‘Türkiye-Rusya-İran üçlüsü odaklanırsa Kafkasya’daki sorunları kalıcı olarak çözebilir’
10:42 03.10.2023 (güncellendi: 23:51 04.10.2023)
© SputnikEksen - ses kapağı
© Sputnik
Abone ol
Volkan Özdemir’e göre, Türkiye-Rusya-İran Kafkasya’daki sorunları kalıcı olarak çözebilir. Hazar havzasına dikkat çeken Özdemir, bölge ülkelerinin kuzey-güney ve doğu-batı lojistik hatlarının bağlayarak barışı ve iktisadi kalkınmayı öne çıkarabileceğini belirtti. Özdemir, Zengezur koridorunun Türkiye için yaratacağı fırsatlara da atıf yaptı.
Kafkasya’da Dağlık Karabağ sorunu, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün fiilen tesis edilmesi ile sona ererken, dikkatler yeniden şekillenen jeopolitik resme çevrildi. Ermenistan’daki Nikol Paşinyan bölgeye Avrupa siyasetinin etkisini taşımaya çalışırken; Rusya Federasyonu, Türkiye ve İran’ın tutumları 3+3 formülü üzerinden bölgesel çözüm arayışlarını önceler görünümünde. Hazar havzası, bölge ülkeleri arasında ekonomik ilişkileri pekiştirecek ulaşım hatları açılması perspektifi eşliğinde Zengezur koridoru da tartışmaların odağında yer alıyor.
ATASAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Volkan Özdemir ile Kafkasya jeopolitiğini ve bölgedeki güncel durumu konuştuk.
‘Dünyanın başka bir yerinde bu kadar fazla aktörün doğrudan çıkarlarının olduğu bölge sayısı azdır’
Dr. Volkan Özdemir’e göre Kafkasya bölgesi, birçok güç merkezinin çıkarlarının kesiştiği bir nokta olması sebebiyle özel bir statüde. Volkan Özdemir, Kafkasya’daki güç odaklarını ve pozisyonlarını izah etti:
“Çok karmaşık bir mesele. Çok karışık bir bölge. Dünyanın başka bir yerinde bu kadar fazla aktörün doğrudan çıkarlarının olduğu bölge sayısı azdır. Yani Kafkaslar deyince o kadar farklı tanımlamalar ve çıkarlar var ki... Üç büyük bölge ülkesi var: Türkiye, Rusya ve İran, yine diğer üç ülke Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan. Ve bunların dışında birbirleri ile çıkarları çoğu zaman zıt olan ABD’den Hindistan’a ve hatta Kuşak ve Yol Girişimi ile birlikte Çin dahil, çok fazla aktör var. Burada meseleleri püri pak anlamak mümkün değil. Hatta dikkatimi çekti sürekli Güney Kafkasya diyorsunuz. Bu ‘Güney Kafkasya’ tanımlaması daha çok Alman siyasal yapısının getirdiği bir tanımlama. İlginçtir ki Rusya’da burası için Kafkas Ötesi yani Trans Kafkasya tabiri kullanılıyor. Bizde doğrudan Kafkasya olarak bütünleşik bakılır. Bu coğrafya Hazar Denizi ve Karadeniz arasında birçok farklı güç merkezinin kavşak noktası, bu yüzden çok büyük ve farklı çıkarlar var. Mesele hep karmaşık devam etti fakat üç seviyeli bir analizle günümüzdeki durumu özetlemek mümkün. Birincisi bölge ülkeleri arasındaki ilişkiler, ikincisi bölgedeki güçlü aktörlerin kendi aralarındaki ilişkiler ve üçüncüsü de ABD ve Rusya arasında birinin bölgeye girmesi diğerinin ise bölgeden çıkmaması üzerine çeşitli seviyedeki ilişkiler.”
