‘Demokrat Parti bize yıllardır insan hakları dersi veriyor. Konu İsrail olunca silah gönderiyorlar’
‘Amerika adeta sevgilisi ile gönül eğlendiren ancak nasıl ayrılacağını bilemeyen bir sevgili gibi’
‘Demokrat Parti bize yıllardır insan hakları dersi veriyor. Konu İsrail olunca silah gönderiyorlar’
“Biden’ın ne yapacağını bilemediği ikinci hadise 7 Ekim süreci. Şu anda Biden hükümeti diyoruz ama eskiden Obama hükümeti de yapıyordu. Netanyahu ile hiçbir zaman iyi ilişkiler gütmediler. İran’la nükleer anlaşma üzerinden başlayan ayrılıklar bu iki grubu her daim karşı karşıya getirdi. Daha da ilginci, 2016’da Trump’ın seçimi kazanmasını sağlayan bir Rus müdahalesi olduğu söylendi. Bunun için FBI, NSA vs. tüm ABD istihbaratı araştırmalar yaptı. Buldukları bulgular pek hoşlarına gitmedi. Meğer Rusya yerine İsrail’in Trump seçilsin diye çalışmalar yaptığı görüldü. Ben bunun, bir gazeteci olarak doğruluğunu sorgularım. İsrail ne kadar destek vermiştir de Trump seçilmiştir? Trump zaten seçilecek miydi? Bu sorular sorulabilir. Ancak şunu anlıyoruz ki Netanyahu yönetimi, Biden’ın başta olmasını hiçbir zaman istemedi. Çünkü Biden yönetimi altında ABD’nin Ortadoğu dışında maceralar arayacağını ve İsrail’in gerek İran’a gerek Filistin’e karşı yalnız kalacağını düşünüyorlardı.
Biden yönetimi geldiğinde İsrail ile olan dostlukları çok daha ciddi bir teste tabi tutuldu. Çünkü 7 Ekim’den bu yana İsrail ciddi insanlık suçları işliyor. 40 bin insan öldü. İnsanlar açlığa mahkum edildi. Bunlar, sosyal medya aracılığıyla Amerikan halkı dahil olmak üzere tüm dünya kamuoyu tarafından gözlemlendi. Demokrat Parti olarak bahsedersek, bize yıllardır insan hakları dersi verdiklerini görürüz. PKK terör örgütünü konusunda anlatıyor, Ermeni meselesinde anlatıyor, Ukrayna’ya gidip orada bir şeyler anlatıyor. Her yerde söyleyeceği cümleler var. Gel gelelim tüm dünya kamuoyu için yarattığı bu ‘kurala dayalı uluslararası düzen’ konsepti İsrail konu olunca kulaklarını kapamayı bırakın, üstüne İsrail’e silah vererek destek oldukları bir mevzuya dönüştü. Biden hükümeti bunu kendi kamuoyuna anlatmakta zorlanıyor. Her geçen ankette bir öncekinden daha kötü sonuçlarla karşılaşıyor.”
‘Demokratlar bize oy vermezseniz cumhuriyetçiler gelecek, faşizm gelecek baskısı kuruyorlar’
“Genç kitle, özellikle Amerika’da sol-ilerici olarak tabir ettiğimiz kitleler, Demokrat Parti’de kendilerine son 15 yıl içinde çok ciddi bir yer edindi. Normal şartlarda bir sistem var ve sol gruplar o sistemin dışında diye algılanıyordu. Özellikle 2010 Occupy Wall Street olaylarından sonra bu sol gruplar, Demokrat Parti içine eklemlenmiş oldu. Bir ideolojik kayma da yaşandı. Daha önceleri sınıf temelli konuştuğunu bildiğimiz sol hareketler, kendilerini kimlikler üzerine dayamaya başladı. Daha çok LGBT, kadın hakları vs. sınıfsal mücadelelerin önüne geçti. Bu da aslında sınıfsal mücadele ile varoluşsal olarak sorunu olmayan orta-üst sınıf, geneli beyazlardan oluşan kitleleri ve onların kampüslerde olan çocuklarını bu yeni sol akıma angaje etti. İnsanların kapitalizmin getirdiği genel adaletsizlikleri çok tartışmadan sol damar yakalama imkanı doğdu. Bu Amerika’nın da işine geldi. Sadece Demokratların da değil. Çünkü uluslararası politikada da bu yöntemleri kullanmaya başladılar. ‘Afganistan’da kadın hakları için buradayız. Ukrayna’da bilmem ne hakları için buradayız’ dediler. Bütün dünyaya bunları anlatma imkanı buldular. Demokrat Parti içerisinde bu, her seçim öncesi ırksal bir gerilimle fayda olarak geri döndü. Bu ne demektir? Amerikalı siyahilere normal şartlarda sorarsanız, ‘Biz bu sistemde temsil edilmiyoruz. Obama bir siyahi olsa da o farklı bir grubun parçası. Bizi temsil etmiyor’ derler. Yani Demokrat Parti’de kendilerini normal şartlarda bulamayacak insanlar.
