https://anlatilaninotesi.com.tr/20220928/sanat-tarihcisi-yilmaz-istanbul-hipodromunu-anlatti-kentin-en-yasli-anitlarindan-biri-1061720606.html
Sanat tarihçisi Yılmaz İstanbul Hipodromu’nu anlattı: ‘Kentin en yaşlı anıtlarından biri’
Sanat tarihçisi Yılmaz İstanbul Hipodromu’nu anlattı: ‘Kentin en yaşlı anıtlarından biri’
Sputnik Türkiye
Sanat Tarihçisi Yılmaz, Hipodrom’un tarihini, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları için önemini ve şehir yaşamındaki yerini Radyo Sputnik’te anlattı. Yılmaz “... 28.09.2022, Sputnik Türkiye
2022-09-28T16:05+0300
2022-09-28T16:05+0300
2022-09-28T16:05+0300
seyir hali
radyo
sultanahmet camii
yılanlı sütun
hipodrom
pargalı ibrahim paşa
bizans
osmanlı
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/09/1c/1061720452_29:0:1273:700_1920x0_80_0_0_471c50cf7949c8802f801a642fc6d12c.jpg
Sanat tarihçisi Yılmaz İstanbul Hipodromu’nu anlattı: ‘Kentin en yaşlı anıtlarından biri’
Sputnik Türkiye
28.09.2022 SEYİR HALİ
Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, Sultanahmet Meydanı’ndaki Hipodrom’un tarihini ve İstanbul şehri için barındırdığı önemi Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında anlattı.Yılmaz, Hipodrom’un kuruluşunu “Bu kentin en önemli anıtlarından biridir, hiç şüphesiz İstanbulluların ve Türkiye’nin bunu tartışması keyifli ve hatırlaması önemli. Kentin en yaşlı anıtlarından biridir. İmparator Septimus Severus’un 195-196 yıllarında inşaatına başladığı söylenir ama bu inşaat tamamlanamamış. 4’üncü yüzyılda İmparator Konstantinos kenti yenilemeye başladığında, yeniden inşa ettiğinde Hipodrom’u da büyük ölçüde yenilemiş.Hipodrom’un hemen doğusuna da görkemli bir saray inşa ettirmiş ki geç antik çağda hipodromlar ve saraylar birbiri ile çok bağlantılıydı. 1600-1800 yaşlarında bir yapıdan bahsediyoruz. Kaynaklarda yerinde bir bahçe olduğundan bahsedilir fakat hipodromun bir ucu bir vadiye doğru uzanır. Oraya da muhteşem bir altyapı inşa edilmiştir, stendon denilen yarım yuvarlak kısmı. Bugüne ulaşan dev bir altyapıdır. İstanbul’da en etkileyici altyapılardan bir tanesidir” diye anlattı.‘Bronz heykeller çoktu, büyük çoğunluğu Latin işgali sırasında tahrip edildi’Hipodrom’un geçmişte heykellerle süslü olduğunu belirten Yılmaz, yapının kullanımını ve heykellerin binadaki yerini “Hipodrom aynı zamanda heykellerle süslenmiş. Yaklaşık 450 metre uzunluğunda bir yapı hayal etmek gerekiyor. Kimilerine göre 180 metreyi bulan, bazıları da 120 metre der, genişliğinde bir arena vardı. Arena’nın ortasında da spina denilen üzerinde anıtlarla süslü bir duvar vardı. At yarışları başladığında bir taraftan koşar sonra yarım yuvarlak stendondan döner ve başladıkları noktaya gelirlerdi. Birbirlerine karışmasın diye tam ortada anıtlarla süslü bir duvar bulunuyor. Nitekim bu anıtlar çok meşhurdur. Bizans kaynaklarının anlattığına göre muhteşem anıtlar, heykellerle süslüydü. Bunlar Akdeniz dünyasının her yerinden getirilmişti. Dünya heykel sanatı açısından İstanbul hipodromu çok özel bir yere sahiptir. Muhteşem bir koleksiyonu vardı. Bronz heykeller çoktu. Bunların büyük çoğunluğu latin işgali sırasında tahrip edildi. Bronz olanların eritildiği kaynaklarda anlatılır. Bazıları da alınıp Avrupa’ya götürüldü. Bugün meşhur San Marco kilisesinin önünde Venedik’te bulunan bronz atlar İstanbul Hipodromu’ndan götürülmüştü” diye tasvir etti.