‘İsrail sağı faturayı Netanyahu’ya kesip onu kenara koyma peşinde gibi görünmüyor’
‘Hamas’ın şiddete başvurmayacağı konusunda yanıldılar’
“Öncelikle hem sağda hem solda hem de farklı fraksiyonlarda ciddi bir travma olduğu açık. Çünkü Netanyahu’ya veya Ben Givir gibi daha sağ isimlere oy veren insanlar, daha keskin ve sert söylemlerin kendilerini koruyabileceğini düşünüyorlardı. Bunun doğru olmadığı görüldü. İkinci önemli husus da, sol ve daha doğrusu barışı savunan, sınırı açmayı ve birlikte yaşamayı savunan insanlarda bir değişim oldu. Gazze’nin ve Hamas’ın savundukları kadar şiddete başvurmayacağı konusunda yanıldılar. Çok ağır kayıplar verildi. ‘1400 kişinin’ katledildiği bir terör saldırısı oldu. Bütün kesimlerde travma hali oluştu. Evet Netanyahu’ya karşı bir güven sıkıntısı var ama sadece ona karşı değil. Sağ ve sol fark etmeksizin tüm siyasi figürlere karşı güvensizlik var. Geçmişi hatırlayalım. Bir-bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede İsrail beş kere seçime gitti. Ve iktidar kurulamadı.
Sağ taraf sadece ‘Netanyahu’ diye, sol da ‘Netanyahu olmasın da kim olursa olsun’ diye diretti. Bu diretme, İsrail’de ciddi bir boşluk yarattı. Bu boşluk bürokrasiye de yansıdı. Aslında her şeye yansıdı. Ve toplumda bu diretmeden dolayı bir zaafiyet oluştu. Şimdi bu zaafiyetten dolayı da bu terör olayı engellenemedi gibi bir durum var. Bu nedenle Netanyahu, bu süreçten sonra kendisi de dahil ciddi anlamda yargılanacak. Neden yargılanacak? Sadece Netanyahu değil, tüm sağ-sol siyasi parti liderleri ve bürokratlar, bu saldırıdan sonra ihmaller sebebiyle ciddi anlamda yargılanacaklar. Bu bir gerçek. İsrail’de şu anda evet Netanyahu’ya karşı bir güven problemi var ama genel olarak siyasilere ve iktidara karşı da çok ciddi bir güvensizlik sorunu var.”
‘Dünyadan baskı gelse de İsrail operasyona son verecek gibi görünmüyor’
“Aslında bu bir misilleme değil. Çünkü ilk defa İsrail tarihinde 24 saat içinde bir müdahalede bulunulmadı. Ve dikkat ederseniz Netanyahu bundan önce de ordu ve ordu yönetimine karşı şikayette bulunmuştu, ‘Bir an önce harekata başlamak istiyorum, bunlar başlamıyor’ demişti. Şimdi bu artık Netanyahu’nun kontrol ettiği bir yapı olmaktan çıktı. Tamamen güvenlik bürokrasisinin, ordunun ve istihbaratın yönettiği bir süreç. Ve bu bir misilleme süreci değil, Gazze’ye girip Hamas ve Hamas’la ilişkili bütün yapıların imha edilmesine yönelik yürütülen bir operasyon. Ve bu her yönde ilerleyen bir operasyon.
Yaklaşık üç gün önce, Mahmud Abbas’a suikast girişiminde bulunuldu. Hamas’tan daha sağda, daha radikal bir örgüt tarafından düzenlendi. İsrail toplumu ve İsrail devleti de şunun farkında: Hamas bittiği zaman, Hamas’tan daha radikal bir İslamcı örgüt gelecek oraya. Bu nedenle Gazze’nin tamamen kontrol altına alınmasına yönelik bir operasyon yürütülüyor. Dolayısıyla bu artık misilleme olmaktan çıkmış, tamamen Gazze’nin kontrolüne yönelik bir operasyon haline gelmiştir. Dünyadan baskı gelse de İsrail operasyona son verecek gibi görünmüyor. Ama süreci de şu anda Netanyahu yürütmüyor. Çünkü Netanyahu’yu ordunun çok fazla dinlediğini sanmıyorum.”
‘İsrail artık şu anda misillemenin peşinde değil. Geçmişte misillemenin peşindeydi’
‘En çok sol görüşlüler ve barış yanlıları öldürüldü’
“Anladığım kadarıyla nasıl Ramallah’ı İsrail kontrol altında tutuyorsa, burası da tutulacak. Çünkü şunu biliyoruz: Gazze’den İsrail’e her gün 15 bin kişi geliyordu. Resmi izni olan çalışanlar geliyordu. Bu insanların aylık ücretleri 2 bin 500 ile 3 bin dolar arasındaydı. Bu çok büyük bir para Gazze için. Türkiye ile kıyaslarsanız birinin Türkiye’de aylık 700 bin lira kazanması gibi bir şeydi. Maalesef gelen bilgilere göre, İsrail’de çalışan birçok Gazzeli, kimlerin nerede yaşadığını, silahların nerede tutulduğunu vs. çetelesini tutarak, Hamas’a yardım etmiş, kılavuzluk yapmış. Bu şu demek: Doğrudan sivil olarak gelen insanların da saldırıda dahli var demek. Fakat bakarsanız bu iki toplumun karşı karşıya geldiği bir alan. Çünkü İsrail’de IDF’te her aileden bir kişi var hemen hemen. Hamas’a bakarsanız da Gazze’deki her aileden hemen hemen bir kişi Hamas’ta. Yani sadece iki ordunun değil, iki toplumun karşı karşıya gelmemesi gibi bir durum yok. Böyle bir şey kaçınılmaz. Birlikte yaşamaya yönelik inanç tamamen kırıldı İsrail’de.
O saldırıda katledilen o insanlara sorsaydınız, yüzde 95’i sınırları açmayı savunurdu. Zaten en çok sol görüşlüler ve barış yanlıları öldürüldü. Hatta bugün barış yanlısı olan, tamamen Gazze’deki insanlar için yardım toplayan bir hayırseverin cesedi tespit edilebildi. Tm bunlar bir araya gelince, iki toplumun tamamen ayrıştığını ve güven sorununun oluştuğunu görüyoruz. Bu saatten sonra Gazze sanırım İsrail’in kontrolünde olacak. İsrail yönetimi geçen sefer burayı Filistin Kurtuluş Örgütü’ne bıraktığında biliyorsunuz Hamas doğdu.”
‘Bedeviler ile Gazzeliler arasında kan davası da başladı. İsrail ordusunda tarihinde olmadığı kadar Arap kökenli var’
“Burada çok ilginçtir Arap ayaklanması yaşanmadığı gibi, İsrail ordusunda tarihinde olmadığı kadar Arap kökenli asker var. Hamas’ın bu saldırısında yaklaşık 50 ile 60 arasında Arap öldürüldü. Bunlardan birisi Bedevi idi. İsrail’de Yahudi olmayan kesimlere baktığınızda Hristiyan Araplar, Ortodokslar, Dürziler, Çerkesler var. Bedeviler kendilerini biraz Arap gibi görmüyorlar. Şu anda Bedeviler ile Gazzeliler arasında kan davası da başladı. Ve çok ilginç bir şekilde İsrail vatandaşı olan Araplar, İsrail’den yana saf tuttular. Bu, bambaşka bir süreç başlatıyor İsrail’de. Bir İsrailleşme süreci. Aslında bunu da konuşmak lazım. Eğer bu savaş olmasaydı, İsrail’de yeni bir İsrail kimliği doğuyordu.
Yani İsrail’de dindar aileden gelip dindarlığı seçmeyen Yahudi gençlerle, dindar Müslüman ailelerden gelip dindarlığı seçmeyen Müslüman gençlerin, kendilerini 21. yüzyılda dinin ötesinde konumladıkları bir kimlik var. Çok dindar bir aileden gelip seküler oluyorsanız, İsrail devleti de yardımcı oluyor. Bu açıdan yeni bir dönem başlıyor. Yeni bir kimlik oluşuyor. Yani dinin dışında, insanların kendilerini 21. yüzyıl vatandaşı olarak tanımladıkları yeni bir kimlik var. Bu genç nüfus daha çok şey paylaşıyor aralarında. Bu yüzden İsrail’de özellikle Araplar açısından kimlik oluşumunda önemli bir adım.”
‘İsrail sağı tüm bu olanların faturasını Netanyahu’ya kesip onu kenara koyma peşinde gibi görünmüyor’
“Netanyahu’nun şu anda gücü Likkud’da bile ciddi anlamda aşınmış durumda. Tabii gerçekten hacıyatmaz gibi bir figür ama görünen o ki, hem Netanyahu hem diğer siyasi figürler ciddi bir kariyer aşınması ile karşı karşıyalar. Burada garip olan başka bir şey var; Sadece Amerikalılar değil, İsrail sağı da tüm bu olanların faturasını Netanyahu’ya kesip onu kenara koyma peşinde gibi görünmüyor. Ancak Netanyahu bu süreçte pek bir şeyi kontrol edemiyor gibi görünüyor. Operasyonlara bakarsanız, kesinlikle bir öç alma ve misilleme mantığıyla yapılmıyor. Eskiden Hamas roket atardı, İsrail orayı vururdu. Şu anda Netanyahu bu süreci durdurabilecek, müdahil olabilecek durumda da değil. İsrail güvenlik bürokrasisi tamamen Hamas’ı yok etmeye odaklanmış durumda. İkinci önemli konu ise siyasi manevra alanının kalmamış olması.
Eskiden siyasiler esir takasını konuşurdu. Aslında esir yok. Terör suçluları ve mahkumlar, bir tarafta da esir alınan İsrailliler vardı. Şu anda 240 İsrailli esir. Artık İsrail kamuoyu, birkaç İsrailli için, mahkumların salınmasını istemiyor. Çünkü bu salıverilen mahkumlar daha sonra terör olaylarına karışıyor. Ve İsrail toplumu artık mahkumların salınmasına yönelik çözümleri kabul etmeyecek gibi görünüyor. Su olursa infial yaratır gibi görünüyor. Çünkü Hamas’ın şu anda başında bulunan kişi, geçmişte esir takası ile salıverilmişti. Eğer böyle bir şey yapılırsa, bu sonraki hükümeti çok daha sağa getirecektir.”
‘Netanyahu, ‘Amalek’i dini söylem olarak dile getirmedi. Bu bir kırılma hali’
“Netanyahu dindar değil. Siyonizm de zaten seküler. Dindarların Siyonizm’e meyletmesi 1960 sonrası başladı. Aslında Netanyahu, ‘Amalek’i dini söylem olarak dile getirmedi. Bu bir kırılma hali. Bu, malumun ilanıydı. Yahudi teolojisi açısından Amalek, ilk defa Şemot’ta geçiyor. Mısır’daki dönemde geçiyor Tevrat’ta. Amalek, sürekli tekrar eden, başka kimliklerle Yahudilerin karşısına çıkan ve Yahudilerden nefret eden bir ulus. Amalek’in belirli bir özelliği var. Kendilerinin zararına olsa dahi Yahudilere zarar vermeleri, kendileri için daha büyük risk yaratsa bile Yahudilere zarar vermeleri ve tamamen Yahudi nefretiyle hareket etmeleri. Bu açıdan Purim Bayramı’na baktığımız zaman, ilk defa Babil’de ortaya çıkıyor antik Yahudi nefreti. Daha sonra Grek-Helenistik dönem ve Roma’da da görüyoruz. Dört-beş tane Amalek ulusu var. Ama asıl en son Amalek Naziler. Bu şu demek aslında, ‘Biz Nazilere nasıl bakıyorsak, nasıl tanımlıyorsak, bugün Hamas ve Hamas’a meyleden kesimi de bu şekilde görüyoruz’ demek. Aşırı dindarlar, Nazilerden Nazi olarak değil, Amalek olarak bahsederler.
Bu şu demek: Hem aşırı dindarlar, hem sekülerler olarak, bu cenahı Amalek ilan ettikleri anlamına geliyor. Bu önceden aşırı dindarlar tarafından yapılıyordu ama bu şekilde Netanyahu da seküler olarak bu söylemi kabul etti. İsrail’de Nazileri yakalayıp getiren teşkilat yeniden kuruldu. Bu çok önemli bir gelişme. Yani zannedildiğinden çok daha derin, nefret yerine akılla İsrail devletinin dönüşümünü izliyoruz şu anda.”