Hamas’ın ortaya çıktığı süreç, 1980’ler sürecidir. 1984’te ortaya çıktı. Hatta Türkiye’de de Rabıta olayı oldu. Yeşil hat oluşturma projesi vardı. Suudlar buna çok bütçe ayırmıştı. Türkiye’de de bu patladı. Sanırsam Uğur Mumcu yapmıştı bunun haberini. Kur’an kurslarını yaygınlaştırmak, cami sayısını artırmak ve insanları bu alana çekmek gibi planları vardı. Filistin’de olan süreç de buydu. Filistin’de her sokakta Kur’an kursları açıldı ve sıklıkla camiler inşa edildi. Finansını İsrail yaptı. Böyle hızlı bir İslamlaştırma politikası vardı. FKÖ o dönem çok güçlüydü ve gücünü kırmak istediler. Başardılar da bunu. Filistin ulusal kurtuluş sürecini İslamlaştırdılar. Devrimcilerden, sosyalistlerden alıp finansla birlikte İslamcı kesime doğru hızlıca yönelttiler. Hamas böylesi bir ortamda güçlendi. El Fetih zaten işbirlikçi, burjuva bir karaktere sahipti. Filistin davasının burjuva yönünü temsil ediyordu Arafat. Böyle bir durumda Hamas güçlendi. Son olaya bakıyoruz. Niye bu süreçte böyle bir saldırı yapıldı? Bunun sonuçları kime yaradı? Kafamızda soru işaretleri oluşuyor.”
‘NATO’nun müdahil olabileceğini sanmıyorum’
9-11 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek NATO zirvesinden Suriye'ye ilişkin bir müdahale kararı çıkmayacağı değerlendirmesinde bulunan Ödemiş, NATO’nun çökmüş bir Suriye politikasının arkasında durmayacağını dile getirdi:
“NATO zirvesinin bir şeyleri değiştireceğini düşünmüyorum. Artık çökmüş bir politika var. Bir hamle yapıldı. NATO, Ortadoğu’da Libya’nın içinde yer aldı. Suriye’de ise dışarıda durdu. Suriye operasyonu daha çok Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan üzerinden yürütülmeye çalışıldı. Çökmüş bir politik ve askeri hamlenin arkasında NATO’nun durabileceğini, müdahil olabileceğini sanmıyorum.”