‘Bütün hipodromlar terk edildiği halde İstanbul başkent olduğu için büyük hipodrom varlığını devam ettirdi’Yapının dünya heykel tarihinde önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çeken Yılmaz, Sultanahmet meydanındaki sütunların geçmişini “Bu zengin koleksiyon dışında başka şeyler de var. İmparator Theodosius zamanında meşhur bazı heykeller, antik çağın tanrı ve tanrıça heykelleri getirilip burada tahrip edilmişti. Athena, Samos’un Hera’sı, Knidos’un Afroditi galiba İstanbul’un Hipodromu’nda tahrip edildi. Dünya heykel sanatı açısından özel bir yere sahiptir. Hipodrom çok katmanlı İstanbul’u göstermek için harika bir örnektir. Spina üzerinde III. Tuthmosis’in obeliski hala duruyor, Mısır’dan getirildi. Delfi’deki Apollon Tapınağı’ndan getirilen ‘yılanlı sütun, burmalı sütun’ dediğimiz bronz anıt hala meydanın ortasında duruyor. Bunlar hipodromun parçaları, Bizans tarihinde bir sürü şey yaşadığı gibi herhalde 14’üncü yüzyıldan sonra çok fazla kullanılmadı. Yine de dünya tarihinde en uzun kullanılan hipodromdur. Bütün hipodromlar terk edildiği halde İstanbul’da başkent olduğu için bu büyük hipodrom varlığını devam ettirdi. 5-6’ıncı yüzyıllarda diğer hipodromlar yavaş yavaş ortadan kalktı. İstanbul Hipodromu 13’üncü yüzyıla kadar yaşadı hatta son devirde de Paleologoslar bir takım turnuvalar düzenlediler. Avrupa’dakine benzer bir takım gösteriler yaptılar” diye açıkladı.‘Bugünkü futbol kulüplerinin fanatikleri gibi Bizans’ta da fanatikler vardı’Yılmaz, Hipodrom yarışlarında günümüzdeki spor takımları gibi taraftarların olduğunu ve şehre gelenlere o dönemlerde de bu meydanın gösterildiğini “Hem at yarışları yapılıyordu hem de garip şovlar galiba Hipodrom’da gerçekleştiriliyordu. Bizans siyasi hayatının çok önemli bir merkeziydi. Maviler-Yeşiller diye iki takım vardı. Bunların taraftarları çok meşhurdu. Hükümdarlar bile taraftar oluyordu. Bugünkü futbol klüplerinin fanatikleri gibi Bizans’ta da fanatikler vardı. Bazen yöneticiler de bu fanatizmin içine giriyordu. Kent hayatında çok önemli bir alan diye düşünmek gerekiyor. İsyan veyahut büyük ayaklanmalar, gösteriler, imparatorluğun propagandası burada yapıldı. Bütün İstanbul’a gelenler asırlar boyunca bu meydana getirilip gezdiriliyordu. Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan 12. yüzyılda İstanbul’u ziyarete gelmişti. Onu Hipodrom’a getirmişlerdi ve Hipodrom’da birtakım gösteriler seyretmişti. Birçok şeyi biliyoruz. Bugün nasıl İstanbul’a gelen her turiste gösteriyorsak, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kente gelen herkesi bu meydana getirip göstermeyi İstanbullular çok seviyordu” diye betimledi.