00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
7 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:07
13 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
16 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
4 dk
HABERLER
19:00
5 dk
ARAMIZDAN AYRILANLAR
20:30
15 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
4 dk
HABERLER
12:01
5 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
14:05
54 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
3 dk
HABERLER
19:00
14 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
GÖRÜŞ

17 Ağustos depreminin üzerinden 23 sene geçti: İstanbul ne zaman deprem için güvenli olacak?

© AA / Kenan Çimen 17 Ağustos Depremi
17 Ağustos Depremi - Sputnik Türkiye, 1920, 16.08.2022
Abone ol
Özel
Binlerce insanın hayatını kaybettiğini 17 Ağustos Gölcük Depremi’nin üzerinden 23 yıl geçti. Uzmanlar beklenen büyük Marmara Depremi’ne vurgu yaparken TMMOB İMO İstanbul Şubesi, kentin sorunlarını ve çözüm yöntemlerini sıraladı. Şube Başkanı Nusret Suna, bir kentin 2-3 yıl içerisinde yenilenemeyeceği, en az 10-15 yıl gerektiğine dikkat çekti.
17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin üzerinden 23 sene geçti. 7.4 büyüklüğünde gerçekleşen büyük depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı. Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 iş yerinin yıkıldığı depremde 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyerinde ise hasar tespit edildi. Depremin yıldönümünde değerlendirmelerde bulunan Bilim Akademisi Kurucu üyesi yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, beklenen büyük Marmara depreminin 1999 yılından itibaren her an olmak kaydıyla 30 sene içerisinde olma olasılığını yüzde 64 olduğunun bilimsel olarak açıklandığına dikkat çekti. Prof. Dr. Görür "1999'dan bu yana 23 sene geçti, yüzde 64 olasılık 2029'a kadar olduğuna göre biz işin son evresine geldik. Yaptığımız çalışmalarda Marmara'nın altındaki Kuzey Anadolu'nun bir bölümü olan fay hattının kırıldığı takdirde minimum 7.2, maksimum 7.6 büyüklüğünde deprem üretir. Bu bayağı büyük bir deprem demektir. Bu deprem olduğu takdirde İstanbul'un Marmara kıyılarına yakın olan yerleri en az 9 şiddetinde, kıyılardan uzaklaştıkça da 8 şiddetinde depreme maruz kalır" ifadelerini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, şehrin yapı stoklarına ilişkin yaptıkları çalışmayı paylaşarak “500 bine yakın orta hasarlı, 90 bine yakın ağır ve çok ağır hasarlı binamız var. Belki bunun daha üstüne çıkabilir bir sonuçla karşı karşıyayız. Toplamda 600 bine yakın problemli yapı stokundan bahsediyoruz” dedi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası 1999 depremin 23. yılı dolayısıyla bir basın toplantısı düzenledi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna’nın yaptığı açıklamada, İstanbul’un deprem açısından sorunları ve çözüm yöntemleri sıralandı.

İstanbul ne zaman deprem açısından güvenli olacak?

Sputnik’in ‘İstanbul ne zaman deprem açısından güvenli bir yer olacak’ sorusunu yanıtlayan TMMOB İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna “23 sene önce bunlar gündeme geldiğinde, bizler şunu söylüyorduk; ‘11 sene içinde çok cüzi rakamlar ile İstanbul, depreme güvenlikli kent haline getirilebilir’ diyorduk. Bir anda ne kadar bütçemiz, ne kadar çok paramız olursa olsun, kenti aynı anda 2-3 sene içinde yenileyemezsiniz. Bu bir inşai faaliyettir, onun için de bir süreye ihtiyaç var. Bu süre de minimum 10 ila 15 sene arasında. Burada mühim olan, yapılan senaryo çalışmasında nasıl ‘48 bin bina aniden yıkılacak’ deniyor, işte o binaları bulup, yenileyebiliriz. Yıkıp boşaltmak bile orada yaşayan 10 binlerce vatandaşımızın canını kurtaracak. Bunları yaptıktan sonra da çok büyük paralara ihtiyaç olmadan, hasar alabilecek ama can güvenliğini sağlayacak olan binaları tespit edip güçlendirme işlemleri yapılabilir. Güçlendirilen binalarda, beklenen büyük depreme kadar oturup can güvenliğimiz ile depremde kendimizi kurtarabiliriz” diye konuştu.

