Libya’da kurtarılan pastane işletmecisi: 1 metrelik hücrelerde aylarca güneş görmedik
21:13 22.11.2021 (güncellendi: 21:14 22.11.2021)
© DHALibya’nın doğusunda alıkonulduktan yaklaşık 2 yıl sonra kurtarılan 7 Türk vatandaşından pastane işletmecisi Halil Gözel,
© DHA
Abone ol
Libya’nın doğusunda alıkonulduktan yaklaşık 2 yıl sonra kurtarılan 7 Türk vatandaşından pastane işletmecisi Halil Gözel, ailesine kavuştu. Yaşadıklarını anlatan Gözel, "1 metrelik hücrelerde 2'şer 3'er kişi kaldık. Aylarca güneş yüzü göremedik" dedi.
Libya'da alıkonulduktan 2 yıl sonra kurtarılan Halil Gözel yaşadıklarını anlattı.
Libya'nın doğusunda asılsız iddialarla yaklaşık 2 yıldır alıkonulan, çoğu lokantacılık sektöründe çalışan İlker Sağlık, Doğan Kıssa, Nurettin Çalık, Halil Gözel, Ahmet Selvi, Hidayet Yaprak ve Abdul Samet Akçay'ın kurtarılması amacıyla Dışişleri Bakanlığı ve MİT tarafından uzun süredir yürütülen çalışmalar sonuçlandırıldı.
Libya'nın doğusunda asılsız iddialarla yaklaşık 2 yıldır alıkonulan, çoğu lokantacılık sektöründe çalışan İlker Sağlık, Doğan Kıssa, Nurettin Çalık, Halil Gözel, Ahmet Selvi, Hidayet Yaprak ve Abdul Samet Akçay'ın kurtarılması amacıyla Dışişleri Bakanlığı ve MİT tarafından uzun süredir yürütülen çalışmalar sonuçlandırıldı.
Katar İstihbarat Teşkilatı'nın da destek verdiği çalışmalarla 7 vatandaş Türkiye'ye getirildi. Kurtarılanlardan 2 çocuk babası, pastane işletmecisi Halil Gözel, Ankara’daki işlemlerinin ardından gece saatlerinde Adana’daki ailesine kavuştu. Seyhan ilçesinin Hürriyet Mahallesi’ndeki evine dönen Gözel, yaşadıklarını anlattı.
Libya’daki Halife Hafter’e bağlı güçlerin, 5 Şubat 2020’de iş yerine gelerek “Siz Türk müsünüz?” diye sorduktan sonra kendilerini apar topar götürdüklerini belirten Gözel, “Kendilerine ait bir binada bizi 5 gün tuttuktan sonra hiçbir şekilde ifademizi almadan 7 Türk arkadaşım ve 3 Libyalıyı siyasi cezaevine götürdüler. Orada bizi 1 metre genişliğinde, 2 metre uzunluğundaki hücrelere 2’şer, 3’er kişiler halinde yerleştirdiler" dedi.
Libya’daki Halife Hafter’e bağlı güçlerin, 5 Şubat 2020’de iş yerine gelerek “Siz Türk müsünüz?” diye sorduktan sonra kendilerini apar topar götürdüklerini belirten Gözel, “Kendilerine ait bir binada bizi 5 gün tuttuktan sonra hiçbir şekilde ifademizi almadan 7 Türk arkadaşım ve 3 Libyalıyı siyasi cezaevine götürdüler. Orada bizi 1 metre genişliğinde, 2 metre uzunluğundaki hücrelere 2’şer, 3’er kişiler halinde yerleştirdiler" dedi.
15 gün hücrede kaldıktan sonra tıraş olmak için dışarı çıkarıldıklarını söyleyen Gözel, "Orada da başka Türk arkadaşlarla karşılaştık. Tıraş olduktan sonra bizi yeniden cezaevine götürüp, koğuşlara yerleştirdiler. Şartlar çok kötüydü. Hapis kaldığımız süre içerisinde kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi sormadılar” diye konuştu.
