DP lideri Uysal: Tweetimin öncesi var, 6'lı masadaki kişileri hedef alarak söylemedim
23:47 26.04.2022 (güncellendi: 00:00 27.04.2022)
© DHAGültekin Uysal
© DHA
Abone ol
Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal, "Türk milletinin cumhurbaşkanı adayı ile ilgili beklentisinin 3 ölçüsü var. 20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak" tweetiyle ilgili, "6'lı masadaki kişileri hedef alarak söylemedim. Son tweetimin öncesi var" açıklamasında bulundu.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Habertürk televizyon kanalında yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.
"Türk Milleti’nin cumhurbaşkanı adayı ile ilgili beklentisinin 3 ölçüsü var; 1) 20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak, 2) Seçilebilirlik, 3) Seçim sonrası 20 yılda AKP tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan TC Devleti’ni kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi" paylaşımıyla ilgili Altaylı'nın sorusuna Gültekin Uysal şu yanıtı verdi:
"6'lı masadaki kişileri hedef alarak söylemedim. Son tweetimin öncesi var. Türkiye'de kendisini muhalefette konumlamış önemli bir muhalefet kitlesi var. Sürecin tarif ettikleri var. Hele hele masada birlikte oturduklarımı hedef alacak sözler değil. En nihayetinde kendilerini kastetmediğimi ifade ettim. O noktada problem yok. Siyasetin içindeyiz. Biz de 70 yıllık hareketiz. Yeri gelir 70 yılın hesabı sorulur. Kendileri de açıklıyor 'eğer bir sorumluluk düşüyorsa kabul ediyoruz' diyorlar. İşin sahibi sayın Erdoğan'dır. O sürecin içerisinde isimleri merkeze alarak değerlendirme yapmadığımı da kendilerine ifade ettim. Onlar da benim beyanımı esas olarak kabul ettiler.
Türk Milleti’nin CbAdayı ile ilgili beklentisinin 3 ölçüsü var;
— Gültekin Uysal (@DpGultekinUysal) April 10, 2022
1) 20 yıllık Akp döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak,
2) Seçilebilirlik,
3) Seçim sonrası 20 yılda Akp tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan TC Devleti’ni kurucu bir ruhla yeniden tesis etme yetisi!
Bu tür birliktelikler aritmetik toplam değil; kimyanın oluşması. Sözümüzü her zaman gücümüzü mucibince ifadeler. Türkiye travmatik bir dönem içerisinde. Bugün demokrasi, hukuk ve laikliği milli güvenliğin şemsiyesi olarak değerlendiriyorum. Irak ve Suriye gibi iki çökmüş ülkeye komşuyuz. Bütün bunların maliyetini yaşıyoruz. Bütün olumsuzluğa rağmen Türkiye Islahat Fermanı ile eşitlik hukukunu kurmuş. Önemli mesafeler almışız. Elbette 27 Mayıs gibi süreçler de yaşanmış. Biz temel değerleri esas alıyoruz.
'Sayın Davutoğlu'nun bir serzenişi oldu'
Sayın Davutoğlu'nun bir serzenişi oldu. Elbette her partinin bir siyasi geçmişi var. Bütün meseleleri konuştuk. Bir tartışma ve olumsuzluk olmadı. Medeni insanlarız. Sorumluluk duygusuyla hareket ediyoruz. Kendi endişelerini dile getirdi. İktidara itirazı olan kitleler var. İktidardan kopmuş ama temayülleri netleşmemiş kitleler var. O kitlelerin endişelerinden bahsedildi. Ben böyle yorumladım."
Uysal'ın açıklamalarından diğer detaylarsa şöyle:
'Muhalefete muhalefet etsin diye kurulan partiler var'
Kendi adımıza, durduğumuz noktada ahbap-çavuş içerisinde siyaset belirlemiyoruz. Partilerin kurulları var. Sayın Erdoğan zaman zaman Menderes'i referans verir. Bugün CHP ile niye buluşuyorsunuz diye soruyorlar. Temel gerekçelerimizi anlatıyoruz. Biz masa etrafında temel prensiplerimiz ülkenin birliği, beraberliğini başarabilmek. Siyasal operasyonlar dönemi vatandaşta güvensizliğe sebebiyet veriyor. Muhalefete muhalefet etsin diye kurulan partiler var. Biz asla ve kata buna izin vermeyiz.
