00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
4 dk
DÜNYA HABERİ
11:05
14 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
15 dk
HABERLER
12:00
5 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
HAFTANIN KEYFİ
14:05
54 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
4 dk
HABERLER
19:00
5 dk
BÖLGENİN KALBİ
19:05
84 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:35
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
115 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
7 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
GÖRÜŞ

AB’nin ‘lokomotifleri' arasında kriz: 'Liderlik yarışı Fransa ve Almanya arasındaki çatlağın zemini'

© AFP 2023Şansölye Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron
Şansölye Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron - Sputnik Türkiye, 1920, 27.10.2022
Abone ol
Özel
AB içindeki siyasi kriz büyüyor. Almanya ve Fransa liderleri Scholz ile Macron görüşmeleri sonrası basın toplantısı dahi düzenlemezken, birliğin liderleri arasında da gerginlik artıyor. ‘Oy çokluğuna’ geçişin gündeme alındığı AB’de yaşananları Sputnik’e değerlendiren gazeteci Güger, “Liderlik yarışı iki ülke arasındaki çatlağın zemini” dedi.
Kışın yaklaşmasıyla birlikte Avrupa Birliği’ndeki enerji krizi temelindeki görüş ayrılıkları, siyasi çatışmaları da beraberinde getiriyor. Ukrayna'ya silah göndermek için ‘birçok girişimi yavaşlatması’ ve ‘engellemeye yönelik hareket etmesi’ nedeniyle Batı medyası tarafından sıklıkla eleştirilen Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, koalisyonda olduğu Yeşiller ile de görüş ayrılığı yaşarken, AB içinde de ‘sorun’ haline geldi. Bu çatışma, AB’nin ‘iki lokomotifi’ olarak görülen Almanya ve Fransa arasındaki ilişkileri de etkileyerek ipleri gerdi.
Şansölye Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, doğalgazın marjinal fiyatı, enerji krizinin nasıl üstesinden gelineceği, Avrupa'nın ‘savunma konusundaki acizliğinin’ nasıl aşılacağı ve Çin’e yaklaşım konusunda fikir ayrılığına düştü. Ayrıca Paris’in, Berlin'in iç ekonomik sorunlarına odaklanarak bir politika yürütmesinden ‘hoşlanmadığı’ da gündemde.
İki AB ülkesinin liderleri, yaşanılan gerginliği diplomasi yolu ile halletme amacıyla dün Paris’te bir görüşme gerçekleştirdi. Fakat görüşmenin ardından devlet başkanlarının yapacağı basın toplantısı, Paris'ten sonra Atina'ya aceleyle giden Scholz tarafından “Zaman yetersizliği nedeniyle iptal edildi” denildi. Öte yandan Batı basınına göre ortak bir açıklama olmaması farklı bir hikaye anlatıyor. Politico’da yayınlanan bir makale, Macron ve Scholz’un arasındaki ilişkileri, “Artık o kadar soğuk ki, basın önünde birlikte görünmeye bile cesaret edemiyorlar” şeklinde nitelendirdi. Alman Welt gazetesine göre ise, Fransa ile Almanya arasındaki ilişkiler düşük bir noktada ve taraflar arasındaki anlaşmazlıklar, ilişkilerin kopmasına yol açabilir.
Liderlerin herhangi bir açıklamada bulunmamasının yanı sıra, Fransız ve Alman hükümetlerinin yıllık olarak düzenlediği ortak Bakanlar Kurulu toplantısı da Ocak 2023'e ertelendi. Bu ertelemenin nedeni de Fransa Ekonomi ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire tarafından katılımcıların ‘yoğun programı’ olarak açıklandı. Ancak Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebeshtreit, bazı konularda henüz anlaşmaya varılmamış olması nedeniyle hükümetlerin ‘daha fazla zamana ihtiyaçları olduğunu’ ve bu yüzden toplantının ertelendiğini söyledi.

Almanya nedeniyle AB ülkelerinde gerginlik: ‘Scholz bencillik yapıyor’

