En uzun yaşayan Sovyet lider hayatını kaybetti: Gorbaçov, Rusya için ne anlam ifade ediyordu?
16:30 01.09.2022 (güncellendi: 17:57 03.09.2022)
© Sputnik / РИА НовостиRusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önceki gün hayatını kaybeden son SSCB lideri Mihail Gorbaçov'a Moskova'daki Merkezi Klinik Hastanesi'nde veda etti.
© Sputnik / РИА Новости
Abone ol
Özel
Sovyetler Birliği’nin son ve en uzun yaşayan lideri Mihail Gorbaçov hayatını kaybetti. Perestroyka ve glasnost reform süreçleriyle ve Soğuk Savaş’ın bitiş sembolü olmasıyla hatırlanan Gorbaçov’un siyasi kişiliğini Dr. Mehmet Perinçek ve Dr. Cumhur Kaygusuz Sputnik’e değerlendirdi.
“Benim yaptığım şey, Sovyetler Birliği’ni son mermiye kadar savunmaktı. Ancak ben bunu başaramadım” sözlerinin sahibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin son ve en uzun yaşayan lideri Mihail Gorbaçov hayatını kaybetti. Eski politikacı, 1990 yılında ‘Sovyetler Birliği ve Batı ülkeleri arasındaki barış sürecine olan katkısından’ dolayı Nobel Barış Ödülü’nün de sahibi oldu.
Başlattığı perestroyka (yeniden yapılanma) ve glasnost (açıklık) ismindeki reform çalışmaları ise hem eleştirildi hem övüldü. Rusya lideri Vladimir Putin’in de “20. yüzyılın en büyük felaketi” olarak tanımladığı Sovyetler Birliği’nin dağılmasının perestroykanın “nihai sonucu” olmadığını savunan Gorbaçov verdiği bir röportajda “Kesinlikle öyle değil. Kesinlikle bunu istemedik” ifadelerini kullanmıştı.
Soğuk Savaşı bitiren sembollerden biri olan Gorbaçov’un ölümünün ardından pek çok Batılı yönetici taziye mesajı yayınladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de yayınladığı mesajda "Çok güç ve dramatik değişimlerin yaşandığı; dış politika, ekonomi ve sosyal durumla ilgili geniş ölçekli sınamalardan geçilen bir dönemde ülkemizi yönetti. Reformların gerekli olduğunu çok iyi anlıyordu ve acilen müdahale edilmesi gereken sorunlara kendi çözümlerini getirmeye uğraştı" dedi. Putin, Gorbaçov’a hastanede veda etti ve ülke liderinin 3 Eylül’de yapılacak cenazeye çalışma programı nedeniyle katılamayacağı belirtildi.
Moskova Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mehmet Perinçek ve tarihçi Dr. Cumhur Kaygusuz ölümünün ardından Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un siyasi kişiliğini Sputnik’e değerlendirdi.
‘Gorbaçov tek başına Sovyetler Birliği’nin sonunu getirmedi ama bu anlamda çok büyük sorumluluklara sahip’
Gorbaçov’un ‘tek başına’ Sovyetler Birliği’nin sonunu getirmediğini söyleyen Perinçek, “Onu ‘halkanın son temsilci’ olarak nitelendirebiliriz. Çünkü Sovyetler Birliği sadece Gorbaçov’un icraatları ile yıkılmadı, onun öncesinde bir süreç var. Özellikle 1950’lerin ikinci yarısından sonra, yani Stalin döneminin bitmesi ile birlikte, Kruşçevler ile 20 ve 22. kongre ile başlayan, Sovyetler Birliği’nin geri dönüş çizgisine girmesinin ve o zamandan başlayarak kapitalist yola sapmasının bir ürünüdür Gorbaçov. Tabii, Gorbaçov tek başına bu işin sorumlusu değil ama diğer taraftan da bu anlamda çok büyük sorumluluklara sahip. Çünkü çürümekte olan sisteme, son darbeyi vuran isim ve Sovyet revizyonizminin yol açtığı o çürük düşünce sonucunda onu Sovyetler Birliği ile Rusya’nın serbest piyasaya açan, serbest piyasanın ellerine bırakan kişi. O çürümüşlüğe çareyi aslında çok daha olumsuz, halk ve ülke için çok daha yıkıcı olacak bir siyasi ve ekonomik politikaları uyguladı. Ülkeyi serbest piyasaya teslim etti. Sonuç olarak Yeltsinlerin önünü açmış oldu” dedi.