‘Fetih’ten sonra anıtlar yerinde kaldı, bu dünya koruma kültürü açısından çok önemlidir’Yılmaz, Osmanlı’nın Fetih sonrası anıtları muhafaza etmesinin dünya koruma kültüründeki yerini “Fetih’ten sonra anıtlar yerinde kaldı. Bu dünya koruma kültürü açısından da çok önemlidir. Osmanlılar bazı yapıları camiye çevirdiler ve ibadethane olarak kullandılar ama hipodromun anıtlarının hiçbir fonksiyonu yoktur ama onları kentin bir hatırası ve unsuru olarak düşündüler ve korudular. Hipodromun o kısmındaki obelisk ve altındaki kaidenin kabartmaları duruyor. Oradaki suratların herkes farkındaydı. İslam kentine dönüşen İstanbul’da onlar yerinde kalmayı başardılar. Bazı anıtlar da kaldırıldı, onları da hatırlamak lazım. Etrafına yeni yapılar inşa edildi. Bir meydan olarak varlığını devam ettirdi.At Meydanı denildi. Vezir sarayları inşa edildi. Bir tanesi hala duruyor. 1520’lerde yapıldı, daha eski olduğunu söyleyenler var. İbrahim Paşa Sarayı inşa edildi” diye aktardı.‘Bugünkü zemin 17. yüzyılda ulaştığı zemindir’Meydanın günümüzdeki kotuna 17. yüzyılda ulaştığını söyleyen Yılmaz, Osmanlı döneminde de eserlerin bu bölgeye yapıldığını “17. yüzyılda Osmanlı ve İslam sanatının başyapıtlarından biri Sultanahmet Camii inşa edildi. Meydanın ve kotu beş metre kadar yükseldi. Bugünkü zemin 17. yüzyılda ulaştığı zemindir. Etrafına bir sürü başka anıt inşa edildi. Stendonun bazı sütunları Süleymaniye’ye götürüldü. O tarafta Sultanahmet Camii’nin bazı birimleri yapıldı. Osmanlı Nezareti inşa edildi. Tapu Kadastro binası inşa edildi. Defterhane olarak kullanıldı. Osmanlı tapu kayıtlarının bir kısmı burada, kent tarihinin asırlar boyunca birikmiş ve inşa edilmiş bir sürü anıtı bu hipodromun üzerinde ve etrafında günümüze ulaştı” diye belirtti.‘Bütün bu birikimin bir anda korunması gerekiyor’Yılmaz, bütün bu yapıların bir arada korunmasının önemini “19. yüzyılda kazılarla Dikilitaş’ın, Yılanlı Sütun’un ve Örme Sütun’un etrafındaki alan açıldı. Spina’nın duvarına kadar inildi. Bunlarda İstanbullulara ve ziyaret edenlere teşhir edilir hale geldi. Hiç şüphesiz bir şey yapılmalı, bir proje geliştirilmelidir. Bu anlamda çok önemli çünkü kentin en enteresan anıtlarından biri, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde meydan muhteşemdi. Bir sürü inanılmaz tarihi olaylar arka arkaya geldi. Bunları yazmak, konuşmak bile günler aylar sürer. Bütün bu birikimin bir anda korunması gerekiyor. Herhalde belediyenin uzmanları var. Danışmanları var. Bütün bu çok katmanlılığa dikkat ederek meydanın bütünlüğünü bozmayan projeler gerçekleştirilecektir. Üzücüdür, bugün hala hipodromu gösteren bir bilgilendirme levhası bile yoktur. Ziyaret edenler bu anıtı zihinlerinde canlandıramıyor. İstanbul’un bir eksikliği ama bu tartışmalara girmeden sorunu çözmek gerekiyordu. Bu reklamlarda dönen hipodromun erken tarihi, o çok doğru değil” diye vurguladı.