‘Ermenistan Batı’ya yaklaştığı için kayıp pozisyonunda’
Özdemir, Kafkasya’da son yıllarda denklemi değiştiren faktörleri vurgularken, Erivan’da Soros desteği ile iktidara gelen Paşinyan’a atıfta bulundu. Paşinyan’ın Ermenistan’ı Batı’ya yaklaştırırken, Rusya’dn uzaklaştıracak şekilde yarattığı kırılmaya atıfta bulunan Özdemir, diğer yandan Azerbaycan’ın 30 yıl sonra ilk kez toprak bütünlüğünü tesis etmesine dikkat çekti:
“Son yıllarda burada denklemi değiştiren faktörler oldu. Bunların başında Batı ve Soros desteğiyle Paşinyan’ın Ermenistan’da iktidara gelmesi var. Bu aslında Ermenistan ve Rusya arasında bir kırılmanın başlangıcı oldu. Nitekim beş yıl önce pek düşünülmeyen ve ciddiye alınmayan dinamikler öyle bir hareketlendi ki, günümüzde Ermenistan resmi ve tarihi müttefiki Rusya ile kopma noktasına geldi. Öbür taraftan Azerbaycan 30 yıllık bir sürenin ardından ilk defa toprak bütünlüğünü haklı bir şekilde tesis etti. Azerbaycan, 2. Karabağ Savaşı ve bir günlük operasyon derken daha dengeli bir pozisyonu takip etmeye başladı. Ermenistan Batı yöneliminde kendi çıkarını görmeye başladığı için Rusya ile arası bozuldu. Ve Türkiye-Rusya-İran arasında 3+3 formülü dediğimiz ilişkilerin konuşulabiliyor olması ile birlikte bugünkü duruma geldik. Bugünkü durumun özeti şudur: Ermenistan Batı’ya yaklaştığı için kayıp pozisyonunda. Azerbaycan adaleti tesis etti, toprakları işgal altındaydı. Nitekim Karabağ da resmen Azerbaycan toprağıydı fakat fiilen toprak bütünlüğünü sağlayamıyordu. O mesele de çözülmüş oldu.”
‘Batılılar sürekli bölgeyi karıştırmak istiyor ama Kafkaslarda pek dedikleri olmuyor’
Özdemir’e göre, bundan sonra bölgede savaş değil barışın ve iktisadi kalkınmanın yollarının düşünülmesi gerek ve bu açıdan Zengezur koridoru önemli. Batı’nın sürekli bölgeyi karıştırmak istediğini anımsatan Özdemir, ancak Kafkasya söz konusu olduğunda çok da başarı kaydeden bir görünüm bulunmadığını vurguladı. Özdemir, Ukrayna çatışmasını takiben Erivan’ın ABD desteği ile Zengezur koridoruna karşı çıktığını ancak artık bunu yapacak konumda olmadığı görüşünde:
“Bundan sonra bölgede savaşın değil barışın ve iktisadi kalkınmanın yollarının düşünülmesi gerekiyor. Zengezur bu yüzden önemli. Yani Batılılar sürekli bölgeyi karıştırmak istiyor ama Kafkaslar’da pek dedikleri olmuyor. Batılılar ile hareket eden devletlerin de dediği olmuyor, kaybeden pozisyonunda oluyorlar. Üç yıl önceki 2. Karabağ Savaşı’nda tek kutuplu dünyanın son dönemlerinde, ilk defa ABD bir uluslararası ihtilafın çözümünden resmen dışlandı. Minsk Grubu 30 yıllk sürecin ardından devre dışı kaldı. Azerbaycan başarılı oldu. Türkiye bir şekilde müdahil oldu. Rusya’nın arabuluculuğu ile ateşkes beyannamesi imzalandı. İşler orada daha bir yoluna girebilirdi fakat Ukrayna Savaşı’ndan sonra bu ateşkes beyannamesinin bazı maddelerinin Ermenistan tarafından uygulanmadığına tanıklık etti. 9’uncu maddede Laçın Koridoru’na karşılık ismi direkt geçmese de Zengezur Koridoru’nun açılması ve Rus güvenlik birimlerinin bu koridorları gözetim altında tutması yer aldı. Fakat Paşinyan yönetimi sürekli egemenlik haklarının Rus güvenlik birimlerinin varlığı sebebiyle zarar göreceği bahanesini öne sürdü. Bu sebeple gümrük muhafazanın kendileri tarafından gerçekleştirilmesi gibi garip bir şey söylediler. Burada bir çelişki var. O vakit o ateşkes beyannamesine imza atmayacaktınız. Ermenistan bunu bilhassa Ukrayna Savaşı sonrasında dile getirmeye başladı. Rusya odağını Ukrayna’ya kaydırınca Batı da o güç boşluğunda Ermenistan üzerinden farklı bir oyun oynamaya başladı. Fakat gelinen noktada bu mesele artık sonlandı, şartlar da değişti. Artık bir Laçın Koridoru yok. Buna karşılık bir Zengezur koridoru da yok. Şu anki pozisyona bakarsak, Ermenistan barış anlaşmasına imza atarsa, pekala kendi gümrüklerini koyarak orada tıpkı Azerbaycan gibi akışa izin verebilir. Yani Zengezur koridoru dediğimiz, Ermenistan’ın 40 kilometrelik bir yol hattını onarması ve bunu ulaşıma ve ticarete açması. Yani son şartlar değiştiği için bahaneleri ellerinden gitmiş durumda.”
