'Libya'nın son 11 yılı NATO'dan medet ummanın nelere mal olacağının somut örneği'
23:05 07.04.2022 (güncellendi: 12:11 08.04.2022)
‘Libya’nın son 11 yılı NATO’dan medet ummanın nelere mal olacağının somut örneği'
Abone ol
Ferhat Pazarbaşı’na göre, Libya NATO’dan medet ummanın egemen bir devlet için nelere mal olabileceğinin somut örneği. Dübeybe-Başağa rekabetine dayalı bölünmüşlüğe dikkat çeken Pazarbaşı, aralıkta yapılamayan seçimlerin haziranda da gerçekleşme ihtimalini düşük buluyor. Pazarbaşı, Türk diplomatların başarılı bir denge siyaseti uyguladığı görüşünde.
Ukrayna krizinde Rusya Federasyonu'na ağır yaptırımlar uygulayan Avrupa, enerji sorunu için alternatif kaynaklar arayışına girmişken, Katar dahil olmak üzere pek çok ülkenin yetersiz kalması tartışılıyor. Bu koşullarda NATO müdahalesiyle yıkıma uğratılmış enerji zengini Libya'nın konumu dikkat çekiyor. Ancak BM'nin arabuluculuk çabalarına rağmen bölünmüşlüğünü aşamayan Libya'da ülkenin yeniden birleştirilmesi çabaları bir türlü sonuç vermiyor. Libya'da aralık ayında planlanan seçimler gerçekleştirilemezken, başbakanlık görevini bırakmayan Abdülhamit Dübeyba ile saf değiştirerek Tobruk'taki parlamento ile birlikte hareket eden Fethi Başağa arasındaki rekabet seçimlerin haziran ayında da yapılabilmesinin önünde engel teşkil eder görünüyor.
Libya'daki son gelişmeler ve siyasi çıkmazı Libya'daki Türk Müteahhitler Birliği (LTMB) Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Ferhat Pazarbaşı ile konuştuk.
‘NATO’dan medet ummanın egemen bir devlet için nelere mal olabileceğinin somut bir örneği'
Ferhat Pazarbaşı’na göre, Libya’nın son 11 yılı NATO’dan medet ummanın egemen bir devlet için nelere mal olabileceğinin somut bir örneği olarak tarih sayfalarında yer alacak.:
“Dünya siyasetine makro baktığınızda Ukrayna meselesinden çok bağımsız değil. Çünkü değişen savaş koşulları işi ‘demokrasi götürmekten’ muhtaç bırakmaya evrilmiş vaziyette. Libya’nın son 11 yılı NATO’dan medet ummanın egemen bir devlet için nelere mal olabileceğinin somut bir örneği olarak tarih sayfalarında yer alacaktır. 26 yılda Libya’da, her pozisyonda iş insanı, mühendis, normal vatandaş olarak bulundum. 2011 17 Şubat'ı ile Libya’ya sirayet eden Arap Baharı 4 yıllık bir geçici Ali Zeydan hükümetini getirmişti. 2015’te bir iç savaş çıktı, 'Libya şafağı' dedikleri. Ardından bir yıllığına BM Barış Misyonu Sarraj’ı destekleyerek bir yıl içinde seçim planladı ama Sarraj gerçekleştiremedi. Parlamento kendini feshetmek yerine Tobruk’a gitti. Hafter’in kanatları altına girdiler. Hafter o dönem BAE ve Mısır’dan destek alıyordu. Bu karışıklık neredeyse 2020’nin sonuna kadar bir şekilde sürdü. BM Barış Misyonu sayesinde seçim yapıldı, dört aday yarıştı. Kazanan Abdulhamid Dübeybe oldu. Dübeybe, hem bir iş insanı hem de bürokrattır. Uzun yıllar başında bulunduğu Libyan Yatırım ve Kalkınma Şirketi en önemli firmalarından biriydi. Ciddi ortaklıklarla birçok iş yaptılar, Türk müteahhitleri de sıklıkla o idareyle muhatap oldu. Karşısında kaybeden adaylardan biri Fethi Başağa’ydı."
