Medya Ombudsmanı Bildirici: Bazı gazeteciler CHP’yi ‘dizayn etme’ çabası içinde
‘Gazeteci kendi işini yapmalı’
“Bazı gazeteci arkadaşlar maalesef CHP’deki değişim tartışmalarını analiz etmek, oradaki gelişmeleri aktarmak, oradaki kulis faaliyetlerini aktarmak yerine daha çok orayı dizayn etmeye çalışıyorlar. Böyle meslektaşlarımızı görüyoruz maalesef. Anlıyorum ki CHP’deki tepki o dizayn etme çabasına. Gazeteci hiçbir zaman ‘temas-mesafe kuralını’ hiçbir şekilde ihmal etmemeli. Bu kuralı ihmal ettiğinizde siz de o zaman otomatik olarak o tarafa geçmiş olursunuz. O zaman izleyiciniz de siyasetçiler de haklı olarak ‘gel siyaset yap’ derler. Halk TV zaten CHP’nin kaynaklarıyla kurulmuş bir televizyon kanalı.”
‘Muhalif medya kendini gözden geçirmeli’
“Muhalif medya, seçimden önce CHP ve Millet İttifakı’nın seçimi kazanmasının neredeyse yüzde 100 olduğu yazdı. Ortaya çıkan o sanal atmosferin yaratılmasında çok büyük bir katkısı vardı. Seçim sonrasında birdenbire hava öylesine döndü ki… Muhalif medyanın önemli bir kesiminde, tek suçlu CHP, Kemal Kılıçdaroğlu… Onun değişmesi üzerinden konuşmaya başlandı. Belli ki bu CHP’de rahatsızlık yarattı. Benim, yani bir medya ombudsmanı açısından asıl tartışılması gereken nokta gazetecilik açısından bunun doğru olup olmadığı meselesi.”
‘Reklam haberleri izleyiciye bildirilmeli’
“Ben reklamlar konusunu ayırıyorum. Elbette bir siyasi parti reklam konusunda anlaşma yapabilir ve bu anlaşma içinde belirli bir para ödeyebilir. Ama meselenin öbür tarafına gelince; canlı yayınlanması meselesi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması başlıyor, otomatik olarak yayınlamaya başlıyorlar ve sonuna kadar yayınlıyorlar. Haber değeri olan bir konuya parasal değer atfediyorlar. Bu gazetecilik açısından kabul edilebilir bir durum değil. O zaman ben bir izleyici olarak para verenlerin haberini habermiş gibi yayınlayıp yayınlamayacağınızı nereden bilebilirim? Demek ki parayı bastıran istediği haberi yayınlatabiliyor, haber görüntüsü altında. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu’nun ya da Faik Öztrak’ın basın toplantılarını yayınlarken izleyicinize ‘bunlar sponsorlu yayındır, CHP’den para alarak bu yayın ınyapıyoruz’ demiyorsunuz. Yani izleyicinizi kandırıyorsunuz aslında. Diğer TV kanallarında da bu yapılıyor. Hem muhalif kanallarında hem de iktidar kanallarında bu tarz yayınlar baştan sona yayınlanıyor.”
‘Yayıncılığa ihanet ediliyor’
“Sadece siyaset konusunda da değil. Özellikle sağlık ve eğitim konularında da. Mesela bugünlerde üniversite tercihleri başladı. Üniversitelerin tanıtım programları var televizyonlarda. O programların çoğu paralı program zaten. Belediye başkanlarının tanıtım programları. Bir TV kanalı bu ülkenin herhangi küçük bir ilçe belediyesinin haberini yapıyor. Orada da para öne çıkıyor, bunu biliyoruz. Bütün bunlar en basit deyimiyle gazeteciliğe, yayıncılığa ihanet diye düşünüyorum.”
‘Medya patronları medyadan değil başka işlerden para kazanıyor’
“1980’den sonra sadece Türkiye’de değil dünyada da benzer bir süreç işledi. Sadece medya, yayıncılıkla ilgilenen aileler çekildi ve holdingleşme, tekelleşme, kartelleşme süreci yaşandı. O kartel medyası yani yayıncılık dışında başka bir dolu işi olan patronlar aslında yayıncılığı, gazeteciliği kendi diğer işleri için aracı olarak kullandılar. Özelleştirmelerden pay kapmalar, siyasi iktidar üzerinde siyaset mühendisliği yapmaya kalkmalar, aslında medyada bir bataklık oluştu. Bir medya patronunun mademki yayıncılık dışında faaliyetler yürütüyorlar, turizmden inşaat işlerine kadar bir dolu işleri var, o zaman bu patronların medyada editoryal bağımsızlık ilkesini tanımaları gerek.”