‘Türkiye Hazar ile Akdeniz’i buluşturabilecek bir proje ortaya koyabilir’
Diğer yandan Özdemir, Türkiye’de Zengezur koridoru meselesinin yanlış anlaşıldığı görüşünde. Koridorun Türkiye’nin Orta Asya Türk devletlerine doğrudan ulaşımı anlamına gelmediğini, yine Ermenistan’ın üçüncü bir ülke olarak varlığının olacağını anımsatan Özdemir, diğer yandan hem kuzey-güney hem de doğu-batı lojistik hatlarının bağlanabileceğine dikkat çekti. Meseleyi Rusya, Türkiye ve İran’ın kendi aralarında çözebileceğini belirten Özdemir, Ankara’nın doğru altyapı yatırımlarını yapması halinde Hazar ile Akdeniz limanlarını buluşturabileceğinin altını çizdi:
“Türkiye için güzel bir fırsat fakat bu konu Türkiye’de yanlış anlaşılıyor. Zengezur koridoru açılınca biz Orta Asya Türk devletlerine doğrudan ulaşmayacağız. Şu anda Gürcistan’dan olduğu gibi Ermenistan’dan ulaşacağız. Yani dolayısıyla arada üçüncü bir ülke olacak yine. Fakat Türkiye açısından şöyle önemli bir avantaj sağlayabilir; Avrasya’nın genelinde kuzey-güney ve doğu-batı eksenli birçok lojistik projesi geliştiriliyor. Yine bu da Ukrayna Savaşı’ndan sonra hareketlendi. Orta koridor üzerinden yani Kazakistan-Hazar Denizi-Azerbaycan-Kafkaslar-Türkiye-Avrupa hattında taşımacılık muazzam şekilde artmış durumda. Çünkü Ukrayna savaşından sonra Çinliler tarafından geliştirilen Rusya transit hattı da akamete uğradı. Aynı şekilde Rusya, Hindistan’a ulaşmak için yine Hazar Denizi’ne odaklandı ve kuzey-güney koridorunu yıllar sonra aktif hale getirdi. Eğer Zengezur açıldığı zaman Türkiye doğru bir şekilde altyapısına odaklanırsa yani karayolları yerine gerçekten demiryolları ile buraya yatırım yapar, bunları da Akdeniz limanlarına bağlayabilirse, Hazar ile Akdeniz’i buluşturabilecek bir proje ortaya koyabilir.
Daha da önemlisi Zengezur, hem kuzey-güney hem de doğu-batı lojistik hatlarını birbirine bağlayabilir. Rusya, Akdeniz’e ulaşabilir. Türkiye, Akdeniz’deki lojistik merkezinden ciddi bir katma değer sağlayabilir. Ve Türkiye-Rusya-İran, bu meseleyi kendi arasında halledebilir.”