'Hem Dübeybe hem Başağa Mısratalıdır'
Libya siyasetinin iki rakip adayı Dübeybe'nin de Başağa'nın da ülke iş dünyası ve bürokrasisini belirleyen Mısrata kökenli olduğunu belirten Pazarbaşı, ancak gruplaşmaları aşıp partileşemeyen ülke siyasetinin seçim mekanizmalarını başarıyla işletmesinin mümkün olmadığını dile getirdi. Pazarbaşı, parlamentonun da rekabet yüzünden çalıştırılmadığı değerlendirmesinde bulundu:
"Dübeybe de Başağa da Mısratalıdır. Aslında biz iki Mısratalının çekişmesine tanıklık ediyoruz. Sosyo-kültürel olarak Mısrata, tüm şehirlerinden daha dindar ve daha az kozmopolit yapıya sahiptir. Trablus’da çok fazla kadın sürücü görebilirsiniz ama Mısrata’da çok az görürsünüz. Bu sebeple adı Müslüman Kardeşler ile anılmıştı. Ama Dübeybe 'Ben İhvancı değilimin altını çizmek için' ilk yurtdışı ziyaretini de Mısır’a yaptı. Mısrata'nın özelliği hem iş dünyasını hem bürokratik camiayı 1970’lerden beri domine etmesi. Yani Mısrata’da bir şey olursa Libya'da da olur. Her ne kadar Hafter’in ülkeyi ele geçirme çabaları ve aşiret ve milisler arasındaki çatışmalar durmuş olsa da Dübeybe hükümeti taahhüt ettiği gibi bir yıl içerisinde seçime götüremedi. 24 Aralık 2021’de seçim yapılacaktı. Bunun birçok sebebi var. Sarraj döneminden sonra partiler bir nevi dağıldılar. 200 kişilik bir parlamento seçeceğiz, 200 ayrı aday. Küçük gruplaşmalar var ama partileşme kültürünün ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor. Böyle olunca seçim tarihini güncellediler, Haziran 2022’de yapalım dediler. 2015-18 arasında iç savaş döneminde Başağa’nın gücü çok fazla artmıştı. Bir şekilde ülkenin doğusu ve güneyinden destek aldı. Dübeybe hükümetini devirme kararı verdi. Buradaki açmaz şu. Bu semptomun gerçek sebebi Tobruk’taki parlamentonun meşruiyeti. Parlamentoda seçiliyorsunuz sonra başkenti terk edip başka bir kente gidiyorsunuz. Başka bir ülkenin desteğiyle orada bir şeyler yapıyorsunuz. Orada 'Libya’nın doğal lideriyim' diyorsunuz. Halbuki Libya kanunlarına göre belediye başkanları aday olamayacak, Hafter’in kanatlarının altında bir şeyler yapıyorsunuz. Dübeybe hükümetini doğru düzgün çalıştırmayan bir parlamento.”
‘Gündelik yaşam kalitesi itibariyle Libya halkı son 10 yılın en iyi dönemini yaşıyor’
Dübeybe'nin ise desteğini Cenevre'den aldığını söyleyen Pazarbaşı, Libya içindeki çekişmeler ve bütçe yapamamanın icraatsızlığa yol açtığını ancak buna rağmen ülke halkının gündelik hayatta son 10 yılın en iyi dönemini yaşadığını kaydetti:
“Dübeybe de Cenevre’ye dayanıyor. En azından bir seçim yapıldı, dört grup girdi. Son saniyeye kadar ciddi çekişmeler vardı. Bir seçimle gelmek başka bir şey, seçimle gelmişlerin gidip kendini başka bir yere dahil etmesi başka bir şey. Amerika’yı bile tek kutuplu düşünemiyoruz. Ama halktaki reaksiyonun asıl sebebi Dübeybe’yi desteklemeleri değil. Şu anda Dübeybe kabinesi koltuğunda, ‘Trablus’u terk etmiyoruz’ dediler. Dübeybe kabinesi merkez bankasından gerekli bütçeyi alamıyor. Böyle olunca bir icraatsizlik oluşuyor. Dibeybe’yi savunduğum düşünülmesin ama Libya halkı son 10 yılın en iyi dönemini yaşıyor gündelik yaşam kalitesi itibariyle."
'2011'den beri iç savaş oldu, ABD ve Britanya desekli Sanallah ve el Kebir değişmedi'
Pazarbaşı, Libya'da iç savaşta pek çok ismin gelip gittiğini, sadece Uusal Petrol Kurumu Başkanı Sanallah ve Merkez Bankası Başkanı el-Kebir'in yerinde kaldığını söylerken, bu isimlerin ABD ve Britanya'dan destekli olduklarını dile getirdi. Özellikle Sanallah'ın petrol işini rayına oturttuğunu söyleyen Pazarbaşı, ancak Libya petrolünün Avrupa'nın enerji sorununa çözüm getirmeyeceğini vurguladı:
"Şu anda Libya’da Dübeybe’den de parlamentodan da bakanlardan da önemli iki kişi var. Bunlardan biri Libya Ulusal Petrol Kurumu Başkanı Mustafa Sanallah, diğeri Merkez Bankası’nın başındaki Sıddık el-Kebir. 2011’den beri iç savaş olmuş, birileri gelmiş gitmiş ama Sanallah ve el-Kebir değişmedi. Bu adamlar Amerika’dan ve İngiltere’den destekli ve hiçbir şey bunları koltuklarından edemiyor. Ülkeyi kaotik hale getiriyor. Sonra paranın kaynağının başına bir takım adamlar koyuyor. İyi bir yönetim gösteriyorlar, özellikle Merkez Bankası’nın başındaki Sıddık el-Kebir inanılmaz disiplinli bir adam. Sanallah da bu işi çok iyi yönetiyor. 1.7 milyon varil günlük petrol üretimine yeniden vardı. Miktar olarak Rusya’dan boşalan yeri doldurur mu, çok şüpheliyim. Çünkü Libya petrolü akaryakıt petrolü olarak kullanılması yazık bir petroldür aslında. Libya petrolü çok kalitelidir. O yüzden daha çok petrokimya sanayine gider. Onun dışında akaryakıt olarak da kullanılıyor ama Rusya’nın yerini doldurabilecek bir durumu olacağını zannetmiyorum, en azından lojistik problemler dolayısıyla. Onların da boru hattı projeleri var. Ama bu kadar majör bir karar alınıp öyle bir harekete girilir mi, dünyanın geldiği durumda her şey olur diye düşünüyorum.”
‘Türkiye, Libya’da denge siyaseti yürütüyor’
Pazarbaşı, Türkiye’nin Libya’da başından beri denge siyaseti uyguladığı görüşünde. Türkiye’nin Libya halkının nabzını tutmaya devam etmesi gerektiğini söyleyen Pazarbaşı’na göre, Haziran’da yapılması planlanan seçimler gerçekleşmeyecek:
“Türkiye burada bir denge siyaseti yürütüyor başından beri. Dünyadaki diğer diplomatik yalpalanmalarımız bir tarafa Libya’daki diplomatlarımız başından beri çok iyi. Son dönemdeki büyükelçi Kenan Yılmaz ve ekibi inanılmaz yönetim gösteriyorlar, sorun çözücü davranıyorlar. Aklın da gereği bu. Üç grup bütçe var. Memur maaşları, ödenek ve masraflar, yatırımlar. Merkez Bankası memur maaşlarını veriyor sadece, ödenek ve masrafların da bir kısmını veriyor. Yatırımlara asla para vermiyor. Böyle olunca da bir icraatsizlik durumu doğuyor. Türkiye’nin burada aldığı tavır Libya halkının nabzını tutması da önemli. Madem böyle tarihsel bir bağ var aramızda... Başağa, Hafter’e karşı verilen savaşta hem askeri hem sponsorluk anlamında en önemli unsurdu. İktidar için gün geliyor Hafter’in tarafına geçiyorsunuz. Libya halkında Fethi Başağa’ya karşı bir tepki var. Bu tepkinin oluşmasında Dübeybe’nin elindeki televizyon, radyo, sosyal medya unsuruyla ‘bu adam hasmımızın tarafına geçti’nin altını çizmesi de etkili. Dolayısıyla Türkiye, Libya halkının nabzını tutmaya devam etmeli. Çok yakın bir gelecekte bu kaostan kurtulunabileceğini zannetmiyorum. Haziranda seçimlerin yapılacağını da düşünmüyorum. Batı, Rusya’nın Ukrayna’ya özel müdahalesi konusuna fazlasıyla konsantre olduğu için Libya’yı kendi durumuna bırakmış vaziyette. Başağa’ya ‘eğer Trablus’da koltuğa oturursan seninle muhatap olurum’ diyor. Her iki taraf için de tavşana kaç tazıya tut durumu var. Karışıklık burada.”