Fakat gel gelelim her seçim öncesi, ki buna Google Trends üzerinden de bakabiliyorsunuz, 2012, 2014, 2016, 2020 seçimlerinin hepsinin öncesinde yaz aylarında bir Black Lives Matter (BLM) furyası başlıyor. Bu furya, normal şartlarda Demokrat Parti’ye oy vermeyecek azınlık grupları konsolide ediyor. ‘Bize oy vermezseniz faşizm gelecek. Bize oy vermezseniz Cumhuriyetçiler gelecek ve Jim Crow yasalarını getirecek. Size polis daha kötü şiddet uygulayacak’ diyorlar. Bu korku iklimi sayesinde Demokrat Parti, azınlık gruplardan normal şartlarda alamayacağı oyları tekrardan toplamış oluyor. Cumhuriyetçiler de bu korkunun bir benzerini ‘Demokratlar seçilirse göçmen yığınları gelecek, demografik yapı değişecek’ diyerek uyguluyor. Göçmen meselesi çok kritik. Normalde şöyle olur: Demokratlar başa gelir ve Güney Amerikalı potansiyel göçmenler ‘Artık zamanı geldi, kapılar açık’ derler ve bunu değerlendirip sınırı geçerler. Tam da Covid dönemi, kimsenin bir yere gidemediği pandemiden sonra Biden geldi. Biden döneminde milyonlarca göçmen kapıdan içeri girdi.”
‘Yine Black Lives Matter (BLM) gibi olaylar patlayabilir. O zaman bu çocukların ilgisi kayar’
“Kampüs meselesine gelelim. Bu kitleler genel hatlarıyla sol-ilerici ve Demokrat Parti’ye bir şekilde dahil oldu. Başlarını çeken Bernie Sanders gibi figürler var. Daha genç olanlar da var. Alexandria Ocasio-Cortez (AOC) var. Bu hanımefendi, genç kitlelerde inanılmaz karşılık buluyor ve sosyal medyada müthiş etkileşim alır. Ukrayna meselesinde hiç tartışmaya yer vermez. İsrail konusu gelir 7 Ekim’den önce. İsrail’e silah verilmesinde çekimser kalır. Sonra da ‘Bronx’taki Yahudi kardeşlerimin kalbini kırmak istemedim’ der. Fakat bu defa Demokrat Parti ile bağlantı kurabilmiş sol-ilerici kitleler kontrol dışında kaldı. İsrail meselesinde kontrol edilemediler. Bunun sebepleri var. Birincisi, Filistin direnişinin sol geleneğin içine yerleşmiş bir mesele olması. Filistin direnişi ilk başladığında ortada Hamas yoktu. Filistin Halk Kurtuluş Örgütü vasıtasıyla dünyadaki bütün sol gruplar içerisinde Filistin sempatisi yer edindi. Bugün o sol geleneğin devamı olarak Filistin meselesi Batı’da alkış topluyor. Normal şartlarda Yahudi lobisinin Amerika’da ne kadar kuvvetli olduğunu biliyoruz. Her türlü propaganda denemesi yapıldı ve ciddi sansürler uygulandı. Fakat insanlar o videoları biraz TikTok sayesinde biraz da Elon Musk’on satın aldığı X platformu sayesinde gördüler. O videolar ortaya çıktıktan sonra söylenecek pek fazla bir şey kalıyor ve o insanlar sokağa çıkıyor. Üniversite öğrencilerinin normalde nasıl davranacağını herkes bilir. Konuya çok hakim olmasalar bile iyi bir amaç olarak gördükleri bu eylemleri devam ettirmek istiyorlar.
