Dr. Oytun Orhan: Batı, İsrail’i uluslararası hukukun sınırlamalarından sıyıran bir yaklaşım içinde
© AFP 2023 / ATTA KENAREİran füze
© AFP 2023 / ATTA KENARE
Abone ol
Özel
İran'ın İsrail'e yönelik misilleme saldırısını Sputnik’e değerlendiren Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Oytun Orhan, Batılı ülkelerin çelişkili tavırlarına dikkat çekerek, 'bundan sonrasında İsrail’in atacağı adımların' önemli olacağını vurguladı.
İsrail, takvimler 1 Nisan'ı gösterdiğinde Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan İran Büyükelçiliği'nin bitişiğindeki İran Konsolosluğu ek binasına saldırı düzenledi. Tahran'ın bu saldırıya vereceği yanıt merak ediliyordu. Geçen hafta sonu İran’dan beklenen yanıt geldi. İran insansız hava araçları ve füzeler ile İsrail'i hedef aldı. İran saldırı öncesinde bölge ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeye bilgi verdiğini açıklarken, İsrail’in benzer bir saldırı yapmaması durumunda İran'ın da bir saldırı gerçekleştirmeyeceğine vurgu yapıldı.
‘İran bölgesel çatışma istemiyor’
Karşılıklı saldırılar sonrasında bölgedeki dengelerin nasıl etkileneceğini değerlendiren Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nden Dr. Oytun Orhan şunları söyledi:
“Hamas’ın 7 Ekim Operasyonundan bu yana bir bölgesel savaş senaryosu konuşuluyordu. Çatışmanın yayılması, İran ve İsrail arasında doğrudan bir çatışma çıkma riski ve savaşın Irak, Suriye, Yemen gibi ülkelere, Kızıldeniz’e yayılması riski hep konuşuluyordu. O tarihten bu yana tırmanan bir kriz, gerginlik söz konusu. Taraflar birbirlerini dolaylı bir şekilde hedef aldı. Çıkarlarını hedef aldı, ticari, güvenlik açılardan. Bu kriz tırmandırma sürecinde İsrail’in Şam’da İran Konsolosluğu’nu hedef almasıyla bir üst aşamaya taşındı. Çünkü ilk kez İsrail tarafından resmi bir kabulle İran'ın toprakları olarak kabul edilen bir hedef vurulmuş oldu. Bu tabii İran açısından bakıldığında hem İsrail karşısındaki caydırıcılığını oluşturabilmek hem iç kamuoyunda oluşan tepkiyi bastırabilmek hem de bölgedeki çıkarlarını koruyabilmek açısından orantılılık kapsamında bir yanıt vermesini zorunlu hale getirdi. Esasında İran bir bölgesel savaş riskinden, doğrudan çatışmadan kaçınma çabası içerisinde. Bütün attığı adımlarda bu hassas dengeye dikkat ettiği görülüyor ama tabii doğrudan İran topraklarına dönük bu saldırıları İran’ın benzer bir karşılık vermesini gerektirdi. Neticesinde İran doğrudan İran topraklarından, kendi askeri unsurlarının bulunduğu ülke topraklarından gönderilen dronelar, füzelerle doğrudan İsrail toprakları ve askeri hedefleri vurulmaya çalışıldı. Bu tabii İran-İsrail çatışmasında bir ilk olarak görülebilir. Çünkü doğrudan bir hedef alma durumu söz konusu. Ancak yine de İran’ın bu saldırıda savaşın bölgeselleşmesi riskini bertaraf etmeye dikkat ettiği anlaşılıyor. Çünkü saldırıdan önce Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin bilgilendirilmiş olması, Amerika ile yürütülen Türkiye üzerinden yürüdüğü anlaşılan diplomasi bütün bunlar İran’ın hassas dengeleri gözettiği ve Amerika’yı savaşın içine çekmeme konusundaki hassasiyetini gözettiğini ortaya koyuyor.”
‘Bölgede tansiyon düşebilir’
İran’ın karşı saldırısı sonrasında bölgedeki riskin azalıp, azalmayacağının İsrail'in atacağı adımlara bağlı olduğuna vurgu yapan Oytun “Zira bu saldırıdan anlaşıldığı üzere Amerika başta birçok ülke haberdardı. İran’ın bu saldırıları büyük oranda Amerika’nın katkısıyla İsrail’e varmadan çok büyük bölümü düşürülmüş oldu. Askeri açıdan bakıldığında tabii İran açısından biraz daha başarısızlıkla sonuçlanmış ve kendisine dönük saldırıyla orantılı bir yanıt gibi görülmeyebilir. Ama diğer taraftan da İran şu mesajı da vermiş oldu; eğer kriz tırmandırılacak olur ve İsrail’in daha önce yaptığı gibi doğrudan İran toprakları hedef alınacak olursa kendisinin de geçmişten farklı olarak doğrudan İsrail'i hedef alabileceği mesajını vermiş oldu. İsrail, ABD ve İngiltere desteği olmadan, bu İran saldırıları karşısında kırılganlığı ortaya çıkmış oldu. ABD’nin vermiş olduğu hava savunma sistemleri İsrail'in saldırı dalgasını aşmasında kritik rol oynadı. İran’ın prestijini bir açıdan kurtaran ama diğer taraftan da savaşın bölgeselleşmesi konusundaki hassasiyetini gözeten düzeyde bir karşılık vermiş oldu. Ben buradan bir bölgesel savaş veya küresel çaplı bir çatışma riskinin olmadığını, tersine tansiyonun düşme ihtimalinin daha yüksek olduğu kanaatindeyim. Bu tamamen İsrail’in vereceği yanıtla ilgili. İsrail tırmandırmaya devam ederse İran’ın karşılık vermekten başka seçeneği yok. Böyle bir senaryoda da ABD’de her türlü riske rağmen İsrail’in yanında yer alacaktır. Benim kanaatim İsrail’in bu İran’ın saldırısı karşısında ABD’nin telkinlerine biraz daha açık hale geldiği, onun sözünü dinlemek zorunda kalacağı yönünde. Bu da Gazze'de ateşkes sağlanması imkânlarını arttırır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Batı çelişkili tutum içinde’
Batı’nın İsrail- Filistin çatışması ve İran yaşanan gerginlik konusunda çelişkili tutum içinde olduğuna dikkat çekerek “Gazze savaşı ile birlikte İsrail'in bölgedeki eylemleri, batının Ukrayna savaşı ile Gazze savaşında almış olduğu çelişkili tutum, uluslararası hukukun artık büyük ölçüde ayaklar altına alındığı ve uluslararası ilişkilerde çıkar merkezli yaklaşımların ön plana çıktığını görüyoruz. Hukuksal değerlendirmelerden ziyade siyasi değerlendirmeler yapılıyor. Buna göre pozisyonların alındığı bir dönemle karşı karşıyayız. İsrail’in politikaları konusunda batı, başta ABD olmak üzere Avrupa’da son derece çelişkili diyebileceğimiz, fazlası ile İsrail yanlısı, İsrail'i gözeten ve İsrail’i uluslararası hukukun sınırlamalarından sıyıran bir yaklaşım içinde. Benzer bir tutum İran-İsrail rekabetinde de geçerli. Uluslararası hukuk çerçevesinde bakıldığında bu doğrudan İran topraklarına dönük, resmi İsrail hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiş bir saldırı. Dolayısı ile İran’ın BM hukuku çerçevesinde bir meşru müdafaa hakkı söz konusu” dedi.