‘ABD’de bankacılık krizini büyük bankalar konsorsiyumuyla çözmeye çalışıyorlar ama piyasa tedirgin’
17:21 17.03.2023 (güncellendi: 11:50 20.03.2023)
‘ABD’de bankacılık krizini büyük bankalar konsorsiyumuyla çözmeye çalışıyorlar ama piyasa tedirgin’
Abone ol
Prof. Kozanoğlu’a göre, banka iflasları karşısında Biden yönetimi, ‘2007-08 finansal krizi görüntüsünden’ kaçınmaya çalışıyor. Ancak ABD’de devletin zenginleri kurtardığı senaryoyla karşılaşılabilir. Kapitalizmin krizlere yol açan doğasına atıf yapan Kozanoğlu, “Türkiye’de de bankacılık sistemini ciddi sorunlar beklediğini görmek zor değil” dedi.
ABD, 2008 küresel finansal krizinden bu yana ilk kez bankacılık kriziyle sarsılıyor. Amerika’nın en büyük 16'ncı bankası olan ve teknoloji yatırımlarıyla tanınan Silikon Vadisi Bankası’nın (SVB) ardından New York merkezli Signature Bank’ın da iflas bayrağı çekti. Kriz büyük bankaların oluşturduğu konsorsiyum eşliğinde çözülmeye çalışılıyor.
ABD Hazine Bakanlığı, Merkez Bankası (Fed) ve Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC), First Republic Bank'ın 11 büyük bankadan 30 milyar dolarlık mevduat aldığını duyurdu. İflas eden bankalardaki mevduat sahiplerinin paralarının tamamına erişebilecekleri de belirtildi.
Biden yönetiminin ‘Vergi verenlerin parası ile banka kurtarma yapmıyoruz’ mesajı vermeye çalıştığı belirtiliyor. Bu arada ABD bankalarının bir haftada Fed borçlanma rekoru kırdığı haberleri geldi. Fed bilançosunun, 15 Mart itibarıyla yaklaşık 300 milyar dolar artışla 8,69 trilyon dolara çıkması dikkat çekti. ABD Orta Ölçekli Banka Koalisyonu (MBCA) da sektöre olan güveni tazelemek için FDIC sigortasının gelecek 2 yıl boyunca tüm mevduatları kapsayacak şekilde genişletilmesini talep etti.
Dikkatler ABD’ye çevrilmişken, İsviçre'nin en büyük ikinci bankası Credit Suisse'in de sıkıntıda olduğu yansıdı. İsviçre Merkez Bankası, Credit Suisse’e likidite sağlanacağını duyururken, bankanın Merkez Bankasından (SNB) 50 milyar İsviçre frangına (54 milyar dolar) yakın borçlanacağını duyuruldu.
Gelişmeleri Altınbaş Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ile konuştuk.
‘Kapitalizmin sürekli krizlere yol açan bir doğası var’
Prof. Hayri Kozanoğlu’na göre 2008 finansal krizinin tekrarlanıp tekrarlanmayacağını söylemek kolay değil. Ancak Kozanoğlu, kapitalizmin sürekli krizlere yol açan doğasına atıf yaptı:
“2007-08 küresel finansal krizi kadar derin bir kriz olacak veya olmayacak demek çok kolay değil. Çünkü bir yönüyle kapitalizmin sürekli krizlere yol açan bir doğası var. Küreselleşmenin giderek finansallaşması riskleri bastırıyor. Bir taraftan 2007 krizi gibi, büyük depresyon krizlerden belli dersler aldığımız için hangisi egemen olacak, ona net olarak bir cevap vermek olanaklı değil. Ama ilk olarak Silikon Vadisi Bankası’nda patlak veren kriz iyi bir örnek oluşturuyor. Çünkü bu işin bankacılık, finansal boyutu var. Bir de reel ekonomiye ilişkin boyutu var.”
