'ABD Pençe-Kılıç harekatını orta yollu kınadı, kara harekatına şiddetli karşı çıkış görülüyor'
23:27 24.11.2022 (güncellendi: 10:12 27.11.2022)
'ABD Pençe-Kılıç harekatını orta yollu kınadı, kara harekatına şiddetli karşı çıkış görülüyor'
Abone ol
Serra Karaçam’a göre, ABD ara seçiminde Demokratlar da Cumhuriyetçiler de iki ayrı kanatta zayıf çoğunluk elde etti, gelişmeleri yeni dönemin mücadeleleri etkileyecek. ABD’nin Türkiye’nin Suriye ve Irak harekatını 'orta yollu' kınadığını belirten Karaçam, askeri bürokrasinin Ankara'nın rahatsızlığını iyi bilerek uygun söylem geliştirdiği görüşünde.
ABD'de 8 Kasım ara seçimleri sonrası Kongre bileşimi hala tamamlanmamış bölgelere rağmen netleşmiş durumda. Buna göre Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi'nde, Demokratlar ise Senato'da kılpayı farkla ipi göğüslemiş görünüyor.
Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğun elde edildiğinin belli olmasının ardından Donald Trump da 2024 başkanlık seçimleri için adaylığını resmen açıkladı. Müesses nizamın vergi usulsüzlükleri dahil olmak üzere bir dizi dosya eşliğinde Trump'ın üzerine gitmeye devam etmesi dikkat çekerken, Cumhuriyetçi Parti içerisinde yarı da böylelikle 'erken başlamış' oldu. Yeni Kongre ocakta göreve başlayacak ve Amerika'nın iç ve dış politikasına etkileri şimdiden tartışılıyor.
ABD'deki yeni Kongre ile birlikte Türkiye ile ilişkilerde ise büyük bir değişiklik beklenmiyor. Son dönemde ABD'den F-16 alımının öne çıktığı müzakerelere Ankara'nın Suriye ve Irak'a yönelik Pençe-Kılıç hava harekatı da eklendi. ABD yönetimi harekattan memnun olmadığı ve bunun kara harekatına dönüştürülmesini istemediğini açıklamalarıyla dile getirmiş durumda.
ABD'de ara seçim sonrası Kongre'de oluşan dengeler, Trump'ın resmen adaylığı ve Türkiye'yle ilişkileri ABD'de yaşayan gazeteci Serra Karaçam ile konuştuk.
‘Enflasyon bu kadar yüksekken Demokratların daha başarısız olması bekleniyordu'
Serra Karaçam’a göre, ara seçimlerde Demokratlar da Cumhuriyetçiler de kazandığını söylerken, Kongre'nin iki kanadında iki taraf da zayıf bir çoğunluk elde etmiş durumda.
Karaçam, Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçilere geçtiğini belirtirken, yüksek enflasyonist ortamda Demokratların daha başarısız olması beklendiği için elde edilen sonucun 'başarı' sayıldığını söyledi:
“Herkes kendi kazandığını söylüyor. Parti içindeki kutuplar da benzer şekilde ifadeler kullanıyor. Ama esasında Cumhuriyetçilerin Kongre’nin sadece bir odasında zayıf bir çoğunluk aldığını görüyoruz. Bu başarı mı değil mi? Neden bu Demokratlar için başarı? Çünkü enflasyon bu kadar yüksekken çok daha başarısız olmaları bekleniyordu. Bu sebeple sadece böyle bir ortamda, Cumhuriyetçilerin Kongre’nin iki kanadından sadece birinde zayıf bir çoğunluk alması Demokratlar tarafından başarısı olduğu aktarılıyor. Demokratların Senato’da aldıkları zayıf çoğunluğa gelirsek karar almaları için bu çoğunluk şu anda yeterli, 50-50, başkan yardımcısının kritik oyuyla 51 olacak. Esasında bu yeterli bir çoğunluk değil. Çünkü Senato katında bir şey oylanır hale gelene kadar yine zorluk yaşayacaklar. Yine diğer Cumhuriyetçi liderlerle belli şeylere hazırlık aşamasında oy aşamasına getirmeleri gerekecek. Aslında nasıl Demokratlar, Cumhuriyetçilerin mecliste zayıf bir çoğunlukla öne geçtiğini söylüyorlarsa, Senato’da da kendileri zayıf bir çoğunluk aldılar. Son haber Alaska’dan geldi. Alaska zaten Senato yarışı anlamında Cumhuriyetçi olarak sayılmıştı. O yüzden Senato dengesini çok değiştirmedi. Dengeyi değiştiren meclisin Cumhuriyetçilere gitmesi oldu. 218-220 olarak sayılıyor ama iki koltuk hala belirsizliğini koruyor, dolayısıyla zayıf diyoruz."
