Cumhurbaşkanı Erdoğan: Vakıf ve derneklerimiz hayırda yarışırken, kesinlikle tefrikaya düşmemelidir
20:10 30.12.2022 (güncellendi: 23:31 30.12.2022)
© AACumhurbaşkanı Erdoğan
© AA
Abone ol
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vakıf ve derneklerimiz hayırda yarışırken, kesinlikle tefrikaya düşmemeli, mutlaka dayanışma içinde hareket etmelidir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar Burhan Felek Salonu'nda '3. Uluslararası İlahiyat Gençlik Buluşması ve İlahiyat Yıldızları Ödül Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'de farklı illerde okuyan ilahiyat öğrencileri arasında birliğin tesisi, dayanışmanın güçlendirilmesi, işbirliğinin artırılması yolunda gösterdiği gayretler dolayısıyla derneğimizi tebrik ediyorum. Az önce Diyanet İşleri Başkanımızın ifade ettiği şu cümleler gerçekten çok çok anlamlıydı. İlahiyatların adeta yokluğu teneffüs ettiği günler. İşte Sakarya'da dekan olduğu dönemi anlatıyor Ali Hocam. Sadece o mu? Eskişehir'de neredeyse öğrenci yoktu. Öyle bir konuma gelmişti ilahiyat." ifadelerini kullandı.
Aynı şeyin imam hatiplerde de yaşandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"İmam hatiplerin bütün öğrencilerini adeta kapı dışarı etmişler ve tüm Türkiye'deki imam hatiplerde öğrenci sayısı nereye düşmüştü? 60 bine. Şimdi 1 milyon 300 bin öğrenci var. Tabii bütün bunlarla beraber 1 milyon 300 bin imam hatiplinin artık türevini istiyoruz. Bunların imam hatiplerden, ilahiyatlara yetmez, tüm üniversitelere başarı oranları yüksek olarak dağılmalarını istiyoruz. Bunu yapar mıyız? Ben yapacağımıza inanıyorum. Bu kardeşinizi cumhurbaşkanı yapan bu millet, Allah'ın izniyle her türlü üniversitelerde de başarıyı yakalar."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasette de sivil toplumda da sosyal hayatta da zaferin parolasının uhuvvet ve vahdet olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Bunun için 'Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.', bu emri ilahinin bize işaret ettiği yoldan asla ayrılamayız. Vakıf ve derneklerimiz hayırda yarışırken kesinlikle tefrikaya düşmemeli, mutlaka dayanışma içinde hareket etmelidir. Bu bakımdan ilahiyatçı gençlerimizin bir araya gelmesini, müşterek bir zeminde güç birliği yapmasını çok kıymetli buluyorum." diye konuştu.
Erdoğan, milletin inancının ve değerlerinin horlandığı dönemlerde ise ilahiyatların "üvey evlat" muamelesi gördüğünü ifade etti.
Erdoğan, "Bunun için 'Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.', bu emri ilahinin bize işaret ettiği yoldan asla ayrılamayız. Vakıf ve derneklerimiz hayırda yarışırken kesinlikle tefrikaya düşmemeli, mutlaka dayanışma içinde hareket etmelidir. Bu bakımdan ilahiyatçı gençlerimizin bir araya gelmesini, müşterek bir zeminde güç birliği yapmasını çok kıymetli buluyorum." diye konuştu.
Erdoğan, milletin inancının ve değerlerinin horlandığı dönemlerde ise ilahiyatların "üvey evlat" muamelesi gördüğünü ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilahiyat fakültelerinin 122 yıllık tarihinin bunun çarpıcı örnekleriyle dolu olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Modern anlamıyla bir üniversite bünyesinde açılan ilk ilahiyat fakültesi, 1900 yılında Darülfünun'da kurulan Ulum-i Aliye-i Diniyye Şubesi'dir. Burada talebeler tefsir, hadis ve usulü, fıkıh ve usulü, kelam ile İslam tarihi derslerinde 4 yıl süreyle eğitim almışlardır. Zamanla bu şubenin hem ismi hem de müfredatı değişmiş, 1924 yılında kapatılmadan önce Süleymaniye Medresesi olarak hizmet vermiştir. 1925 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi adıyla yeniden açılan kurumun ömrü maalesef çok kısa sürmüştür.
Fakülte, ortaöğretimde din derslerinin kaldırılması ve diyanet teşkilatında kadro yokluğu gibi sebeplerle bir müddet sonra tekrar kapatılmıştır."
Fakülte, ortaöğretimde din derslerinin kaldırılması ve diyanet teşkilatında kadro yokluğu gibi sebeplerle bir müddet sonra tekrar kapatılmıştır."
Erdoğan, Tek parti zihniyetinin Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöktüğü bu dönemin, milletin hafızasında çok derin yaralar açtığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gassal bulunamamasıyla ilgili şahit olduğu bir anıyı şu sözlerle anlattı:
"Bir zamanların Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu, Milli Türk Talebe Birliği Cağaloğlu'nda bir konferansında dinledim. Dediler ki 'Bize süratle bak cenazelerimiz yıkanamıyor, ortada kaldı, ölülerimizi yıkayacak, gassal yetiştirecek kurslar açın. Bize böyle talimat verdi.' İsmini vermeyeceğim, verenin kim olduğunu anlamanız lazım. Biz de diyor sadece gassal yetiştirmek üzere kurslar açtık. O zaman Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu. İmam hatiplerin mazisi aslında oraya dayanıyor. Gassal yetiştirmek üzere açılmış okullar. Yani bizim kökümüz oradan geliyor. Hasılı milletimize asli kimliğini hatırlatan tüm değerlerin silinmek istendiği bu korkunç yıllarda, diğer ilmi faaliyetler gibi ilahiyat eğitimi de verilemedi. Sadece gassal yetiştireceksin, oradan geliyoruz. Benim imam hatipteki İngilizce hocam, 'Siz ölü yıkamak için mi buraya geldiniz?' diye bize derste söylüyordu. Bizim nereye gideceğimizin, nereye varacağımızın farkında değildi. Elhamdülillah, nereden nereye..."