'Sandık, seçim güvenliği konusunda toplumun geniş kesimlerinde endişe var'
Biz siyasi partiler kendi programı hedefleri var. Türk demokrasisinin oksijeni tükenmek üzere. Değişen siyasi rekabet iklimi, şartları, farklılıklara rağmen siyasi partilerin ortak paydada mücadele etmesini gerektiriyor. Her geçen gün maliyetin millet aleyhine olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin iklim değişikliğine ihtiyacı var. İklim değişikliği yaşamadan uluslararasında, bölgesinde yaşama şansı yok. Elbette bu normal rekabet dönemi değil. Seçime kadar daha da kutuplaşacağını görüyoruz. Türkiye 6 Mayıs 2018 tarihinde hangi saikle İstanbul seçimini iptal ettiğini biliyoruz. Sandık, seçim güvenliği toplumun geniş kesimlerinde endişe duyuyor.
Farklı tonlamalar ekonomiden diğer politika sahalarına kadar. Suriye meselesi problemler yumağına dönüştü. Konut piyasasına bakalım. İktidara karşı müthiş özgüvensizlik var. Türkiye'ye dönük milli güvenlik endişelerimiz var. Elbette sığınmacılar geri gitmeli. Kendi vatanlarında huzur ve refah içinde yaşamalı. Senkronize işleyecek süreçler tabi. Toplumdaki itiş kakış. Hatay Belediye Başkanı feryat etti. Hatay çok hassas bölge. Kilis gibi kendi nüfusunun üzerinde Suriyeliyi ağırlamak durumunda kalmış bölgeler var. Toplumda Suriyeli cadı avı yapar gibi peşine düşmek değil, devlet aklı işleterek çözüm üretmek. Türkiye pek çok kriz yaşadı. Maalesef ne krizler çıkarken, ne çözerken. Sayın Erdoğan'ın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili onlarca sözü. Ama yargılama hakkını kendi sözlerinin hilafına feda edildiğini görüyoruz.
'Seçilme yetisi, potansiyeli yüksek olan aktör'
Öncelikle aday belirleme, siyasi kararlar alma hem strateji meselesi hem de zamanlaması var. Sıcak atmosfere girmeden bunları konuşursak işin içinden çıkamayız. İttifaklar geçmişte hülle yoluyla oluyordu bugün resmi çerçevesi var. Son olarak iktidarın yaptığı değişiklik var. Türkiye'nin meselesi iktidar değil iklim değişikliği. Vasıfları bunlar olmalı. İsimler üzerinden değil de nitelikleri üzerinden, şartların icbar ettiği şeyler üzerinden. Türkiye'nin hangi şartlarda siyasi, iktisadi, toplumsal şartlarda seçim atmosferine gireceği belli değil. Seçilme yetisi, potansiyeli yüksek olan aktör. Bu süreci yönetecek zihin genişliğine sahip lider profili. Bir zam tsunamisi içerisinde, yoksullaştığı, orta sınıfın gelecek hayali kuramadığı Türkiye var bugün. Bu niteliklere sahip siyasi akılla bütün bunlar değerlendirilir.
'Sert laikliği, dışlayıcı, dayatmacı bir anlayışla birileri din düşmanlığı olarak dayattı'
Dini referanslı, muhafazakar referanslı AK Parti dönemi laikliği artık bir toplumsal talep haline getirdi. Hukuk, demokrasi, laiklik milli güvenlik şemsiyesi bu ülkenin. Zaman zaman sert laikliği, dışlayıcı, dayatmacı bir anlayışla birileri din düşmanlığı olarak dayattı. Birileri bunun propagandası yaparak din düşmanlığı yapılıyor dedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli ayrıştırdığı husus vatandaşlık temelini kurabilmiş olması. Irak ve Suriye'de etnik veya mezhebi referansla haklara sahibiz. Ama biz öyle değiliz. Temel hedefimiz çoğulcu demokrasiyi kurabilmek.
Osman Kavala oradan yargılanan insanlarla düşüncesinden uzak bir şekilde biz hukuku merkez almak zorundayız. İktidar partisi Gezi olaylarını çok derinden anlamlandırdı. Bu dava üzerinden siyasal iklimi daraltmak, bir gözdağı vermek, alanları daraltmak için yargının aparat haline getirildiği. Sıralı davalarla birinden beraat etmiş kişiyi adeta düşman hukuku uyguladınız. Bu vicdanları yaralıyor. Türkiye'nin bu sarmaldan, fasit daireden çıkması lazım."