'Yeni liderler belirlenecek'
Demokratların Temsilciler Meclisi'ni yitirmesiyle Pelosi döneminin sona erdiğini belirten Karaçam, iki parti de parti içi mücadelelerle yeni mobilizasyon süreçlerinin yaşanacağını vurguladı:
"Burada da yeni liderler belirlenecek. Pelosi sonrası nasıl bir siyaset izlenecek, mecliste nasıl bir savaş yaşanacak? Yeni üç isim üzerinde duruluyor. Bir tanesi daha fazla öne çıkıyor, Hakeem Jeffries, Demokratların yeni lideri olması bekleniyor. Pelosi kadar kompleks yasalar konusunda yeterli geçmişi yok, tamamen tecrübesi olduğumuzu da söyleyemeyiz. Para toplama konusunda Pelosi çok iyiydi. Bu gibi konularda da Temsilciler Meclisi’nde Demokratların ne kadar iyi çalışabileceği bir diğer konu. Cumhuriyetçilerde de McCarthy’nin sözcü olması bekleniyor. Onun da 2218 Cumhuriyetçi oyunu alması lazım. Cumhuriyetçiler üzerinde disiplin sağlaması lazım. Aşırı sağ denilen Cumhuriyetçilerle ana akım olanlar arasında bir denge sağlaması gerekecek. Dolayısıyla kimin kazandığını, ne kadar zorlu bir dönem olduğu bütün bunlardan sonra biraz daha netleşecek.”
‘Trump’ın desteklediği adaylardan kazananlar da oldu kaybedenler de'
Karaçam, Trump’ın adaylığını resmen açıklamasıyla Cumhuriyetçiler içinde başlayan tartışmalara atıfta bulundu. Trump'ın desteklediği adaylardan kazananların da kaybedenlerin de olduğunu belirten Karaçam’a göre Cumhuriyetçiler içindeki iki grubun mücadelesini beklemek gerek:
“Trump kendi çevresinde etkinlikler düzenliyor. Mar-a-Lago’da birtakım etkinlikler düzenledi, ‘Amerika’yı yeniden büyük yapmak için büyük Amerika’ sloganıyla toplantılar yapıyor. Bir taraftan kendi adaylarının başarısız olmadığını söylüyor. Alaska’da kendi desteklediği aday, başka bir Cumhuriyetçi bir adaya yenildi. Burada ilk kez denenen 2020’de Alaskalıların sandıkta sistemi değiştirmek için kullandığı metot yeni kullanıldı. Hangi partiden hangi aday olursa her seçmen bir adaya son aşamaya kadar oy verebiliyor, adaylar 50’yi geçemezse seçim burada da tekrar ediliyor. Bunun sonucunda Lisa Murkowski, Trump’ın desteklediği Senato adayını burada yendi. Üstelik kendisi de 6 Ocak olayları döneminde Trump’ın tutuklanmasını isteyen bir Cumhuriyetçiydi, bu grup merkeze yakın olarak adlandırılıyor. Aslında onlar da başka bir radikal uçta. Cumhuriyetçiler içerisinde pek çok isim var, Pence’in ne yapacağı belirsiz görünüyor, Pompeo’yu izledik uzunca bir süre. Trump’ın desteklediği adaylardan kazananlar da oldu kaybedenler de oldu. Dolayısıyla bunu kestirmek çok kolay değil. Trump, Mar-a-Lago’da ele geçirilen evraklarla ilgili kendi istediği ‘Special Master’ın bakmasını istemişti. Ancak Adalet Bakanlığı bir de ‘Special Counsel’ atadı. Halk geçmişi olan, Kosova gibi savaş suçlarıyla ilgili durumları dahil bir isim geldi. Dolayısıyla Trump burada siyasetten uzak olması gereken bir isim yetkilendirilmesi gerektiğini söylemişti. Kendi istediği oldu gibi ancak peşine bu geldi. Şimdi iki isim birden bu evraklara başka yönden bakıyor olacaklar. Trump da kendisinin engellenmek istediğini söylüyor. Fakat durumu tahmin etmek zor. Cumhuriyetçiler içinde bu iki grubun nasıl denge sağlayacağını öngörmek mümkün değil. Bu süreçler yine havada mı kalacak, sadece oyalama ve yıpratmayla mı geçecek, bir yere bağlanacak mı biz de göreceğiz.”