'Bunların dertleri çocuk istismarına tepki koymak değil'
Türkiye'de, ne sebeple olursa olsun hiçbir gencin hak kaybına uğramadığı, gelecek kaygısı yaşamadığı iklimi tahkim etmekte kararlı olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu da birileri gibi sosyal medyadaki sahte demokrasi şovlarıyla değil, gerekirse anayasayı değiştirmek dahil hukuki yollarla gerçekleştireceğiz. Çetin mücadeleler neticesinde bedel ödeyerek elde ettiğimiz demokratik kazanımları, kendini hala vesayetin aparatı gibi gören güruhun ihtiraslarına kurban edemeyiz. Son haftalarda şahit olduğumuz kimi olaylar, bize tek parti zihniyetinin halen pusuda beklediğini göstermiştir. Hepimizin içini acıtan bir istismar vakası üzerinden 28 Şubat heveslisi kesimler, hemen içlerindeki kin ve nefreti kusmaya başlamışlardır." diye konuştu.
Geriye doğru bakıldığında bugün ortalığı yıkanların geçmişinin ne kadar kirli, ne kadar çifte standartla dolu olduğunun görülebileceğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biliyoruz ki bunların dertleri çocuk istismarına tepki koymak değil, kin ve nefret duygularını sergileyebilecekleri zemin hazırlamaktır. Çünkü bunlar tarihimizin hiçbir döneminde, terör örgütünün dağa kaçırdığı, iğfal ettiği, Kandil'deki terör baronlarına peşkeş çektiği 13-14 yaşındaki kızlarımız için gıklarını bile çıkarmadılar. Diyarbakır annelerini görmediler. Moda ve eğlence endüstrisinin meta haline getirdiği kızlar için seslerini yükseltmediler. LGBT denilen marjinal akımların sapıklıklarına alet edilen 3-5 yaşındaki çocuklarla ilgili hiçbir tepki göstermediler. Muhalefet partilerinde ayyuka çıkan taciz, tecavüz, istismar skandalları karşısında kıllarını bile kıpırdatmadılar. Kadınlarımızı aşağılayanlar, şehit bacısına, affedersiniz, ağız dolusu küfreden müptezellerle ilgili tek bir kınama cümlesi dahi kurmadılar. Ciğerpareleri zorla kendilerinden kopartılan Diyarbakır annelerinin kapısını bir kez olsun çalmadılar, acılarını paylaşmadılar, hallerini-hatırlarını sormadılar. PKK'lı alçakların canice katlettiği kadın öğretmenlerimiz, çocuklarımız, kızlarımız, bebeklerimizle ilgili çıkıp tek bir eleştiri getirmediler. Hasılı temel insan hak ve özgürlükleri konusunda bugüne kadar ilkeli, onurlu, dürüst tek bir duruş sergileyemediler. Bunu yapmadıkları gibi ellerine geçirdikleri her fırsatı da millete, milletin inancına ve kurumlarına düşmanlık etmek için kullandılar.
Meclis kürsüsünden alçakça iftiralarla vakıflarımızı, derneklerimizi, gönüllü teşekküllerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı tehdit edenler, bu tavırlarıyla asıl niyetlerini de deşifre etmişlerdir."
Meclis kürsüsünden alçakça iftiralarla vakıflarımızı, derneklerimizi, gönüllü teşekküllerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı tehdit edenler, bu tavırlarıyla asıl niyetlerini de deşifre etmişlerdir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Helalleşme" çağrısını hatırlattı.
Erdoğan, "Ne dediler? 'Helalleşme.' Böyle çağrı yaptı. Ajans mahsulü kötü bir tiyatrodan, sadece bir göz boyamadan ibaret olduğu, bu vesileyle ortaya çıktı. Tek parti zihniyetinin değişmediğini ve asla değişmeyeceğini, 85 milyon olarak, hep birlikte yeniden görmüş olduk. Meclis'e sunduğumuz anayasa değişikliği teklifiyle işte tüm bu habis niyetlerin önüne set vurmayı hedefliyoruz. Böylece başörtüsüne anayasal güvence kazandırırken sapkın akımların hedefi haline gelen aile müessesesini de bu anayasa metnine inşallah koyacağız. Temennimiz, teklifimizin insanımızın beklentilerine uygun şekilde, en geniş mutabakatla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden geçmesidir. Şayet gereken çoğunluk sağlanamaz, bu süreçte bir yol kazası yaşanırsa elbette son sözü yine milletimiz söyleyecektir. İnşallah referanduma gerek kalmadan, Meclis'imizdeki akıl, vicdan, sorumluluk sahibi milletvekillerimizin de güçlü desteğiyle bu meseleyi kalıcı bir çözüme kavuşturacağımıza inanıyorum." diye konuştu.