'3- 4 ay güneş yüzü görmedik'
6 ayın ardından 4 kişiyi tahliye ettiklerini ve kendileri de çıkmayı beklerken, 10 Ağustos 2020 gecesi Hafter’in oğlu Saddam’a bağlı olan esir kampına götürüldüklerini kaydeden Gözel, şunları söyledi:
“Orada da bizi hiçbir işlem yapmadan hücre denilen tuvaletlerin içerisine koydular. Ben ve Nurettin Çalık arkadaşım, insanın barınması zor olan yerde 20 gün daha kaldık. Daha sonra başka hapishanelerden gelen iki arkadaşımızla birlikte bizi aynı koğuşa yerleştirdiler. Esir edilmeden önce 105 kiloydum. Orada 85 kiloya kadar düştüm. Bazı sağlık sorunları yaşadık, 3-4 ay güneş yüzü görmedik. Sürekli psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kaldık. Yaşanılacak yer değil, aç ve susuz bırakıldık. Devletimizin bizim için uğraştığını biliyorduk. Yerel mahkumlardan haber alıyorduk.”
‘2-3 güne çıkacaksınız dediler, 55 gün kaldık’
Daha sonra pasaportlarını teslim aldıklarını ve başka bir yere götürüldüklerini anlatan Gözel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bize 2-3 gün içerisinde gideceğimizi söylediler. Orada da 55 gün kaldık. 13 Şubat 2021 gecesi, bizi yeniden bir aracın kasasına koydular. Bir de dalga geçer gibi ‘Diğer otele gidiyoruz’ deyip, yeniden cezaevine götürdüler. Gitmeyi beklerken cezaevine konulmak bizi çok yıprattı. Ama biz hiç pes etmedik. Geçtiğimiz çarşamba gecesi, cezaevinden sorumlu astsubay rütbesindeki bir asker bizi tıraş ettirip, ‘Birkaç güne güzel şeyler olacak’ dedi. Perşembe günü öğle vakti dışarı çıkarttılar. Sakal tıraşı olup, alışveriş merkezinden kıyafet aldık. Hafter’in oğlu Saddam yanımıza gelip, bir konuşma yaptı. Daha sonra da Bingazi’deki havalimanının misafirhanesinde konakladık.”
'Hakan Fidan Bey yanımıza geldi ve bizimle kucaklaştı'
Daha sonra Katar Havayolları’na ait özel bir jetteki Hafter ve Katar istihbarat elemanlarıyla Katar’ın Doha kentine götürüldüklerini anlatan Gözel, şöyle konuştu:
“Doha’ya vardıktan sonra Katar istihbaratının sağladığı araçlarla sağlık kontrolüne götürüldük. Hastanede bizi tepeden tırnağa kadar muayene ettiler. Daha sonra bizim devlet görevlilerimiz geldi. MİT elemanı olduklarını söylediler. İçimiz o zaman ferahladı. İşlemlerimizin ardından istirahat edeceğimiz villa türü konutlara gittik. Yemek yedikten sonra devletimizin büyük kurumu olan, dünyada ismi duyulan MİT elemanları tarafından gerekli bilgilerimiz alındı. Cumhurbaşkanımız ve MİT Başkanı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanlığımızın sağladığı imkanlarla özel bir jetle Ankara’ya geldik. Hakan Fidan Bey yanımıza geldi ve bizimle kucaklaştı. Telefonda Cumhurbaşkanımızla görüştük. İner inmez havalimanında duygulandık. Devletimizi arkamızda görmenin mutluluğu vardı. Zor süreçte kılımıza zarar verseler, devletimizin orayı yerle bir edeceğini biliyorduk.”
Gece saatlerinde yüksek güvenlik önlemleriyle memleketlerine götürüldüklerini anlatan Gözel, “Ailelerimize kavuştuk, onlarla kucaklaştık. Tarif edilemez bir duygu içerisine girdik. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere MİT Başkanı Hakan Fidan’a, Dışişleri Bakanlığımıza ve MİT personeline çok teşekkür ediyorum. Her ihtiyacımız karşılandı. Çok mutluyuz” diye konuştu.