‘Amerikan askeri bürokrasisi, Türkiye'nin rahatsızlığına uygun söylem geliştiriyor’
ABD’nin Türkiye’nin Suriye ve Irak'a yönelik hava harekatını ‘orta yollu’ kınadığını söyleyen Karaçam, “Türkiye’yi kaybetmek istemeyen, durumu anladığını gösteren politik bir krize yol açmayan bir mesaj görüyorsunuz” dedi. Karaçam, Amerikan askeri bürokrasisinin YPG/PYD'ye silah desteğinin Türkiye’yi nasıl rahatsız ettiğini iyi bildiği ve buna uygun söylem geliştirdiği görüşünde:
“Taraflar ne kadar sert kınadığını merak ediyor. Fakat bu tartışılırken buna da bir taraf olarak bakıldığını görüyoruz, Türkiye'de bile böyle. Ne kadar güçlü kınadı? ABD’de kurumlar bir verirken onu son derece dengeli ve zekice yapmayı çok iyi biliyorlar. Bir cümlenin ilk paragrafıyla arkasından gelen paragrafı farklı kesimlere farklı mesajları barındırır şekilde oluyor. O yüzden ne kadar güçlü kınadığını göstermek istiyorsanız öyle yansıtabiliyorsunuz, ‘Türkiye’ye destek verdi, operasyona yeşil ışık verdi’ diye yansıtmak istiyorsanız onu da yapabiliyorsunuz. Beyaz Saray güvenlik sözcüsü, daha önce Pentagon’da basın sözcüsüydü. John Kirby’nin ilk açıklamaları, ‘Türkiye güneyinden gelen tehditten muzdarip, bu sürüyor, kendi vatandaşlarını savunma hakkına sahip’ dedi. Kendisine gazeteciler kapalı brifingde sordular. Hemen peşinden ‘Sınır aşan operasyonlardan endişemiz aynı’ diye ekledi peşinden. Dolayısıyla bunu gerçekten iki tarafa çekmek mümkün, her ikisi de doğru. Sınır ötesi operasyonların ortaklarının DAEŞ ile mücadelesine sekte vurduğunu söyledi. Bununla birlikte Türkiye kendini savunma hakkına da sahip diyor. Bunu tarafsız şekilde okuduğunuzda hem ortaklarını mutlu edecek, ortaklarının misyonunu vurgulayan bir mesaj verdiğini görüyorsunuz hem de Türkiye’yi kaybetmek istemeyen, anladığını gösteren politik bir krize yol açmayan bir mesaj görüyorsunuz. Bu operasyondan belli bir süre önce Erbil’deki temsilcilik, Amerikan vatandaşlarını uyardığı anlaşılıyor. SDF güçlerinden gelen mesajlar var, Amerikan basınında belli isimlere verilen ek bilgiler var, nerelerin vurulduğu, petrol alanlarının hedeflendiği gibi, hatta ölenlerin olduğu da söylendi. Ama bunlar geldikten sonraki Amerika’daki kurumlardan gelen açıklamalarına yine bakıyoruz, orada da Türkiye’de de hayatını kaybedenlerle birlikte bir başsağlığı dileniyor. Amerikan askeri bürokrasisi buradaki durumu iyi biliyor, kendilerinin silah desteği vermesi ve bu ortaklığın Türkiye’yi nasıl rahatsız ettiğini iyi biliyor. Dolayısıyla bu bürokrasi buna uygun söylem geliştiriyor.”
‘Kara operasyonuna şiddetli karşı çıkış olduğu görülüyor'
Karaçam’a göre artık ABD’de de Türkiye’nin PKK/YPG konusunda haklı olduğu ancak kara operasyonuna şiddetli bir karşı çıkış bulunduğu görülüyor. Karaçam, ABD'nin sürekli IŞİD'la savaş gerekçesini öne sürmesinde ise Suriye'deki kendi varlıklarına yönelik çifte standardı görmenin mümkün olduğunu dile getirdi:
“İlk bahsedilen bir drone saldırısının DAEŞ kampına yakın hem Amerikan üssünün hem de SDF’nin bulunduğu noktada gerçekleştiği, ancak burada Amerikan kuvvetlerinin hasar tespiti yapılamadı. Mazlum Kobani ile konuşuyorlar, aldıkları bilgiler ondan geliyor. Dolayısıyla buna özel bir açıklama yapılmadı. Biraz da uyarı odaklı olduğunu görüyoruz. Olabilecek problemleri olmadan hedeflere dikkat etmeleri konusunda bir açıklama olarak okumak mümkün çünkü net bir açıklama yok. CENTCOM daha farklı. Mesela Afganistan’daki olay da böyleydi, onları korumak için ayrı bir lobi yürüttüler. Sahadaki merkez komutanlıkların bakış açısı, duyarlılığı, hassasiyeti biraz daha farklı oluyor. Reuters’e bakarsak Türk uçaklarının petrol alanlarını hedef aldığı söyleniyor. 2019’da son DAEŞ üssünün yok olduğu açıklanmıştı. Ondan sonra aileler, kamplar gibi noktalar kaldı. Ama tek makul açıklama, kendilerini haklı gösterebilecekleri şey bu. Dolayısıyla bu ortaklığı da böyle açıklıyorlar. Amerika’da da artık Türkiye’nin bu konuda haklı olduğunu, kendi terör problemiyle ilgili ABD’nin de Avrupa’nın da terörist kabul ettiği bir grupla bağları olan her ne kadar lokal görünse de Suriye’deki bazı temsilcilerinden oluştuğu söylense de bunun böyle olmadığını herkes biliyor. Dolayısıyla bu yerde hasar tespiti yapılamadığı açıklanıyor. Bir şey ortaya atılıyor, devamı gelmiyor. Kara operasyonuna şiddetli karşı çıkış olduğu görülüyor. Kendi varlıklarına çifte standardı görmek mümkün.”