'İran'ın nükleer anlaşmasının olma olasılığı yüzde 51 gibi duruyor'
22:01 18.08.2022 (güncellendi: 00:29 20.08.2022)
'İran'ın nükleer anlaşmasının olma olasılığı yüzde 51 gibi duruyor'
Abone ol
Dr. Alagöz’e göre, AB'nin İran'ın nükleer anlaşması için sunduğu nihai taslakta uzlaşılması ihtimali yüzde 51. İsrail'in yüksek sesle itiraz etmediğini anımsatan Alagöz, Biden'ın kamuoyuna başarı hikayesi sunması ve Avrupa'nın İran petrolüne ihtiyacına atıf yaptı. Ancak Alagöz, 'herkesin anlaşmanın geçici olacağının farkında olduğu' görüşünde.
BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya'dan oluşan 5+1 grubunun İran ile 2015'e imzaladığı ve Donald Trump yönetiminin tek taraflı çekildiği nükleer anlaşmanın (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) 'canlandırılması' çabalarında önemli bir eşiğe gelindi. Joe Biden'ın başkanlık vaatlerinden biri olarak iş başına gelmesiyle Nisan 2021'de Viyana'da dolaylı olarak yeniden başlatılan görüşmelerde, arabuluculuğu üstlenen AB ortaya nihai taslak önerisini koydu. Trump'ın tek taraflı çekilmesiyle tekrar yaptırımların hedefi olup da anlaşmadan kademeli olarak bir yıl sonra çekilmiş olan İran, nihai taslakla ilgili görüşünü AB'ye iletti.
Tahran, bu kez ABD'nin yaptırımları kaldırmasını talep etmekle kalmayıp bir kez daha sözünden dönerek anlaşmadan çıkmasını engelleyecek mekanizmalarda ısrar ediyor. İran liderliğinin yeni anlaşma olasılığıyla ilgili toplantısının ardından Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkan Yardımcısı Muktedayi açıklama yaptı. Muktedayi, “Nükleer müzakereler sona erdi, anlaşma süreci ise devam ediyor. İran siyasi kararını aldı. Şimdi karar vermesi gereken ABD. Washington yönetimi anlaşmaya geri dönme noktasında siyasi kararını vermeli” vurgusu yaptı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise, metne yanıt vereceklerini belirterek, anlaşma sağlanması için 'İran'ın gereksiz taleplerden vazgeçmesi' gerektiğini söyledi.
AB'nin ortaya koyduğu 'nihai taslak', İran ve ABD'nin tutumu ile anlaşmanın canlandırılması olasılığını Marmara Üniversitesi ve İRAM'dan Dr. Bilgehan Alagöz ile konuştuk.
‘AB kurum olarak sürece dahil oldu çünkü Avrupa ülkeleri İran enerji kaynaklarına ihtiyaç duyuyor’
Dr. Bilgehan Alagöz’e göre, AB’nin kurum olarak konuya dahil olmasının altında, sürecin krizlerle ilintili ilerlemesi ve Avrupa'nın İran'a enerji kaynaklarına duyduğu ihtiyaç bulunuyor:
“Daha iyimser bir tablo ile karşı karşıyayız ama hala net bir yorum yapmak için erken. Çünkü Viyana süreci AB’nin de devreye girmesiyle farklı bir boyuta girdi. Aslında bugüne kadar 4+1 ülkelerini görüyorduk, bunun içinde Avrupa’nın üç ülkesi vardı. Ama bu sefer AB kurum olarak konuya dahil oldu. Bu da başlı başına sürecin krizlerle ilintili olarak ilerlediğinin göstergesi ve özellikle Avrupa ülkelerinin İran enerji kaynaklarına ihtiyaç duyduğunun alameti."
'İran haklı olarak ABD'nin tekrar anlaşmadan çekilmesi kaygısını taşıyor'
Alagöz, nihai taslağın ortaya konulması sürecinde İran tarafının oldukça sessiz kaldığını, bunun ise sürecin pozitif ilerlemesine işaret olduğu görüşünde. İran'ın haklı olarak ABD'den bir daha anlaşmadan çekilmemesi garantisi istediğini kaydeden Alagöz, böyle bir durumda da nükleer çalışmalara izin verecek bir mekanizmanın anlaşmaya eklenmesinin talep edildiğini aktardı. Alagöz paralel yürüyen UAEK soruşturmasıyla ilgili talebe de dikkat çekerek, bunun siyasileşmesi potansiyeline atıf yaptı:
"İran tarafı bir değerlendirme yaptı, kendi meclisinde de konuyu müzakere heyetiyle konuştu. Bu süreçte İran tarafında oldukça ciddi bir sessizlik oldu. Bu aslında sürecin pozitif ilerlediğine dair bir izlenim veriyor. Çünkü genelde olumsuz durumlarda belli makamlardaki insanların sert yorumlarını görürdük. Ama burada hiyerarşinin üst makamlarından herhangi bir yorum ya da süreci sabote eden bir söylem çıkmadı. Bu da aslında İran’ın konuya şu evrede pozitif yaklaştığını gösteriyor. Ama İran’ın birtakım talepleri oldu.
Yansıyan haberlere göre bu talepler 3 başlık altında sıralanıyor: İran haklı olarak ABD’nin yine anlaşmadan çekilme kaygısını taşıyor. Eğer böyle bir çekilme olursa İran’a iş yatırımı yapacak olan firmalara tekrar bir ABD baskısı olmamasını istiyor. Eğer ABD anlaşmadan çekilecek olursa bu sefer İran’ın nükleer çalışmalarına izin verilecek bir mekanizmanın anlaşmaya eklenmesini istiyor. Son olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın başlatmış olduğu bir soruşturma var. İran’ın daha önceden kurduğu ve iptal ettiğini söylediği tesisler vardı. Ajansın son raporlarında bununla ilgili birtakım şüpheler ortaya çıktı ve İran soruşturmanın durdurulmasını istiyor. Burası kılçıklı bir alan. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yürüttüğü soruşturmanın bu kapsamlı ortak eylem planı süreciyle doğrudan bir ilişkisi yok. Ajansın kendi yükümlülükleri ve sorumlulukları ekseninde gelişen bir süreç. Ama nihayetinde yönetim kurulunda bu devletler oluşturduğu için ajansın başkanına böyle bir baskı yapılırsa siyasi arenanın ön plana çıktığı bir evreyi göreceğiz."
'ABD'nin tavrı belirleyici olacak, İsrail'in çok sert tepki vermemesi rıza beyanına yorulabilir'
Alagöz, anlaşmanın yapılmasında ABD'nin tavrının belirleyici olacağını belirtirken, İsrail'in daha çok sert tepkiler sergilemiyor olmasının bir nevi rıza beyanına yorulabileceğini dile getirdi. Anlaşma olasılığını yüzde 51 gören Alagöz, nihai taslağa artık bir şey eklenmesinin mümkün olmadığı ve bundan sonrasının siyasi iradeye bağlı olduğu görüşünde.:
"Şu an burada ABD’nin tavrı belirleyici olacak gözüküyor. ABD tarafında bir irade çıkmış gibi gözüküyor. İsrail’den gelen yorumlar da burada yol gösterici. Çünkü İsrail’in şu aşamada çok sert bir tepki vermediği ve aslında anlaşmanın çıkmasını bir şekilde istediğini söyleyebiliriz. Çünkü farklı durumlarda İsrail’in daha sert söylemleri olabiliyor. Şu an onlarda da bir şekilde bir rıza beyanı var. Ama bunu açıkça söyleyen bir İsrailli görmeyiz de bazen sessiz kalınması ya da sert tepki gösterilmemesi aslında bir rıza beyanı oluyor özellikle Ortadoğu’da. Bunlar ekseninde bir sürece doğru yol alıyoruz. Burası Ortadoğu, bir günde farklı şeyler gelişebilir ve bir anda anlaşamamanın içinde kendimizi bulabiliriz. Anlaşmanın olma olasılığı yüzde 51 gibi duruyor. Artık anlaşma metnine herhangi bir şey eklenmesi bence mümkün değil. Taraflar belli konularda söylemlerini yumuşatacak ve bu anlaşma ya çıkacak ya çıkmayacak. Çünkü yapılabilecek her türlü teknik müzakere aylarca yapıldı ve son aşamaya gelindi. Bundan sonrası tamamen siyasi iradeye bağlı.”
‘Avrupa enerji krizinde bir yalnızlık yaşıyor; İran doğalgazı Rusya’yı ikame edemez ama petrol var’
Alagöz, ABD ve AB arasındaki Transatlantik ilişkilerin de önemine atıf yaparken, Rusya'ya Ukrayna yüzünden başlatılan yaptırımların ABD'den çok Avrupa'yı vurduğunu anımsattı. Ancak Alagöz'e göre İran petrolünün hızlıca piyasaya girebilecek olmasına karşılık doğalgazın Rusya'dan alınanla ikamesi mümkün değil:
“Burada ABD ve AB arasındaki Transatlantik ilişkiler önemli. Biden seçildiğinden itibaren Avrupa ülkeleri ABD’nin kendilerinden yana bir tavır alması konusunda oldukça umutluydu. Ukrayna krizinden hareketle Avrupa aslında bir yalnızlık da yaşıyor. Çünkü bir enerji kriziyle karşı karşıya, ABD’nin böyle bir sorunu yok. O sebeple de İran enerji kaynaklarına ihtiyaç var. Burada petrol daha hızlı şekilde piyasaya girebilecek iken İran doğal gazının Rusya’yı hızlıca ikame edebileceğini söyleyemeyiz. Çünkü İran’ın doğal gaz merkezlerinin ciddi bir yatırıma ihtiyacı var. O sebeple İran ile olası bir nükleer anlaşmada en azından doğal gaz konusundaki enerji krizinin çok rahatlayacağını söyleyemem. Ama petrol anlamında piyasalarda bir rahatlama olacaktır.”
‘Herkes bunun geçici bir anlaşma olduğunun farkında’
Alagöz'e göre bir nükleer anlaşmaya ulaşılsa bile herkes bunun bir şekilde 'geçici' olacağını biliyor. ABD'de kasımdaki ara seçimlere atıf yapan Alagöz, diğer yandan küresel anlamda ciddi kriz ortamında anlaşma olmamasının Ortadoğu'ya etkilerine vurgu yaptı.
“2015 koşulları gibi olmayacaktır. Çünkü ABD’de ara seçimler başkanlık seçimi gibi önemseniyor. Aslında başkanlık seçimlerinin de ayak izleri bunlar. Küresel anlamda da ciddi bir krizle karşı karşıyayız. Dolayısıyla herkes bunun aslında bir nevi geçici bir anlaşma olarak sorunu buzdolabına kaldırmak olduğunun farkında. Ama buna da ihtiyaç var. Şu an dünya yeni bir çatışma alanına, Ortadoğu’nun hızlı bir şekilde nükleer sanayiye evrilmesine hazır değil. Çünkü İran’ın nükleer bomba üretebilecek aşamaya gelmesi demek Ortadoğu’daki diğer devletlerin de hızlı şekilde nükleere dönmesi demektir, bu da uluslararası barış anlamında sıkıntı yaratan bir süreç. Dolayısıyla bu bir ara formül diyebiliriz. İki yıl sonrasında bu anlaşmanın sürebileceğini söylemek kolay değil."
'Biden'ın kendi kamuoyuna bir başarı hikayesi sunması gerekiyor'
Olası anlaşmanın Biden'ın 'başarı hikayesi' ihtiyacını da gidereceğini belirten Alagöz, olası bir rehine takası da gerçekleştirilebileceğini kaydetti:
"ABD’de şu var, Biden’ın da kendi kamuoyuna bir başarı hikayesi sunması gerekiyor. Bu seçim vaatlerinden biri olduğu için öyle ya da böyle İran’ı nükleer bomba yapma noktasında durdurduk, İsrail’in güvenliğini sağladık söylemi kendince bir başarı hikayesi olarak sunulacaktır. Her ne kadar bu Cumhuriyetçi taban tarafından benimsenme de en azından kendi tabanına böyle bir başarı hikayesi sunma fırsatı verecektir. Burada taraflar arasında bir kazan-kazan durumu var. İran’da da bir muhalefet var. Aslında İran’ın kendi kamuoyuna ‘Biz ABD’ye karşı ‘kinimizi’ hala koruyoruz’ mesajı, bu anlaşmada belli oranlarda İran’ın bazı tavizlerini içerecek. Dolayısıyla onun da bir şekilde kendi kamuoyuna bir anti-Amerikan söylemini sunması gerekiyor. Beraberinde karşılıklı bir rehine takası da gündeme gelebilir, hem İranlıların tutsak altında tuttuğu Amerikan vatandaşları var, Amerikalılarda da bazı İranlılar var. Belki iyi niyet göstergesi olarak bu tarz bir takas anlaşması da gündeme gelebilir."
‘Türkiye’nin İran menşeli enerji koridoru oluşturması yakın bir ihtimal değil, bölgesel krizler noktasında ayrı pozisyonlardayız’
Mevcut durumda Türkiye’nin İran menşeli bir enerji koridoru oluşturmasının yakın bir ihtimal görmeyen Alagöz, Türkiye-İran ilişkileri açısından tarafların daha çok bölgesel krizler noktasında ayrı pozisyonlarda olduğunu söyledi:
"Şu an İran menşeli Türkiye’nin bir enerji koridoru oluşturması yakın bir ihtimal değil. Onun için uluslararası düzeyde İran’ın sisteme entegre olması lazım. Çünkü bunlar çok uzun vadeli yatırımlar. Böyle bir yıl içinde bir anda İran tekrar nükleer faaliyetlerine başlarsa projeler rafa mı kalkacak? Dolayısıyla çok olası senaryolar değil. Türkiye-İran ilişkileri açısından şu an belli noktalarda krizler var. Özellikle Irak ve Suriye denkleminde İran’ın anti-Türkiye pozisyonları var ama Türkiye de kararlı bir noktada özellikle Suriye konularında. Türkiye en başından beri nükleerde uluslararası toplum ve İran arasında bir barıştan yana olduğunu gösterdi. 2015 sürecinde de böyleydi. O hat İran-Türkiye ilişkileri açısından gündemde olan bir konu değil. Ama biz daha çok bölgesel krizler noktasında ayrı pozisyonlardayız, Karadağ mevzusunda da aynı şekilde. Devrim rehberinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapmış olduğu görüşme sonrası Türkiye’yi kızdıracak oldukça sert söylemleri oldu, bunlar da belli bir süre İran tarafında devam edecek gözüküyor.”