‘Bölgeyi karıştırmak isteyecek dış aktörler var mı? Var. Özellikle ABD ve İngiltere’
Özdemir, bölgede uzlaşma olasılığını engelleyecek aktörlere dikkat çekerken, son gelişme olarak Erivan’ın Roma Statüsü’nü tanımasına işaret etti:
“Burada bundan uzaklaşacak ve bölgeyi karıştırmak isteyecek dış aktörler var mı? Var. Özellikle ABD ve İngiltere. Peki bunu nasıl yapacak? Bölge ülkelerinde, bilhassa Ermenistan’da bunu zorlayacak. Roma Statüsü’nün kabul edilmesi bu vs. bu kışkırtmayı göreceğiz. 3+3 formülü belirleyici olursa bölgeye istikrar gelir ve en önemlisi barış ve iktisadi kalkınma gelir. Zengezur’un açılması, Ermenistan’ı da izolasyondan çıkaracak.”
‘ABD’nin koridor projesini gerçekçi bulmuyorum. Tüm tartışmalar bir şekilde Kuşak ve Yok’a geliyor’
Volkan Özdemir, ABD desteğiyle G-20 Zirvesi’nde ortaya atılan Hindistan-Ortadoğu-Avrupa koridoru projesinin gerçekçi olmadığını, tamamen Çin’e karşı siyasi bir söylem olarak geliştirildiğini vurguladı:
“Bu uluslararası lojistik hatlarında somut gelişmeler, söylemler ve eylemler var. Söylem bazında son 10 yıldır bir Kuşak ve Yol gerçeği var. Çin’den Avrupa’ya ticareti geliştirmeyi amaçlayan bu girişimde ciddi ilerleme kaydedildi. Ve dikkat ederseniz dünyadaki tüm ekonomi tartışmaları bir şekilde Kuşak ve Yol’a geliyor. Şimdi ABD’nin de buna karşı bir söylem geliştirmesi lazım. Eylemde bu pek kolay değil. Harita üzerinde metro çizmeye fakat inşaata gelince kaynak bulamamaya benziyor. Ama söylem olarak ABD’nin büyük güç rekabetinde Çin’e karşı bir şey çıkarması gerekiyordu. Son yıllarda Anglo-Sakson stratejisinde Asya’da Çin’e karşı Hindistan’ın öne çıkarılması amaçlanıyor. Dolayısıyla hiç tesadüfi değil. ABD, kendi kontrolündeki Avrupa Birliği ile Hindistan arasında, Ortadoğu’yu da ekleyerek algı çalışması olarak, Çin’e rakip olarak çıkartıyor.
Bu gerçekleşebilir mi? Maliyetler açısından mümkün değil. Hayfa Limanı’nın kimin kontrolünde olmasından ziyade Hayfa Limanı çok dolu bir liman. Orada zaten yer yok; nereye neyi götürecekler? Ben mesela çok önemli görmüyorum Yunanistan’daki Pire Limanı’na Çinliler yatırım yapmış durumda ama jeopolitik belirleyicidir. Birkaç yıl sonra 30 tane ABD askeri üssü olan Yunanistan’da, Çinliler o limanı ne kadar tutarlar, ona da soru işareti koyuyorum. Fakat o liman olsun olmasın, Hindistan’dan Ortadoğu’ya, Suudi Arabistan’dan İsrail’e, sonra tekrar deniz yoluyla Avrupa’ya... Bu hiç akla yatkın değil. Maliyetler çok uçuk. Ama dediğim gibi Amerikalıları düşünün. Rusya’nın bir projesi var. 22 yıldır var ama son 2 yıldır kuzey-güney taşımacılık koridorunu fiiliyata dökmüş. Son 30 yıldır Çin de Kuşak ve Yol ile dünyayı domine etmiş. ABD’nin de bir tane söylem bazında uluslararası bir koridora ihtiyacı vardı. Dolayısıyla ben bu projeyi pek gerçekçi bulmuyorum.”