Gorbaçov’un Soğuk Savaş’ın sona ermesindeki rolünü ve bunun hangi sonuçlara yol açtığını yorumlayan Perinçek “İç politikada serbest piyasaya teslim etti, uluslararası politika açısından baktığımızda da ABD’ye teslim etti. Sovyetler Birliği gibi bir ülkenin yıkılmasını, dağılmasını kimse beklemezdi. Bunun temellerini son dönemde Gorbaçov yönetiminin attığını söyleyebiliriz. Evet, Soğuk Savaş’a son verdi. Nasıl son verdi? Savaşı Amerika karşısında ABD’ye teslim ederek ya da ABD karşısında savaşı kaybederek buna son verdi. Çünkü her savaşın sonuç olarak bir kazananı ve kaybedeni var. Gorbaçov ise Soğuk Savaş’ta savaşmadan, tek kurşun atmadan ABD’ye teslim oldu. Bu bakımdan hem Rusya’nın ekonomisini, Batı merkezlerle entegre olması ve hem de ülke içerisinde adaletsizliğin ve gelir adaletsizliğinin oluşmasını, sınıflar arasındaki karşıtlıkların, makasın çok daha fazla açılması önce Gorbaçov’un ardından da Yeltsin’in izlediği politikanın bir ürünü” ifadelerini kullandı.
‘Gorbaçovlar Batı’nın kendilerine vaat ettikleri uygulamaları kapalı gözlerle kabul ettiler’
Mevcut durumda varolan NATO-Rusya geriliminde Gorbaçov’un kararlarının da etkisi olduğunu söyleyen Dr. Perinçek “Bugün de tartışılan konular açısından bakarsanız, NATO’nun Rusya’yı kuşatması gibi konular bu anlamda da Gorbaçovlar daha o zamanlar Batı’nın kendilerine vaat ettikleri uygulamaları kapalı gözlerle kabul ettiler. Berlin’in daha doğusuna NATO’nun girişemeyeceğine dair Gorboçovlara söz vermişlerdi. Gorbaçovlar da bu vaatlere inanarak ve bu vaatleri yazılı dahi almayarak Varşova Paktı’nı dağıttılar. Bütün yelkenleri Batı kampı karşısında indirdiler, sonuç olarak da aslında Gorbaçovların yarattığı o durum geldi ve dayandı, sonucunda Ukrayna savaşına kadar vardı. Bu açıdan bakıldığında hem iç ekonomik sistem hem de dışarıdaki tehdidin çok daha yoğun bir şekilde hissedilmesi, Gorbaçovların izlediği politikanın bir sonucu” diye konuştu ve ekledi:
‘Yeltsin ve Gorbaçov Rusya’da en sevilmeyen yöneticiler arasında’
“Rusya nasıl bakıyor derseniz de; çok sayıda istatistikler ve kamuoyu yoklamaları var. Rusya’da tarih boyunca en sevilmeyen yöneticilere baktığımızda, Yeltsin ile Gorbaçov birinciliği ve ikiciliği asla başkalarına bırakmıyorlar. En fazla güvenilen, beğenilen, politikalarının bugün uygulanması istenilen politikacılara baktığımızda da, Putin ve Stalin gibi isimler hep birinci sırada çıkıyor. Yani hem uluslararası planda hem de iç siyaset anlamında baktığımızda Yeltsin ve Gorbaçov’un tam tersi politika izleyenler birinci çıkıyor. Bu da Gorbaçovların ülkede nasıl göründüğünün en önemli işaretleri arasında.”
‘Gorbaçov sistemin yürümediğini görüp müdahale etti ancak sonuçları ağır oldu’
Gorbaçov’un sistemin yürümediğini gördüğünü ve buna müdahale ettiğini ifade eden Perinçek “Sistem yürümüyordu, çürümüştü fakat buna karşılık uygulamaya kalktığı reçete ülkeyi kurtarmaya yönelik değil, tamamen o çürümüş sistemi en sert bir şekilde ortadan kaldırınca bir darbe vurmuş oldu. O sisteme çeşitli müdahaleler edilmesi gerektiğini de gördü fakat yaptığı müdahaleler sistemi doğru bir kanala çekip ülkenin ekonomisini düzeltmek veyahut ülkenin içinde bulunduğu durumu daha iyi bir yere getirme sonucunu doğurmuyor, tam tersine o çürümüş olan sisteme en sert şekilde darbe vurulup dağılıp gitmesine yol açıyor. Bugün baktığımızda Rusya’nın yöneticileri, mesela Putin’in en önemli sözlerinden bir tanesi, ‘Sovyetler Birliği’nin dağılmasının 20. yüzyılın en karışık olaylarından biri olduğuna, hatta ülkenin başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olduğuna dair ifadesiydi. Zaten Sovyetler Birliği’ni dağıtan süreçte ne kadar ara sıra karşı karşıya gözükseler de Gorbaçov da Yeltsin de Sovyetler Birliği’ni dağıtan ve tek kutuplu dünyanın kapısını açan bir rol oynadılar. Bu da hem Rusya açısından hem de diğer ülkelerin ABD’nin tek kutuplu dünyasında tam anlamıyla hedef haline gelmesi açısından çok olumsuz bir rol oynadı” dedi ve sözlerine şu şekilde son verdi:
“Zaten verilen tepkilerden de çok net bir şekilde anlaşılıyor. Gorbaçov, Batı’nın tek kutuplu dünya projesinin kahramanıydı. Zaten baktığımızda ilk övgüler Batı kampından geldi. Gorbaçov’un oynadığı rol için daha önce Rusya’dan en üst düzeyden, Putin’den, daha ölmeden önce, yaptıkları açıklamalar da mevcutta. Gorbaçov oynadığı rolü buradan da görmek mümkün.”
