‘ABD hegemonik üstünlüğünü barışçı yollarla paylaşacağı bir çok kutupluluğa hazır değil’
22:20 02.08.2022 (güncellendi: 11:41 03.08.2022)
‘ABD hegemonik üstünlüğünü barışçı yollarla paylaşacağı bir çok kutupluluğa hazır değil’
Abone ol
Prof. Ünal’a göre, Ukrayna'dan sonra dünyanın aynı olmayacağı belliyken, ABD hegemonik üstünlüğünü barışçı yollarla paylaşacağı bir çok kutupluluğa hazır değil. Türkiye'nin ise tahıl koridoru anlaşmasıyla hem prestijli hem maddi fayda sağlayacak bir arabuluculuk sergilediğini belirten Ünal, benzerinin Kosova örneğinde yapılabileceği görüşünde.
BM Güvenlik Konseyi onaylı Minsk anlaşmalarının taammüden öldürüldüğü Ukrayna'daki krizin siyasi ve ekonomik yankılarını dünyayı sallarken, yeni gerilimler tetikleniyor. ABD yönetim hiyerarşisinin 3 numarası Nancy Pelosi, Çin'in ikazlarına rağmen Tayvan adasına giderek önemli bir provokasyona imza attı. Pekin sert tepki gösterse de Pelosi'nin Taipei'ye inmesine engel olmadı. ABD'nin Çin'i zorlama siyaseti, küresel çapta gerilimi katlamış durumda.
Avrupa'da Ukrayna'nın ardından Balkanlar'da Sırbistan ve Kosova arasında alarm hali var. BM Güvenlik Konseyi'nin uygulanmayan 1244 sayılı kararına karşılık ABD desteğinde 'bağımsızlık' ilan etmiş Kosova'daki Arnavut yönetimi, Sırp azınlığı etkileyecek kararlarını şimdilik bir ay ertelemek durumunda kalırken, kriz kapı eşiğinde duruyor.
Uluslararası siyasette ABD-Çin gerilimi, Ukrayna krizinde imzalanan tahıl anlaşması ve Sırbistan ile Kosova gerilimleri ile Türkiye'nin diplomatik süreçlerdeki olası rollerini Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.
'Ukrayna’da silahlar patladığı andan itibaren dünyanın aynı olmayacağını söyledik'
Prof. Hasan Ünal’a göre, dünyanın Pelosi'nin Tayvan ziyareti ısrarıyla sergilediği yeni bir krize ihtiyacı yok. Ukrayna'nın ardından dünyanın aynı olmayacağının anlaşıldığını belirten Ünal, yaşananların ABD'nin hegemonik üstünlüğünü, barışçı yollarla başkalarıyla paylaşacağı bir çok kutupluluğa hazır olmadığını gösterdiğini söyledi:
“Bunu tam olarak şu anda izah etmek zor. Çünkü Amerika tarafı bunu bir yönetimdeki iç kargaşa şeklinde sunuyor. Yani Başkan aslında Pelosi’nin böyle bir krizi çıkarmasını istemiyor. Ama Pelosi, Amerikan yönetimde anayasal olarak başkandan sonra protokolde ikinci sırada, gideceğim diyor. Bütün Amerikan hava kuvvetleri de kendisine destek veriyor. Şu anda uçak hesaba göre, beş buçuk civarında Tayvan’a inmesi lazım. Yüzbinlerce insan da ‘flight radar’dan takip ediyor. Gelen haberlere göre en son Çinli komutanlar açıklama yaptı. Bizim tatbikat alanımıza geldiğinde 'talimatlarımızı aldık, o uçağı buraya indirmeyeceğiz' demeye getirdiler. Olağanüstü tehlikeli, dünyanın böyle bir krize hiç ihtiyacı yok. Ama Ukrayna’da silahlar patladığı andan itibaren dünyanın aynı olmayacağını ve dünyanın bu tip krizlere hazır olması gerektiğini hep söyledik. Amerika, kendi hegemonik üstünlüğünü normal şartlarda barışçı yollarla başkalarıyla paylaşacağı bir çok kutupluluğa devretmeye hazır değil.”