Mesele şu: 2024 seçimlerine daha birkaç ay var. Son seçim safhasına girilmedi henüz. Bu Refah Operasyonu ve İsrail’in katliam politikaları ne kadar sürecek? Amerikan seçimlerinin son ayına kadar devam edecek mi? Bilmiyoruz. Biden muhtemelen hızlıca bitsin diye dua ediyordur ki gündemi değiştirebilsin. Üniversitede olan Z kuşağı ve biraz daha büyükleri, kısa ilgi odağına sahip. Konu değiştiği andan itibaren başka bir şeye angaje olabilirler. Mesela temmuz ortasında Demokratları, Cumhuriyetçilerle karşı karşıya getirecek ülke içi bir mesele olabilir. Yine Black Lives Matter (BLM) gibi olaylar patlayabilir. O zaman bu çocukların ilgisi buraya kayar ve Biden arkasında konsolide olabilirler. Ama şu an gördüğümüz tabloyla seçime gidilirse, Biden’ın çok ciddi şekilde zor durumda olduğunu söylemek gerekir.”
‘Amerikan gençliğinin sokakta zombi gibi dolaştığı, sınırların delik deşik olduğu, bir ABD’den söz ediyoruz’
“Amerika’da tabii benzinin ucuz olması her daim ülkenin refahı için sembol olmuştur. Bunun arkasında şu ana kadar hep doların küresel gücünü gördük. Fakat son yıllarda de-dolarizasyon denilen bir akım sayesinde doların gücü kırılmaya başladı. Amerikan muhafazakar kanallarında hep şunu söylüyorlar: ‘Dolar gücünü tamamen kaybeders bizim orta sınıfın refahı kalkacak.’ Hep bu korkuları var. Şu anda Amerikan ekonomisine bakalım. Kovid olduktan hemen sonra işsizliğin düşüşü gibi bir durum gözükmüştü ve bu 2022 ara seçimlerinde Biden’ın işine geldi. Normal şartlarda Biden hükümetinin 2022 ara seçiminde büyük bir facia yaşayacağı ve kızıl dalga geleceği konuşuluyordu. Onlar için nispeten kötünün iyisi bir seçim oldu. Temsilciler Meclisi’ni kaybettiler ama Senato’yu tuttular. Belki daha iyi bir sonuç alabilirlerdi. Bunun sebebi şu: Biden, 2022’de bir Körfez ziyareti yapmıştı ve çok soğuk karşılanmıştı. Suudiler pek gözünün içine bakmamıştı. Biden, Körfez ülkelerinden petrol üretimini artırmalarını ve petrol fiyatlarının düşmesini istedi. Seçime bu şekilde girmek istedi. Biden Amerika’ya döndü ve bir baktı ki, petrol üretimini azaltma kararı almışlar. Bu fiyatların artmasına yol açtı. Biden’ın bunu yapmaması için Suudilere mektup yolladığı konuşulmuştu. Buna rağmen Suudiler bu kararı aldı.
Özetle Amerikan ekonomisi, dış meseleler ile doğrudan bağlantılı. Ülkemizde olan enflasyon sorunu, bu kadar ağır olmasa da Amerikalıların canını yakıyor. Büyüme oranları ve endüstride toparlanma rakamları açıklanıyor. Ama vatandaşa sorarsanız, ‘Aynı parayla poşetimi dolduramıyorum’ diyorlar. Bizim çok keskin bir şekilde 5-6 yılda deneyimlediğimiz şeyi Amerikalılar yeni yeni tecrübe ediyor. Bu zorluğu yaşıyorlar. Göçmen sorunu gibi Amerikalıların ciddi sorunları var anlayacağınız. Uyuşturucu krizi var. Fentanil krizi deniliyor. Çin’i suçluyorlar bu konuda. Çinlilerin fentanil denilen uyuşturucu maddeyi, Meksikalı kartellere gönderildiği iddia ediliyor. Fakat sonuç olarak Amerikan gençliğinin sokakta zombi gibi dolaştığı, sınırların delik deşik olduğu, ekonomide gizlenmeye çalışılan bir çöküşün yaşandığı bir ABD’den söz ediyoruz. Bu, Biden’ın sadece İsrail ve Ukrayna meseleleriyle değil, içeride giderek büyümekte olan ve çözmek için bir kuruş harcamadığı birçok mevzu ile seçime gideceği anlamına geliyor.”