Öldürülen gazeteci Güngör Arslan'ın kızı: Babamı savunmak için avukat bulmakta zorlandık
© İHA Güngör Arslan
© İHA
Abone ol
Kocaeli’de yerel haber sitesi sahibi Güngör Arslan'ın öldürüldüğü ofis, mührün kaldırılmasının ardından yeniden açıldı. Öldürülen gazetecinin kızı Nazlıcan Arslan, babası Güngör Arslan’ı savunmak için avukat bulmakta güçlük çektiklerini söyledi. Nazlıcan Arslan, “Kocaeli Barosu mensuplarından herhangi bir avukat bu dosyaya katılmak istemedi” dedi.
Olay, 19 Şubat'ta Cedit Mahallesi, Muzaffer Fidan Sokak'ta meydana geldi.
Ramazan Özkan, ofisine gittiği Güngör Arslan'a tabancayla peş peşe ateş etti.
Göğsüne ve sağ bacağına isabet eden kurşunlarla ağır yaralanan Güngör Arslan, kaldırıldığı Kocaeli Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
Olayın ardından kaçan Ramazan Özkan ile bağlantısı olduğu 11 şüpheli, gözaltına alındı. Ramazan Özkan, olayın azmettiricisi Burhan Polat, Özkan'ı olay yerine getiren ve silah alan Hasan Emre Çelik, Avukat Ersin Kurt'un da aralarında bulunduğu 10 kişi tutuklanırken, 2 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Olayın ardından internet haber sitesinin bulunduğu ofis, mührün kaldırılması ve temizlik çalışmalarının yapılmasıyla yeniden açıldı. Nazlıcan Arslan, babasının öldürüldüğü masada çalışmalarına başladı. Masanın arkasındaki duvarda, kurşun izlerinin olduğu görüldü. Ofisin giriş katındaki duvarlarda da kurşun izleri bulunuyor.
Yargı sürecinin başlamasıyla birlikte Güngör Arslan’ı savunmak için avukat bulmakta güçlük çektiklerini ifade eden Nazlıcan Arslan, "Kendim de bir avukat adayı olarak bunu söylemekte birazcık gocunuyorum ancak Kocaeli Barosu mensuplarından herhangi bir avukat bu dosyaya katılmak istemedi. Belki çekindi ya da arkadaşlık, dostluk daha önceden aynı masadan, aynı mutfaktan geçmiş olmasından kaynaklıydı. En sonunda Kocaeli Barosu mensuplarından bir vekil tayin ettim, kendisi dosyaya vekaletini sundu. Bu şekilde şu an tutuklanan halihazırda 10 kişi var ve hala gözaltılar ile sorgular devam etmekte. Bu 10 kişinin tamamı bu dosyada öldüren ya da öldürülmesini istenen değil, yeri geldiğinde delil karatma, yeri geldiğinde ifadelerle oynama, yeri geldiğinde yardım ve yataklık konusunda tutuklanan kişiler. Yani 10 kişinin tamamı da babamla hasım olan insanlar değil” dedi.
'Avukatımıza ifade verilmiyor'
Emniyette ve devamındaki adliye sürecinde kendilerine ya da avukatlarına herhangi bir şekilde sanıkların ifadelerinin verilmediğini aktaran Nazlıcan Arslan, “Yargılama konusunda ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Vekil olarak sunduğumuz avukatımız CMK 153 uyarınca alması gereken sanık ifadelerini alamıyor ve bunun için herhangi bir gerekçe belirtilmiyor. Sadece ‘Ben ifadeyi vermeyi uygun görmüyorum, isterseniz bir okutalım’ deniliyor. Bahse konu olan 10 kişinin hepsinin ifadelerini göz atma suretiyle bir insanın savunma yazması pek mümkün değil. Hele ki ölen insanın arkasından. Ben hem medya hem de avukatlık meslek grubuna ait bir insan olarak üzülüyorum. Ben yarın bir gün ruhsatımı aldıktan sonra adliyede o insanlarla yüz yüze bakacağım. Bu şekilde önümüze taş koyulması çok acı” dedi.