Fransa ile olan gerginlik gün yüzüne çıkmışken öteki yandan Scholz'un başı diğer AB ülkeleri ile de dertte. Şansölyenin, ‘sadece Almanya için’ doğalgaz fiyatlarını sübvanse ederek kontrol altına almak ve sanayisini enflasyona karşı korumak adına 200 milyar euroluk acil durum fonu planı duyurması da birlik içinde rahatsızlık yarattı. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Almanya acil durum fonu oluşturulacağının açıklanmasının ardından Scholz'u açıkça ‘bencillik’ ve Avrupa enerji pazarının ‘yıkımını’ getirmek ile suçladı. Morawiecki, Alman sübvansiyonlarının yerel üreticilere diğer AB ülkelerindeki enerji endüstrisine göre haksız bir avantaj sağlayacağından endişe ediyor. Görevi sona eren İtalya Başbakanı Mario Draghi ise Morawiecki gibi Scholz’u eleştirenlere ‘ihtiyatlı olunması’ çağrısında bulunarak, “AB liderlerinin birlik içindeki kavgaları bize yardımcı olmuyor” dedi.
Konuya ilişkin Avrupa Parlamentosu da harekete geçti. Avrupa Sosyalistler Partisi (PES), diğer ana merkez sol partilerle birlikte AB’nin karar alma sürecinde 'oy birliğinden oy çokluğuna’ geçilmesi için plan hazırladı. Bu plana göre birlik içindeki tartışmaların olumsuz oy kullanan ülkeler aleyhine ‘ne olursa olsun çözülmesi’ bekleniyor.
Peki, Macron ve Scholz’un görüşmesi sonrası AB ülkeleri arasında iyice tırmanan tansiyon neleri işaret ediyor? Sputnik’e konuşan Gazeteci M. Birol Güger, AB’de yaşananları, birliğin geleceğine ilişkin olası durumlar ile birlikte değerlendirdi.

‘Avrupa liderliği rekabeti, Fransa ve Almanya arasındaki çatlağın zeminini oluşturuyor’

İlk olarak Alman parlamentosunun kararına dikkat çeken Güger, “Rusya'ya uygulanan emsalsiz yaptırımların ardından baş gösteren enerji kriziyle başa çıkabilmek ve devasa endüstrisini ayakta tutabilmek adına 200 milyar avroluk bir yardım fonu için harekete geçildi. Fakat, en önemli ortağı konumunda olan Fransa'yı önceden bilgilendirmediğini anlıyoruz ki üst düzey bir Fransız yetkili ‘Haberi basından aldık’ dedi. Fransız hükümeti, söz konusu yardım fonunun ‘Alman şirketlerine haksız bir avantaj sağladığını ve AB pazarını tehdit ettiğini’ düşünüyor. Ancak AB'nin iki büyük endüstriyel gücü arasındaki anlaşmazlık, savunma stratejilerindeki farklılıklardan enerji krizine yönelik tepkilere, AB genelindeki boru hattı projelerinden maliye politikasındaki değişikliklere kadar geniş bir skalaya yayılıyor. Fakat hepsinden önemlisi Almanya, limanlarını Çin yatırımlarına açmayı planlıyor ve pek tabii, ‘Avrupa liderliği rekabeti’ de iki ülke arasındaki çatlağın zeminini oluşturuyor. Bu noktada Berlin yönetiminin, İngiltere dahil 14 Avrupa ülkesiyle gelişmiş bir hava savunma sistemi inşa etme yolunda önemli adımlar attığını ve AB'nin en önemli askeri gücü Fransa'yı parantezin dışında bıraktığını hatırlatmakta fayda var” dedi.

‘Almanya'da, AB'ye şüphe ile yaklaşan ve daha fazla özerklik talep eden görüş güçleniyor’

Rusya’nın, Ukrayna krizi ile tarihte benzeri görülmemiş bir yaptırım dalgası ile karşı karşıya kaldığını belirten Güger, şunları aktardı:
“Savaşın ilk günlerinde, Avrupa cephesinde, fikir ayrılıklarının bir kenara bırakılarak Rusya'yı diz çöktürmeye odaklanan bir eylem birliğinin oluştuğuna şahit olduk. Fakat aynı zamanda, Rusya'nın orta vadede diz çökmemesi halinde AB ülkelerinin başta enerji alanında devreye sokabilecekleri tutarlı bir B planına sahip olmadıklarını da görmüş olduk. Bugün Almanya'da, ‘AB'ye şüphe ile yaklaşan ve daha fazla özerklik talep eden’ görüşün giderek güçlendiğini görüyoruz. Ayrıca, Alman askeri-endüstriyel kompleksinin stratejik mecburiyetleri, Rusya ile topyekun bir kopuşun maliyeti karşısında daha da baskın hale geliyor. Tek kutuplu dünya düzeninden çok kutupluluğa geçişin sancıları Almanya'yı kaçınılmaz olarak yeni bir istikamet belirlemeye itiyor. Bugün Almanya, Rusya ile anlaşmaya pek de istekli görünmüyor, ancak Alman ekonomisinin orta vadede karşılaşacağı zorluklar, Berlin yönetiminin bu tutumunda belirgin değişikliklere yol açabilir. Almanya'nın bu noktada ilk etapta, Türkiye ve Çin gibi üçüncü ülkeler üzerinden çözüm arayışlarına gireceği anlaşılıyor. Sosyal Demokratlar ya da Hristiyan Demokratlar gibi geleneksel güç merkezleri anlaşma konusunda pek istekli görünmese de geriden gelen AfD gibi ‘anlaşma yanlısı’ partiler Alman siyasetinde giderek güç kazanıyor. AfD benzeri partilerin Avrupa’daki yükselişi de Avrupa-Rusya ilişkilerinin geleceği konusunda önemli ipuçları sağlıyor.”