‘Siyasi irade, yönünü ranttan yana mı insan canından yana mı kullanacak o konuda bir karar versin, gerisi çözülür’

Suna “Umutsuzluğa kapılırsak ve hiçbir adım atamayız. Ben bu işlerin düzeleceğine inanıyorum. El birliği ile bunun altından kalkacağız. Yeter ki siyasi irade, yönünü ranttan yana mı insan canından yana mı kullanacak o konuda bir karar versin, gerisi çözülür. Ama burada bir şey daha var; vatandaş, yerel yönetim ve merkezi yönetim birlikte hareket edecek. Tek başına bu işleri merkezi yönetim halledemez, tek başına yerel yönetimler de halledemez. Vatandaş da bu işin içinde olup, üçü birlikte karar alırsa, yani bir seferberlik oluşturulursa bunun altından kalkarız. Dünyada bunun geçmiş örnekleri var. Zamanında Şili’de, Meksika’da ve Peru’da örnekleri oldu. Biz de bunun altından kalkarız diye düşünüyorum. Bir yerinden başlasak dahi, ne kadar can güvenliğini sağlatabilirsek bu bizim artımız olur. Ama planlama ile sağlayacağız. Can güvenliği olmayan binalardan başlayacağız. Sonradan da hasar alabilecek olan binalara gideceğiz. Burada mühim olan insan canı. Siyasilerin de bu olaya böyle bakması gerekiyor” dedi.

‘Mevcut yapı stoku envanteri çıkarılmalı, güçlendirilmesi gereken binalar belirlenerek yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi sağlanmalı’

Açıklamada Türkiye’de gerçekleşen depremlerin her seferinde afete dönüşmesine engel olunamadığının ve çıkarılan yasa ve yönetmeliklerin uygulama aşamasına geçemeden kağıt üzerinde kaldığının vurgulandı. “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda (UDSEP) alınan kararların uygulamaya geçirilmesi depreme hazırlık konusunda en önemli çaba olacaktır” denen metinde “UDSEP’e göre başta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye’deki bina envanterinin çıkarılması ve mevcut yapıların hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılması planlanmıştır. Oysa 2020 yılında TBMM`de kurulan Deprem Komisyonunun 2021 tarihli raporunda, 2017 yılı itibarıyla bitirilmesi gereken envanter ve riskli yapı tespiti çalışmalarının 2021 yılı itibarıyla nasıl yapılacağının yönteminin bile çıkarılamadığı anlaşılmaktadır. Mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması konusundaki çalışmalar hızlandırılmalı, mevcut durum tespit edilerek acilen güçlendirilmesi veya yenilenmesi gereken binalar belirlenerek bir plan doğrultusunda yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi sağlanmalıdır” ifadeleri kullanıldı.

‘Her şantiye şefinin sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmesi gerekiyor’

Depremlerde binaların yıkılma ve ağır hasar görmelerinin nedenlerinden birinin tasarım, imalat ve kullanım aşamasındaki denetim eksikliği olduğunun belirtildiği açıklamada "Yapı üretiminin mühendislik esaslarına uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlayan en önemli görev şantiye şefliğidir. Ancak bu görevin usulüne uygun olarak yerine getirilmemesi, inşaat hatalarını, dolayısıyla deprem hasarlarını büyütmektedir. Türkiye işçi ölümlerinde dünya çapında en üst sıralarda yer almaktadır. Şantiye şefliği görevinin hakkıyla yerine getirilmemesi bu seviyelerdeki işçi ölümlerinin başlıca sebeplerinden biridir. Tam da bu sebeple biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak sınırlı durumlar dışında, her şantiye şefinin sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmesi gerektiğini vurguluyoruz" dendi.