'Yalan ifadeler verilmesi istendi'
Burhan Polat’ın emniyette verdiği ifadesinde Güngör Arslan’ın kız arkadaşı Tuğba U.’ya çiçek, şarap göndererek rahatsızlık verdiği iddiasına da değinen Nazlıcan Arslan, şöyle konuştu:
“Tuğba U.’nun mahkemedeki herhangi bir ifadesine ulaşamadık. Sadece kulaktan dolma bir şekilde öğrendiğimiz kadarıyla kendisi ifadeleri yalanlamış. Burhan Topal isimli kişiyi asla tanımadığını, kendisini 3 kişinin gelmesi suretiyle 'Sen bu şekilde ifade vereceksin, bu şekilde söyleyeceksin’ dediğini duyduk. Kendisi de kolluğa verdiği ifadesinde, ‘Ben herhangi bir şekilde bunları tanımıyorum, bu kişilerle ilişkim yok’ demiş. Bunun haricinde yalnızca arabası kullanıldığı için şu an tutuklu konumunda olan maalesef meslektaşım diyorum Ersin Kurt’un, yalnızca araç kullandırmadan kaynaklı bu kadar uzun süre gözaltısı ve bunun akabinde tutuklanmasını inanın çok mümkün bulmuyorum. Umarım bu işin peşini bırakmazlar, umarım arkası varsa bu ortaya çıkarılır. Bu insan aracı kullanıldı diye cezaevine gönderilmez, tutuklu yargılanmaz en azından.”
Nazlıcan Arslan, olay öncesi kendilerine herhangi bir tehdit ya da olayla ilgili bir işaret gelmediğini belirtti.
Babası Güngör Arslan’ın önceki yıllarda birçok kez saldırıya uğradığını ifade eden Nazlıcan Arslan, "Daha önce gazete binamız kurşunlanmıştı. Bizim herhangi bir koruma talebimiz olmadı ve bize herhangi bir koruma teklifinde de bulunmadılar. Bahse konu olan son yazılardan bir tanesinden dolayı benim diretmemle, geçen ay Cumhuriyet Başsavcılığı'na giderek şikayette bulunduk. Bir dilekçemiz vardı. ‘Bu kişi beni öldürmekle tehdit ediyor’ dedik herhangi bir şey çıkmadı" dedi.
'Yolsuzluklarla mücadele etti'
Babasının muhalif bir gazeteci olduğuna da değinen Nazlıcan Arslan, şöyle konuştu:
"Benim babamın dostu çoktu ama düşmanı bundan da çoktu. Hatta cenazesinde bahsedilen konu olan babamın söylediği ‘Benim cenazem kalabalık olur’ lafı doğru çıktı. Çünkü gerçekten hasımları diyebileceğim, düşmanı diyebileceğim nice insan o an gerçekten öldü mü, diye geldiler. Öldüğüne emin olmak için elimi sıktılar belki de. Tabutu merak ettiler belki de. Yalnızca son iki haberle ilgili değil. Bu kentle, bu kentin bütün yolsuzluklarıyla, bu kentteki bütün olumsuzluklarla mücadele etti benim babam. Yalnızca bu olayı 2 haberle bağdaştırmayı yanlış buluyorum."
Babasının ölümünün ardından ofisi yeniden açmanın kendileri için çok duygusal olduğunu ifade eden Nazlıcan Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İnanın çok acı. Benim babam 19 Şubat’ta katledildi ve mühürlüydü burası. İnanın burada şu an bu masada oturuyor olmak ya da gerçekten taziye dileklerini bu masada alıyor olmak bir evlat olarak, onun mutfağında yetişmiş bir insan olarak çok acı. Yarın öbür gün bu siz de olabilirsiniz, yolda yürürken ben de olabilirim, herhangi biri olabilir. Öğle saatlerinde, Kocaeli’nin merkezindeki bir yere bir insan 'Ben haber yaptırmak istiyorum' diyerek içeriye girip bir kişiyi öldürebiliyorsa yarın öbür gün bizim öldürülmeyeceğimizin garantisi yok. Güngör Arslan'ın da dediği gibi ne ilk öldürülen o oldu ne de son o olacak."