‘Sovyetlerin yaşadığı sıkıntılara yönelik Andropov’un planları vardı, Gorbaçov da Andropov’un teknotratlarındandı’
Tarihçi Dr. Kaygusuz ise Sovyetler Birliği’nin iktisadi sisteminde tespit edilen sıkıntılara değinerek “Bu sıkıntıların çözümü için aslında Yuri Andropov’un önerileri, planları olduğunu biliyoruz. Ancak sağlığı elvermediği için kısa bir süre içerisinde vefat etti. Gorbaçov’un da Andropov’un teknotratları içerisinde olduğunu biliyoruz, buradan yükseldiğini biliyoruz. Eğer konuya Rusya perspektifinden bakarsak, Gorbaçov pek sevilmezdi. Şunu söylemek mümkün; Soğuk Savaşı bitirdi. Aslında Soğuk Savaşı’n bitmesi hayırlı mıdır, bu da tartışılacak bir unsur. Çünkü Sovyetler Birliği, malum olduğu üzere çok önemli bir denge unsuruydu. Eğer Sovyetler Birliği varlığına devam etmiş olsaydı, Irak Savaşı, Suriye İç Savaşı yaşanır mıydı? Hatta bir adım öteye götürelim, Türkiye’nin yaşadığı kontrolsüz göç sorunu olur muydu? Bu sorular ütopik ve muallakta kalan sorular” dedi.
‘Kapsamlı reform programlarına imza attı ancak başarılı bir şekilde tamamlayamadı’
Gorbaçov’un altına imza attığı reform süreçlerini başarılı bir şekilde tamamlayamadığını söyleyen Kaygusuz “Bu süreçleri de muvaffakiyetle tamamlayamamıştır. Bu sebeple işin sonu hayra alametle bitmemiştir. Perestroyka, kelimenin tam anlamıyla yeniden yapılandırma süreci, kendi kabinesindeki teknokratların kağıt üzerinde çalışmış oldukları, sosyalist olduğu iddia edilen bir iktisadi sistem içerisine kapitalist metotlarla bir takım reformları, yenilikleri hayata geçirme çabasıdır. Demokratikleştirme gibi sunulmuştur ama sonuçları acı olmuştur. Glasnost ise açıklık, şeffaflık ve görünülebilirlik manasına geliyor. Bu da kapalı yapıdan dünyaya entegrasyon, daha açık bir siyasi yapıya geçiş sürecini ifade eden bir reform programına verilen kısa isimdir. Bunlar kapsamlı reform programlarıydı. Aslında başında güzel pazarlandı ancak sonuçları kötü oldu” diye konuştu ve ekledi:
“Gorbaçov hakkında ‘kendisi gidişatın kötülüğünü gördü, o yüzden bunları hayata geçirdi’ ifadeleri söyleniyor. Ancak aslında gidişatla ilgili önemli tespitler yapıldı. 70’lerin ikinci yarısında Andrey Saharov, ki kendisi dünyaca ünlü bir fizikçi ve önemli bir düşünce adamıdır, yaptı. Sovyetler Birliği’nde önemli bir muhalifti de kendisi. Saharov ‘Sovyetlerin Afganistan’a girişi Sovyetlerin sonu olacak’ demiştir. Sorunlar ve çözüm yöntemleri belliydi ama uygulama eksik kaldı.”
‘Kendi siyasi davası olan önemli bir devlet insanıydı’
Kaygusuz sözlerine “Kendi siyasi bir davası olan önemli bir devlet insanıydı. Sovyetler Birliği gibi bir süper gücü idare eden kadronun başındaki isimdi. Marka yüzüydü. Sovyetler Birliği’ni uzun süre temsil etmiş bir insandı. Tabii, saygıyı hak ediyor. Allah rahmet eylesin. Ama Rusya perspektifinden baktığımızda çok da sevilen bir siyasetçi değildi” şeklinde son verdi.