‘Finansta bilinen basit bir olguyu dahi dikkate almadıkları görüldü’
İflas eden Silikon Vadisi Bankası’nın son dönemde yükselen teknoloji şirketleriyle iş yapan bankalardan birisi olduğunu belirten Kozanoğlu, bu şirketlerin pandemide nakitlerini bu bankalara ‘park ettiklerini’ ancak faiz artışlarıyla birlikte ‘tahvil sarsıntısının’ krizi tetiklediğini vurguladı:
“Silikon Vadisi Bankası büyük ölçüde bankacılık ilişkilerini, özellikle Kaliforniya, San Francisco, Silikon Vadisi’nde yoğunlaşan teknoloji şirketleri üzerine bir bankaydı. İstatistikler Amerika’daki teknoloji şirketlerinin yaklaşık yarısının bu bankayla iş yaptığını gösteriyordu. Zararla karşılaşmasının iki yönü var, biri reel ekonomiye ilişkin gelişmeler. Teknoloji şirketleri, bilgisayar, yazılım, biyoteknoloji benzeri şirketler pandemi öncesinde de yükseliş gösteriyorlardı. Platformların piyasa değeri yükseliyordu. Pandemiyle karlılıkları çok fazla arttı. Ellerinde biriken nakitleri bankalara park ettiler. Silikon Vadisi Bankası da bunlardan biriydi. 50 milyar doların altında bir bilançosu varken, 3 yıl içinde 200 milyar doların üzerine çıktı. Bu topladığı paralar varken, ekonomi genelde hızlı büyümediği, tam tersine pandemide durakladığı için çok kredi talebi de yoktu. Büyük ölçüde Amerikan hazine bonolarına ya da hazine garantili menkul kıymetlere yatırdı. Çünkü tahvillerin, faizler yükselirse, ödemeleri gereken ana paraları faiz değişmediği için piyasa değerleri düşer. Bu finansta bilinen bir olgudur. Ama bu kadar basit bir olguyu dahi dikkate almadıkları görüldü. Pandemi sırasında insanlar daha çok mallara, bilgisayar donanımlarına, internet bağlantılarına, bilgisayar oyunlarına çok para harcamışlar. Bundan büyük kar etmişlerdi. Bu tersine döndü. Çok borçlanarak faaliyet gösteren şirketlerin, faizlerin yükselmesiyle piyasa değerleri düştü hem nakit akışları geriledi. Ve bunlar bankalardan nakitlerini çekmeye başladı. Mevduatlar hızla çekilmeye başlarsa bunu karşılamak için belli varlıklarınızı elden çıkartmak gerekiyor. Faizler artınca da ellerindeki tahvil portföylerinin değeri düştü ve her satışlarınızda zarar yazmaya başladı. Bu zararlar dikkat çekince de daha fazla mevduat çekilmesi oldu.”
‘Krizin büyük bankalardan oluşan konsorsiyumla çözmeye çalışıyorlar ama piyasa tedirgin’
Prof. Kozanoğlu, krizin büyük bankalardan kurulan ‘konsorsiyum’ eşliğinde çözülmeye çalışıldığını belirtirken, piyasalardaki tedirginliğin teskin edilemediğinin altını çizdi. Kozanoğlu, krizin bu yollarla önlenmesinin mümkün olup olmayacağını söylemenin de kolay olmadığı görüşünde:
“Bankalarda krizler böyle patlar. Banka sermayesini artırmak niyetiyle 2.5 milyar dolar sermaye talebiyle piyasaya çıktı, bu da daha zor bir durumda oldu, iflasa sürüklendiği algısını güçlendirdi ve beklenene gelişmeler oldu. Arkasından Signature Bank denilen New York merkezli büyük ölçüde hukuk firmalarıyla çalışan, Trump’ın damadı Kushner’in de hem ilişki kurduğu, daha çok Amerika’daki Yahudi sermayesi çevrelerinin finansmanıyla ilgili bir kuruluş da batma noktasına geldi. Nakit takviyesi ile ayakta tutuldu. Silikon Vadisi Bankası iflasa sürüklendi. En son First Republic Bank denen diğer banka krize girince büyük bankalar aralarında bir konsorsiyum kurup sürdürmeye çalışıyorlar. Yani piyasada ciddi bir tedirginlik var, risk algısı yükselmiş durumda. Ama bunu engelleyebilir, krizi hafifletebilirler mi, yoksa geçmişteki bankacılık krizlerine benzer şekilde bu yaygınlaşır mı, bunu söylemek kolay değil.”