yılanlı sütun
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2022
Ali Çağatay
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e4/0a/07/1042986257_0:0:1066:1067_100x100_80_0_0_87e66615f13482f43481736bf7aee782.jpg
Ali Çağatay
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e4/0a/07/1042986257_0:0:1066:1067_100x100_80_0_0_87e66615f13482f43481736bf7aee782.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/09/1c/1061720452_184:0:1117:700_1920x0_80_0_0_dc04a3aad7f3e0be020d5407b7a554a3.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
Ali Çağatay
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e4/0a/07/1042986257_0:0:1066:1067_100x100_80_0_0_87e66615f13482f43481736bf7aee782.jpg
radyo, sultanahmet camii, yılanlı sütun, hipodrom, pargalı ibrahim paşa, bizans, osmanlı, аудио
radyo, sultanahmet camii, yılanlı sütun, hipodrom, pargalı ibrahim paşa, bizans, osmanlı, аудио
Sanat tarihçisi Yılmaz İstanbul Hipodromu’nu anlattı: ‘Kentin en yaşlı anıtlarından biri’
Sanat Tarihçisi Yılmaz, Hipodrom’un tarihini, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları için önemini ve şehir yaşamındaki yerini Radyo Sputnik’te anlattı. Yılmaz “ Kentin en yaşlı anıtlarından biridir. Nasıl İstanbul’a gelen her turiste gösteriyorsak, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kente gelenleri bu meydana getirmeyi İstanbullular çok seviyordu” dedi.
Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, Sultanahmet Meydanı’ndaki Hipodrom’un tarihini ve İstanbul şehri için barındırdığı önemi Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında anlattı.
Yılmaz, Hipodrom’un kuruluşunu “Bu kentin en önemli anıtlarından biridir, hiç şüphesiz İstanbulluların ve Türkiye’nin bunu tartışması keyifli ve hatırlaması önemli. Kentin en yaşlı anıtlarından biridir. İmparator Septimus Severus’un 195-196 yıllarında inşaatına başladığı söylenir ama bu inşaat tamamlanamamış. 4’üncü yüzyılda İmparator Konstantinos kenti yenilemeye başladığında, yeniden inşa ettiğinde Hipodrom’u da büyük ölçüde yenilemiş.Hipodrom’un hemen doğusuna da görkemli bir saray inşa ettirmiş ki geç antik çağda hipodromlar ve saraylar birbiri ile çok bağlantılıydı. 1600-1800 yaşlarında bir yapıdan bahsediyoruz. Kaynaklarda yerinde bir bahçe olduğundan bahsedilir fakat hipodromun bir ucu bir vadiye doğru uzanır. Oraya da muhteşem bir altyapı inşa edilmiştir, stendon denilen yarım yuvarlak kısmı. Bugüne ulaşan dev bir altyapıdır. İstanbul’da en etkileyici altyapılardan bir tanesidir” diye anlattı.
‘Bronz heykeller çoktu, büyük çoğunluğu Latin işgali sırasında tahrip edildi’
Hipodrom’un geçmişte heykellerle süslü olduğunu belirten Yılmaz, yapının kullanımını ve heykellerin binadaki yerini “Hipodrom aynı zamanda heykellerle süslenmiş. Yaklaşık 450 metre uzunluğunda bir yapı hayal etmek gerekiyor. Kimilerine göre 180 metreyi bulan, bazıları da 120 metre der, genişliğinde bir arena vardı. Arena’nın ortasında da spina denilen üzerinde anıtlarla süslü bir duvar vardı. At yarışları başladığında bir taraftan koşar sonra yarım yuvarlak stendondan döner ve başladıkları noktaya gelirlerdi. Birbirlerine karışmasın diye tam ortada anıtlarla süslü bir duvar bulunuyor. Nitekim bu anıtlar çok meşhurdur. Bizans kaynaklarının anlattığına göre muhteşem anıtlar, heykellerle süslüydü. Bunlar Akdeniz dünyasının her yerinden getirilmişti. Dünya heykel sanatı açısından İstanbul hipodromu çok özel bir yere sahiptir. Muhteşem bir koleksiyonu vardı. Bronz heykeller çoktu. Bunların büyük çoğunluğu latin işgali sırasında tahrip edildi. Bronz olanların eritildiği kaynaklarda anlatılır. Bazıları da alınıp Avrupa’ya götürüldü. Bugün meşhur San Marco kilisesinin önünde Venedik’te bulunan bronz atlar İstanbul Hipodromu’ndan götürülmüştü” diye tasvir etti.