‘Doğru politika Türkiye’ye hem ciddi prestij kazandırıyor hem de maddi faydalar sağlıyor’
Ünal, bu kriz ortamında Türkiye'nin özellikle tahıl koridoruyla oynadığı role dikkat çekti. Ankara'nın Ukrayna krizinin başından beri dengeli politika izlediğini belirten Ünal, ilk kez tahıl koridoru anlaşmasında tam ve olumlu sonuç alındığını dile getirdi. Ünal’a göre, doğru politika Türkiye’ye hem ciddi prestij kazandırıyor hem de maddi faydalar sağlıyor:
“Tahıl koridoruyla ilgili Türkiye’nin diplomatik girişimleri ve imzalanan anlaşmanın yürürlüğe girerek Ukrayna’nın tahıl sevkiyatının başlaması, bu arada Rusya’nın tahıl ihracatı anlaşması, Rusya’ya uygulanan bu konudaki yaptırımların büyük bir bölümünden Batılı ülkelerin vazgeçtiği anlamına geliyor. Ya da bu konuda yaptırım uygulamayacaklarını taahhüt ettiği anlamına geliyor. Türkiye’nin bu krizin başından beri dengeli politika izlediğini, bunun Türkiye’ye büyük fayda sağladığını söyleyendenim. İlk defa Türkiye, Rusya-Ukrayna krizinde hiçbir ülkenin yapmadığını yaptı. Dışişlerini bir araya getirdi, Cumhurbaşkanı Putin ve Zelenskiy ile konuştu ama diğerlerinden somut sonuç alamadık. Ama ilk defa burada tahıl koridoru anlaşmasında tam ve olumlu sonuç aldık. Türkiye, Rusya’dan indirimli petrole ilave indirimli tahıl da alacakmış. Bu doğru politika hem Türkiye’ye ciddi prestij kazandırıyor hem de maddi faydalar sağlıyor. Demek ki doğru yaparsanız dış politika masraflı ve maliyetli olmuyor. Tam tersine bir sürü getiri sağlıyor.”
'Orada zaten Sırp-Arnavut gerginliği var'
Ünal, Kosova'da Arnavut yönetim ile Sırp azınlık arasında geçmiş anlaşmalara atıf yaparken, Ukrayna kriziyle birlikte yeniden artan gerilime dikkat çekti: Ünal, buna karşılık Rusya yahut ABD'nin krizde etkili olma ihtimallerini zayıf gördüğünü belirtti:
“Aslında Ukrayna krizine giden günlerde Rusya’nın NATO’nun genişlemesine ilişkin eleştirilerinde Balkanlarda Amerika ve NATO’ya eleştirileri olması Kosova’daki gerginliği ortalama bir şey diye kabul edebiliriz. Çünkü orada zaten Sırp-Arnavut gerginliği var. Kosova, 1999’da NATO bombardımanı sonrası kademeli şekilde Arnavut yönetiminin kontrolüne girdiğinde Kosova’nın kuzeyindeki Mitroviça şehri ve ortadan ikiye bölen İbar Nehri ve yukarı doğru Sırbistan sınırına doğru olan bölgeler, Sırplar ve o bölgede zaten yaşamakta olanlarla birlikte ayrı bir varlık halinde kaldı. Zaman içinde Kosova’ya nasıl entegre edileceği üzerine epeyce konuşuldu. 2013’te o zamanki Sırbistan hükümeti Kosova başbakanı ve cumhurbaşkanıyla görüşmeye başladılar. Onun sonucunda Brüksel anlaşması imzalandı. Buna göre Kosova’daki Sırpların değişik bölgelerdekilerin hepsinin toplanarak Kosova Sırp Belediyeler topluluğu oluşturulması, yargı içinde Sırplara kotalar verilmesi gibi düzenlemeler yapıldı. Bu işliyor gibiydi. Sırbistan’da iktidara gelen yönetimle birlikte bu giderek işlemez hale geldi. Vucic yönetimi buna karşı çıkıyor. Kosova’daki Sırplarla, Sırbistan arasında bu tür şeyler hep var.