‘AB ülkeleri arasındaki fikir ayrılıkları ve çıkar çatışmaları, birliğin kurulduğu yıldan bugüne keskinleşerek arttı’

PES partisinin oy çokluğu planına yönelik bir değerlendirmede bulunan Güger, AB dış politikasına ilişkin alınan kararların tüm üye devletlerin oy birliğiyle mutabakatını gerektirdiğinin altını çizerek, “Buna muhalefet edenler, söz konusu prensibin kriz zamanlarında karar vermeyi zorlaştırdığını öne sürüyor. Haksız sayılmazlar. Bugün AB'ye üye ülkelerdeki pek çok iktidar ve muhalefet partisi, ‘veto hakkı olmadan ulusal çıkarlarını koruyamayacağını’ düşünüyor. AB ülkeleri arasındaki fikir ayrılıkları ve çıkar çatışmalarının, birliğin kurulduğu 1993 yılından bugüne keskinleşerek arttığı görülüyor” dedi ve ekledi:

‘Oy birliğinden oy çokluğuna geçiş, birlik içi blokların oluşmasına yol açabilir’

Oy birliğinden oy çokluğuna geçiş orta vadede, birlik içi blokların oluşmasına yol açabilir. Sonuçta her ülke, ortak çıkarların yanında özgün ulusal çıkarlara sahip. AB dışı güçler, bilhassa Rusya ve Çin gibi ülkeler, açılan bu çatlaktan faydalanabilir ve özellikle zayıf ekonomilere sahip AB ülkeleri ile çıkar birliği yapabilir. Bu da AB için uzun vadede ‘bölünme ve gerileme’ anlamına gelir.

‘Fransız devleti, küresel liderlik konusundaki geleneksel vizyonunu sürdürüyor’

Tüm bu süreç içinde Macron’un politikası değerlendiren Güger, “Macron'un, ‘bağımsız ve güçlü bir Avrupa’ inşa etme arayışında ortaya attığı Avrupa Siyasi Topluluğu fikri AB ülkeleri, Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkeleri, Batı Balkan ülkeleri, Ermenistan, Gürcistan, birlikten ayrılan Birleşik Krallık ve Türkiye'nin dahil olduğu 44 ülkeyi içeriyor. AB'den daha geniş bir tasarıma sahip olan bu yeni organ, savaş halindeki Ukrayna, Kafkasların enerji devi Azerbaycan ve bir Ortadoğu ülkesi olan İsrail'i de kapsıyor, fakat ABD'yi dışarıda bırakıyor. Macron'un girişimi, eski Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın 1989'da Soğuk Savaş sona ererken ortaya attığı ‘Avrupa Konfederasyonu’ projesini andırıyor. Ancak Macron, Mitterrand'dan farklı olarak, Rusya'yı örgütüne dahil etmeye çalışmıyor. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de ‘Akdeniz için Birlik’ adlı siyasi yapının kuruluşuna önderlik etmişti. Birlik hala var olmasına karşın küresel siyasette bir ağırlığı bulunmuyor. Macron'un girişiminden de anlayacağımız üzere Fransız devleti, küresel liderlik konusundaki geleneksel vizyonunu sürdürüyor. Eleştirmenler, söz konusu girişimin AB'yi zayıflatıcı bir hamle olacağını düşünüyor” ifadelerini kullandı.

‘Fransa’nın bağımsız politika eğilimi, AB’nin geleceği ve ABD ile ilişkilerde yeni ve derin çatlakların oluşabileceğinin sinyalleri’

Macron’un ortada olan bütün bu olgularından hareketle Güger, “Avrupa Siyasi Topluluğu'nun hem ABD hegemonyasına dolaylı bir meydan okuma hem de Fransa ve Almanya arasındaki liderlik çekişmesine bir yanıt olduğu söylenebilir. Fransa, artan şekilde bağımsız politikalar izleme eğilimi içerisinde ve bu durum hem AB’nin geleceği hem de ABD ile ilişkilerde yeni ve derin çatlakların oluşabileceğinin sinyallerini veriyor” dedi.
Avrupa Siyasi Topluluğu - Sputnik Türkiye, 1920, 07.10.2022
GÖRÜŞ
Rus uzman: AB, Türkiye ile diyaloğunu Avrupa Siyasi Topluluğu formatına dönüştürmeye çalışabilir
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала