'Yemen'de Hadi'nin istifa ettirilmesi ve konsey kurulması, ABD'nin dosyayı ele aldığına işaret'
23:15 19.04.2022 (güncellendi: 12:17 21.04.2022)
'Yemen'de Hadi'nin istifa ettirilmesi ve konsey kurulması, ABD'nin dosyayı ele aldığına işaret'
Abone ol
Dursunoğlu’na göre, Yemen'de Hadi'nin istifa ettirilip 7 kişilik konsey kurulması ABD'nin dosyayı doğrudan ele aldığına işaret. Yedi yılda hiçbir kazanımı olmayan Suudilerin bataktan kurtulmaya çalıştığını belirten Dursunoğlu, önce Riyad'dan yana tavır alıp Kaşıkçı olayıyla saf değiştiren Ankara'ya arabuluculuk rolü bile düşebileceği görüşünde.
Suudi Arabistan'ın Birleşik Arap Emirlikleri'yle birlikte ABD desteğiyle 2015'ten bu yana yürüttüğü Yemen savaşında dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Riyad'ın görev süresi zaten dolmuş olan devlet başkanı Mansur Hadi'yi yeniden iş başına getirmek üzere giriştiği savaşta yedi yıl dolarken, 377 binden fazla can kaybı ve büyük bir yıkım oluştu. Suudi yönetimi Ensarullah hareketi ve ortakları karşısında somut bir kazanım elde edememişken, son olarak Mansur Hadi'yi yeniden istifa ettirdikleri haberleri geliyor. Batı basınına konuşan bir Suudi yetkili, Hadi'nin Riyad'daki evinde neredeyse ev hapsinde tutulduğunu iddia etti. Bu operasyonun arkasında göreve geldiğinde Yemen savaşından çekileceğini duyurmuş olan ancak ardından lojistik yardımına devam eden Biden yönetiminin bulunduğu belirtiliyor.
Yemen'de neler olduğunu Yakın Doğu Haber sitesinin kurucusu ve araştırmacı yazar Alptekin Dursunoğlu ile konuştuk.
‘Batı’nın iki yüzlülüğüne 2015’ten beri en çok Yemen’de tanık oluyoruz’
Alptekin Dursunoğlu’na göre, Batı’nın ikiyüzlülüğü en çok Yemen’de ortaya seriliyor, suçlu mağdur, mağdur suçlu gibi görünebiliyor:
“Ukrayna konusuyla ilgili olarak Batı'nın iki yüzlülüğü ve ana akımın şapkadan tavşan çıkarma meselesine 2015’ten beri en çok Yemen’de tanık oluyoruz. Şu an konuşacaklarımız hepimizi hayrete düşürecek. Şu ya da bu şekilde o kadar çok ana akımın etkisinde kalıyoruz ki suçluyu mağdur, mağduru da suçlu gibi görebiliyoruz."
'Cumhurbaşkanlığı Konseyi Yemen'de oldum olası var, yine bir geçiş dönemi yaşandığı için kuruldu'
Uluslararası tanınırlığı olan Mansur Hadi'nin 7 Nisan'da önce yardımcısını görevden alıp ardından istifa ederek yetkilerini Reşat el Alimi başkanlığında yedi kişilik bir cumhurbaşkanlığı konseyine bıraktığını anlatan Dursunoğlu, bu konsey uygulamasının yeni olmadığı Yemen'de 1960'larda bu yana geçiş dönemlerinde gündeme gelen bir uygulama olduğunu vurguladı:
"Suudi destekli Mansur Hadi 7 Nisan’da önce yardımcısı Ali Muhsin el-Ahmer'i görevden aldı. Ardından istifa ederek yetkilerini Reşat el Alimi başkanlığındaki yedi kişilik bir cumhurbaşkanlığı konseyine bıraktı. Yemen’de cumhurbaşkanlığı konseyi oldum olası var. Örneğin, 1990’da güney ve kuzey Yemen birleştikten sonra bir cumhurbaşkanlığı konseyi kuruluyor. Yine 1962’de kuzey Yemen’de Zeydi imamlar yönetiminin devrilip cumhuriyetin ilan edildiği sırada da öyle. O zamandan beri kuzeyde kurulan altıncı cumhurbaşkanlığı konseyi bu. Şu andaki tanık olduğumuz Yemen’deki savaş aslında kurulan ama tanınmayan bir cumhurbaşkanlığı konseyi sebebiyle yaşadığımız bir şey. Cumhurbaşkanlığı konseyi niçin kurulur? Bir ülkede ciddi bir yönetim değişikliği oluyor, Cemal Abdünnâsır’ın etkisiyle cumhuriyet ilan ediliyor. Dolayısıyla bir geçiş süreci yaşanacak, devlet yeniden şekillendirilecek, o yüzden cumhurbaşkanlığı konseyi kuruluyor. Konseyin bütün üyeleri askerlerden oluşuyor. Cemal Abdullah Serrar o dönem konseyin başkanı, o da bir subay. Konsey adı altında halkla olan ilişkisine belki atıf yapmak için cumhurbaşkanlığı konseyi kuruluyor. Ama yine de bir geçiş sürecini idare eden bir kurum. 1990’da iki Yemen birleşiyor. Yine bir geçiş süreci yaşanıyor, burada da cumhurbaşkanlığı konseyi kuruluyor.”
‘Sana hükümetinin ‘Husiler’ diye anılması büyük bir hokkabazlık’
Mansur Hadi'nin 2015'ten sonra ülkeyi Suudi başkenti Riyad'daki bir otelden yönettiğini, ancak uluslararası toplum tarafından tanınırken, ülkenin başkenti dahil yüzde 60'ını kontrol eden Ulusal Kurtuluş Hükümetine 'Husiler' denilip geçildiğini belirten Dursunoğlu, "Bu aslında müthiş bir hokkabazlık" vurgusu yaptı:
“Mansur Hadi, 2015’ten beri Suudi Arabistan’da yaşıyor. Burada asıl değinilmesi gereken ana akım hokkabazlıklarından birisi şu: Uluslararası toplumda herkes Yemen hükümeti denildiğinde Mansur Hadi’nin cumhurbaşkanı olduğu hükümeti anlıyor. Bu hükümet Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da. 2015’ten beri bir otelde olan Cumhurbaşkanı Hadi ve kabinesi güya Yemen’i yönetiyor ve buna Yemen hükümeti deniyor. Dünya bunu böyle söylüyor. Ülkenin yüzde 60’ından fazlasını kontrol eden, ülkenin başkenti Sana’da bir hükümet var. Yemen ya da Sana hükümeti denmiyor, kendi kullandıkları adlarıyla Ulusal Kurtuluş Hükümeti olarak da değil, Husiler olarak bahsediliyor. Bu aslında müthiş bir hokkabazlık çünkü Husiler dediğinizde olayı basit bir gruba indirgiyorsunuz. Hiç kimse şunu soymuyor, bir aile nasıl olabiliyor da bir ülkenin yüzde 60’ını kontrol altına alabiliyor ve dünyanın en zengin ülkelerinin oluşturduğu bir koalisyona karşı 2015’ten beri hem askeri anlamda mücadele ediyor hem de ülkeyi yönetebiliyor? İşin tuhaf tarafı Suudilerin atadığı Hadi hükümetinin kontrolündeki yerlerde ekonomik açıdan büyükfelaket yaşanmasına rağmen Sana hükümetinin kontrolündeki altındaki yerlerde ablukalara rağmen sorun yaşanmıyor. Bu, oluşturulan yanılsamayı ifade etmek açısından küçük bir örnek oldu.”
‘Hadi yönetmeyi başaramayınca istifa ettirip Husileri darbeci pozisyonuna düşürmeye çalıştılar’
Dursunoğlu, 2011'den itibaren 'Arap Baharı' adı altında altı Arap ülkesinde ayaklanma çıkartılırken, ABD'nin Bahreyn ile birlikte statükonun korunmasını istediği Yemen'de Suudiler öncülüğündeki Körfez İşbirliği Konseyi'nin işe el atmasının savaş sürecini tetiklediğini vurguladı. Dursunoğlu, Hadi'yi kullanarak süreci yönetmeyi başaramayan Suudilerin, Ensarullah hareketini 'darbeci' konumuna düşürmeye çalıştıklarını belirtti:
“2015 yılında Suudiler, Yemen’e müdahale ederken görev süresi bitmiş ve istifa etmiş olan Hadi’ye darbe yapıldığı gerekçesiyle askeri operasyon düzenlediler. Bunun arkasında ne vardı? Mansur Hadi, Ali Abdullah Salih’in yardımcısıyken Salih Suudiler tarafından istifa ettirilerek cumhurbaşkanlığına getirilmişti. Hadi, 22 Ocak 2015’te istifa etti. İstifa ederken, Suudiler önderliğindeki Körfez İşbirliği Örgütü adına Yemen’de bir süreci yönetiyordu. 2011’de Arap Baharı adı altında altı Arap ülkesinde ayaklanma vardı. Amerika’nın devrilmesini istediği Libya ve Suriye gibi ülkelerde ayaklanmalar destekleniyordu. Amerika’nın devrilmesini istemediği Bahreyn, Yemen gibi ülkelerde statükonun korunmasını sağlamaya çalışıyorlardı. Tam da böylesi bir dönemde Bahreyn ve Yemen’de Amerika adına Körfez İşbirliği Örgütü devreye girdi. Bahreyn’e askeri müdahale yapıldı, Yemen’de ise Ali Abdullah Salih istifa ettirilerek yetkileri Hadi’ye devredilerek bir formül bulundu. 2011’den askeri müdahalenin gerçekleştiği 2015’e kadar ülkedeki tüm siyasi süreçleri Suudiler yönetti. Büyük bir ulusal konferans kuruldu. Bütün siyasi gruplar toplandı. En sonunda bir metin üzerinde anlaşmaya varıldı. Fakat Suudiler istedikleri doğrultuda yönetemeyince Hadi’yi istifaya zorlayarak Husileri bir anlamda darbeci pozisyonuna düşürmeye çalıştılar. 22 Ocak 2015 tarihinde Mansur Hadi istifa ederken Ensarullah ona istifa etmemesi gerektiğini söyledi fakat dinlemedi. Ensarullah hareketi de yönetim boşluğu olmaması için diğer gruplara cumhurbaşkanlığı konseyi kurulması çağrısında bulundu. 7 Nisan’da olduğu gibi... Diğer grupların bir kısmı kabul etti, büyük bir kısım önce reddetti. O zaman Ali Abdullah Salih’in de ciddi nüfuzunun olduğu Yemen ordusu komutanlarıyla Ensarullah bir meclis ve konsey kurdu. Amerika ve Suudi Arabistan ise bunu darbe olarak niteledi. Fakat diğer siyasi gruplar tam konsey konusunda anlaşmaya varmışken ve bunu dönemin BM Yemen Özel Temsilcisi Cemal Bin Ömer, ‘diğer gruplar da müzakere yapacaklar, kabul ettiler’ diye açıkladığı gün istifa eden Hadi, Aden’e gitti. Aden de ‘Hayır ben istifamı geri aldım, cumhurbaşkanıyım’ dedi. Bu şubat ayında oldu, mart ayında da askeri müdahaleye çağırdı.”
‘Batı’dan gelen açık desteğe rağmen Suudi koalisyonunun somut bir kazanımı yok’
Yemen savaşının sekizinci yılında Batı’dan gelen açık desteğe rağmen Suudi koalisyonunun somut kazanımı olmadığını vurgulayan Dursunoğlu, Ensarullah'ın Abu Dabi’yi hedef alabildiği bir güç dengesi oluştuğunu anımsattı. Dursunoğlu, son süreçde Suudiler ve BAE'nin de birbirlerine girdiklerini vurguladı:
“Suudiler 2015’te Hadi’yi tekrar koltuğuna oturtmak üzere 'Kararlılık Fırtınası' adı altında BAE ve 'İslam ordusu' adını da verdikleri bir koalisyon kurdular. Bir hafta içinde görevi yerine getireceklerini söylüyorlardı. Fakat savaş sekizinci yılına giriyor. Ablukaya, Batılı ülkelerin siyasi-askeri desteğine rağmen askeri ve siyasi sahada Suudi koalisyonunun açık ve somut hiçbir kazanımı yok. Askeri açıdan Suudiler ne Sana’yı ne de Sana kontrolü altındaki hiçbir yeri ele geçiremedikleri gibi tersine Marib gibi çok stratejik bir yeri kaybetmek üzereler. Suudiler, Marib’in intikamını almak üzere kentlere bombardımanları yoğunlaştırdıklarında Sana hükümeti güçleri de BAE ve Suudi Arabistan’ın derinliklerini hedef alıyor. Abu Dabi’yi artık hedef alabiliyorlar. Askeri kazanım olmadığı gibi siyasal açıdan da kendi içlerinde birbirlerine düştüler. Suudi Arabistan tarafından desteklenen Hadi ile koalisyon ortağı BAE tarafından desteklenen güney Yemen geçiş konseyi de birbiriyle savaşıyor. Güney Yemen geçiş konseyinin kendine özgü bir ajandası var, kuzeyden ayrılarak bağımsızlık istiyorlar. BAE ile ittifakı da bu çerçevede görüyorlar. Mansur Hadi ile Suudi ajandasıyla da çıkarları gereği ilgilenmiyorlar. Stratejik hedefleri farklı. Dolayısıyla ne kendi içlerinde bir bütünlükleri var, ne hakim oldukları yerlerde istikrarlı bir siyasal yapı kurabildiler, ne kuzeye yönelik bir siyasal alternatif getirebiliyorlar, ne de askeri açıdan bir kazanımları var.”
'Amerika artık doğrudan Yemen dosyasını ele aldı diye duyuruldu'
Dursunoğlu'na göre Mansur Hadi'nin yeniden istifa ettirildiği ve yedi kişilik cumhurbaşkanlığı konseyi kurulduğu haberleri ABD’nin Yemen dosyasını ele aldığına işaret. Bu durumda yeni bir yol haritası ortaya konulması gerektiğini belirten Dursunoğlu, Sanaa'daki hükümetin de görüşmeler için işgal ve ablukanın kaldırılmasını talep edeceğine dikkat çekti:
“Büyük bir ihtimalle arkasında Amerika var. Mansur Hadi’ye cumhurbaşkanı konseyi kurduruldu. O kurul artık Suudi Arabistan’a değil, Aden’e gidecek. Yemen basınına göre Aden’de cumhurbaşkanlığı sarayının güvenliğini sağlamak üzere bir Amerikan birliği görevlendirilmiş. Amerika artık doğrudan Yemen dosyasını ele aldı diye duyuruldu. Eğer bu haber doğruysa, Amerikalıların sahadaki varlığı muhtemelen yüzde 100 doğrudur. Ama Amerikalılar siyasal açıdan da Yemen dosyasını cumhurbaşkanlığı konseyiyle devralmışsa, bu şu anlama geliyor; Mansur Hadi ile birlikte Suudiler artık arka planda devreden çıkarılıyor. Doğrudan Amerika işe el atıyor. Bunun zemini nasıl oluşturulacak? Suudileri, Aramco petrol tesislerini de korumak açısından nasıl olacak? O zaman bir muhatap yaratılacak. Bu Mansur Hadi ile olabilecek değildi. Çünkü Hadi savaşın da çağrısını yapan ve Suudi Arabistan’da yaşayan kişi olarak Ensarullah hareketiyle ya da Sana hükümetiyle barış kurabilecek bir pozisyonda değil. 