‘Bütün hipodromlar terk edildiği halde İstanbul başkent olduğu için büyük hipodrom varlığını devam ettirdi’
Yapının dünya heykel tarihinde önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çeken Yılmaz, Sultanahmet meydanındaki sütunların geçmişini “Bu zengin koleksiyon dışında başka şeyler de var. İmparator Theodosius zamanında meşhur bazı heykeller, antik çağın tanrı ve tanrıça heykelleri getirilip burada tahrip edilmişti. Athena, Samos’un Hera’sı, Knidos’un Afroditi galiba İstanbul’un Hipodromu’nda tahrip edildi. Dünya heykel sanatı açısından özel bir yere sahiptir. Hipodrom çok katmanlı İstanbul’u göstermek için harika bir örnektir. Spina üzerinde III. Tuthmosis’in obeliski hala duruyor, Mısır’dan getirildi. Delfi’deki Apollon Tapınağı’ndan getirilen ‘yılanlı sütun, burmalı sütun’ dediğimiz bronz anıt hala meydanın ortasında duruyor. Bunlar hipodromun parçaları, Bizans tarihinde bir sürü şey yaşadığı gibi herhalde 14’üncü yüzyıldan sonra çok fazla kullanılmadı. Yine de dünya tarihinde en uzun kullanılan hipodromdur. Bütün hipodromlar terk edildiği halde İstanbul’da başkent olduğu için bu büyük hipodrom varlığını devam ettirdi. 5-6’ıncı yüzyıllarda diğer hipodromlar yavaş yavaş ortadan kalktı. İstanbul Hipodromu 13’üncü yüzyıla kadar yaşadı hatta son devirde de Paleologoslar bir takım turnuvalar düzenlediler. Avrupa’dakine benzer bir takım gösteriler yaptılar” diye açıkladı.
‘Bugünkü futbol kulüplerinin fanatikleri gibi Bizans’ta da fanatikler vardı’
Yılmaz, Hipodrom yarışlarında günümüzdeki spor takımları gibi taraftarların olduğunu ve şehre gelenlere o dönemlerde de bu meydanın gösterildiğini “Hem at yarışları yapılıyordu hem de garip şovlar galiba Hipodrom’da gerçekleştiriliyordu. Bizans siyasi hayatının çok önemli bir merkeziydi. Maviler-Yeşiller diye iki takım vardı. Bunların taraftarları çok meşhurdu. Hükümdarlar bile taraftar oluyordu. Bugünkü futbol klüplerinin fanatikleri gibi Bizans’ta da fanatikler vardı. Bazen yöneticiler de bu fanatizmin içine giriyordu. Kent hayatında çok önemli bir alan diye düşünmek gerekiyor. İsyan veyahut büyük ayaklanmalar, gösteriler, imparatorluğun propagandası burada yapıldı. Bütün İstanbul’a gelenler asırlar boyunca bu meydana getirilip gezdiriliyordu. Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan 12. yüzyılda İstanbul’u ziyarete gelmişti. Onu Hipodrom’a getirmişlerdi ve Hipodrom’da birtakım gösteriler seyretmişti. Birçok şeyi biliyoruz. Bugün nasıl İstanbul’a gelen her turiste gösteriyorsak, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kente gelen herkesi bu meydana getirip göstermeyi İstanbullular çok seviyordu” diye betimledi.