‘Biz Karadeniz’de Türkiye olarak bypass ediliyoruz’
Özdemir’e göre Zengezur koridorunun Türkiye için faydalı olabilmesinin yolu, demiryolu ve altyapı yatırımları ile Akdeniz’e uzatılmasından geçiyor. Türkiye’nin halihazırda Tiflis tarafından bypass edildiğini hatırlatan Özdemir, Zengezur koridorunun Akdeniz’e demiryolu ile uzatılmaması halinde benzer bir problemin yaşanabileceği uyarısında bulundu:
“Zengezur koridoruna Türkiye’nin Akdeniz üzerinden vizyonunu koyması gerektiğini vurgulamamın temel sebebi, Gürcistan üzerinden giden taşımacılık koridoru. Şöyle bir durum var: Orada Türkiye ve Atlantik’in çıkarları pek uyuşmuyor. Çünkü taşımacılık daha çok Gürcistan’ın Karadeniz kıyısı üzerinden doğruca Avrupa’ya, Romanya’ya gidiyor. Küçük miktarda Kars-Tiflis yolu üzerinden bize geliyor ve Avrupa’ya gidiyor. Biz burada Karadeniz’de Türkiye olarak bypass ediliyoruz. Evet Zengezur’un açılması önemlidir fakat Türkiye daha sonra bu koridoru güneye, Akdeniz’e indirmek zorunda. Çünkü kuzeyde bypass ediliyoruz. Türkiye ve AB’nin çıkarları uyuşmuyor. Orta koridor açılınca bu Gürcistan ve AB arasında ticarete dönüşürse biz ne kazanacağız? Yine bypass edilmiş olacağız. Bu yüzden Zengezur’un Akdeniz’e inmesi önemli.”
‘Türkiye-Rusya-İran üçlüsü odaklanırsa Kafkasya’daki sorunları kalıcı olarak çözebilir’
Özdemir, Türkiye, Rusya ve İran üçlüsünün Kafkasya’daki sorunları kalıcı olarak çözebileceği görüşünde. Ancak Batı’nın Ankara aracılığıyla Ermenistan’ı bölgeden koparıp Batı’ya entegre etmeye çalışabileceğini anımsatan Özdemir, bu olası girişimlerin ise bölgenin jeopolitik gerçekleriyle uyuşmadığının altını çizdi:
“İkincisi buna bağlı olarak Türkiye’nin pozisyonu Ermenistan’dan ziyade 3+3 mekanizması ile, yani bölge ülkelerinin meseleyi çözmesi olmalı. Türkiye-Rusya-İran üçlüsü odaklanırsa Kafkasya’daki sorunları kalıcı olarak çözebilir ve Ermenistan da bu konuda direnmeyebilir.
Ama öbür türlü şunu işaret etmekte fayda var: Türkiye’de malum bazı çevreler bunu çok yapar; Batı’nın çıkarlarını Türkiye’nin çıkarıymış gibi göstermekte çok mahir olan bir uzman topluluğu vardır. Bu toplulukta akademisyenler, medya, emekli büyükelçiler de yer alır. Ermenistan ve Türkiye yakınlaşmasını övüyorlar zira bu, ABD’nin teşviki ile olan bir şey. Şimdi yüksek sesle dillendirilmiyor ama ABD, Ermenistan’ın bölgeden tamamen kopmasını ve Türkiye aracılığıyla Batı’ya entegre olmasını istiyor olabilir. Ben bunu bölge jeopolitik gerçekleriyle, çok kutuplu düzende gerçekçi bir bakış açısı olarak görmüyorum. Eğer Türkiye burada bir fayda sağlayacaksa bu bölge ülkeleriyle olur. İran ile Türkiye’nin bazı konularda sorunları oluyor ve çıkarları uyuşmuyor. Fakat Zengezur’un açılması ve Akdeniz’e uzanması hususunda ben Türkiye ve Rusya’nın çıkarlarının örtüştüğünü görüyorum.
Moskova’da bu konular konuşuldu biliyorsunuz. Erdoğan-Putin görüşmesinde herkes tahıl anlaşmasına odaklandı ama biz Karabağ konusunda uzlaşı olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla sorunların bölge ülkeleriyle ve 3+3 formülüyle çözülmesi lazım. Türkiye tabii ki en başta Azerbaycan’ın yanında ama Türkiye bir şekilde Gürcistan ve Ermenistan’ı da meselenin içine Rusya ve İran ile olan mekanizmayı da canlı tutarak çekmeli. Ermenistan buna rağmen ısrar edecekse pozisyonunda, orada da çok yapacak bir şey görünmüyor.”