'Rusya yahut ABD'nin rol oynamış olma ihtimali zayıf. Balkanlarda işler karışırsa bütün bölgeye yayılma ihtimali var'
Ünal'a göre, Rusya yahut ABD'nin Kosova'daki krizde etkili olma ihtimallerini zayıf görüyor. Ünal, bu bölgede ‘işlerin karışması’ durumunda Balkanlara yayılacağına dikkat çekti:
“Bir anda bu gerginlik başlayınca şu oldu; Rusya-Ukrayna savaşı etkisiyle acaba 'Sırbistan’ı mı Arnavutların üzerine sürüyor' yoksa tam tersine Amerikalılar, 'Rus yanlısı bir Sırp iktidarının burnunu sürtmek üzere Arnavutlara karşı mı kullanıyor' diye spekülasyonlar başladı. Bölgeyi de az çok bilen birisi olarak bana her iki ihtimal de zayıf görünüyor. Rusların, Sırbistan’ı böyle bir savaşa sürme ihtimali çok zayıf. Kosova’nın bağımsızlık ilanı üzerine Sırbistan hükümeti Lahey’de Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu; Bu bağımsızlık girişimi legal midir, illegal midir diye. Mahkeme uzun değerlendirmelerden sonra şu noktaya geldi, ‘Bir bağımsız devletin nasıl ortaya çıkacağına ilişkin kesin hükümler yoktur’. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bariz bir örnek. Her ne kadar Rum Kesimi, Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla mahkemeye bildirdiği görüşle bunun Kıbrıs’daki sorun için bir gerekçe olamayacağı, bir temel teşkil edemeyeceğini söylese de bu noktaya gelmiş durumdayız. Sırbistan’da böyle eğilimler var, Vucic de bu eğilime destek veriyor. Ancak bölgesel ve küresel baktığımızda Rusya’nın böyle bir Sırbistan’ı desteklemesi mümkün değil. Şu anda Rusya zaten kendi işiyle meşgul. Sırbistan’a askeri yardım olsalar, gönderebilecekleri ne bir kıyı ne de bir hava sahası var. Lavrov’un kendisi Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gidemedi. Çünkü çevredeki bütün ülkeler hava sahalarını kapattı. Diyelim ki böyle bir şey patlak verdi. Oradaki NATO askerinin sayısı 3-4 bin. NATO birliklerine bir saldırı olursa, eğer Kosova Arnavutlarıyla ya da Arnavutlukla savaşacaksanız NATO’yu kenarda tutmayı becerirsiniz. Bir yandan da NATO komutanlığı böyle bir çatışma olursa, ‘Biz de Kosova’daki istikrarı sağlama görevimizi yerine getiririz’ gibi açıklamalar yaptı. Rusya ve Sırbistan tarafının böyle bir işe girişme ihtimali zayıf. Arnavutlar ve Arnavutluk devletini Amerikalılar, Rusya’nın burnunu sürtmek adına Sırpların üzerine sürer mi? Bu da bana zayıf geliyor. Çünkü Arnavutların epeyce güçlendiği bir Balkanlarda her yer karışabilir. Makedonya’daki Arnavutlar da karışırsa ne olur? Arnavutların genel olarak yükselişine Yunanistan itiraz edecektir. Romanya da homurdanmaya başlayacaktır. Sırpların zayıflamasına Macarlar olumlu bakacaktır, belki onlar ‘Acaba biz de Voyvodina’yı koparabilir miyiz?’ diyecektir. Romanya, ‘Güçlenen bir Macaristan benden Transilvanya'yı alır mı?’ diye korkacaktır. Böyle bir çatışma Bosna’daki barış sürecini sonlandırır. Yani oraya da sıçrar. Orada Hırvatistan ve Boşnaklar birlikte Republika Srpska’yı ortadan kaldırmaya kalkışırlar. Sırplar bunların farkında."
‘Türkiye hem Sırbistan hem de Kosova ile konuşup tansiyonu düşürmeli’
Ünal, Kosova üzerinden büyük çatışma beklemezken, Türkiye'nin hem Kosovalı Arnavutlar hem de Sırbistan ile iyi ilişkilerini kullanarak tansiyonu düşürmesi gerektiği görüşünde. Ünal, Erdoğan'ın 5 Ağustos'ta Soçi'de Putin'le görüşmesinin etkili olabileceğini kaydetti:
"Ben buradan büyük bir çatışma beklemiyorum. Ama vaktiyle Milošević bu bölgede çok büyük katliamlar ve soykırımlar icra ederken haklı olarak NATO ile hareket ettik. Hem Bosna hem de Kosova bombardımanında hava kuvvetlerimiz katıldılar. O zamanlar ilişkilerimiz iyi değildi. Ama son yıllarda Sırbistan ile de ilişkilerimiz iyileşti. İster Kosova ister Arnavutluk olsun tabii müttefikimiz diye düşünebiliriz. İkisi üzerinde de etkisi olan Türkiye bence şunu yapmalı. Hem doğrudan bu iki tarafla da görüşerek tansiyonu düşürme yönünde telkinlerde bulunmalı, hem de 5 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan Soçi’de Rusya lideri Putin ile de bu konuyu konuşmalı. 'Siz Sırpları dizginleyin, biz de elimizden geldiğince Arnavut tarafını, bir çatışma da burada çıkmasın' diye. Çünkü Ruslar da buranın karışmasını istemezler. Retorik olarak eleştirilerini yaparlar. Ama iş savaşa dökülsün Sırplar zor duruma gelsin, onlar da istemez. Türkiye’nin burada bir arabulucuk rolü var gibi. Ama Ankara neyi nasıl düşünüyor göreceğiz.”