‘Credit Suisse zaten zordaydı…’
FED’in faiz artırımlarına bağlı olarak tahvil portföylerinin piyasa değerlerinin düştüğünü anımsatan Kozanoğlu, aynı olgunun Avrupa için de geçerli olduğunu belirtti. Durumun zaten sorunlar yaşayan Credit Suisse’i de etkilemesini değerlendiren Kozanoğlu, bankanın şimdilik sermaye takviyesi ile ayakta tutulmaya çalışıldığını, ancak yeni faiz artırımının daha fazla zarara yol açacağını vurguladı:
“Credit Suisse ile Silikon Vadisi Bankası’nın benzerlikleri ve farklılıkları var. Silikon Vadisi Bankası’nın adı çok duyulmamış ama son yıllarda hızla gelişmiş, Amerika’nın 16. bankası haline gelmiş. Ama yine de göreceli küçük bir banka. Credit Suisse ise İsviçre’nin UBS’den sonraki ikinci büyük bankası. Ama Credit Suisse’deki sorunlar yeni değil. Zaten banka ciddi bir sarsıntı geçiriyordu. Yatırım bankası kısmında büyük zararlar oluşmuştu, yeniden yapılanmanın eşiğindeydi. ABD Merkez Bankası, faizleri arttırıp genel faiz düzeyini yukarıya çekince, tahvil portföylerinin piyasa değeri düşüyor. Aynı olgu Avrupa için de geçerli. Zaten kritik duruda olan Credit Suisse’i daha zor durumda bıraktı. O da şimdilik sermaye takviyesiyle ayakta tutunmaya çalışıldı. Dün de Avrupa Merkez Bankası faizleri 0.5 puan arttırdı. Bu daha fazla zarara neden olacak.”
‘Ateşle oynuyorlar. Bu süreç devam ederse bu sarsıntılar derinleşebilir’
Prof. Kozanoğlu’na göre büyük kapitalist ekonomiler ciddi bir ikilemle karşı karşıya. Enflasyonla mücadele için sıkı para politikası ve faiz artışlarına devam edilmesinin hem bankacılık krizini derinleştirebileceğini hem de durgunluğu getireceğini belirten Kozanoğlu, ‘faiz artışlarının durdurulması gerektiğini’ vurguladı. Ancak Kozanoğlu, “Ne yazık ki küresel burjuvazi hem Amerika hem Avrupa’nın sermaye kesimlerinin en büyük korkulu rüyası işçi ücretlerinin artması” yorumunu yaptı:
“Gerek Fed gerek Avrupa Merkez Bankası gerek büyük kapitalist ekonomiler ciddi bir ikilemle karşı karşıyalar. Çünkü enflasyona karşı mücadele programı çerçevesinde sıkı para politikasına, faizleri arttırmaya devam ederlerse hem bankacılıktaki kriz derinleşebilir hem de ekonomiye durgunluk gelmesi söz konusu olabilir. Bu durgunluk gelirse, bankaların kredi riski ile karşılaşılır. Verdikleri kredileri tahsil etmekte zorlanabilir. Bu faiz artırımlarını durdukları zaman da enflasyonun önünü alamayabilirler, enflasyon yüksek tempoda kalmaya devam eder. Her şeye rağmen faiz artışlarının yavaşlatılarak durdurulması gerektiğini düşünüyorum. Bunun zaten en önemli kaynağı arzdaki sıkıntılar. Ne yazık ki küresel burjuvazi hem Amerika hem Avrupa’nın sermaye kesimlerinin en büyük korkulu rüyası işçi ücretlerinin artması. İşçi ücretleri onların öngördüğü yüzde 2 enflasyon hedefinin üzerinde. Ama şu anda gözlenen enflasyonun altında. Yani her geçen gün emeğiyle geçinen kesimlerin satın alma güçleri düşüyor. Buna rağmen bundan tedirgin oluyorlar. Çünkü enflasyon sürekli altında kalınca daha yüksek ücret talepleri gündeme gelebilir. Bana göre ateşle oynuyorlar. Bu süreç devam ederse bu sarsıntılar derinleşebilir.”