7 kişilik bu yeni kurulan konseyde güney, kuzey ve farklı yerlerden temsilciler olmasına dikkat edilmiş. Hem BAE destekli isimler yer alıyor öte yandan Suudi Arabistan’da da olmayacak, Aden’e geliyorlar. Çözüm odaklı gidecekse Sana hükümetinin ‘Suudiler bu adımla Yemenlileri karşı karşıya getirmeye çalışıyor’ şeklinde algıları var. Bunu zaman içinde göreceğiz. Eğer bu işin arkasında gerçekten Amerika varsa, bunu barış istikametinde kullanacaksa bu önemli bir adım olacaktır. Cumhurbaşkanlığı konseyinin kurulmasıyla yeni bir yol haritası ortaya konacak. Nitekim BM Yemen Özel Temsilcisi de yeni konseyin başkanı Reşat el Alimi ile görüştü. Sana hükümetinin sözü de şu; eğer barış görüşmeleri olacaksa, bu Suudi Arabistan’da olmaz, iki işgal ve abluka ortadan kaldırılmalı. Sana Havaalanı, Hudeyde limanı ve diğer limanlar abluka altındayken Yemen’e en temel insani ihtiyaç maddeleri bile giremezken barış görüşmesini yapamayız diyorlar. Bu bir Amerikan barış planının ön hazırlığıysa bu çerçevede bunu izlemek gerekiyor.”
‘Kaşıkçı'ya kadar Suudilerden yana olan sonra Yemen’in acılarının mağduriyetini yapan Türkiye tekrar Suudilerin yanına gelmiş oldu'
Erdoğan yönetiminin Yemen'de uzun süre İran'ı suçlayıp Suudi Arabistan'ı desteklerken Cemal Kaşıkçı cinayetiyle tutum değiştirdiğini anımsatan Dursunoğlu, bunun kırılma noktası olduğuna dikkat çekti. Dursunoğlu, şimdi Suudilerin bir anlamda Yemen batağından kendilerini kurtarmaya çalıştıklarını söylerken, Ankara'nın belki arabulucu pozisyonuyla bile gündeme gelebileceği görüşünü dile getirdi:
“2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan derhal Suudi yanlısı bir pozisyon almıştı ve doğrudan İran’ı suçlayarak 'İran’ın Yemen’de neyi var neyi yoksa toplasın gitsin’ demişti. Suudi koalisyonuna doğrudan askeri katkı anlamında değil ama istihbarat ve lojistik destek vaadinde bulunmuştu. Bu Cemal Kaşıkçı meselesine kadar devam etti. Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası Amerika’da Kongre seçimleri vardı. Demokratlar özellikle Trump’ı köşeye sıkıştırmak adına Kaşıkçı dosyasını ve Suudilerle ilişkiler dosyasını köpürterek gündeme getirdi. Hem Ankara hem Katar bundan olağanüstü bir heyecana katılarak ‘Amerika, Muhammed Bin Salman’ı ipini çekebilir’ umuduna kapılarak yoğun bir Suudi karşıtı kampanya içine girdiler. Suudi Arabistan ilişkileri feci bir duruma dönüşmüştü. Şimdi tekrar BAE, İsrail ve Suudi rejimleriyle yeniden ilişkiler düzeltilmeye çalışılıyor. Türkiye, Yemen konusunda Kaşıkçı dönemine kadar Suudilerden yana, Sana hükümetinin, Yemen’in yaşadığı acıları Suudilere hatırlatarak mağduriyetini yapan, şimdiyse tekrar Suudilerin yanında bir pozisyona gelmiş oldu. Umre ve Hac ziyaretleriyle ilgili bir haber görmüştüm. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gideceğiyle ilgili. Suudiler de sekiz sene hiçbir şey elde edememişler, şu anda bu adımlarla bir anlamda Yemen batağından kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. O zaman Türkiye belki arabulucu pozisyonuyla bile gündeme gelebilir.”