‘Fetih’ten sonra anıtlar yerinde kaldı, bu dünya koruma kültürü açısından çok önemlidir’
Yılmaz, Osmanlı’nın Fetih sonrası anıtları muhafaza etmesinin dünya koruma kültüründeki yerini “Fetih’ten sonra anıtlar yerinde kaldı. Bu dünya koruma kültürü açısından da çok önemlidir. Osmanlılar bazı yapıları camiye çevirdiler ve ibadethane olarak kullandılar ama hipodromun anıtlarının hiçbir fonksiyonu yoktur ama onları kentin bir hatırası ve unsuru olarak düşündüler ve korudular. Hipodromun o kısmındaki obelisk ve altındaki kaidenin kabartmaları duruyor. Oradaki suratların herkes farkındaydı. İslam kentine dönüşen İstanbul’da onlar yerinde kalmayı başardılar. Bazı anıtlar da kaldırıldı, onları da hatırlamak lazım. Etrafına yeni yapılar inşa edildi. Bir meydan olarak varlığını devam ettirdi.At Meydanı denildi. Vezir sarayları inşa edildi. Bir tanesi hala duruyor. 1520’lerde yapıldı, daha eski olduğunu söyleyenler var. İbrahim Paşa Sarayı inşa edildi” diye aktardı.
‘Bugünkü zemin 17. yüzyılda ulaştığı zemindir’
Meydanın günümüzdeki kotuna 17. yüzyılda ulaştığını söyleyen Yılmaz, Osmanlı döneminde de eserlerin bu bölgeye yapıldığını “17. yüzyılda Osmanlı ve İslam sanatının başyapıtlarından biri Sultanahmet Camii inşa edildi. Meydanın ve kotu beş metre kadar yükseldi. Bugünkü zemin 17. yüzyılda ulaştığı zemindir. Etrafına bir sürü başka anıt inşa edildi. Stendonun bazı sütunları Süleymaniye’ye götürüldü. O tarafta Sultanahmet Camii’nin bazı birimleri yapıldı. Osmanlı Nezareti inşa edildi. Tapu Kadastro binası inşa edildi. Defterhane olarak kullanıldı. Osmanlı tapu kayıtlarının bir kısmı burada, kent tarihinin asırlar boyunca birikmiş ve inşa edilmiş bir sürü anıtı bu hipodromun üzerinde ve etrafında günümüze ulaştı” diye belirtti.
‘Bütün bu birikimin bir anda korunması gerekiyor’
Yılmaz, bütün bu yapıların bir arada korunmasının önemini “19. yüzyılda kazılarla Dikilitaş’ın, Yılanlı Sütun’un ve Örme Sütun’un etrafındaki alan açıldı. Spina’nın duvarına kadar inildi. Bunlarda İstanbullulara ve ziyaret edenlere teşhir edilir hale geldi. Hiç şüphesiz bir şey yapılmalı, bir proje geliştirilmelidir. Bu anlamda çok önemli çünkü kentin en enteresan anıtlarından biri, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde meydan muhteşemdi. Bir sürü inanılmaz tarihi olaylar arka arkaya geldi. Bunları yazmak, konuşmak bile günler aylar sürer. Bütün bu birikimin bir anda korunması gerekiyor. Herhalde belediyenin uzmanları var. Danışmanları var. Bütün bu çok katmanlılığa dikkat ederek meydanın bütünlüğünü bozmayan projeler gerçekleştirilecektir. Üzücüdür, bugün hala hipodromu gösteren bir bilgilendirme levhası bile yoktur. Ziyaret edenler bu anıtı zihinlerinde canlandıramıyor. İstanbul’un bir eksikliği ama bu tartışmalara girmeden sorunu çözmek gerekiyordu. Bu reklamlarda dönen hipodromun erken tarihi, o çok doğru değil” diye vurguladı.