‘Devletin zenginleri kurtardığı bir senaryoyla karşılaşabiliriz’
Biden yönetiminin 2008 krizindeki facianın görüntüsünden kaçınmaya çalıştığını söyleyen Kozanoğlu, bu yüzden kamunun devreye girmeyeceği şekilde büyük bankaların kredi olanaklarıyla devreye sokulduğunu belirtti. Ancak Kozanoğlu’na göre Federal Mevduat Sigorta Kurumu’ndaki nakdin sınır düzeyine dikkat çekerek süreç uzarsa yeni önlemler düşünebileceklerini ekledi:
“2007-08 krizi sırasında banka kurtarma operasyonları için büyük harcamalar yapıldı. Kamuya çok büyük faaliyetler getirdi. Aynı dönemde evlerini kaybeden, haczedilen, ipotek kredili borçların altında ezilen insanlara devlet elini uzatmadı, bu büyük tepkilere yol açtı. Onun için Biden yönetimi benzer bir fotoğraf vermekten kaçınıyor. Şimdilik banka kurtarmaların en son First Republic Bank’te görüldüğü gibi büyük bankalar kendi olanaklarıyla devreye girdiler. Silikon Vadisi Bankası’nın Federal Mevduat Sigorta Kurumu kaynaklarından karşılayacağı söylendi. Bunun gelirlerini de bankalardan kesilen komisyonlar oluşturuyor. Şu anda kamu elini cebine atmamış gibi bir görüntü var. Ama bu kriz derinleşirse bu da kaçınılmaz hale gelecek. Federal Mevduat Sigorta Kurumu’ndaki nakit çok sınırlı, olması gereken düzeyin de altında. Varlıkların yüzde 0.35’i kadar elinde nakit olması gerekirken, bunun çok altında seyrediyor. Onun için bu süreç biraz daha uzarsa ister istemez yeni önlemler düşünülmek zorunda. Devletin zenginleri kurtardığı bir senaryoyla karşılaşabiliriz ama şimdilik bu görüntüyü vermekten kaçınıyorlar.”
‘Türkiye bankacılık sistemini ciddi sorunlar beklediğini görmek zor değil’
Kozanoğlu krizin Türkiye bankacılık sistemine doğrudan etkisinin şu ana kadar ortaya çıkmadığını söylese de durumun Türkiye’deki iç borçlanma ve faiz düzeylerine dair tekrar düşünmek gerektiği görüşünde:
“Türkiye’nin bankacılık sistemine doğrudan bir etkisi şu ana kadar ortaya çıkmadı. Ama bizi şöyle bir gerçeği tekrar düşünmeye yöneltti. Bizler zaten banka bilançolarında ciddi bir risk olduğunu söylüyorduk. Çünkü resmi istatistiklere göre enflasyonun yüzde 55-60 olduğu bir ülkede devlet iç borçlanma senetlerinin faizleri genel olarak yüzde 10 civarında. Bunu alan bankaların zaman içerisinde büyük zararlarla karşılaşması kaçınılmaz görünüyor. Bankalar buna çok ses çıkarmıyorlar. Çünkü 1 trilyon liranın üzerinde Merkez Bankası, bankalara politika faizi üzerinden yüzde 8.5’tan bir fonlama yapıyor. Bankalar da böyle ucuz kaynak bulabildikleri için kur korumalı mevduatların risklerini devlet üstlendiği için oradan da düşük maliyetli kaynak elde edebiliyor. Onun için şimdi bu zararı sineye çekiyorlar. Yarın iktidar değişirse ya da AKP’nin kendi politikalarının artık duvara dayandığını görmesi durumunda faizler normalleşirse bankalar büyük zararlar yazarlar. Evet, büyük zararlar olabilir; faizlerin yüzde 10 yükselmesi durumunda 90 milyar TL’yi aşan, yüzde 5 yükselirse, 50 milyar TL civarında bir zararla karşılaşırlar. Ama bankacılık sistemi büyük karlar yazdı. Geçen sene 430 milyar lira kar yazdı. Şu anda 1.4 trilyon TL civarında sermayeleri var. Buradan karşılanabilir ama aniden büyük zararlar ortaya çıkması, güveni sarsabilir. Ekonominin bir taraftan daralması kredi risklerini ortaya çıkarabilir. Faizler yükselince portföy değerlerinin düşmesi tehlikesi Türkiye için de söz konusu. Ama enflasyonun bu kadar yüksek seyrettiği dönemde bunu devam ettirmek de olanaksız. Türkiye bankacılık sistemini ciddi sorunlar beklediğini görmek zor değil.”