'Kadın sorunu değil, erkek sorunu' diyen sivil toplum kuruluşu ve kadın mücadelesinde yeni paradigma
“1980’lerde Amerikalı bir aktivist var. Bu kadın, fotoğraf makinesiyle kadın hakları aktivizmi yapıyor. O dönem internet yok tabii. Kendi mahallesinde fiziksel şiddete uğrayan kadınları anında fotoğraflıyor. Polaroid makinesinden çıkan fotoğrafı cebine koyuyor ve kadınlara kanıt olarak veriyor. O mahallede suç oranı düşüyor. Bu aktivist on sene önce TedX konuşması yaptı. ‘Bu iş çok önemli. Dayanışma ve kadın güçlendirmesi çok önemli. Kadınları güçlendirip dayanışma sağladım. Sonra fon sağladık. Sonrasında yasa yapıcılarla konuştuk. Washington’da lobi oluşturduk. Kadına şiddet yasaları çıkarttık. Sonra görünürlük sağladık. Ana akım gazeteler, hiçbir şekilde kadına yönelik şiddete dair hiçbir şey yazmazken, daha sonra yazmaya başladılar. Fakat erkeklerin katılımını atladık’ diyor. Erkeklerin katılımı, feminizmde yeni bir açılım. 1980-1990 dolaylarında keşfediliyor. Kadın hakları aktivistleri de ‘Nüfusun yüzde 50’sini atladık. Onları da işin içine katarsak bir şeyleri değiştirebiliriz’ diyor.
Yine aynı şekilde dünyadaki örneklere bakıyorum. Jackson Cuts diye bir akademisyen var. Aktivist ve eğitmen. Bu adam karış karış Amerika’yı dolaşıyor. Savunma Bakanlığı’nda askerlere eğitim veriyor. Spor kulüplerine, okullara eğitim veriyor. Hep erkek egemen yerlere gidip eşitlik, kadına şiddet vb. konularını işliyor. Bir tespiti var. Bence Yanındayız’ı da çok güzel anlatıyor: ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği meselesini ‘Kadın meselesi’ olarak adlandırıyoruz. Aslında değildir. Tamamen bir erkek meselesidir. Biz bunu ‘Erkek meselesi’ olarak adlandırmaya başlarsak değişim başlayacak ve çözüme ulaşacağız.’ Yanındayız da böyle doğuyor. ‘Bu bir erkek meselesidir’ diyen erkeklerin oluşturduğu bir hareket Yanındayız. 40 erkek, altı sene önce toplanıyor. Duyarlı erkekler olarak, bu işi erkek meselesi olarak kabul ederek adım atıyorlar.
Jackson yine anlatıyor, ‘Ali Ayşe’yi dövdü cümlesi çok net bir cümle. Ama ‘Ayşe, Ali tarafından dövüldü’ diye manşet atarsak, kadın nesne haline geliyor. Erkek özne yok oluyor. Toplum olarak ‘Ayşe ne yaptı da dövüldü’ diyoruz. O eteği giymemesi, Ali ile vakit geçirmemesi gerekiyordu diyoruz. Yani bundan sıyrılmamız lazım. Kim bu eylemi işledi? Kim yaptı? Suç oranlarına baktığımızda kadın cinayetleri oldukça yüksek. Bu cinayetlerin yüzde 85’ini erkekler işliyor. İşte bu erkek akademisyen, sorumluluğu almak ve meseleyi erkek meselesi olarak tanımlamayı öneriyor. Fail olmaktan çıkıp çözüm olmayı hedefliyor. Yanındayız’ın da çıkış hikayesi bu. Toplumda mağdurlar var, yani kadınlar. İş hayatında yükselemiyorlar, şiddete uğruyorlar. Bir de failler var. Bizler fail ve mağdur olmak zorunda değiliz. Görgü tanıkları var bir de. Onların sessiz kalmaması gerekiyor. Bizler, yani Yanındayız, görgü tanıklığı yapıyoruz. Sesimizi çıkartıyoruz.”