Prof. Kırbaşoğlu: 6 yaşında evlilik olayını örtmek yerine derinleştirelim ki acılar tekrarlanmasın
19:27 08.12.2022 (güncellendi: 11:54 09.12.2022)
Prof. Kırbaşoğlu: 6 yaşında evlilik olayını örtmek yerine derinleştirelim ki acılar tekrarlanmasın
Abone ol
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, 6 yaşındaki kız çocuğunun evlendirilmesiyle ilgili Radyo Sputnik’te Atilla Güner’le Akşam Postası’na değerlendirmelerde bulundu. Prof. Kırbaşoğlu açıklamalarında "6 yaşında evlilik olayını örtmek yerine derinleştirelim ki acılar tekrarlanmasın" noktasına vurgu yaptı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Kırbaşoğlu, Radyo Sputnik’te Atilla Güner’le Akşam Postası’na 6 yaşında cinsel istismara uğradığı belirtilen kız çocuğu hakkındaki skandalı yorumladı.
Prof. Kırbaşoğlu, “İslam geleneğinin mutlaka eleştiri süzgecinden geçirilmesi gereken tarafları da olduğunu bilerek bu meselelerin üstüne gitmek ve bu tartışmaları derinleştirmek lazım ki ileride bu acıların benzerleri yaşanmasın. Bu hem tarikatları kurtarır çünkü orada da bu yapılanların yanlış olduğunu bilen ve gören ama bir türlü haykıramayan vicdan sahibi insanlar da vardır” dedi.
Prof. Kırbaşoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"İslam geleneğinin mutlaka eleştiri süzgecinden geçirilmesi gereken tarafları da olduğunu bilerek bu meselelerin üstüne gitmek ve bu tartışmaları derinleştirmek lazım ki ileride bu acıların benzerleri yaşanmasın. Empati kuracak olursak, bu hanfendinin yerine hepimizin çocukları olabilir biz de olabilirdik. Altın kural insanlık düşüncesinin oluşabildiği Kant’ın söylemiş olduğu, ‘öyle davran ki senin davranışın başkaları için de kural olsun’ ya da Peygamberimizin tabiriyle, ‘kendi için istediğini kardeşin istemedikçe iman etmiş olmaz’. Bu açıdan bakıldığında benzer şeylerin yaşanmayacağının da garantisi yok. Bu olayları örtmek yerine açmak bir yana konuyu daha da derinleştirmek lazım. Bu hem tarikatları kurtarır çünkü orada da bu yapılanların yanlış olduğunu bilen ve gören ama bir türlü haykıramayan vicdan sahibi insanlar da vardır.
Prof. Kırbaşoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"İslam geleneğinin mutlaka eleştiri süzgecinden geçirilmesi gereken tarafları da olduğunu bilerek bu meselelerin üstüne gitmek ve bu tartışmaları derinleştirmek lazım ki ileride bu acıların benzerleri yaşanmasın. Empati kuracak olursak, bu hanfendinin yerine hepimizin çocukları olabilir biz de olabilirdik. Altın kural insanlık düşüncesinin oluşabildiği Kant’ın söylemiş olduğu, ‘öyle davran ki senin davranışın başkaları için de kural olsun’ ya da Peygamberimizin tabiriyle, ‘kendi için istediğini kardeşin istemedikçe iman etmiş olmaz’. Bu açıdan bakıldığında benzer şeylerin yaşanmayacağının da garantisi yok. Bu olayları örtmek yerine açmak bir yana konuyu daha da derinleştirmek lazım. Bu hem tarikatları kurtarır çünkü orada da bu yapılanların yanlış olduğunu bilen ve gören ama bir türlü haykıramayan vicdan sahibi insanlar da vardır.
'Bumerang gelir çarpar'
Bugün sosyal medyada yaptığım yazışmalarda benim yaptığım eleştirilerden memnun olmayan dindar kesimler çok fazla. Bu bireysel değil diyerek bunu yine mazur göstermek ve hafifletme çabaları var. Günün birinde bumerang gelip kendisine çarptığında onun yanlış olduğunu anlayacak ama bu ahlaki bir şey değil. Malcolm X’in dediği gibi, ‘Bir şey başkasına helal, size haramsa o sömürgecilerin dilidir’ der. Bu bireyseldir diyorlar, bunu neden yayıyorsunuz diyorlar.. İyi de bu yargıya intikal etmiş durumda. Eğer ortada ciddi bir durum söz konusu olmasa bu kadar yargıya güvenilmeyen bir dönemde bile yargıya intikal ettiyse ortada ciddi bir şey vardır demek ki. Kaldı ki biz yargısız infaz yapmıyoruz. Cinsellik etrafında, dindarlık kasan kesimlerde, kendisinden başka dindar tanımayan kesimlerde bunların giderek ortaya çıkması toplumsal kültürümüzün, toplumun din algısının çok ciddi boyutta bir dejenerasyonla, yozlaşmayla.. İslam geleneğinin en meşhur Kuran temsilinde bile emzirme çağındaki çocuğun bile nikah edilip edilemeyeceğinden bahisler var. Bu inanılacak gibi değil.
'FETÖ’den farkı yok'
Tarikat ve cemaat çevreleri hatta kendisini dindar olarak tanımlayan kesimlerde şöyle bir problem var, buna Arap dünyasında dini metinlerin baskısı diye bir tabir kullanıyorlar. Bir Arapça kitapta, Marks’ın Das Kapital’i bile olsa Arapça olduğu zaman onu kutsal zannediyor bizim insanımız. Tarikat meselesinin kapalı bir yapı olarak hem o tarikata mensup olan insanlar için em de toplum için çok ciddi risklere gebe olduğunu görmek lazım. Mevcut statükoda mevcut dönemde maalesef oy deposu olarak göründüğü için yaptıkları her şeye göz yumulmakta ve bunun Türkiye için ileride ne büyük zararlara yol açabileceğini görmezlikten geliyorlar. Daha önce FETÖ tecrübesi yaşandı. Şu andaki cemaat ve tarikat gruplarının onlardan hiçbir farkı yok. Onların bu memleket yapmış olduğu kötülüğün aynısını yapmalarının önünde hiçbir engel yok. Buna rağmen bu iktidarın bu gibi yapılar konusunda sürekli sessizliği tercih etmesi, sürekli dört maymunu oynaması, sürekli savunmaya geçmesi bence memlekete de İslam’a da, dindarlara da yapılabilecek en büyük kötülük. Dinin, toplumdaki yerini sağlıklı bir biçimde belirlemek lazım. Bunu için de toplumsal uzlaşma lazım bu toplumsal uzlaşmada da dinin yerini belirlemekte sadece din, Müslümanlara hele hele ilahiyatçılara bırakılmayacak kadar önemlidir."