‘Rehineleri kurtardıktan sonra İsrail, daha kapsamlı bir kara harekatı başlatabilir’
‘Ateşkes bile değil. Bu sessizliğin arkasından gelen fırtınayı durdurmak gerekiyor’
“Ateşkesten ziyade bir ara verildi. Bunun iki temel faktörü var. Birinci faktör şu: Bilindiği üzere, Hamas’ın elinde 240 rehine vardı. Bunlar içerisinde çifte vatandaşlığı olanlar vardı. Rehinelerin bırakılmasını istiyordu Netanyahu hükümeti. İkinci faktör ise, askeri anlamda İsrail açısından bir toparlanma gerekiyordu. Bu tabii iki taraf için de geçerli. Askeri olarak toparlanma ne anlama geliyor? Yani şunu yapmaya çalışacaklar: Bütün rehineleri kurtardıktan sonra İsrail, muhtemelen daha kapsamlı bir kara harekatı başlatabilir. Bu iki faktör çok önemli oldu ara verilmesinde.
Bir başka konu ise, dikkat ederseniz, uluslararası toplum şu anda rehineler ile ilgileniyor. Yapılan saldırılarda soykırım işlendiği söyleniyordu. İsrail’e ‘katil’ deniliyordu. Şimdi ise uluslararası topluma bakarsanız, bu Arap ve İslam dünyası için de geçerli, sanki bir zafer olmuş gibi bunu kutluyorlar. Ateşkes bile değil. İnsani yardımlar bir teselli olabilir ama bu sessizliğin arkasından gelen fırtınayı durdurmak gerekiyor diye düşünüyorum. Şimdi burada bir ateşkes ve kalıcılığı söz konusu değil. Uzatmanın da sebebi, İsrail’in daha çok rehine kurtarmak istemesi.”
‘İsrail, Gazze’nin güneyine inecek diye düşünüyorum’
“İsrail’de Netanyahu hükümeti için bir diğer önemli konu saldırıların maliyeti. İsrail’deki kabine toplantısından sonra ciddi anlamda eleştiriler geldi. Çünkü Netanyahu savaş için tekrar 8 milyar dolar bütçe talep etti. İster istemez ekonomi ve içerideki siyasi dinamikler açısından, Netanyahu’ya ciddi bir tepki doğurdu. Diğer taraftan Netanyahu bu baskıyı düşürmek istiyor. Uluslararası toplum, İsrail’e ve Netanyahu’ya baskıyı azaltmış gibi gözüküyor. Bu rehine anlaşması buna yarıyor. İstihbarat teşkilatları hariç bir görüşme söz konusu değil İsrail ve Hamas arasında. Onun için sürece baktığımızda, bence İsrail, bu zamanı kazanıp, uluslararası toplumun da tepkisini aşağı çektikten sonra, daha ciddi ve ağır bir operasyonla, Gazze’ye saldırılar düzenleyebilir.
Tabii burada, şunu da şerh düşmek gerek; Eğer Biden yönetimi, aranın devam ettirilmesi yönünde baskı yapar, bunu barış ve ateşkes formatına dönüştürmek isterse farklı olabilir. Tabii ben bunu düşünmüyorum. Biden son açıklamasında, Hamas’ı ‘meşru hedef’ olarak tanımladı. Yani temel amaç, aradan sonra, Gazze’nin yüzeyini tampon bölgeye dönüştürmek, insansızlaştırmak ve sonra da askeri bölge olarak tutmak. Burası yeniden yapılandırılmaz diye düşünüyorum. Yerleşim birimlerinin inşaatı kısa sürede yapılmayacak. Buraya getirilecek Yahudi de olmayacak. Zaten yerleşimlerdeki Yahudiler ciddi tepki veriyorlar. 900 bin Yahudi var ve hepsinin güvenliği tehdit altında. O yüzden yeniden yapılandırma yerine bir askeri bölge kurulacak. Daha sonra Han Yunus’a kadar ineceğini düşünüyorum İsrail’in. Gazze’nin güneyine yani.”
‘Hapisten çıkan Filistinliler, Hamas’ı kahraman olarak görmeye başladı’
‘İsrail için Hamas sadece bir argüman. Hamas gitse bile saldırılar durmayacak’
“İsrail eski esirleri bıraktı, yenilerini aldı gibi bir durum oldu. Bu durum çok önemli tabii. İsrail, Filistin’in peşini bırakmayacak. Bugün Hamas’ı çıkarın Gazze’den, yine bırakmayacak. Hamas, onlar için sadece bir argüman. Herkes bunun farkında diye düşünüyorum. Çünkü Hamas çekilse de İsrail saldırılarını durdurmayacak. Çünkü İsrail’in hedefi Gazze’nin tamamı. Bakın ilk önce Gazze’nin kuzeyi diyerek başladılar. Şimdi ikinci aşama olarak Han Yunus’u yani Gazze’nin güneyini gösteriyorlar. Burada gerçekten baktığımızda İsrail’i duracağını, geri adım atacağını düşünmek çok yanlış olur. İsrail şu anda uluslararası toplumu kızdırdı. Amerika, biraz duraklamasını, acımasız saldırıları azaltmasını söyledi.
Ve Netanyahu da bu saldırıları ve savaşı, kendi siyasi kariyerinin uzatılması için önemli bir araç olarak görüyor. Bu sebeple savaşa devam edecek diye düşünüyorum. Fakat nihayetinde sonucu ne olursa olsun, İsrail kamuoyunun yüzde 60’tan fazlası erken seçim istiyor. Yüzde 84’ü ise, bu saldırılarda en büyük sorumluyu Netanyahu olarak görüyor. Biz Gazze odaklıyız. Fakat İsrail iç dinamiklerini, Likud’un tabanının zarar gördüğünü, seçim yapılırsa milletvekili sayısının 30’un altına düşeceğini, anketler göstermeye başladı. O yüzden Netanyahu siyasi kariyerini devam ettirmek için saldırılara devam edecektir diye düşünüyorum.”