‘Yeni bir denetim süreci modeli hayata geçirilmeli, proje ve yapı denetimi birbirinden ayrılmalı’

Açıklamada “Mevcut Yapı Denetim Yasasının öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine, uzmanlık ve etik değerlere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir denetim süreci modeli hayata geçirilmelidir. Bu modellemede proje denetimi ile yapı denetimi birbirinden ayrılmalıdır” vurgulandı.

‘Boş arsalar üzerinde kentsel dönüşüm yapılıyor’

Kentsel dönüşüm konusuna da değinilen açıklamada “Başta İstanbul olmak üzere kentlerimizde yenilenmeyi ve güçlendirilmeyi bekleyen onca yapı varken kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda hayata geçirilmektedir. Kentsel dönüşüm riskli yapıların dönüştürülmesi şeklinde değil, rant değeri yüksek bölgelerde yapılaşma olarak gerçekleşmektedir. Öyle ki boş arsalar üzerinde kentsel dönüşüm yapılmaktadır” diye ifade edildi.

‘Kanal İstanbul ölü doğan bir projedir, Avrupa yakası iki bölmenin neye mal olacağı bilinmiyor’

“Kanal İstanbul projesi ölü doğan bir projedir” denen açıklamada “Marmara bölgesi için bir çevre felaketini tetikleyecek olması bir yana deprem riski çok yüksek olan kentin Avrupa yakasını ikiye bölmenin yaratacağı belirsizliklerin neye mal olacağı bilinmemektedir. Mevcut durumda bile deprem toplanma alanları, ulaşım güzergâhları yok edilen bir kentin afet müdahale olanakları adeta engellenirken, bölünmüş bir kentin deprem sonrasında nasıl tepki vereceği de büyük bir bilinmezliktir. Depremin afete dönüşmesini engellemenin yöntemlerinden biri de kentsel yoğunluğu azaltıp kenti dönüştürmektir. Bunun aksine Kanal İstanbul projesi ile kentin nüfusuna yaklaşık 8 milyon ilave olacağı, İstanbul nüfusunun 25 milyon, Trakya nüfusunun ise (İstanbul nüfusu dahil) 40 milyonu bulacağı hesaplanmaktadır” dendi.

‘Atatürk Havalimanı’nın yok edilerek yerine millet bahçesi yapılmasını konuşuyor olmamız bile akla ve mantığa sığmıyor’

Atatürk Havalimanı’nın ‘stratejik bir üs’ olduğunun vurgulandığı açıklamada “Deprem tehlikesi altındaki İstanbul’un bu önemli tahliye ve ikmal hattının kullanıma hazır durumda tutulması gerekmektedir. Bugün Atatürk Havalimanının yok edilerek yerine millet bahçesi yapılmasını konuşuyor olmamız bile akla ve mantığa sığmamaktadır” ifadeleri kullanıldı.

‘Can ve mal kaybı açısından büyük bir tehlike bizi bekliyor, olası büyük bir depremin Türkiye’ye neler yaşatacağını kestirmek zor’

"Her seçim öncesi siyasi ikbal uğruna gündeme getirilen imar affı uygulamalarına son verilmeli, imar affından yararlanan yapılar denetlenmelidir" dendiği açıklamaya "Kentlerimiz öylesine kalabalıklaşmış, plansızlık, kaçak yapılaşma öylesine ilerlemiş, afet toplanma alanları ranta açılmıştır ki can ve mal kaybı açısından da büyük bir tehlike bizleri beklemektedir. Başta İstanbul ve Marmara Bölgesi olmak üzere olası büyük bir depremin Türkiye’ye neler yaşatacağını kestirmek zordur. Sorunlar da bellidir, çözümleri de. Yeter ki çözüm için ortaya irade konulsun" şeklinde son verildi.
deprem izleme - Sputnik Türkiye, 1920, 16.08.2022
TÜRKİYE
Türkiye'de 7 ayda 10 bin 705 deprem oldu
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала