https://anlatilaninotesi.com.tr/20230419/gannusi-hakkinda-gizli-seriat-orgutlenmesi-ve-suriyeye-cihatci-akinina-dair-ciddi-ithamlar-var-1069929337.html
'Gannuşi hakkında gizli şeriat örgütlenmesi ve Suriye’ye cihatçı akınına dair ciddi ithamlar var'
'Gannuşi hakkında gizli şeriat örgütlenmesi ve Suriye’ye cihatçı akınına dair ciddi ithamlar var'
Sputnik Türkiye
Prof. Yuva’ya göre, Tunus İhvan’ı Nahda’nın lideri Gannuşi’nin gözaltına alınmasında şeriatçı örgütlenme ve Suriye’ye yasadışı cihatçı yollama ithamları... 19.04.2023, Sputnik Türkiye
2023-04-19T22:25+0300
2023-04-19T22:25+0300
2023-04-20T11:03+0300
eksen
tunus
raşid gannuşi
ihvan
gözaltı
suriye
radyo
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e7/04/14/1069947459_0:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_a9daa4501c9eb70626a746e2b6b85e8e.jpg
'Gannuşi hakkında gizli şeriat örgütlenmesi ve Suriye’ye cihatçı akınına dair ciddi ithamlar var'
Sputnik Türkiye
Tunus'ta İhvan lideri Raşid Gannuşi, evine düzenlenen baskınla gözaltına alındı. Nahda Hareketi lideri Gannuşi'nin gözaltına alınması, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın Tunus ziyareti sırasına denk geldi.
Avrupa Birliği ise Gannuşi'nin gözaltına alınması ve Nahda Hareketi'nin genel merkezinin kapatılmasını 'endişeyle' izlediklerini söyledi.
Tüm bu gelişmeleri, ne anlama geldiklerini ve daha fazlasını, Prof. Dr. Mehmet Yuva, Ceyda Karan ile Eksen programında değerlendiriyor...
Tunus devleti, Batı destekli ‘Arap Baharı’ projesinin ‘ılımlı İslam’ iddiasıyla iktidara gelen ancak şeriat ajandası nedeniyle gözden düşen en-Nahda’ya karşı harekete geçti. Tunus İhvanı’nın temsilcisi olan en-Nahda’nın lideri Raşid Gannuşi hakkındaki ağır ithamlar eşliğinde gözaltına alınırken, hareketin genel merkezi dahil ofislerine baskınlar düzenlendi. Polisin aramaların ardından hem genel merkezi hem de ofisleri kapattığı belirtiliyor.Gannuşi’nin gözaltına alınmasında 'Ulusal Kurtuluş Cephesi liderleriyle yaptığı bir konuşmanın video kaydının sızdırılmasının etkili olduğu belirtiliyor. Gannuşi’nin bu videoda ‘siyasal İslam'ı ortadan kaldırırlarsa iç savaş çıkarırız’ tehdidinde bulunmasının etkili olduğu belirtiliyor. En-Nahda’nın koalisyona liderlik ettiği dönemde Tunus’da özellikle radikal dinci örgütlenmeler üzerinden Suriye’ye cihatçı gönderilen ülkeler arasında yer aldığı biliniyor.En-Nahda’da yapılan yazılı açıklamada ise, Gannuşi’nin derhal serbest bırakılması istenirken, Cumhurbaşkanı Kays Said, ‘muhalefetin sivil özgürlüklerini ihlal etmek ve baskıcı uygulamalarla’ itham edildi. Koalisyonun temsilcisi Ahmed Necib Çebbi de Nahda’nın ‘her zaman barışçı siyasi eyleme bağlı dolduğunu’ iddia ederek Cumhurbaşkanı’nın ‘intikam hırsıyla gözlerinin kör olduğunu’ öne sürdü.AB’den de İhvancılara destek geldi. AB Tunus’taki gelişmelerden endişe duyulduğunu belirtirken, 'siyasi çoğulculuğun AB'nin temel ilkeleri arasında yer aldığı, bu unsurların herhangi bir demokrasi için gerekli olduğunu’ duyurdu. Ancak AB’nin Ukrayna’da siyasi partiler kapatılırken benzeri tepkiler vermemiş olması dikkat çekiyor.Tunus İhvan’ına yönelik hamle, Cumhurbaşkanı Kays Said’in Suriye ile ilişkileri 12 yıl sonra normalleşmesi için talimat vermesi ve Tunus’un Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ı ağırlamasından hemen sonra gerçekleşti.Tunus’taki gelişmeleri Şam Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Yuva ile konuştuk‘Tunus bağımsızlıktan bu yana zaten İslamiyet’in bütün imkanlarının yaşandığı bir toplum’Prof. Mehmet Yuva’ya göre, devletin dininin zaten İslam olduğu Tunus’da sömürgecilikten çıkışta milli mücadelenin liderliğini üslenmiş Burkiba’ya karşılık İhvan ekolünden gelen Gannuşi bulunuyor. Yuva, Gannuşi’nin uzun yıllar İngiltere’de yaşadığına dikkat çekti:“Tunus devletinin resmi dini İslam’dır. Birçok İslami hukuk prensibi koruma altındadır ve bu yeni değildir. Milli Kurtuluş mücadelesinin kazanıldığı 1956’dan günümüze kadar Tunus’ta insanlar İslamiyet’in bütün imkanlarını, törelerini, İslami adetlerini yaşayan bir toplum. Ancak Tunus devletinin şöyle bir özelliği var. 1956’da el Habib Burkiba’nın, Milli Kurtuluş mücadelesinin çok önemli bir lideridir. Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk ve siyaset ilmi okuduktan sonra ülkesine dönmüş ve Fransa’ya karşı ülkesinin milli bağımsızlık savaşına diğer yoldaşlarıyla beraber katılmış ve Fransız devrimi ve Atatürk’ün devrimlerinden çok derin etkilenmiş bir lider. Bugün Tunus bayrağıyla TC bayrağı çok benzer. Tarihten gelen önemli bir ortak payda var. Tunus toplumu Suriye toplumuna da benzer. Gannuşi, Şam Üniversitesi’nde ve Mısır Kahire Üniversitesi’nde okumuş, Suriye ve Mısır’da İhvan ile derin ilişkiler yaşamış. Sonra ülkesinden 1980’li yılların başında ayrılmak zorunda kalmış. 2011’e kadar İngiltere’de yaşamış.”‘En-Nahda İngiltere, Suriye İhvanı Almanya’da serpilip gelişiyor’Avrupa’nın seküler, ilerici ve çağdaş siyasetler yerine siyasal İslamcılara önem verip yatırım yaptığını vurgulayan Yuva, Tunus’taki en-Nahda hareketinin de İngiltere’de yetişip mali imkanlarını da burada yarattığını anımsattı. Yuva, yine benzer şekilde Suriye İhvanının da Almanya ile bağlantısına dikkat çekti. Yuva’ya göre bu siyasal İslamcı kullanımında özellikle Fransa açısından sömürgeci güç olarak yaşadığı yenilginin intikamını da içeriyor:“Avrupa’yı anlamak da ilginç. Avrupa, seküler, ilerici, çağdaş, modern tipi siyasi şahsiyetlerle, partilerle ilgilenmek yerine siyasal İslam’a çok önem veriyorlar. Bu önem İslamiyet'e duydukları saygıdan dolayı değil. Bugün Gannuşi’nin başını çektiği Suriye İhvan hareketi, Tunus’taki en-Nahda hareketi gibi İngiltere’de yetişir, orada örgütlenir, mali imkanlarını orada yaratır ve oranın devletiyle yakın olurken, Suriye İhvan hareketi ağırlıklı olarak Almanya merkezlidir. Bu devletlerin bu hareketlere önem vermesinin iki temel sebebi var. Bu hareketler özellikle Fransızları Tunus’tan atan milli kuvvetlerin laik, cumhuriyetçi, halkçı kurumların ve onların başındaki şahsiyetlere karşı içinde taşıdığı geleneksel kinden ve tavırdan mütevellittir. Çünkü bu kuvvetler Fransa’yı oradan söküp attılar. Fransa’nın kızdığı başka bir husus var. 1956 Mart ayında Fransa’nın o zamanki başbakanı, Burkiba ile bağımsızlık deklarasyonu imzalarken, Tunus’un sahil kenti Zerte 1963’e kadar Fransız kolonisi olarak kalmış. Tunusluların ‘Fransızlar o bölgede geçici olarak ikamet etsin ama sonra çıksınlar’ ültimatomu vardı. 1963’te Fransızlar çekilmek zorunda kaldılar. 1964 senesinde de tamamen Tunus denetimine geçti.”‘Tunus Nasır’ın da yanında yer almıştı’Kuzey Afrika hattında bağımsızlık mücadelelerinin geçmişine atıfta bulunan Yuva, Nasır’ın da Fransa, İngiltere ve İsrail’in saldırısına uğramışlığını vurgularken, bağımsızlıkçı Tunus devletinin o dönemdeki tutumuna dikkat çekti:‘Batı neden seküler, ilerici, egemenlikçi yapılar yerine siyasal İslamcıları tercih ediyor?’Avrupa’nın eski kolonyal güçlerinin 2010’larda ABD kanatları altında İhvan örgütlerini kullanarak kışkırttıkları isyanlara dikkat çeken Prof. Yuva, emperyalist Batı’nın hiçbir zaman bu ülkelerdeki laik, ilerici ve egemenlikçi yapıları tercih etmemesine dikkat çekti:“Tunus çok ilginç bir ülke. 2010 senesinde ister Büyük Ortadoğu Projesi ister Avrupa klasik kolonyal sömürge zihniyetinin ABD’nin kanatları altında tekrar bu diyarlara nüfuz etmek üzere siyasal İslamcı dediğimiz Müslüman Kardeşler örgütlerini kullanmışlardır. Aynısını Tunus’ta da yaptılar. Avrupa, Tunus ve Suriye gibi yerlerde neden İhvan hareketlerine bu kadar yatırım yaparak itimat etmek zorunda kaldı? Bu ülkelerle birlikte hareket edebileceği laik, seküler, gerçekten demokrat, devrimci, ülkelerinde mevcut olan diktatoryal otoritelere karşı mücadele eden kuvvetlerle birlikte yürümeyi neden tercih etmiyor? Bu ilerici demokrat ülkelerindeki hem diktatoryal rejimlere hem de uluslararası emperyalist sisteme karşı mücadele eden örgütler Avrupa ve Amerika’nın tercih ettikleri değil. Gannuşi uzun yıllardır İngiltere’de yaşıyor.”‘Yasemin veyahut bahar yalanlarıyla başlattılar…Suriye’ye cihatçılar gönderdiler’En-Nahda’nın ancak koalisyonla iktidara gelebildiğini ancak laik hayata dair yalan vaatlerine zaten kendilerinin de inanmadığını belirten Yuva, bunların iktidarı ele geçirmek üzee kullanıldığını vurguladı. Yuva, en-nahda iktidarında Suriye’ye çok sayıda cihatçının gönderildiğini anımsattı:“2010’da ‘yasemin’ veyahut ‘bahar’ yalanlarıyla Tunus’ta başlayan bir olay var. 2011 senesinde Nahda örgütü iktidar oluyor ama toplumsal desteği çok zayıf. En önemli kazanımını bütün yalanlarla elde ettiler. Devlete, İslamiyet'e müdahale etmeyeceğiz, Tunus’un seküler hayatına saygılı olacağız gibi teorik olarak ifade ettikleri ama zımnen hiçbir şekilde inanmadılar. Bir zamanlar nasıl ki ülkemizde demokrasiyi trene benzettiler ‘ona bineriz, ondan sonra arzu ettiğimiz durakta da ineriz’ dediler, işte kendi çıkarlarımız için kullanıp, devlet ve toplumu içten içe dönüştürme işi Tunus’ta da zuhur etti. Gannuşi zaten AKP’yi örnek iktidar olarak gördü, yakın ilişkiler kurdu. Suriye ’ye Tunus’tan büyük sayıda cihatçıları gönderdi, silah yardımında bulundu.”‘Gannuşi’ye çok ciddi suçlamalar var’Prof. Yuva, Gannuşi’nin ülke içinde şeriatçı örgütlenme ve Suriye’ye yönelik geçmiş yasadışı faaliyetler nedeniyle çok ciddi ithamlarının hakkındaki iddianameye geçtiğini söyledi:‘Tunus halkı İhvan’ı ülkeyi Batı Avrupa’ya teslim etmek isteyen yabancı devletlerin ajanları olarak görmüştür’Nahda hareketinin iktidarı tadar tatmaz şeriat hükümlerini gündeme taşıdığını ve gerçek yüzünü ortaya koyduğunu vurgulayan Yuva, ancak Tunus halkının direnişinin en-Nahda’nın emellerine geçit vermediğini vurguladı. Yuva, bu süreçte İslamcıların laik siyasileri hedef alan suikast ve adam kaçırma vakalarına da atıfta bulundu. Yuva Tunus halkının İhvan’a Avrupa desteğine rağmen geçit vermediğinin de altını çizdi:“En-Nahda en büyük kazanımını 2011 seçimleriyle almıştı, yüzde 40’lık kazanım elde etmişti. Buna rağmen 89 sandalyeye sahip olabilmişti. Bu kadar önemli bir oran aldıktan sonra kendine güven gelmiştir. O tarihten sonra şeriat hükümleri gündeme gelmeye başlamış ve gerçek yüzlerini ortaya koymuşlardır. Ama Tunus halkı o tarihten itibaren büyük bir direniş göstermiş ve o esnada da kendilerine en-Nahda, Gannuşi ve İhvan zihniyetine karşı olan muhaliflerin ya öldürdüklerini ya kaçırıldıklarını biliyoruz. Bunların en önemlisi de Temmuz 2013’te öldürülen Muhammed Brahmi idi. Öldürülmesinden sonra yapılan 2014 seçimlerinde 1 milyon 500 bine yakın oy kazanarak yüzde 40’lık oranı kazanan en-Nahda, 2014’te 600 bine yakın oy kaybetmiş, 69 sandalye ile ikinci parti durumuna düşmüştür. Öldürülen Brahmi’nin partisi yüzde yüzde 38 oy alarak mecliste birinci parti olmuştur. 2014-19 yılları arasında çalkantılı dönemde çok önemli bir şahıs olan El-Beci Kaid es-Sibsi devlet başkanı olmuş. Bu da El Nida’nın seçimlerde yüzde 6’lık oy kazanımıyla başarılmış. İhvan hareketi Avrupa, Amerika ve İsrail’in desteğine rağmen ancak 2011’den 2014 senesine kadar tutunabilmiş. 2014’e kadar Tunus halkı sokakları terk etmemiş, protestolarını sürdürmüş, gizli ajandaların farkında olmuş ve esas amacının Mısır’daki Mursi gibi Türkiye ve Suriye’deki gibi ülkeyi seküler hayattan koparma ve bağımsızlığını Batı Avrupa’ya teslim etmek isteyen yabancı devletlerin ajanları olarak görmüşlerdir. Bu sebeple halkın içinde geniş bir kesimin desteğini elde edememişlerdir.”‘Kays Said’in en önemli yaptırımlarından birisi hemen Suriye ile dostluğunu ilan etmesi’Yuva, muhafazakar kanatta Cumhurbaşkanı Kays Said’in seçilmesiyle işlerin değiştiğini vurguladı. Said’in İslam karşıtı olmadığını söyleyen Yuva’ya göre, yeni lider İhvancıların liberallerle dayattığı gündeme itiraz ediyor. Yuva, Said’in Suriye ile ilişkileri onarma adımlarına da dikkat çekti:“2019’da bağımsız aday olarak seçime giren altıncı devlet başkanı Kays Said muhafazakar olmasına rağmen, İslami hukukun devam edeceği yönünde açıklamaları olmasına rağmen, idam cezasının tekrar ülkeye getirilmesini talep etmiş bir hukukçu olmasına rağmen, Avrupa’nın tarihi olarak bir gerçekliği olan eşcinselliğin kabul edilmiş olmasına rağmen, ama eşcinselliğin planlı yaygınlaştırma faaliyeti olarak Avrupa ülkeleri tarafından teşvik edilerek ülkeye sokulduğunu, Avrupa’nın sömürge zihniyetinin tekrar Tunus’ta hakim olması için İhvancıları, liberal gibi başka kesimleri de bağımsızlık ve egemenliğine karşı kullandığını, Mısır, Cezayir ve Suriye’ye düşman olması için Tunus’un suistimal edildiği yönünde açıklamaları var. Kays Said’in en önemli yaptırımlarından birisi hemen Suriye ile dostluğunu ilan etmesi, büyükelçilik ve diplomatik ilişkilerin tekrar ikame edilmesi, Nahda’nın yani İhvan hareketinin kurucu lideri olan Gannuşi’nin gözaltına alınmasının ardından başkalarının da alınması, Tunus genelinde Müslüman Kardeşler örgütlerinin siyasi ofislerinin kapatılması, Suriye Dışişleri Bakanı’nın Riyad’a yaptığı tarihi ziyaretten sonra Tunus’ta yaptığı ziyaretin arifinde yapılmış olması.”
tunus
suriye
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2023
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e7/04/14/1069947459_909:0:3640:2048_1920x0_80_0_0_fb91aeaae79097b9002ba2c25a8fc16d.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ceyda Karan
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/102181/41/1021814147_0:0:1000:1000_100x100_80_0_0_0126853c15209d716a780aa1a8a8fc94.jpg
tunus, raşid gannuşi, ihvan, gözaltı, suriye, radyo, аудио
tunus, raşid gannuşi, ihvan, gözaltı, suriye, radyo, аудио
'Gannuşi hakkında gizli şeriat örgütlenmesi ve Suriye’ye cihatçı akınına dair ciddi ithamlar var'
22:25 19.04.2023 (güncellendi: 11:03 20.04.2023) Prof. Yuva’ya göre, Tunus İhvan’ı Nahda’nın lideri Gannuşi’nin gözaltına alınmasında şeriatçı örgütlenme ve Suriye’ye yasadışı cihatçı yollama ithamları etkili. Tunus’ta Batı’nın siyasal İslamcılar ve liberallerle hareket ettiğini belirten Yuva, “Batı neden seküler, ilerici, egemenlikçi yapılar yerine siyasal İslamcıları tercih ediyor” diye sordu.
Tunus devleti, Batı destekli ‘Arap Baharı’ projesinin ‘ılımlı İslam’ iddiasıyla iktidara gelen ancak şeriat ajandası nedeniyle gözden düşen en-Nahda’ya karşı harekete geçti. Tunus İhvanı’nın temsilcisi olan en-Nahda’nın lideri Raşid Gannuşi hakkındaki ağır ithamlar eşliğinde gözaltına alınırken, hareketin genel merkezi dahil ofislerine baskınlar düzenlendi. Polisin aramaların ardından hem genel merkezi hem de ofisleri kapattığı belirtiliyor.
Gannuşi’nin gözaltına alınmasında 'Ulusal Kurtuluş Cephesi liderleriyle yaptığı bir konuşmanın video kaydının sızdırılmasının etkili olduğu belirtiliyor. Gannuşi’nin bu videoda ‘siyasal İslam'ı ortadan kaldırırlarsa iç savaş çıkarırız’ tehdidinde bulunmasının etkili olduğu belirtiliyor. En-Nahda’nın koalisyona liderlik ettiği dönemde Tunus’da özellikle radikal dinci örgütlenmeler üzerinden Suriye’ye cihatçı gönderilen ülkeler arasında yer aldığı biliniyor.
En-Nahda’da yapılan yazılı açıklamada ise, Gannuşi’nin derhal serbest bırakılması istenirken, Cumhurbaşkanı Kays Said, ‘muhalefetin sivil özgürlüklerini ihlal etmek ve baskıcı uygulamalarla’ itham edildi. Koalisyonun temsilcisi Ahmed Necib Çebbi de Nahda’nın ‘her zaman barışçı siyasi eyleme bağlı dolduğunu’ iddia ederek Cumhurbaşkanı’nın ‘intikam hırsıyla gözlerinin kör olduğunu’ öne sürdü.
AB’den de İhvancılara destek geldi. AB Tunus’taki gelişmelerden endişe duyulduğunu belirtirken, 'siyasi çoğulculuğun AB'nin temel ilkeleri arasında yer aldığı, bu unsurların herhangi bir demokrasi için gerekli olduğunu’ duyurdu. Ancak AB’nin Ukrayna’da siyasi partiler kapatılırken benzeri tepkiler vermemiş olması dikkat çekiyor.
Tunus İhvan’ına yönelik hamle, Cumhurbaşkanı Kays Said’in Suriye ile ilişkileri 12 yıl sonra normalleşmesi için talimat vermesi ve Tunus’un Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ı ağırlamasından hemen sonra gerçekleşti.
Tunus’taki gelişmeleri Şam Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Yuva ile konuştuk
‘Tunus bağımsızlıktan bu yana zaten İslamiyet’in bütün imkanlarının yaşandığı bir toplum’
Prof. Mehmet Yuva’ya göre, devletin dininin zaten İslam olduğu Tunus’da sömürgecilikten çıkışta milli mücadelenin liderliğini üslenmiş Burkiba’ya karşılık İhvan ekolünden gelen Gannuşi bulunuyor. Yuva, Gannuşi’nin uzun yıllar İngiltere’de yaşadığına dikkat çekti:
“Tunus devletinin resmi dini İslam’dır. Birçok İslami hukuk prensibi koruma altındadır ve bu yeni değildir. Milli Kurtuluş mücadelesinin kazanıldığı 1956’dan günümüze kadar Tunus’ta insanlar İslamiyet’in bütün imkanlarını, törelerini, İslami adetlerini yaşayan bir toplum. Ancak Tunus devletinin şöyle bir özelliği var. 1956’da el Habib Burkiba’nın, Milli Kurtuluş mücadelesinin çok önemli bir lideridir. Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk ve siyaset ilmi okuduktan sonra ülkesine dönmüş ve Fransa’ya karşı ülkesinin milli bağımsızlık savaşına diğer yoldaşlarıyla beraber katılmış ve Fransız devrimi ve Atatürk’ün devrimlerinden çok derin etkilenmiş bir lider. Bugün Tunus bayrağıyla TC bayrağı çok benzer. Tarihten gelen önemli bir ortak payda var. Tunus toplumu Suriye toplumuna da benzer. Gannuşi, Şam Üniversitesi’nde ve Mısır Kahire Üniversitesi’nde okumuş, Suriye ve Mısır’da İhvan ile derin ilişkiler yaşamış. Sonra ülkesinden 1980’li yılların başında ayrılmak zorunda kalmış. 2011’e kadar İngiltere’de yaşamış.”
‘En-Nahda İngiltere, Suriye İhvanı Almanya’da serpilip gelişiyor’
Avrupa’nın seküler, ilerici ve çağdaş siyasetler yerine siyasal İslamcılara önem verip yatırım yaptığını vurgulayan Yuva, Tunus’taki en-Nahda hareketinin de İngiltere’de yetişip mali imkanlarını da burada yarattığını anımsattı. Yuva, yine benzer şekilde Suriye İhvanının da Almanya ile bağlantısına dikkat çekti. Yuva’ya göre bu siyasal İslamcı kullanımında özellikle Fransa açısından sömürgeci güç olarak yaşadığı yenilginin intikamını da içeriyor:
“Avrupa’yı anlamak da ilginç. Avrupa, seküler, ilerici, çağdaş, modern tipi siyasi şahsiyetlerle, partilerle ilgilenmek yerine siyasal İslam’a çok önem veriyorlar. Bu önem İslamiyet'e duydukları saygıdan dolayı değil. Bugün Gannuşi’nin başını çektiği Suriye İhvan hareketi, Tunus’taki en-Nahda hareketi gibi İngiltere’de yetişir, orada örgütlenir, mali imkanlarını orada yaratır ve oranın devletiyle yakın olurken, Suriye İhvan hareketi ağırlıklı olarak Almanya merkezlidir. Bu devletlerin bu hareketlere önem vermesinin iki temel sebebi var. Bu hareketler özellikle Fransızları Tunus’tan atan milli kuvvetlerin laik, cumhuriyetçi, halkçı kurumların ve onların başındaki şahsiyetlere karşı içinde taşıdığı geleneksel kinden ve tavırdan mütevellittir. Çünkü bu kuvvetler Fransa’yı oradan söküp attılar. Fransa’nın kızdığı başka bir husus var. 1956 Mart ayında Fransa’nın o zamanki başbakanı, Burkiba ile bağımsızlık deklarasyonu imzalarken, Tunus’un sahil kenti Zerte 1963’e kadar Fransız kolonisi olarak kalmış. Tunusluların ‘Fransızlar o bölgede geçici olarak ikamet etsin ama sonra çıksınlar’ ültimatomu vardı. 1963’te Fransızlar çekilmek zorunda kaldılar. 1964 senesinde de tamamen Tunus denetimine geçti.”
‘Tunus Nasır’ın da yanında yer almıştı’
Kuzey Afrika hattında bağımsızlık mücadelelerinin geçmişine atıfta bulunan Yuva, Nasır’ın da Fransa, İngiltere ve İsrail’in saldırısına uğramışlığını vurgularken, bağımsızlıkçı Tunus devletinin o dönemdeki tutumuna dikkat çekti:
“Bu bağımsızlık mücadelesi sadece Tunus’u yakından ilgilendiren bir husus olmadı. Cezayir de var. 1956’da Adnan Menderes hükümetinin de dahil olduğu İncirlik’ten kalkan İngiliz ve Fransız savaş uçakları, İsrail uçaklarıyla birlikte Mısır’a saldırmıştı. Mısır’ın İskenderiye kentini bombalamışlardı. O tarihte Cemal Abdül Nâsır’ın birçok İngiliz şirketinin varlığını bitirmek için aldığı kararlara karşı Fransa, İngiltere ve İsrail, Mısır’a saldırmıştı. Tunus burada İsrail, Fransa ve İngiltere’yi ağır eleştirmiş, Abdül Nâsır’ın yanında yer almış, Mısır’ın bağımsızlığını destekleyeceğini ifade etmişti.”
‘Batı neden seküler, ilerici, egemenlikçi yapılar yerine siyasal İslamcıları tercih ediyor?’