‘El-Kassam Tugayları, harekatı kendi başına yaptı. Hamas’ın siyasi kanadının bilgisi yoktu’
“Şunu belirteyim: Arap koalisyonu gücünün Gazze’ye gönderilmesini uzak bir umut olarak görüyorum. Türkiye’deki yorumcular da maalesef şöyle yorumlar yapıyor: ‘Gazze’de yumuşak geçiş olacak. Hamas, Ramallah ile anlaşacak. Oraya gidecek’ tarzında bir yumuşak geçişten bahsediliyor. Ben böyle düşünmüyorum. Hamas zaten siyasi bir yapı. El-Kassam Tugayları ise siyasi değil, askeri bir yapı. Bu operasyonlarda Hamas’ın siyasi kanadının bilgilerinin olmadığı yönünde malumat aldım birkaç yerden. El-Kassam Tugayları gerçekten de kendisi yapmış bunu. Onun için Gazze’de yumuşak geçiş olması ihtimalini çok zor görüyorum. Hamas, Gazze için sadece İsrail’e karşı savaşmadı. Aynı zamanda El-Fetih’e karşı da 2007’de çatıştı. Ve sonuç itibariyle baktığımızda, buradan Hamas’ın çıkarılması, yumuşak bir şekilde olmaz.
Hamas’a bu saldırılar motivasyon da verdi. İsrail’e karşı savaşıyor da şu anda. Ama uluslararası toplum planlar yapıyor. Gazze’yi Hamas’tan arındırmayı düşünüyorlar. Bunun ne kadar tutacağını söylemek zor. Bence tutmaz. Hamas’ın buradan çıkarılması mümkün gözükmüyor. Tüneller var bir kere. Burada kim baskı kuracak Hamas’ın üzerinde? Şu anda Katar’ın baskı kurmak için kartı var. Onun da sebebi, Doha’da Hamas’ın siyasi kanadının liderlerinin bulunması. Bir gün Katar, İsmail Haniye’ye ‘Artık seni istemiyoruz, madem sözümüzü dinlemiyorsun, bütün Hamas yöneticilerini sınır dışı edeceğiz’ diyebilir. FKÖ lideri Arafat’a da yapıldı daha önce. Filistinli siyasi figürler, bu sürgün hayatına alışmışlar. Bu kartın da ne kadar etkili olacağını söylemek zor. Bence iş içeride, Kassam Tugayları içerisinde, askeri yapıda bitecek. Siyasiler karar verse de, Gazze içinde savaşan Kassam Tugayları gibi Kudüs Tugayı gibi diğer askeri yapıların nasıl cevap vereceğine bağlı her şey. Dışarıdakiler bu planları kabul etse de, içeridekiler kabul etmeyebilir.”
‘Türkiye, uluslararası toplumu harekete geçirmek istedi’
“Türkiye, başından beri bir garantörlük önerisinde bulundu. Bu önerinin nasıl bir içerik taşıyacağını daha sonra Dışişleri Bakanı Sayın Fidan açıkladı. ‘Türkiye, tek başına bunu çözebilir’ diye bir algı var. Bu, tek başına çözülecek bir sorun değil. 1948’den bugüne dek devam eden bir sorundan bahsediyoruz. Ve bunu İslam-Arap dünyası bile tek başına yapamayacak. Bunu, uluslararası toplum üzerinden, bir konsensus ile çözmek gerekiyor. Bunun başını kim çekiyor? ABD çekiyor. ABD istese, İsrail’e iki devletli çözüm için baskı yapabilir. Bundan bahsediyorlar zaten. Ama nasıl bir iki devletli çözümden bahsediyorlar? Hala içini doldurmuyorlar. Bazı önerilerin içi boş kalıyor.
Mesela Türkiye’nin garantörlük önerisini söyleyeyim. Türkiye, İsrail tarafında ciddi miktarda Batılı ülke olduğunu gördü. Filistin hep yalnız. Garantörlük için, Filistin’e mesela 7 ülke garantör olursa, İsrail Filistin’e saldırınca o 7 ülkeye saldırmış kabul edilecek. Bunun da tabii uluslararası hukuk çerçevesinde, BMGK nezdinde yapılması gerek. Ki ABD bunu veto eder kesinlikle. İngiltere ve Fransa da veto eder. Çünkü İsrail’in aleyhine bir karar çıkarmak istemezler. Onun için burada Türkiye’nin, uluslararası toplum doğrultusunda hareket etmesi lazım. Yalnız yürümek, bu sorunu çözmez. Türkiye daha çok, uluslararası toplumu harekete geçirmek üzere rol aldı. Ve bunun için çaba harcadı. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, Arap Birliği ile yapıldı. AB ile görüşüldü. Filistin Temas Grubu’nun kurulmasında rol aldı.
Aynı zamanda Türkiye, Hamas üzerinde de ciddi etkiye sahip. Unutmayalım bunu. MİT’in orada girişimleri var. Dışişleri Bakanlığı’nın da girişimleri söz konusu. Türkiye’nin şu anda tek başına çözebileceği bir sorun değil bu. O yüzden Türkiye daha çok, küresel anlamda ve bölgesel anlamda uluslararası toplumlarla birlikte bu işi yürütmeye çalıştı.”