Ekonomist Yeldan: Yeni ekonomi programı IMF’nin klasikleşmiş istikrar paketinin bir bütünü

“Bir marka atfetmek zorunda değiliz. Fakat üstü konulmuş çok açık bir muhafazakar, ortodoks, tırnak içinde istikrar programının uygulanmaya başlandığını görüyoruz. Mehmet Şimşek ki zaten bu ekolün temsilcisi. Mehmet Şimşek zaten doğrudan doğruya Türkiye ekonomisindeki bu kırılganlıkları, dar boğazı, döviz kurunda yaşananları uluslararası finans sermayesinin ikna edici bir dizi taviz ile birlikte Türkiye’ye sıcak para girişine dayalı modelin temsilcisi olarak getirildi. Bu evet IMF’nin geleneksel, klasikleşmiş, adına IMF programı dediğimiz istikrar paketi unsurlarının bir bütünü. Bunun ana unsuru son derece bir anlayış ile ekonomideki enflasyon-kur dengesizliğini sadece ve sadece kamudan kaynaklandığını saplantı halinde düşünen bir anlayış çerçevesidir.”

“AKP her zaman hem yerli hem de uluslararası finans sermayesinin en gözde partisi olageldi ve bu tip çalkantılı kriz dönemlerinde en öncelikle finans sermayesinin çıkarlarını gözetti. Konuya bu şekilde baktığımızda Mehmet Şimşek’in de ilk olarak ekonomide mali disiplin, bütçe açıkları bunların giderilmesi ve finans kesimindeki dengesizliklerin yüksek kamu maliyesinin finans kesimindeki ağırlığının, tahrip edici boyuttaki varlığının törpülenmesi ve tekrardan bireysel finans şirketlerinin spekülatif hareketlerinin önünün açılması ve ekonomide bir ‘kamu bu alandan çekiliyor, siz istediğiniz gibi spekülasyona yönelik herhangi bir müdahale endişesi olmadan işlemlerinize devam edebilirsiniz’ mesajı veriyor.”

“Yapısal reform sözcüğünden ne anlamamız gerektiğini güvenmediğim için bilemiyorum. Türkiye’nin önünde yapılması gereken yapısal reformların başında Türkiye’deki coğrafi, bölgesel eşitsizliğin giderilmesi yatıyor. Ankara’nın Doğusuna ve kamu öncelikli tarımda, sanayide, enerjide dönüşümü sağlayacak eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin de desteklendiği bölgesel kalkınma hamlesinin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Enflasyonun her şeyden önce parasal bir mesele değil, ekonomideki tıkanıklıkların, sınıf çatışmasının yarattığı gerginliklerin, gelir bölüşümündeki bozuklukların giderileceği hamleler gerekiyor. Fakat yapısal reform sözcüğü ne yazık ki Türkiye’de çok uzun zamandır, her kesimin kendi çıkarlarını gözeteceği politikaları önüne bir yapısal reform sözcüğü atfederek bunu Türkiye’nin sorunuymuş gibi göstermesinden geçiyor.”

“Jeoloji Mühendisleri Odası olarak yıllardır şunu diyoruz; Türkiye’de DSİ Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü bir an önce Türkiye’deki havza bazında taşkın, tehlike ve risk haritalarını hazırlamalı. Bu haritalar mutlaka imar planlarına işlenmeli, planlama süreçlerine işlenen bu haritalara göre yapı üretim süreçleri yeniden yönlendirilmelidir. Aksi takdirde aynı olguları her yıl yaşamaya devam ederiz.”