Avrupa’nın eski kolonyal güçlerinin 2010’larda ABD kanatları altında İhvan örgütlerini kullanarak kışkırttıkları isyanlara dikkat çeken Prof. Yuva, emperyalist Batı’nın hiçbir zaman bu ülkelerdeki laik, ilerici ve egemenlikçi yapıları tercih etmemesine dikkat çekti:
“Tunus çok ilginç bir ülke. 2010 senesinde ister Büyük Ortadoğu Projesi ister Avrupa klasik kolonyal sömürge zihniyetinin ABD’nin kanatları altında tekrar bu diyarlara nüfuz etmek üzere siyasal İslamcı dediğimiz Müslüman Kardeşler örgütlerini kullanmışlardır. Aynısını Tunus’ta da yaptılar. Avrupa, Tunus ve Suriye gibi yerlerde neden İhvan hareketlerine bu kadar yatırım yaparak itimat etmek zorunda kaldı? Bu ülkelerle birlikte hareket edebileceği laik, seküler, gerçekten demokrat, devrimci, ülkelerinde mevcut olan diktatoryal otoritelere karşı mücadele eden kuvvetlerle birlikte yürümeyi neden tercih etmiyor? Bu ilerici demokrat ülkelerindeki hem diktatoryal rejimlere hem de uluslararası emperyalist sisteme karşı mücadele eden örgütler Avrupa ve Amerika’nın tercih ettikleri değil. Gannuşi uzun yıllardır İngiltere’de yaşıyor.”
‘Yasemin veyahut bahar yalanlarıyla başlattılar…Suriye’ye cihatçılar gönderdiler’
En-Nahda’nın ancak koalisyonla iktidara gelebildiğini ancak laik hayata dair yalan vaatlerine zaten kendilerinin de inanmadığını belirten Yuva, bunların iktidarı ele geçirmek üzee kullanıldığını vurguladı. Yuva, en-nahda iktidarında Suriye’ye çok sayıda cihatçının gönderildiğini anımsattı:
“2010’da ‘yasemin’ veyahut ‘bahar’ yalanlarıyla Tunus’ta başlayan bir olay var. 2011 senesinde Nahda örgütü iktidar oluyor ama toplumsal desteği çok zayıf. En önemli kazanımını bütün yalanlarla elde ettiler. Devlete, İslamiyet'e müdahale etmeyeceğiz, Tunus’un seküler hayatına saygılı olacağız gibi teorik olarak ifade ettikleri ama zımnen hiçbir şekilde inanmadılar. Bir zamanlar nasıl ki ülkemizde demokrasiyi trene benzettiler ‘ona bineriz, ondan sonra arzu ettiğimiz durakta da ineriz’ dediler, işte kendi çıkarlarımız için kullanıp, devlet ve toplumu içten içe dönüştürme işi Tunus’ta da zuhur etti. Gannuşi zaten AKP’yi örnek iktidar olarak gördü, yakın ilişkiler kurdu. Suriye ’ye Tunus’tan büyük sayıda cihatçıları gönderdi, silah yardımında bulundu.”
‘Gannuşi’ye çok ciddi suçlamalar var’
Prof. Yuva, Gannuşi’nin ülke içinde şeriatçı örgütlenme ve Suriye’ye yönelik geçmiş yasadışı faaliyetler nedeniyle çok ciddi ithamlarının hakkındaki iddianameye geçtiğini söyledi:
“Zaten şu an tutuklanmasının en önemli sebeplerinden biri ülke içinde yeniden gizlice örgütlenme yapması, şeriatı getirecek yeni propaganda faaliyetleri. Ciddi suçlamalar var. Suriye’den dönmüş Tunusluların ifadelerine binaen baş savcılığın hazırladığı dosyada binlerce Tunuslunu hatta Tunus’a getirdikleri Libya ve Mısırlıların da eğitilerek Suriye’ye götürüldüğü, silah sevkiyatının yapıldığı, kara paranın aklandığı suçlamalar da yer alıyor.”
‘Tunus halkı İhvan’ı ülkeyi Batı Avrupa’ya teslim etmek isteyen yabancı devletlerin ajanları olarak görmüştür’
Nahda hareketinin iktidarı tadar tatmaz şeriat hükümlerini gündeme taşıdığını ve gerçek yüzünü ortaya koyduğunu vurgulayan Yuva, ancak Tunus halkının direnişinin en-Nahda’nın emellerine geçit vermediğini vurguladı. Yuva, bu süreçte İslamcıların laik siyasileri hedef alan suikast ve adam kaçırma vakalarına da atıfta bulundu. Yuva Tunus halkının İhvan’a Avrupa desteğine rağmen geçit vermediğinin de altını çizdi:
“En-Nahda en büyük kazanımını 2011 seçimleriyle almıştı, yüzde 40’lık kazanım elde etmişti. Buna rağmen 89 sandalyeye sahip olabilmişti. Bu kadar önemli bir oran aldıktan sonra kendine güven gelmiştir. O tarihten sonra şeriat hükümleri gündeme gelmeye başlamış ve gerçek yüzlerini ortaya koymuşlardır. Ama Tunus halkı o tarihten itibaren büyük bir direniş göstermiş ve o esnada da kendilerine en-Nahda, Gannuşi ve İhvan zihniyetine karşı olan muhaliflerin ya öldürdüklerini ya kaçırıldıklarını biliyoruz. Bunların en önemlisi de Temmuz 2013’te öldürülen Muhammed Brahmi idi. Öldürülmesinden sonra yapılan 2014 seçimlerinde 1 milyon 500 bine yakın oy kazanarak yüzde 40’lık oranı kazanan en-Nahda, 2014’te 600 bine yakın oy kaybetmiş, 69 sandalye ile ikinci parti durumuna düşmüştür. Öldürülen Brahmi’nin partisi yüzde yüzde 38 oy alarak mecliste birinci parti olmuştur. 2014-19 yılları arasında çalkantılı dönemde çok önemli bir şahıs olan El-Beci Kaid es-Sibsi devlet başkanı olmuş. Bu da El Nida’nın seçimlerde yüzde 6’lık oy kazanımıyla başarılmış. İhvan hareketi Avrupa, Amerika ve İsrail’in desteğine rağmen ancak 2011’den 2014 senesine kadar tutunabilmiş. 2014’e kadar Tunus halkı sokakları terk etmemiş, protestolarını sürdürmüş, gizli ajandaların farkında olmuş ve esas amacının Mısır’daki Mursi gibi Türkiye ve Suriye’deki gibi ülkeyi seküler hayattan koparma ve bağımsızlığını Batı Avrupa’ya teslim etmek isteyen yabancı devletlerin ajanları olarak görmüşlerdir. Bu sebeple halkın içinde geniş bir kesimin desteğini elde edememişlerdir.”
‘Kays Said’in en önemli yaptırımlarından birisi hemen Suriye ile dostluğunu ilan etmesi’
Yuva, muhafazakar kanatta Cumhurbaşkanı Kays Said’in seçilmesiyle işlerin değiştiğini vurguladı. Said’in İslam karşıtı olmadığını söyleyen Yuva’ya göre, yeni lider İhvancıların liberallerle dayattığı gündeme itiraz ediyor. Yuva, Said’in Suriye ile ilişkileri onarma adımlarına da dikkat çekti:
“2019’da bağımsız aday olarak seçime giren altıncı devlet başkanı Kays Said muhafazakar olmasına rağmen, İslami hukukun devam edeceği yönünde açıklamaları olmasına rağmen, idam cezasının tekrar ülkeye getirilmesini talep etmiş bir hukukçu olmasına rağmen, Avrupa’nın tarihi olarak bir gerçekliği olan eşcinselliğin kabul edilmiş olmasına rağmen, ama eşcinselliğin planlı yaygınlaştırma faaliyeti olarak Avrupa ülkeleri tarafından teşvik edilerek ülkeye sokulduğunu, Avrupa’nın sömürge zihniyetinin tekrar Tunus’ta hakim olması için İhvancıları, liberal gibi başka kesimleri de bağımsızlık ve egemenliğine karşı kullandığını, Mısır, Cezayir ve Suriye’ye düşman olması için Tunus’un suistimal edildiği yönünde açıklamaları var. Kays Said’in en önemli yaptırımlarından birisi hemen Suriye ile dostluğunu ilan etmesi, büyükelçilik ve diplomatik ilişkilerin tekrar ikame edilmesi, Nahda’nın yani İhvan hareketinin kurucu lideri olan Gannuşi’nin gözaltına alınmasının ardından başkalarının da alınması, Tunus genelinde Müslüman Kardeşler örgütlerinin siyasi ofislerinin kapatılması, Suriye Dışişleri Bakanı’nın Riyad’a yaptığı tarihi ziyaretten sonra Tunus’ta yaptığı ziyaretin arifinde yapılmış olması.”